Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. yabancı bir kadını dokunarak uyandırmak

    taciz kapsamına girip girmediğini merak ettiğim durumdur.

    olay bugün başıma geldi. şirinevler'den metrobüse bindim. metrobüs avcılar'a gelince şoför bağırdı "son durak, aracı boşaltalım" diye. kapıya yönelirken baktım, 28-30 yaşlarında bir kadın başını cama yaslamış uyuyor. gözünde güneş gözlüğü, kulağında kulaklık var. yolcular yavaş yavaş tahliye olurken herhalde uyanır diye düşündüm ama baktım yok, uyanmıyor. tam kapıdan çıkacakken geri döndüm. "hanımefendi! hanımefendi son durak!" diye seslendim. kulaklığından müzik sesi geliyor. duyması mümkün değil. bi taraftan da şoför bağırıyor "hadi abicim son durak" diye. bizi birlikte sandı muhtemelen. baktım olacağı yok. işaret parmağımla kadının çıplak omzuna iki kere dokundum. dokunur dokunmaz uyandı. gözlüklerini çıkardı. diyalog şu şekilde devam etti.

    "ne oluyor!?"
    "son durak hanımefendi!"
    "tamam da dokunmanıza gerek yok."
    "seslendim iki kez ama kulaklıkt.."
    "tamam uzatmayın!"

    kıpkırmızı oldum öfkeden. hışımla kalktı kapıya yöneldi. çocuk gibi kendimi anlatabilmek için peşinden yürüdüm. kulaklıktan biri hala kulağında ve farkında olmadığı için yüksek sesle söylenerek yürüdü. ben de arkasından gidiyorum. o ara 2 tane adam bize doğru yöneldi. benim kadını rahatsız ettiğimi sandılar, "ne oldu bir sorun mu var" diye kadına sordular ama kadın malın teki olduğu için onları da duymadı. hani dönüp de oradaki adamlara "beni taciz ediyor bu şahıs" dese bildiğin linç edileceğim. sonra da biri videoya alacak. adımız tacizci, tecavüzcüye çıkacak. en çok korktuğun şey. kafayı yedim sinirimden yemin ederim.

    sanki çok meraklıyım senin kıllı omzuna dokunmaya. bırakacaksın aslında böylelerini. hiç karışmayacaksın. gidecek yer altındaki metrobüs garajına. telefon da çekmiyor. ohh sabaha kadar bekle orda. boş metrobüsün tadını çıkarırsın. mal!

    bundan sonra bu şehirde kimseye iyilik yapmayacağım arkadaş. yemin ederim sinirimden yerimde duramıyorum.

  • 2. wi-fi kelimesini vayfay diye okuyan tip

  • 3. memurların cumartesi günleri çalışmaması

    asıl yanlış olan "özel sektör çalışanlarının cumartesi de calışması"dır.

    ben çalışıyorum memur da çalışsın diycek kadar malsan, pazar da çalışsan fark etmez zaten.

  • 4. işten eve 2 bira ile dönmek

    şimdi düşün, çok yoğun bir gün yaşamışsın kafan olmuş fadimenin düğünü ya da diyelim ki işte o gününü çok verimsiz geçirdin, hiç bir şey yapmadan boş boş etrafına baktın durdun, işten çıktın, servise bindin yanına susmak bilmeyen servis arkadaşın bindi ve sana bugün şirketi için yaptığı kahramanlıkları anlatmaya başladı sen ufaktan samimiyetsiz gülüşünü gösterdin ve bingo! servisten inme sırası sende, indin bir iki saniye düşündün yada düşündüğünü sandın ani bir manevra ile markete yöneldin hatta dur ne marketi bakkala yöneldin, mahmut amcan sana selam verdi doğruca buz gibi biraların durduğu dolaba yöneldin ve el çabukluğu ile 2 tane birayı kaptın, verdin parasını düştün evin yoluna, peki şimdi söyle var mı senden daha huzurlu olanı şuan?

    edit : aşağıdaki yorumlarda şu dikkatimi çekti, ülke bu durumdayken her gün ölen yaralanan savaşlar varken nasıl 2 bira içip huzurlu olabiliyorsunuz ve vizyonsuz insan davranışı demiş bazıları, peki sizler her gün onca ölüm onca kayıp onca saldırı varken ne yapıyorsunuz ? yine her zamanki rutin hayatınıza devam ediyorsunuz, sabah haberleri açıp üzülüp kahvaltınızı yapıp yine o hapishane ofislerinize dönüp köle gibi çalışmaktan başka ne yapıyorsunuz da insanların huzur bulma şekillerine vizyonsuzluk diyorsunuz, ben bira içiyorum sen çay ne farkı ? ikimizde bu olanlara üzülmek dışında bir şey yapmıyoruz çünkü biz insanız en acı olayları bile bir süre sonra unutup yine boynumuza tasmamızı takıp hayata devam ediyoruz, sende normal hayatına devam ederken etmiyormuş gibi yazıp insanlara vizyonsuzluk derken düşündün mü hiç asıl vizyonsuzluğu kim yapıyor diye ?

  • 5. 2016 şampiyonlar ligi b grubu vs uefa ligi a grubu

    şampiyonlar ligi b grubunda tüm dünya'nin adını ezberledigi bir takim var.

    (bkz: 6 kasım 2007 liverpool beşiktaş maçı)

  • 6. atatürkçülerin kanını içeriz

    (bkz: buğra karabudak kim amk)

    böyle onun bunun evlatlarını, ağzınla değil de başka organınla konuşup, mevzubahis organla düşünmeyi tercih eden sığırları mümkün mertebe şu platforma taşımayalım.

    piyasada zaten ünlü statüsünde bir çok orospu çocuğu mevcut, bi de bu sıradan tiplerle uğraşmayalım lüffen.

  • 7. danimarkalı gazetecinin cb ihbar hattıyla imtihanı

    türkiye'nin öncelikli sorunu cehalet değildir artık.
    cehaletin kutsanmasıdır.

  • 8. doktorların günde 5 saat çalışması

    o mesai değil de poliklinik saatleri olmasın.

  • 9. yavuz sultan selim köprüsü

    ülkede bir şair, bilim insanı, sanatçı veya sporcu yetiştiremeyenlerin "çivi çakıyoz yeaa" diye atladığı köprü.

    insana değil beton dökmeye yatırım yapın: sonra altınızda alman arabası, cebinizde amerikan telefonu, ayağınızda amerikan ayakkabısı, üzerinizde italyan kıyafeti ile fransız-isveç tasarımı, bankadan borçla yapılmış köprüden geçerken miliyetçilik yaparsınız boş boş...

  • 10. cnn'in suriye unsurları şeması

    israil'in olmadığı şema.

  • 11. köpekle seks yapan adam

    her gün kapı önüne bir kap su koyan hayvanseverler için çıtayı yükseltmiştir.

    edit: bu entry hayvanseverleri aşağılamak için yazılmamıştır.

  • 12. hulusi akar

    türk ordusunun değil, iktidarın komutanıdır.

  • 13. sigara böreğinin isminin değiştirilmesi talebi

  • 14. akp ile fethullahçılar arasındaki ideolojik fark

    var olup olmadığı muamma olan farktır.

    akp de dinci-dindar, fethullahçılar da.
    akp de necip fazıl hayranı, fethulahçılar da.
    akp de vatanı milleti kutsar, fethullahçılar da.
    akp de atatürk'ten hazzetmez, fethullahçılar da.
    akp de laiklik karşıtı, fethullahçılar da.
    akp de biatla var olur, fethullahçılar da.
    akp de son derece osmanlıcı, fethullahçılar da.
    akpliler de said nursi'yi över, fethullahçılar da.

    biraz ahmet hakanvari oldu ama sadece soruyorum: ikisi arasındaki fark gerçekten nedir? birileri beni ve benim gibi bu olayı anlamamış olanları aydınlatırsa iyi olur. ben tek fark olarak akp'nin başındakinin evli ve çocuklu olması, oysa fethullah'ın hiç evlenmemiş olmasını görüyorum.

    bunun yanında, 10 yıl öncesinde fethullahçıların hedefi dindar bir cumhurbaşkanı görmek ve dindar bir askeriye oluşturmaktı. peki bunları elde ettikten sonra, yani nihai hedeflerini gerçekleştirdikten sonra neden hala devleti ele geçirmeye devam ettiler? hadi diyelim devlet kurumlarına 'kendi adamlarını' sokmaya çalıştılar ama kendi adamları ile akp'nin adamları arasındaki fark ne idi?

  • 15. manchester united

    (bkz: eski gücünde)

    evet abi bunlar bu sefer eski gucunde. allah yardimciniz olsun fenerli dostlar. en azindan iki tane saglam mac izleyecegiz.

  • 16. narkozluyken beşiktaş tezahüratı yapan genç

    yarmıştır. insansın lan insan! maç sonucunu da soruyor. duygulandım yahu. gülüp, gülüp duygulandım.

    link

    edit: defalarca izledim. asdfasfas

    -talisca geldi mi?

    ulan şu adamı tesislere çağırmaları lazım. bir maça davet etmeleri lazım.

  • 17. karlı kayın ormanı şarkısındaki karlı kay

    buram buram cehalet kokan bir başka ekşi sözlük başlığı. şarkı almanya'da geçiyor. ormanın sahibinin adı karl ıkay!

  • 18. norveç'te kadınlara zorunlu askerlik

    (bkz: norveç'ten siktir olup gitmek)

    bir norveçli kız olarak yazıyorum, artık huzur muzur kalmadı.

  • 19. rte'nin bayılan vatandaşa bayılma diye seslenmesi

    (bkz: bayılma o. ç.)

  • 20. galatasaray'ın kurasının çekilmemesi

    (bkz: avrupa gören masum köylü)

  • 21. 26 ağustos 2016 milli takım aday kadrosu

    borussia dortmund'un, galatasaray'dan daha fazla futbolcu gönderdiği kadrodur.

  • 22. 26 ağustos 2016 şırnak cizre saldırısı

    aylarca süren operasyonların, verilen onca şehidin ardından bölgenin tamamen teröristlerden temizlendiğini söyleyenler şimdi bu patlamaların ardından neler düşünüyorlar acaba?

  • 23. çöp bulamayınca çöpü elinde taşıyan insanlar

    çöpçülerin iş yükünü azaltan insanlardır.

    neyse ki o güzel insanlar o güzel atlara binip ülkeyi terk etmediler. her ne kadar sokakları pisliğe çeviren insanların varlığı azımsanmayacak kadar çok olsa da elindeki peçeteyi çöp konteyneri bulamayınca cebinde saklı tutanların duyarlılığı o koca güruhu utandıracak kadar etkili.

    bazen çöp kovası bulamayınca eve kadar getiriyorum çöpleri. yanında gezdiğim insanların yere çöp atmasına izin vermiyorum.

    "ee çöp kovası yok ne yapalım ?"
    "taşıyalım."
    "ben o pisliği hayatta taşımam"
    "ver, ben taşırım."

    utancını görmek yetiyor.

  • 24. fikret orman

    tolga zengin
    beck-rhodolfo-ersan-köybaşı
    atıba-oğuzhan
    quaresma-sosa-olcay
    gomez

    muslera
    sabri-chedjou-balta-carole
    selçuk inan-donk
    podolski-wesley-yasin
    burak

    geçen sene iki büyük takımın sezonun genelinde tercih ettikleri diziliş ve oyuncular. alttaki 11 üstteki 11'e en fazla 2 oyuncu verir. muslera, zorlarsan biraz carole. maaş 11'i yapsan bu kez de üstteki 11, alttaki 11'e en fazla 2 oyuncu verir.

    kulübe ayak bastığı günden beri, her hareketi derslik. dediği gibi yanan eve girdi. sadece almadı, sattı, temizledi, yeniden inşa etti, maaşları küçülttü, stat yaptı, şampiyon oldu. diğer iki büyüğün bütçelerinin, maaşlarının yarısı kadar bütçe/maaşla onlara kafa tuttu. alt etti.

    samet aybaba tercihi feda sezonu için 10 numara tercihti. bilic'te biraz fazla oyalandı ama bilic tercihine de kötü diyemeyiz. şu an ligin en değerli oyuncusu olan oğuzhan'ı 500 bin euro'ya, kaç yıldır ligin en iyi kanat istatistiklerine imza atan olcay şahan'ı 800 bin euro'ya aldı. ikisinin toplamı transfer sihirbazı ünal aysel'in tarık'a ödediği paranın 4'te 1'i. çilek başkan :(

    quaresma'yı göndermesi de tekrardan transfer etmesi de doğru hareketti. giderken muazzam rahatlattı maaş bütçesini, gelirken de çok uygun rakamlara getirdi. transfer , futbolcunun kalite&kalitesizliğinden bağımsız değerlendirilir bazen. sen bülent akın'a 7 milyon dolar verirsen, kötü transfer olur. 1 milyon dolarlık futbolcudur çünkü bülent akın. 1 milyon dolarlık oynar. 1 milyon dolara alsan, bugün herkes fleurquin gibi yadederdi bülent akın'ı. kapasitesi belli, efendi bi kardeşimizdi, işini yaptı, sözleşmesi bitti, ayrıldı, glasgow' ve fener'e attığı goller unutulmaz derdi. benzer durum ayhan akman&beşiktaş için de geçerli. ayhan iyi futbolcu ama 9 milyon dolarlık futbolcu değil. ayhan, 9 milyon dolara kendisini alan beşiktaş için tarihin en kötü transferlerinden biri. mehmet aksu takasıyla geldiği galatasaray için de kulubün en faydalı transferlerinden biri. hatta simge ismi. sevmeyenin aq.

    bu adam kadar sahaya girip, bu adam kadar da çizgisini bilen, bu adam kadar dengeyi ayarlayan, bu adam kadar her hareketini ölçüp biçen başka bir başkan görmedim ben. yolun yarısına geldim; ama görmedim. ya aziz yıldırım, ilhan cavcav gibi sigara pakedine 11 yazan başkan vardır bu topraklarda, ya da botokslu ünal gibi ezeli rakibinden 5 tane futbolcu sayamayacak aymaz adamlar. türk futbol tarihi'nin gördüğü en büyük başkan elbette faruk süren, ama en akıllı başkan kesinlikle fikret orman.

    şu an ligde bölgesinde rakipsiz olan hutchinson bedavaya geldi. geçen seneye kadar koray günter'den ucuza oynadı. tolgay arslan'ı 500 bin euro'ya aldı. töre'yi 4,5 milyon euro'ya aldı, neredeyse aldığı fiyata kiraladı. o, töre'yi alırken; sen de 30'luk olcan'a aynı parayı verdin. biri şu an epl'de. diğerini de bir anadolu kulübü talip olsa, maaşının yarısını biz karşılasak da gitse diye bekliyorsun. 80 kilo.

    demba ba'yı 6'ya alıp, tam vaktinde bilmem kaça satmasına hiç değinmiyorum. taraftarın sevgilisi filan demiyor. parayı gördü mü, aklına yattı mı satıyor. sosyal medya, baskı vs desen..sosyal medya ne yæ der, gülüp geçer. düşün ya ligin gol kralını satıyorsun, sattığın adama taraftar tapıyor. sırf bu baskıyla bile akıllı hareket edemezsin, gider transferin son günü bratu'yı getirirsin. ama adam gidip gomez'i getiriyor. 100 marka. sen de hala kaç yıldır takımın anasını siken, yılda 5 milyon euro alan sneijder için ''sneijder'i satanı biz de satarız'' diyorsun. aklını, hürriyetini siktiğim.

    adamın her hareketi zeka. mesafeli olduğu kapalı kutu futbolcu mu var, önce kiralıyor. motta'sı, opare'si. beğenmezse iade ediyor. çok gezen kadınlar için iğnesi başında derler ya, bu adam da fişi cebinde geziyor. memnun kalmadı mı? al kardeşim. peyniri de eminönü'nden tadına bakarak alıyordur. sanırsın, beşiktaş kulübü başkanı değil de; 1.5 milyara ev geçindiren, şehir dışında çocuğu okuyan ıspartalı emekli.

    eskiden galatasaray en az maaşı verip, en başarılı transferleri yapan kulüp olurdu. biz 50'yle şampiyon olurduk, aziz kudurur, 100'lük takımına bi 100 daha harcardı. şampiyon sezon sonunda gene biz olurduk. şimdi roller tamamen değişti. fikret orman yönetimindeki beşiktaş biz; botokslu ünal ve dursun yönetimindeki biz de demirören'in beşiktaş'ı olduk. kulübün neresinden baksan, elinde kalıyor.

    beck'i 1.75'e kapatması, quaresma'yı yasin öztekin'in yarısına getirmesi, sosa'ya sneijder maaşının yarısından azını verip, 3 misli verim alması, ersan adem gülüm'ü en pahalı türk stoper etiketiyle çin'e yollaması, 5 maçı olmayan 5. stoper atınç için 5 milyon euro isteyip alması, dembe ba'dan alınan türk futbol tarihi için tavan bonservis, adriano'yu hamit'in sezonluk maç başı prim parasına transfer ettirmesi. sosa olayındaki nefis duruşu, ardından 7,5 milyon'a italya'ya göndermesi...
    holosko'dan bile para kazandı lan adam. tüm bunları yaparken bir de stat yaptı aq.

    bazen bazı sitelerde ''takımında hangisini görmek istersin? ronaldo mu, messi mi?'' diyorlar ya. ikisi de değil aq.

    f i k r e t
    o r m a n.

  • 25. 26 ağustos 2016 atiker konyaspor beşiktaş maçı

    ulan ne pis insanlarsınız be evet sana diyorum sana sana hepinize be..
    beşiktaş 2-1 yapar beşiktaşlılar gelir: bu gol renklilere girsin şöyle siktik böyle soktuk
    konya 2-2 yapar diğer grup gelir: bilmem kim kobrayı saldı, yok şurasına soktu

    maçı açtığım anda cenk in golü olmuştu ve o andan itibaren gayet zevkli bir maç oluyor. şuraya bir bakalım öncesinde maç nasılmış diye girdik, küfürler havada uçuşuyor. yaslanın arkanıza keyifli keyifli izleyin maçınızı derdiniz ne anlamadım ki?

    not:gs

  • 26. evlilikteki en büyük sorun

    (bkz: #52407735) yıllarca hem ilişki hem ayrılık terapisi hem de evlilik danışmanlığı ve cinsel terapi yaptım. binlerce kadın ve erkeğin özeline ruh haline çok yakından vakıf oldum. çıkardığım tek sonuç şu; kadınlar asla mutlu olamayacakları kişilerle flört ederken de, nişanlıyken de bunu da hissettikleri halde kafalarındaki evlilik projesine uygun biriyle beraberlerse zamanla sorunların çözüleceğine kendilerini inandırıp mutlaka evleniyorlar. ikinci ayda gerçekler su üstüne çıksa da çocuk yaparım geçer diyorlar geçmeyince taşınalım çevremiz kötü diyorlar yine geçmeyince çocuk lysyi kazansın boşanırım diyorlar. boşanmayı da yenilgi saydıklarından en son bana geliyorlar. beş altı saat konuşmadan gerçekleri kabul etmiyorlar edince de resmen şaşırıp huzur buluyorlar.

    evlilikte tek sorun vardır. hiç evlenmemiş olmam gereken biriyle mutlaka evlenmen gerektiğini düşünmüş ve bunu yapmış olmandır. başka da bişey değil.

    (bkz: #50750794)

  • 27. 26 ağustos 2016 uefa avrupa ligi kura çekimi

    s.donetsk
    braga
    gent
    a.konyaspor

    shakhtar donetsk de türkiyeyi su yolu yaptı iyice.

  • 28. vatoz

    (birkaç hafta önce bloga ve mediuma koyduğum bir gezi yazısı).

    mantalar ve insanlar

    ufak bir kımıldayışı bile insanda hayranlık uyandıran bazı canlılar vardır: kumda süzülen bir yılan, sazlıkta sürünen bir kaplan, havada asılı kalan bir hummingbird, havada biraz daha asılı kalan bir michael jordan, moonwalk yapan bir michael jackson.. ama bence en zarifi, denizde bir hayalet gibi danseden (michael?) manta ray. namı diğer vatoz.

    neresiydi hatırlamıyorum, yıllar önce bir akvaryumda bu büyüleyici balıkları yakından görebileceğimiz söylenmişti. hatta dokunabilecektik. yok artık! koşa koşa gittik tabii. hakikaten de içeri girdiğimizde insanlar mantalarını sıvazlıyorlardı.
    fakat manzara tam bir hayalkırıklığıydı: derinliği 10 cm’yi geçmeyen bir “havuza” mantaları tepelemişler, kuyrukta bekleyen düzinelerce maymun da geçerken sırtlarına dokunup “ay hani böyle kedi dili gibi ama daha kayganından” diyor. bir fabrikanın konveyör bandından geçen vidalar gibiler…gibiyiz daha doğrusu. ben de yaptım aynısını, bu hayvanın güzelliğinin böyle tecrübe edilmeyeceğini bile bile. papağanı kafese kapamak, maymunu ağaca bağlamak bile daha az saçma.

    sonrasında bir mantaya en çok yaklaştığım an, piyasada “çakma manta”, “apaçi manta”, “çomar manta” olarak da bilinen stingraylerle beraber yüzdüğüm andı (vatoz, elektrik balığı vs…birçok çeşidi var). “beraber yüzmekten” kastım tabii ki korkudan donuna edip gerisin geri kaçmaktı, zira tam o sıralarda avustralyalı timsah avcısı steve ırving, muhtemelen fetöcü bir stringray tarafından kahpece kalbinden hançerlenmişti.

    bir mantayla stringray arasındaki en büyük fark, mantaların kuyruklarının sonunda hançer, satır, döner bıçağı olmaması. mantalar itlik serserilik peşinde değiller, okumuş efendi çocuklar. en sonunda bir iki tanesiyle yakından tanıştım, oradan biliyorum.

    endonezya hükümeti, bir mantanın ömrü boyunca ortalama 1 milyon dolar turizm geliri yarattığını hesap ettiğinden beri, bu yaratıklar altın değerinde. her yerde turlar düzenleniyor. bizi de kandırmaları uzun sürmedi, “denizde mantalarla yüzeceksiniz, sizi beğenirlerse evlerine çaya davet edecekler” dediler, 10 euromuzu oracıkta verdik (gerçi ben esnaf muhabbetini sevdiğimden, önce 3 euroya vespa kiralayıp tüm tur operatörlerini dolaştım, sonunda 8 euroya anlaştım. iki saat çalışmanın karşılığında, bir euro daha fazla harcamış oldum ve hala bu aptallığımla gurur duyuyorum).

    bu noktadan sonra her şey tam bir film klişesiydi. teknede 10 kız, 2 de erkeğiz ama diğer herif cristiano ronaldo dublörü olduğundan (veya ronaldo bu adamın dublörü, emin değilim), bana kalan tek şey, köşede bir başına esrarengiz biçimde denize bakan adam rolüydü. hakkını da verdim, benim hatunu bile görmezden geldim.

    dalış noktasına vardığımızda manzara şu: bizimki gibi 10 tane tekne var, suyun içinde de bir sürü şaşkın, herkes manta arıyor. sonra kaptanlardan biri rastgele bir yere işaret ediyor “mantamantamantamantataata” diye bağırarak, herkes oraya hücum ediyor ama sonuç hüsran.

    zaten kaptanın boyu 1.5 metre, o dalgalı denizde oturduğu yerden balina bile göremez. ama işte olasılıklar ne olursa olsun, etrafındaki herkes penreceden atlasa, hakkaten sen de atlıyorsun, koyunluk insanın içinde var. biz de hababam atladık suya ve çırpınan çinli turist bacağı dışında bir canlı göremedik. koy koy dolaştık, hep aynı hikaye.

    son bir koya bakalım dedi kaptan. burada başka tekne yok, sanki bir tek bizimkinin bildiği gizli bir yer. ağır ağır dolanıyoruz. ben köşedeki esrarengiz adam koltuğuma oturmuşum, suya bakıyorum. kaptan ne derse desin, bir daha atlamayacağım. yeterince cool davranırsam esrar puanımı, ronaldo’nun biseps ve baklava puanına yaklaştırabilirim. herkes tam umudu kesmişken, tam geriye dönerken, bir karaltı görüyorum. karaltı da beni görüyor. o an method acting kariyerimi bir kenara fırlatıp, esrarı bırakarak 6 yaşında bebe gibi bağırmaya başlıyorum “manta, manta gördüm, ben gördüm ben, heeyt be, işte orada kaptan abiii…”

    teknenin dönmesini beklemeden, paletleri bile almadan atladık suya. ölümüne bir yarış var. sanki aylardır okyanusta açız, ilk varan mantayı yiyecek. ama ben en öndeyim. muhteşem bir yüzücü olduğumdan değil, kalanların elinde gopro benzeri aletler var, onlarla yüzmeye çalışıyorlar. elleri kolları selfie sopasına evrilmiş bir grup ucube. meğer bu tekno-korkuluklar, bütün sabah bir manta görmeyi değil, bir manta gördüğünü arkadaşlarına göstermeyi beklemişler.

    karaltıyı tekrar görüyorum. yönünü değiştirmiş, bana doğru geliyor. ulan ya manta değilse? koşa koşa bilinmeyen bir yaratığın ağzına doğru gidiyorum, elimde kendimi savunacağım bir sopa bile olmadan. evrim ağacının en başarısız çıkmazlarından biri olabilirim her an. iyice yaklaşıyor. çarpışmaya 10 saniye. şakayla karışık fatiha okuyayım diyorum ama zaten başını hatırlamıyorum. kudüs’te al aksanın girişinde, müslüman olup olmadığımı test eden amcaya da okuyamamıştım başını, mırıldanmıştım, adam hasbinallah çekip beni geçirmişti. 5 saniye. maskemi takıp “ya allah, ya darwin, ya jacques cousteau” diyerek dalıyorum ama zamanlaması harika olan bir dalga yüzünden anında su yutuyorum. karaltı bana dokunarak yanımdan geçerken ben suyu kusmakla meşgulüm. birkaç saniye sonra arkamdaki kalabalıktan sevinç çığlıkları, muhtemelen sopalarından da deklanşör sesleri yükseliyor. koca grupta tek bakire ben kaldım. bir daha ne ara rastlarız ki bir mantaya? kös kös dönüp paletlerimi takıyorum.

    fakat şansına manta koydan ayrılmıyor, insanlardan da korkmuyor. etrafı turlarken birkaç arkadaşı daha katılıyor. ve sonunda beraber yüzmeye başlıyoruz. sanırım elimde telefon, gopro, profesyonel ışık seti ve instagram serverlerı olmadığı için, bir çocuk gibi kendimi kaybetmem kolay oldu. yarım metre altımda, genişliği 3 metreyi geçen mantayla beraber “kanatlarımızı” çırpa çırpa gezdik. bir yana doğru dalışa geçtiğinde, ben de açık kollarımı o yana doğru eğip, sortiye geçen pervaneli uçak sesi çıkarıyordum. bir süre sonra, karşıdan gelen bir diğerinin yörüngesine giriyor, biraz da onla “it dalaşı” yapıyordum.

    bu mükemmel anlar kısa süreliydi tabii, zira çok geçmeden hıyarın teki gelip mantayla selfie çekmeye çalışarak su güzel ortamı bozuyordu. yahu ben bu selfie olayının daha su üstündeki haline alışamadım, millet su altını da istila etmiş. mars kolonisi kurulsa, içme suyundan önce selfie sopası götürürler ilk kargoyla.

    yine bir film klişesi olarak, herkes tekneye dönerken ben hatunla son bir tur atayım dedim ve çok geçmeden ağır ağır salınan bir manta gördük. dibimize kadar geldi, durdu ve suyun içinde arka arkaya 3 kere ters takla atıp gitti. bizim kıza mı yazıyordu, su yüzeyine yakın planktonları mı yiyordu, tam anlamadım ama özel bir andı. manta gözden kaybolduğunda elele tutuştuğumuzu farkettik, birbirimizin gözlerinin içine bakakaldık. ben bu romantizmi daha fazla kaldıramayıp işemeye başladım. o ise elimi bırakmadı. belki de böylesi daha romantikti.

  • 29. simon kjaer

    birinin hakkında değer biçebilen türkçe özürlülerinin başlığına entry girme densizliğinde bulunduğu kişi. kardeşim üye olurken size söylenmedi mi, tiner çekip cümle kurmayacaksınız, entry girmeyeceksiniz diye?

    adamın piyasa değeri 10 milyon €, fenerbahçe 8'e almıştı ve daha 3 sene kontratı var. istersen bedava verelim, üstüne de iki tanker tiner gönderelim?

  • 30. fırat aydınus'un yeni imajı

    (bkz: kuşum aydınus)

  • 31. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    ingilizce bir kelime gördünüz ama telaffuzunu bilmiyorsanız ya da emin olamadıysanız o zaman youglish adında, sizlere kelimenin söylenişini youtube'tan videoları derleyerek sunan* harika bir site var.

  • 32. yeni başlayanlar için öğretmenlik

    evet sevgili suserlar. malumunuz eğitim öğretim yılı başlamak üzere. birçok öğrenci gibi, yeni mezun olmuş ve özel sektörde mesleğini ilk defa icra edecek olan öğretmen adayları da heyecanla okulların açılmasını bekliyor.
    amacım, öğretmenlik yapacak kardeşlerimize eğitim bilimleri kitaplarında yazmayan tavsiyeleri aktarabilmek.

    başlayalım:

    1. asla ve asla öğrencilerinize "bu benim ilk öğretmenlik tecrübem" demeyin. "aman canım ben ilkokula giriyorum, bunlar 1. sınıf ne anlayacaklar?" diye düşünmeyin; çalışmaya devam ettikçe göreceksiniz ki, çocuklar sizleri yeri geldiği zaman çok fena köşeye sıkıştıracak.

    2. orta ve lise kademesinde derslere girecekseniz yaşınızı soran öğrencilere "kaç gösteriyorum? ne yapacaksın yaşımı?" diyerek geçiştirin. neden?
    genç olduğunuz için, onlar da ergen oldukları için sizin ile aralarında bir şeyler olması onlar için son derece doğal bir olaymış gibi geleceğinden, öğrenciniz size aşık olacaktır. hoş, yaşınızı söylemeseniz de sizlere birileri aşık olacaktır ama bu durum hayal dünyasında geçici bir süre barınacaktır.

    3. arkadaş olmayın!
    arkadaş olmayın!
    arkadaş olmayın!

    neden?

    sınıf ortamı iyi niyetin suistimal edilmesine son derece müsait bir ortam. öğretmen-öğrenci ilişkileri bir kere gevşedi mi, geçmiş olsun. her dersi "susun. konuşmayın" diye bağırarak geçirirsiniz ve hiçbir çabanız sonuç vermez. dengeyi çok iyi kurun. tanışma esnasında "sizlerle bir çok konuda anlaşabileceğimizi düşünüyorum. hem eğleneceğiz, hem de kalıcı bir şekilde öğreneceğiz. birbirimize olan saygıyı kaybedersek..." şeklinde güzelce konuşup, anlaşın.

    4. mesleğin ilk günleri çok tatlı, çok mutlu, her şey laylaylom, yaşasın öğretmenlik tadında geçecek. fakat ilerleyen zamanlarda iç dünyanızda yaşadığınız sıkıntılar ister istemez işinize yansır hale gelecek. öğrencileri kıracaksınız, üzeceksiniz. bazen de birilerine haksız yere kızacaksınız. bu durum çok normaldir. fakat sonra gönül almayı asla unutmayın. siz çocuklara 1 adım gittiğinizde, onlar size depar atarak gelir.

    5. "ben annelik, babalık yapmam. çocuk bakamam" diyen biriyseniz, geçmiş olsun. hayatınıza giren minik öğrencileriniz sizlere durduk yere sarılınca olgunlaşmaya başlayacaksınız. siz onlara bir şeyler öğretirken, onlar da sizlere tatmadığınız duyguları tattıracak. yine de evlenmek için acele etmeyin...

    6. gelelim meslektaşlarınız ile olan ilişkinize. bir kere şunu söyleyeyim: özel sektörde çalışıp da mutsuz olmayan kimseyi göremedim ben. ne demek istiyorum? gittiniz yerde uzun yıllardır çalışan gudubet insanlar her daim idarecilere, okulun patronlarına sürekli giydirip duracak. sorsanız 5 yıldır oradadır ama. "e siktir git ayrıl o zaman" dediğinizde de" tazminatım bla bla" diye konuşacaktır. bu insanlar öğretmenlik yetisini kaybetmiş kişilerdir. genelde hırslarını öğrencilerden çıkartır ve mutlu insanlardan nefret ederler. bu tiplerle aranız iyi de olmasın, kötü de olmasın.

    7. müdürler. müdürler.. ah müdürler... sizin tecrübesiz olduğunuzu bilen bazı müdürler sizlere can-ı gönülden yardım edecektir, ama bazıları da egolarını sizlerin üzerinde tatmin etmeye çalışacaklardır. korkmayın! özel okulda müdürün tek üstünlüğü, sizden birazcık daha fazla maaş almasıdır. veliler, öğrenciler sizden memnun olduktan sonra müdürlerin sizi ezmesine gönül rahatlığı ile karşı çıkabilirsiniz.

    8. emekli olup, hala çalışmaya devam eden sınıf öğretmenleri de olacaktır okulda. onlar içinde de ezik karakterler olsa da, güvendiğiniz kişilerden yardım almaya asla çekinmeyin. aranızın iyi olduğu kişiler ile sürekli irtibat halinde olun ki sizlere tecrübelerini aktarsınlar, işiniz kolaylaşsın.

    9. özellikle genç erkek öğretmenler: okulun ilk günleri dalıp "siktir et" tarzında cümleler ağzınızdan çıkabilir. aman dikkat. bana günaydın diyen 8. sınıf öğrencisine sabah mahmurluğu ile "günaydın kardeş" dedim. neyse ki çocuk duymadı. bunlara dikkat. ve asla "lan" demeyin... lan, lun bunlar günlük konuşmada masum şeyler olsa da, okulda son derece kaba duruyor.

    10. veliler... velileriniz arasında size işinizi öğretmeye çalışan ve genel olarak hiçbir şeyden memnun olmayanlar olacak. onlara, çocuklarından genel olarak memnun olduğunuzu, eksiklerini gidermek için hep beraber çalışmanız gerektiğini falan söyleyin. size gelip başka öğretmenler hakkında, okul yönetimi hakkında sallayan velilere "ben daha yeni geldim bu kuruma" diyin. sakın onlara da "ilk öğretmenlik tecrübem" demeyin.

    11. genç olduğunuz için, öğrencilik anılarınız hala taze olduğu için benim diyen öğretmenlerin yapamadığını yapacaksınız. bu sizi çok iyi hissettirecek. şımarmadan devam edin...

    12. ingilizce öğretmenlerine aşık olmayın...

    daha geldikçe yazacağım.

    ekleme: "öğretmenler yatarak para kazanıyor" diyen bir nesil yetiştirmek istemiyorsanız, tecrübeli öğretmenlerin tavsiyelerine uyun...

    ekleme 2: çok önemli olduğu için üzerinde duruyorum bu konunun: size hayran olup bunu aşk zanneden öğrencilerin olduğunu farkettiğinizde bir şekilde evli olduğunuzu söyleyin. bir öğrenci hakkınızda ipe sapa gelmez iftiralar atabilir. iftira da olsa bu tarz durumlar çok boktandır.

    ekleme 3: örneğin, sınıfta curcuna var. herkes coşmuş. sevmediğim ama etkisi oldukça güçlü olan bir yöntem bu anlatacağım.
    diyelim ki öğrenciler coşuyor, yerlerinde durmuyorlar. saygısızlık yapıyorlar. hemen oturun, boş kağıt çıkartın ve doldurmaya başlayın. ciddi ciddi yazın " x ortaokulu müdürlüğüne. aşağıda ismi yazılı olan öğrenciler ders içerisinde bla bla bla bla... gereğinin yapılmasını arz ederim." sonra aşağıya o öğrencilerin isimlerini yazın, en haylaz olanı yanınza çağırın ve yüksek sesle dilekçeyi okumasını isteyin ve tek tek imza atmalarını isteyin. sonra da sessizliğin tadını çıkartın. bu yöntem kötü görünüyor ama inanın bazen çare bu.

  • 33. tarık akan

    bir kuşağın belki de son temsilcisi.

    türkiye'de idealizmi savunarak, idealist olarak kaybedecekleriniz, kazanacaklarınızı katlar.

    tarık akan da şan-şöhretin zirvesinde iken bir anda bir kırılma yaşamış 70-80 arasındaki sol hareketin içinde yer almayı tercih etmiştir ve bu nedenle, sadece inandıklarını savunduğu için dışlanmış ve ambargo yemiştir. servet sahibi olabilecekken mütevazi fakat gururlu ve onurlu bir hayat sürmüştür. görüşlerine katılın katılmayın, buna saygı duymak zorundasınız.

    tam tersi yönü seçseydi bugün şöhreti de serveti de kat ve kat daha fazlaydı.

    mesela isim vermeyelim aynı kırılmayı aksi istikamete yaşayan bir değerli sanatçı var o yıllarda. fakat o makbul tarafa yönlendiği için şöhreti artmış, işleri gazinolardan, islami konserlere fiyatı da artarak kaymış, kayıptan ziyade kazançlar elde etmiştir.

    bu nedenle makbul olan tarafa kırılan kişi ile, namakbul tarafa kırılan kişi arasında ayrımı iyi yapın. hangisi idealleri uğruna daha çok şey kaybetmişse, daha çok saygı duyulması gereken o dur. tabi insanlar gerçekten hissettikleri için de makbul tarafa geçebilirler. ama bu oran o kadar azdır ki. menfaat her zaman ağır basar.

    melamet hırkasını kendi giyenler her zaman daha büyük insanlardır. hele namakbul tarafa yönlenip bir de başarılı olursa o zaman heykeli dikilecek adamlar çıkar.

  • 34. gündemde beşiktaş görmek istemiyoruz kampanyası

    bunu diyen adamin son 5 entrysinin 3'ü besiktasla ilgili. allah akil, fikir, hazim versin.

  • 35. 500 yıl önce latin harfleriyle türkçe yazmak

    burada detaylıca anlatılan olaydır.

    --- spoiler ---

    1526 tarihinde, mohaç savaşı'na kaybeden tarafta katılan hırvat bartholomeo georgieuiz savaşta osmanlılar'a esir düştü. tam 11 yıl esir olarak kaldıktan sonra esaretten kurtuldu. yaşadığı tecrübeleri dindaşlarına da anlatmak isteyen bartholomeo türkler hakkında bir eser yazdı; de turcarum morıbus (türklerin davranışları hakkında). eserinde türklerle ilgili birldiği her şeyi anlattı. elbette dilleri hakkında da bilgiler ve örnekler vermeyi unutmadı. öyle ki verdiği örnekler -muhtemelen farkında olmadan- türkçe'nin latin harfleri bilinen ilk yazılışıydı.
    --- spoiler ---

    içinde ilginç diyaloglar da geçiyor.

    örnek:

    handa gidertsen bre giaur ?
    responsıo
    chrifiani - stambola giderum tsultanum.
    turca - ne issum var bu memleketten?
    christianus - bezergenlik ederum, affendi, maslahatom var anadolda.
    -------------------------------------------------------------
    nereye gidersin bre gavur?
    yanıt
    hristiyan - istanbul'a giderim sultanım.
    türk - ne işin var bu memlekette?
    hristiyan - bezirganlık yaparım, efendi, maslahatım var anadolu'da.

  • 36. facebook profiline bikinili resim koyan evli kadın

  • 37. skoda superb

    aynı paraya bmw-mercedes alabilirsin dediler. 2. el passat baktin mi? 2. el bilmem ne alsana diyenler oldu. ama ben yaklasik 1 sene sonra superb'imi aliyorum.
    bu arabayi ilk barcelona'da gordum. arkada rahat rahat oturmak harika bir duygu. daha sonra prag'da neredeyse tüm taksilerin superb oldugunu farkettim. orada da deneyimledikten sonra istedigim arabanin bu oldugunu anladim. fiyatını o zamanlar bilmiyordum.
    neyse test surusunu de yaptiktan sonra imzayı attim. arabalardan hic anlamayan, performanstan cok konfor arayan, yan kapida 2 şemsiyeye tav olacak bir kişiliğe ve 4 ay sonra baba olacak biri olan benim icin harika bir araba. simply clever bir kere. içinde çok mutluydum o kadar.

  • 38. recep tayyip erdoğan'ın sözlüğü okuyor olması

    haberi bile yoktur sözlükten.
    geçenlerde bir vatandaş yanına yaklaşıp, ekşi sözlükte peygamberimize hakaret ediyorlar demişti
    o da cevap vermişti:
    o ne ki tiwitte falan mı? diye sormuştu

  • 39. uefa'nın şampiyonlar liginde devlere kıyak kararı

    rte'nin çıkıp "avrupa 4'den büyüktür" demesi gereken karar.

  • 40. tolga zengin'i kalede istemiyoruz kampanyası

    (bkz: 26 ağustos 2016 atiker konyaspor beşiktaş) maçı sonrası başlattığım kampanya.

    forvette oynasın mı eheheheh diyecekler kampanyadan uzak dursun.

    şaka kaldıracak durumda bile değilim renksizdaşlar.
    biliyorum hepiniz haykırarak soruyorsunuz "neden tolga beşiktaş'ın kalesinde" bu inanılmaz basit bir soru ama cevabı bizlere niye verilmiyor.

    ya hadi iki sene avrupa'dan elenmemize sebebiyet verdi onu şöyle böyle geçirdiniz nasıl bilmiyorum.

    ama bu kampanyayla en azından şu soruya cevabı istiyorum.

    tolga neden oynuyor ve şuan fabricio oynamıyor? neden? haykırıyorum neden?

    şenol güneş bu soruya cevap vermek zorundasın, fabricio'yu oynatmak zorunda değilsin ama tolga şu şu sebeple hala bu amına kodumun kalesinde demek zorundasın.

    artık bir cevap bekliyoruz en azından belli çünkü o kale öyle boş kalacak.

    son not: eğer bu kampanya başarıya ulaşmazsa şampiyonlar ligi grubumuzda tolga'nın kaleden çıkamaması yüzünden gol yiyeceğimizi ve her şeyin batacağıni biliyorsunuz hepiniz, sahip çıkın bu kampanyaya.

    edit: desteklerinizi buraya entry girerek ve twitter'da #tolgakulübeye yazarak gösterebilirsiniz. nevzat demir'e mektup mu yollarsınız ne yaparsınız bilmiyorum ama destek olun.

    edit2: adamın ekmeği size mi kaldı diyen renkli ajanlara cevap vermiş bir arkadaş (bkz: #62591698)

  • 41. pkk'nın chp konvoyuna yapılan saldırıyı üstlenmesi

    yahu adamlar masum bir şekilde türkiye'yi hedef alıyordu, peki kemal kılıçdaroğlu'nun o saatte orada ne işi vardı. kemal kılıçdaroğlu anlamsız bir zaman diliminde oradan geçerek faşist tc devleti ile iş birliği yaparcasına barışçıl eylem yapma amacında olan pkk'lıları zor durumda bırakmıştır.

  • 42. osmanlıspor

    "galatasaray'dan daha çok ülke puanından" sonrasını okumadım. trollük yapacağım derken rezil olmak böyle birşey galiba.

    avrupa liginde gruplara kalmış takım. yolu açık olsun

  • 43. fransız otomobilleri

    az yakar, motoru iyidir, yürür aksamı dandiktir.

  • 44. işe yarar android uygulamaları

    clean master bunlardan biri değildir. bu işleri az biraz takip eden biri, clean master'ın sahibi cheetah mobile'ın kullanıcı bilgilerini çin'e göndermekle suçlandığını, reddit'te yerden yere vurulduğunu; bu tür programların plasebo etkisinden başka işe yaramadığını bilir.

    başta es file explorer, cm security vb olmak üzere telefonunuza yüklememeniz gereken uygulamaların bir listesi:

    https://www.reddit.com/…_you_should_not_use_at_all/

  • 45. hangi ürün hangi markadan alınır veritabanı

    açık söylüyorum sözlük hiç bu kadar gerizekalı dolmamıştı sanırım son 1-2 yılda olduğu kadar.

    tamam anket başlık ama abicim size siz ne kullanıyorsunuz diye sorulmamış. giyim kuşam rehberi yapmışsınız mal gibi. tamam 1000 defa diesel yazılmış, tag hauer'ler, network'ler anladık abicim valla bak. hani şu şu özelliklerinden dolayı network gömlek çünkü %100 pamuk falan gibi bir şey sunuyorsan eyvallah. 1000 defa yazılmış şeyleri yazmayın, lan azcık düşünür insan zaten ben bunu yazayım ama ne işine yarayacak diğerlerinin diye? araba mercedes veya bmw yazan var, bak bunu hala yazan var düşünün, yeni bir şey kat yoksa fikrin yazmak zorunda değilsin arkadaşım. oku geç.

    hele shell-kel esprisi yapan var hala ki onlara ayrı acıyorum. gerizekalısınız.

  • 46. beşiktaş

    ahah bak ya. "caner'i ve gökhan'ı alabildiniz çünkü biz bıraktık... " demiş.

    kardeş uyan, seni kandırıyorlar. türkiye'nin en iyi bekleri bizde diye övündüğünüz iki beki de biz aldık. ikisini de yedek oturtuyoruz. ok?

    biz caner'i adriano'yu yedeklesin diye transfer ederken, siz de bizim bıraktığımız, gidişine göbek attığımız ismail'i hasan ali'yi yedeklesin diye aldınız.

    bunun nesine seviniyorsun ki?

    not : kağıt üzerinde beşiktaş'ın çok çok güçlü ve alternatifli kadrosu oldu. bu konu yorum kaldırmaz. kağıt üzerindeki kadro sahada ne yapacak o önemli. transfer şampiyonu olmak değil, sezon sonu şampiyon olmak mühim. artık top şenol hoca'da. biz kağıt üzerindeki kısmı konuşuyoruz sadece.

  • 47. uefa şampiyonlar ligi'nin formatının değişmesi

    şampiyonlar ligi'ni avrupa futbolundan soyutlayıp, salt birkaç ülkeye peşkeş çekmek için yapılan değişiklik.

    kendi liginde üçüncü ve dördüncü sıradaki takımın şampiyonlar ligi'ne direkt gitmesi saçmalıktır. bunu savunmak da yalnızca güce tapmakla açıklanabilir. ulan hadi ilk ikiyi anlıyorum da, üçüncü dördüncü olmuşsun, ne şampiyonluğu, ne ligi amk?

    tamam, belli bir kaliteyi belli bir seviyede tutmak için 4 takım hak kazanıyordu zaten bunu anlıyoruz, ama ön eleme oynasınlar ki diğer ülkelerden gelen takımlar da şans bulabilsin. sürprizlere gebe olabilsin, heyecan artsın. belli bir kaliteyi tutarak ne kadar çok ülkeden katılım sağlattırırsan, o kadar çok benimsenirsin. kel yaptı yine yapacağını.

    oldu olacak ilk dört sıradaki ülke takımlarından oluşturun şampiyonlar ligi'ni. top sizin değil mi, oynatmayın amk.

    türk takımları için gelecek karanlık, şampiyonlar ligi müziğini unutun beyler.

  • 48. cahiliye devri

    öncelikle arapların "allahı" tanımadıkları için bu döneme cahiliye dendiği iddiası doğru değildir. allah, mekkeli pagan arapların taptığı putların temsil ettiği ruhlardan biriydi. muhammed'in babasının adı abdullah yahu! amcasının adı da abduluzza! (ebu leheb lakabı takılan)

    hiç düşündün mü, islam jargonunda neden mekkelilere müşrik denir de kâfir denmez?

    --- spoiler ---

    cahiliye döneminde erkekler sınırsız kadınla beraber olabiliyordu, bunda bir kısıtlama yoktu. islâmiyet'in 4 kadına kadar ruhsat vermesini eleştirenler, cahiliye devrine özlem duyuyorlar; bu son derece enteresandır (aslında enteresan falan değil bunlar gerizekâlı, cahil ve yalancı ama söz sanatı yapıyoruz).

    --- spoiler ---

    öncelikle islam'da sadece dört kadınla birlikte olma diye bir şey yoktur. islam'da sınırsız kadınla birlikte olunabilir, sadece dört tanesiyle nikah kıyılabilir. yoksa nikahlı dört kadının yanında istediğin sayıda seks kölesi sahibi olmakta sakınca yoktur.

    --- spoiler ---

    müminler, yalnız eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri ile ilişki kurarlar.”(müminûn sûresi , 5-6).

    “eğer (birden çok evlilikte kadınlar arasında) adaleti gerçekleştirmekten endişe ederseniz, bir kadınla veya eliniz altında olan cariyelerle yetinin.”(nisa, 4/3).

    --- spoiler ---

    görüldüğü gibi, eşler arasında adaleti gerçekleştirme gibi konular, seks köleleri açısından geçerli değildir. zira onlar aynı bir mal gibi, bir eşya gibidirler. insan yerine konmazlar. islam'ın insanı nasıl aşağı derecelere düşürdüğünün çarpıcı bir örneği bu.

    bugün, şeriat kanunu değil de isviçre medeni kanununun gölgesi altında insan gibi yaşama imkanı bulduğunuz için bunlar geçmişte yaşanan istisnai durumlar gibi geliyor değil mi?

    cumhuriyet kurulmadan daha 40 yıl önce istanbul'da nuruosmaniye ve süleymaniye camilerinin hemen yanında kurulan ve her yıl yüzbinlerce kadının tapulu fahişe olarak alınıp satıldığı köle pazarlarını görmediğiniz için bugün böyle sallamak kolay tabi!

    islamla birlikte sınırsız kadınla birlikte olmak kalkmadı, kölelik kalkmadı, kundaktaki bebeklerin din adına boğdurulması kalkmadı. bütün bu uygulamalar kurumsallaştı ve asırlar boyunca insanlığın üzerine kabus gibi çöktü. dinler olmasaydı, insanlar bu zulümleri 19. yüzyılda değil, bin yıl önce aşmış olacaklardı belki de..

    bugün insan gibi yaşıyorsanız, seküler hukukun kazanımları ve insana hak ettiği değeri vermesi sayesindedir. bunları din karanlığına mal etmeye çalışmayın.

    başkalarına cahiliye diye hakaret edenlerin ta kendilerinin nasıl dipsiz bir cehalet kuyusunda olduklarına bakıp ibret almak lazım.

  • 49. 26 ağustos 2016 yavuz sultan selim köprü açılışı

    almanları çıldırtmak için, mercedes'lerin maybach'ların gövde gösterisi yapacağı açılış olacaktır.

    (bkz: şimdi onlar düşünsün)

  • 50. fenerbahçe