Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 3 yaşındaki kız külotla amcasının yanına gelmemeli

    devamınin soyle oldugu iddia edilen aciklama; ''zira amcası onun bunun evladı olabilir, kendimden biliyorum''.

  • 2. 10 şubat 2016 polonya'da ırkçı saldırıya uğramamız

    henuz dun aksam basima gelmis olaydir.

    3 gundur krakow'da bulunuyoruz ve son aksamimizda iki arkadasimla cok onerilen yerlerden birini gorelim diyerek alchemia isimli mekana oturduk. 20 dakika gecmeden bizim muhtemelen daha esmer olmamizi ve baska bir dil konustugumuzu goren iki kisi zorla masamiza oturdu. burasi ozgur bir mekan istedigimiz yere otururuz diyerek de kalkmayi reddettiler. nerden oldugumuzu sordu. turkiye cevabini alinca sozlu tacizlerine basladilar. siz orada bira icebiliyor musunuz diye sordu. soyleyin bu masanin altinda bomba mi var, turkiyeden canli kalan son uc kisi siz misiniz, uyurken teddy bearlariniz da patliyor mu dedi. biz en basta saka falan sandik, bazi laflari da cok komikti gulduk. sonra bunlar irkci soylemlerin dozunu arttirdi.

    avrupanin islamlasmasiyla ilgili ne dusunuyorsunuz dedi. biz bu durumun olusmasinda avrupanin da katkisi oldugunu, orta doguya gereginden fazla mudahale edip oradaki ulkeleri yasanmaz hale getirdiklerini soyledik. zaten biz hic konusamadik arka arkaya bunlarin hakaretleri devam etti. tecavuze kac kez ugradiniz turkiyede, yilbasiniz almanyada olsaniz cok guzel gecerdi taciz festivali oldu koln'de dediler. konudan konuya atliyorlardi zaten ama diger hatirladigim seylerden biri de istanbul dedikten sonra constantinapol demek istiyorsun sanirim demesi ve sonra birinin tshirtundeki 1683 tarihini gosterip bu ne diye sormasi ve viyanadan sizi defettigimiz gun demesi.

    biz zaten neye ugradigimizi sasirdik, almanyadaki turklerin orada gidip yattigini almanlarin onlari besledigini soyledikten sonra bir tanesi, yillarca orada isci olarak calisan dedemden cok iyi bildigim zorluklari ve o turklerin almanya sanayisini ne kadar ileriye goturmekte katkisi oldugunu soyledim ve tartisma buyudu. masadan kalkmalari icin mekan sahibine sikayette bulunduk ama dikkate alinmadi. polonyada bizim kurallarimiza siz uyacaksiniz ve siz gideceksiniz dedi masadaki. biz inatla kalkmadik. cevremizdeki kimse de mudahale etmedi. en son bunlar ayaga kalkip arapca konusur gibi girtlaktan sesler cikararak zaten konusmayi bile beceremiyorsunuz, avrupaya istediginiz kadar gelin hepinizi teker teker oldurucez, bok cukurlarisiniz ve sizi oldurucez diye bagirmaya basladilar. ben bunun ses kaydini aldim ama eklemeyi bilmedigimden su an burada paylasamiyorum.

    kotu yazmis olabilirim, biraz olayin verdigi sok biraz da aceleyle bunu yaziyorum. ama avrupadaki insanlarin bu yuzuyle ilk kez karsilastim ve duyduklarimi okusam da yuzume soylenmesine inanamadim. ırkciligin her turlusunden nefret eden, iktidarin ulkedeki insan haklarini, kadinlari, yasam guvenligini yillardir giderek daha da kotulestiren politikalarinin karsisinda olan biriyim. bunlari duyduktan sonra avrupada turkiyeyi kotuleyenlerden, kendi ulkesindeki bu aci durum icin hicbir sey yapmayan insanlardan utanc duydum. neden pariste patlama oldugunda tum dunya kenetlenirken ankarada olen kardeslerim icin kimsenin sesinin avrupada cikmadigini anladim. cok dile getirmeseler de bircok avrupalinin su an suriye krizi -kendilerinin yadsinamaz paylarinin farkinda olmayarak- nedeniyle irkcilastigini o sirada masada bize sizi oldurucez diye bagirilirken kimsenin bir sey yapmamasindan anladim. fotograflari elimizde yok, ses kaydi var ama sikayet etmenin elimize ne gecirecegini de bilmiyoruz. turkiyede de boyle gozu donmus milliyetciler oldugunun da farkindayim. sadece avrupanin gozunuzde buyuttugunuz kadar toz pembe olmadigini ve bu dusuncelerinden onlar kadar ulkemizdeki sorunlara karsi mucadele etmeyen bizlerin de sorumlu oldugumuzu anlamanizi isterim.

    masaya oturanlardan biri portekizli biri polonyaliydi. bunun cok onemi olmasa da sadece polonyaya ozgu fikirler olmadigini anlamak acisindan paylasmamda fayda olacagini dusunuyorum.

    edit: krakow'dan ayrilmak uzere yolda olacagim icin gelen mesajlara aksam donus yapacagim, ses kaydini da iphone voice memories'ten yapilan kayitlari nasil internete yukluyoruz bilen biri varsa bilgilendirirse sevinirim.

    edit 2: ses kaydini ayaga kalktiklari an almaya basladim oncesinde gorup telefonu elimden alirlar diye korktugumdan, 22 snlik bir kayit var.

    edit3: gelen gecmis olsun mesajlari icin tesekkur ederim. turkiye bunlari hakediyor niye sasirdiniz diyenlere de sunu demek isterim, ben arabistani ya da hindistani kadin haklari yerlerde oldugu icin sevmiyor olabilirim. ya da musluman ulkelerden ya da rejimlerden nefret ediyor da olabilirim. ama bu hicbir insana o ulkeden diye bu muameleyi yapmami da onlari ulkeleriyle yargilamami da gerektirmez. bu nedenle yaptiginiz yorumu cok yanlis buluyorum.

    edit 4: ses kaydini yoldan sonra ancak yukleyebildim arkadaslar. 17 sn, masadan kalktiklari an kayitli sadece. oncesinde soylediklerini yazdim. ve tekrar soylemek istiyorum ki avrupadaki bu yukselen irkciliktan turkiyenin de bu sekilde payini almasinin en buyuk sorumlulari yine biziz ve bu ulkede insanca yasamak icin mucadele etmedigimiz surece kimseden de bu muameleyi gormeyecegiz. her turlu irkci egilimi en basta turkiyede sonra da tum dunyada yok etmek icin ugrasmadiktan sonra bunlarla ilerleyen yillarda cok daha fazla karsilasacagiz. daha 5 gun once prag merkezinde avrupanin islamlasmasina karsi toplu eylem yapildigini gorduk. tum polonya ya da avrupanin boyle oldugunu soylemiyorum, fakat bu yasadigimiz olay ve edilen laflar turkiyenin yuruttugu politikanin ve ic guvenlik sorunlarimizin bizimle de ilgili nasil dusunceler dogurdugunu gosteriyor.

    https://vid.me/ybky

  • 3. akp'ye oy vermeyenlere metroyu kullandırtmamak

  • 4. zamlardan şikayet edip rte'yi öven kadın

    süper kadın. sonra bunlara beter olun diyince biz kötü oluyoruz. bu vesileyle tekrarlayayım, beter olun ablacım.

  • 5. cinemaximum'un kendi sitesinden komisyon alması

    cinemaximum.com.tr'den alacağınız biletlerden hizmet bedeli kesilmesi durumudur. zaten sizin sinemalarınıza geliyoruz, sizin sinemalarınızdan bilet alıyoruz. neden daha ekstra olarak hizmet bedeli kesiyorsunuz? aslında başlığı rezalet olarak açacaktım ancak malum, karakter sınırı var.

    böyle bir aptalca sistem olabilir mi? düşünsenize bir yere kıyafet almaya gidiyosunuz. 10 tl lik ürün beğenip kasaya gidiyosunuz, kasadaki adam diyor ki "ooo bizden alış veriş yapıyosun bakıyorum. o zaman bize 3 tl daha ver. biz ki ortadoğu ve balkanların insanları en bıktırmış, en tepkilere duyarsız şirketlerindeniz. bizden alışveriş yaptığın için aldığın şeyler hariç bize teşekkür parası vermen lazım."

    şimdi çıkıp diyebilirsiniz ki "hizmet bedelini yeni mi duydun yea biletix'de alıyo bi kere."
    e güzel kardeşim biletix'in kendi organizasyonu yok ki, adamlar senin benim yaptığım organizasyona kefil olup biletleri daha çok kişiye ulaştırıyor. peki bu adamlar ne yapıyor? kendi sitelerinden, kendi ürünlerini sana sattıkları için senden para istiyorlar.

    ama şimdi düşündüm de adamlar haklı. ülkemizin her yerine ulaşmış bir ağ. sinemaya oturuktan sonra yarım saat izlenmeye mecbur bırakılan reklamlar. (durun hemen şikayetçi olmayın, bu reklamlar sizin için var. diyelim ki geç kaldınız ve filmin başlama saatine yetişemediniz. hiç önemli değil. sakince yerinize oturup filminizi bekleyebilirsiniz.) 7 tl'ye satılan çikolatalar, 6 tl'ye satılan kolalar.. 2d normal film için 23,5 tl fiyat*.. istanbul'un çoğu yerinde sadece onlar bulunduğu için diğer sinemalara ulaşım zorluğu.. daha ne istiyorsunuz. şükretmesini bilin.

  • 6. yurtdışına turizme gitmeyin yurtiçinde yapın

    aslında ''yurt dışına turizme gitmeyin, turizmi yurt içinde yapın. bu yılı yerli yılı yapalım'' olması gereken rte cümlesi.

    onu rusya ve diğer ülkelere atarlanmadan önce düşüncektin.

    bu arada ekvator'a kendi aracını 500 bin dolara götüren reyiz söylüyor bunları.

    (bkz: 2016 turizm krizi)

  • 7. 11 şubat 2016 ligo gravitational wave gözlemi

    *edit: en basa bu dalga neyin dalgasi onu soyliyelim. einstein'in genel gorelilik teorisinin ozetine gore "madde" ** uzay ve zamana nasil egilip bukulecegini soyler; uzay ve zaman da cisimlere nasil hareket edecegini. yani uzay aslinda boyle gorunur ama bugune kadar boyle goremiyorduk:) iste cisimler, uzay ve zamani bukunce uzayda isik hizinda dagilan kutlecekim dalgalari* olustururlar. bu dalgalar bugune kadar gozlemlenememisti. bu dalgalar gozlemlenemeyince de, bu dalgalardan baska bi sey yaymayan uzay cisimleri de gozlemlenememisti. yani yasasin karadelikler!*edit bitti*

    ligo'nun yaptigi uygulamalı gözlemi basitçe anlatması çok zor:)

    (büyük harfle) "l" şeklinde bir kompleks düşünün. l'nin kolları 2-4 km uzunluğunda. biri diğerinden uzun, l'nin köşesinde bir beam splitter (ışın ayırıcı) var, l'nin alt tarafında yani ışın ayırıcının solunda ışın detektörü var... l'nin iki ucunda da asılı duran dev aynalar var. şöyle bir şey kendisi

    şimdi bir lazerle (ls diye gösterilen) ışın ayırıyıcıya (b diye gösterilen) ışın yolluyos, ayırıcı da iki demeti iki koldan (l'nin kollarından) dev aynalara yolluyor. deva aynalar demetleri gerisin geri ayırıcıya yolluyor. ayırıcı da aynalardan gelen ışınları lazer silahı ve ışın detektörüne (ld diye geçen) yolluyor. böyle bir görüntü hayal edin.
    ortada gravitational wave'in eğip büktüğü uzayzaman yokken, ışın atımları kollardan biri daha uzun olduğundan detektöre farklı, ancak düzenli ritmli zamanlarda geliyor. detektör de pek bi şey detect etmiyor :) (ışık dalgalarının süperimpozisyonuyla* ilgili bir dalga sebebiyle, birbirlerini nötralize ediyor isinlar)

    şimdi kollara gravitational wave atalım, böyle "vocurk vocurk" etsin... animasyonda gördüğünüz üzere sağdan giren gravitational wave, yüzeydeki partikelleri gah uzatıyor gah kısaltıyor... bu durum bizim "l"'de (ki adı interferometre-yani suya attığınız taşların birbirine girişen dalgalarını ölçen nane) iki boyutlu düzlemde şöyle bir görüntü yaratıyor. yani kollar bir uzuyor bir kısalıyor. tabii animasyondaki kadar degil. hidrojen atonu kadar ohom:) artık gelen ışın atımları düzenli ritmde değil. suya atılan taşların birbiriyle girişen (bkz: superimpositon) görüntüsü şeklinde. duzensiz girişen dalgalar da yeni bir dalga yaratıyor (biraz daha basitleştirirsem fizik ilmi çökecek:(( ışığın dalga fonksiyonundan da yararlanan detektör de gravitational wave'den sonra oluşan yeni dalganın ışığını tespit ediyor. böylece ölçüm gerçekleşyor.

    not: gerçeklik yukarıda anlattığımdan çok daha komplike, işbu entry aşırı basitleştirme adına fiziğin de müzğin de ırzına geçmiştir:)

  • 8. burhan kuzu'nun attığı beyin bronzlaştıran tweet

    atilla taş durur mu yapıştırmış cevabı;

    "bi zahmet onu da siz söyleyiverin hoca, biz söyleyince cezaevine atıyosunuz!"

  • 9. torku milliyetçiliği

    torku milliyetçiliği bir vakıadır. bunu kabul etmekle beraber, torku markasının yaklaşık 1,5 milyon ortaklı bir kooperatif olan pankobirlik'e ait bir marka olduğunu da bilmemizde yarar var. dolaylı bağlarla da olsa bu kadar ortak ve bu insanların aileleri torku markasının bir nevi sahipleridir. o nedenle ben bu vakıayı garipsemiyorum.

    kooperatifler, birlikler, sendikalar gibi kalabalık ortaklıklar anlamına gelen örgütlenmeleri ve genel anlamda örgütlenme fikrini baş tacı eden kimselerin bu vakıayı yadırgamasını, küçümsemesini ve daha ileri giderek siyaseten ayıplamasını ise elbette garipsiyorum.

    öte yandan torku tabiatı itibarıyla ticari bir markadır. yani işin ticaret ve piyasacılık tarafını konuşacaksak da şunlardan bahsetmekte yarar vardır:...

    torku gıda piyasalarının belli prensiplerle çalışan yeni aktörlerinden oldu. bir girişim olarak torku markasının ve genel anlamda pankobirlik girişimlerinin temelinde bir ürün yatar. stratejik açıdan çok önemli; ulusal kalkınma açısından da asla vazgeçilmemesi gereken bir ürün: şeker. ama türkiye mısır glikozu ve pancar şekerine göre çok daha ucuza maledilen kamış şekerinin ithalatına neredeyse hainlik düzeyinde inanılmaz kolaylıklar getirmiş bir ülkedir. bunu da buraya bırakıp, devam edeyim...

    şeker başlıca iki hammaddeyle üretiliyor; kamış ve pancar. kamış şekeri dediğimiz şeyin kalitesi pancar şekeriyle yarıştırılamayacak düzeyde düşüktür. fiyatı çok daha ucuzdur. sağlık açısından karşılaştırırsanız da sağlıksızdır. torku sadece pancar şekeri kullanır. hiç bir ürününde mısırdan elde edilmiş glikoz şurubu kullanmaz.

    şurup deyince şu çok önemli detayı da paylaşmam lazım; pankobirlik, bilimsel araştırma programı çerçevesinde pancardan sıvı şeker elde etmeyi başarmış bir kuruluştur. bunun ürünlerde kullanılmaya başlaması hususunun detaylarını bilmiyorum. ama bu türkiye için önemli bir gelişmedir.

    şekerin önemini gösterebilen iki önemli tarihsel örnek var. biri cumhuriyet kadrolarının savaş bittikten sonra sınai kalkınma çalışmalarını şeker fabrikaları kurmakla başlatmasıdır. ikinci önemli adımı da şeker fabrikası kurulurken ihtiyaç duyulan makine ve teçhizatı üreten bir fabrika kurarak attılar. bu fabrika ihtiyaç halinde askeri teçhizat da üretebilecek şekilde tasarlanmıştı. bu altyapı oluşturulduktan sonra o dönemde sovyetler birliği üyesi olan bazı ülkelerde de türkler gidip şeker fabrikaları kurdular.

    ikinci önemli örnekse küba örneğidir. küba da şeker konusunda kendi çapında kendi ihtiyacına çözüm olacak şekilde şeker üretimi konusunda atılımlar yaptı. çok detay bilmiyorum ama meraklısı kendisi açıp inceleyebilir.

    mısır glikozu konusunu da herkesin bir açıp okumasında fayda olacak bir husus olarak görüyorum. türkiye'de bunun dünyadaki en büyük üreticisi olan cargill ile ortaklığı bulunan veya zamanında bulunmuş torku rakipleri var. o nedenle torku ürünlerinin fiyatları emsallerine göre biraz yüksek. çünkü pahalı hammaddeyle üretiyorlar ve rekabeti başka alanlarda deniyorlar. milli duygulara ve sağlığa atıfta bulunan sloganlarının kaynağı bunlar. bence fena değil.

    piyasadaki durumla ilgili de bildiklerimi paylaşayım; ulusal market zincirlerinde istedikleri başarıyı henüz yakalamış değiller. rakipleri, raflardaki üstün konumlarını korumak ve torku'nun çıkışını bastırmak için marketlere yönelik her türlü ticari tehdidi de kullanacak şekilde davranıyorlar. o nedenle torku enerjisini daha çok yerel marketler ve özellikle de mahalle bakkalı gibi küçük perakendeci işletmelere odaklamış durumda. bence akıllıca bir strateji. bunun tek handikapı, varlıklı müşterinin torku markasını benimsemesi nispeten zaman alacaktır.

    hasılı, torku milliyetçiliği denen olgunun değerlendirilmesi konusunda kolaycı görünen yaklaşımlara pek itibar etmemek lazım, derim. birliğin eski başkanı şimdi akp milletvekilidir, marka ve birlik de hükümete yakın falan gibi söylemlerle, birliğin ürettiği ulusal faydalar arasında, olguyu değerlendirirken birazcık mesafe koyulabilir. biraz düşünerek davranmakta yarar var.

    edit: bu arada torku, paketlenmiş et de dahil olmak üzere aklınıza gelebilecek her türlü gıdayı ürün gamına eklemek üzere çalışıyor. yumurtadan, zahireye kadar aklınıza gelebilecek her şeyi üretip işleyecek ve satacaklar. hayırlısı olsun.

  • 10. ben bu yazıyı eşsiz sözlük bayanlarına yazdım

    (bkz: sen yazmamışsın sen azmışsın)

  • 11. 11 şubat 2016 y.şafak ve y.akit'e saldırılması

    üzücü saldırı. ölen veya yaralanan olmamış.

    (bkz: işte o gazeteler)

  • 12. 9 şubat 2016 tak açıklaması

    (bkz: tak ne amına koyayım)

  • 13. 2016 turizm krizi

    bu konudaki düşüncelerim tıpkı diğerleri gibi sabittir;

    1- avm tarafından öldürülen, gerektiginde asker polis olan küçük esnafa
    2-fiyatlari şişirdikce şişiren, yerlinin yüzüne bakmayan turizmciye
    3-asgari ücretle 4 kişilik aile geçindirmeye çalışıp istikrar diyene

    üzülenin anasını sikeyim.
    teşekkürler.

  • 14. 11 şubat 2016 murat karayılan'ın ele geçirilmesi

    ahahahhahahha lan inanmayın. eğer sağ salim yakalayacaklarsa hiç yakalamasınlar daha iyi. pezevenkler bizim paramızla içeride krallar gibi yaşıyor. sonra atatürkçülerin, türkler'in hapse atılması için gizli tanık oluyor. türkiye 2. kez pkk yöneticilerinden birini sağ salim yakalarsa aklına tüküreyim. eğer operasyonu düzenleyenler öldürmez ise karayılanı kendi sonlarını hazırlamış olurlar. bakın engin alan'a ne demek istediğimi anlarsınız.

  • 15. türk gibi yalan söylüyorsunuz

    en azından bir konuda markalaştığımızı gösteren açıklama.

    edit: turkey discover the potential

  • 16. 6 ilin kaçak elektrik kullanım bedeli

    bu halk 60 sene önce dilini konuşamadığı için tuvaletini bile elektrikli ısıtıcıyla ısıtmasın mı yani şimdi? resmen foşizm.

  • 17. hayata dair gülümseten detaylar

    yemek paylaşmak.

    "çok fakirdik, yarım ekmeği 7 kişi bölüp yerdik" romantizminden veya "biz bi sütlaç iki de kaşık alalım çünkü sevgiliyiz biz taam mı?!" sığlığından bahsetmiyorum. mecburi bir paylaşmak değil demek istediğim. içten gelerek, öyle olması gerektiğine inanılan bir paylaşım.

    bazı yemekler olur hani pişmesinin ardından 2-3 gün geçer ve bitmek üzeredir artık. 1 veya 2 kişilik porsiyon kalmıştır. kimse çıkıp demez "şunun hepsini ben yiyeyim nasılsa daha bi sürü yemek var" diye. annemi veya babamı geçtim, senelerdir "onun pasta dilimi 0.0001 santimetre daha kalın olmuş" veya "onun kolası 0.0072 litre daha fazla ama" diye birbirimizi yiyen ben ve kardeşim bile demiyoruz bunu. 4 tane köfte kaldıysa babam "evin reisi benim benim hakkım" demez, annem "ben yaptım bu yemekleri tabi ki bu benim hakkım" demez veya kardeşim "ben en küçüğüm o yüzden benim yemem lazım" demez çünkü herkes bilir ki o yemek paylaşılmalı herkesin hakkı 1 tanedir o köfte yemeğinden kalan son parçadan. hatta 2 tane kaldıysa babam annemle, ben de kardeşimle yarım yarım bölüşürüz (tamam tamam 1 köfte kalsa 4'e bölecek kadar manyak bir aile değiliz rahat olun). çünkü öyle olması gerekir bence. kimse zorunluluktan yapmaz bunu. kimse bize anlatmadı bunu ama aile olmanın detay gibi görünen ama aslında önemli bir özelliğidir bence bu paylaşım. hep aileni düşünmek, ailedeki kimsenin hakkını başkasına yedirmemek gibi derin anlamlar gizli aslında bu detayda.

    geçen akşam kabak dolmasından son 2 tane kalmıştı. ergenliğinin ve üniversiteliğinin gereği maşaallah iştahı yerinde olan kardeşim o son 2 dolmayı 5 saniyede gömebilecek kapasitedeyken kimse bir şey demeden bir tanesini ikiye bölüp önüne aldı. diğer yarısını bana verdi. ben salak salak sırıttım. insan varlığıyla, yokluğu bir olan yarım kabak dolmasından mutlu olur mu lan? oluyormuş onu gördüm tekrar. bastım yoğurdu üstüne tebessüm ede ede yedim.

    paylaşın canlarım benim paylaşın yemekleri. biliyorum kimse o son porsiyonun hepsini yediği veya yemediği için çatlamaz veya açlıktan ölmez ama ruhunuz doyar emin olun. nasıl da bölüp abisine veriyor abisinin gülü ya. yok gözlerim dolmadı ne alakası var gözüme kabak dolması kaçtı sadece.

  • 18. robotlarla seks dönemi yakında başlıyor

    -bu gece olmaz, makine soğuk.

  • 19. recep tayyip erdoğan'ın taklidini yapan adam

    bu arkadaşın akıbetiyle ilgili epey yorum yapılmış. benim tahminim şu:

    1) bu kadar çok "kesin bunu içeri atarlar" yorumu yapıldığı için süreç tam ters işler
    2) recep tayyip erdoğan arkadaşı saraya davet eder
    3) arkadaşa zorla el etek öptürülür
    4) recep tayyip erdoğan, yav sen beni mi taklit ediyormuşsun, yap bakalım der. kameralar önünde gülüp eğlenilir.
    5) bakın biz ne kadar demokrat, hoşgörülü, açık fikirli insanlarız mesajı verilir
    6) şimdi arkadaşa olumsuz yorum yapan yandaş kesim anında çark eder. bizim tepkimiz işin içinde alkol olmasıydı vs. gibi açıklamalarla döner. onlar her şekil çark edip dönmenin bir yolunu bulur zaten. bu çıtır çerez.

    bahisleri açıyorum.

  • 20. moskova'daki ermeni restaurantı kapısındaki harita

    https://en.wikipedia.org/…om_of_armenia_(antiquity)

    antik ermeni krallığını gösteren haritadır. bi tek sizin mi ecdadınız şanlı amk?

  • 21. 11 şubat 2016 fenerbahçe unicaja malaga maçı

    ekpe udoh'un twitter kezbanı misali, önüne geleni blokladığı maç.

  • 22. bjk'nin marcelo'nun cezasına erteleme talep etmesi

    bu sezon bildiğim kadarıyla 2 kere kırmızı kart göre futbolcunun cezaları ertelendi.

    ilkinde akhisar futbolcusu douglao direkt kırmızı kartla atılıp 2 maç ceza almıştı. birisini kupa maçında çektikten sonra hafta sonu oynanacak fenerbahçe maçından önce cezası ertelendi. douglao o maçta bir tane de gol attı. maç 2-2 sonuçlandı ve fenerbahçe puan kaybetti.

    medyamız fenerbahçe'yi o kadar kolluyor ki bu olay hakkında haber bile çıkmıyor aramalarda. bununla idare edeceğiz artık.; http://www.medyahaber.com/…san-ali-yi-_d150888.html

    diğeri ise gaziantepspor futbolcusu chibuike direkt kırmızı kartla atılmış yine. 2 maç ceza almış. ilginçtir ki 1 maç cezasını çektikten sonra "yine" bir fenerbahçe maçından önce cezası ertelenmiş. maç 2-2 sonuçlandı ve fenerbahçe yine puan kaybetti.

    http://www.aspor.com.tr/…5/gaziantepe-ceza-erteleme

    bu erteleme olayının başlangıç olaylarından biri ise fenerbahçe ve galatasaray şampiyonluk için yarışırken gökhan zan'ın gördüğü bir kırmızı kart sonrasıdır. galatasaray sonraki 2 hafta stopersiz kalmıştı; ancak tabi ki tff müsade etmedi buna.

    http://www.fanatik.com.tr/…-cezasi-ertelendi-301831

    bir diğer olay ise; eskişehirle -sanırım- 2013 yılında oynanan bir maçta veysel sarı'nın "lan" demesiyle fırat "lan" aydınus tarafından atılan caner erkin'in ne cezası ertelenmişti, ne de sözcüğü onun söylemediği anlaşıldığı halde cezasını kaldırdılar. demediği bir söz için 3 maç ceza almıştı caner. yani "haksız karar var, erteleyelim." gibi bir durum söz konusu değil veya fenerbahçe için olmamıştı.

    böyle bir kural işte o ceza erteleme. fenerbahçe'ye karşı oynayacak takımlara bir moral ve motivasyon aracı adeta. ne zaman bir takım sıkışsa bize karşı hemen devreye girer. ama ne hikmetse hep fenerbahçe kollanıyor. başka hiçbir takım kollanmıyor. aynen sezonun ilk yarısındaki beşiktaş-fenerbahçe maçında olduğu gibi. o maçta da hatırlarsanız ersan'a 100 kere hak ettiği kırmızı cart diye çıkmıştı. beşiktaş'ın ofsayttan ve foulle attığı 2 gol iptal edilmişti.

    yani demem o ki; ertelenir zaten o ceza. beşiktaş rahat olsun. ancak bu sezonki şu 2 erteleme beşiktaş maçından sonra olsaydı kaç yıl ağlarlardı? onu da sormak isterim objektif olanlara.

    edit: kikuchiyo hatırlattı; fatih terim'in cezası da yine bir fenerbahçe maçı öncesi ertelenmiş ve 2012'deki şampiyonluk maçında takımının başında olabilmişti kendisi. kural fenerbahçe'ye karşı hiç sekmiyor.

    http://www.zaman.com.tr/…asi-ertelendi_1285816.html

    edit2: hasan ali kaldırım gaziantep maçında gördüğü kırmızı kart sonucu 2 maç ceza almış bunun 1 maçı ertelenmiş. peki cezayı çekeceği ve ertelenip oynayabilir konuma geldiği maç hangisi; tuzlaspor. evet, gerçekten çok iyi yararlanmış fenerbahçe bu kuraldan.

    http://www.sabah.com.tr/…aldirimin-cezasi-ertelendi
    http://www.mackolik.com/takim/2/fenerbahce# - tarihe göre sıralı yapıp fikstürü, kontrol edebilirsiniz antep'ten sonraki 2 maçı.

  • 23. vodafone arena

    rte olmasa çok daha önce bitirilecek, akp'nin bir allah kuruş katkısı olmayan mabedimiz.

    tamamen beşiktaş'ın öz kaynaklarıyla yapılmıştır. (bkz: toki değil alın teri)

    beyefendi istediği zaman türkçe olimpiyatları yapamaz, anladın mı canım.

  • 24. pyd'nin moskova ofisine asılan harita

    izmir'i neden almadıklarını merak ettiğim harita. orada da sağlam kürt nüfusu var. sahil şerididir, istanbul'dan da eminönü filan kaptırın gitsin. avrupa'daki seçim sandıklarında hdp'nin birinci çıktığı ülkelere de yürüyebilirsiniz ufaktan. önce ekmeklerini yer, sularını içer palazlanır, sonra ülkelerini bölmeye çalışırsınız.

    (bkz: foşik finland dövleti)

  • 25. çocuk kıyafetlerinin aşırı seksileştirilmiş olması

    bir çok kişinin "siz fesatsınız" savunması ile kulak tıkayacağı durumdur. yok arkadaşım biz fesat değiliz. 7 yaşındaki kızlar için topuklu ayakkabı var artık. cinsiyet rolleri çok erken yapıştırılıyor, çocuklar da bu rolleri çok erken üstleniyor. o yaşta bir kız çocuğunun erkek çocuktan farkı yoktur, olmamalıdır. fizyolojik olarak da yoktur, sadece cinsel organlar farklıdır. vücudun geri kalanı birebir aynıdır. o yaştaki her çocuğun düşünmesi gereken şeyler, oyun ve yeni şeyler öğrenmek olmalı. cinsiyet zaten 13-14 yaşında gelip yapışacak istesen de istemesen de. üstelik eminim bu tarz şeyler de pedofillerin ağzını sulandırıyordur. kim ne derse desin bu tarz iddialı giysiler sadece erkek beğenisini amaçlıyor. sen bunu farketmeyecek kadar kanıksamış olabilirsin, çünkü küçücükten sana böyle empoze edildi, kendini erkeklere beğendireceksin, hayattaki temel amacın bu. sokakta bile sana "bu bir insan" diye bakmazlar, "meme+göt" diye bakarlar. doğu insanı niyetini açık söyleyip bunu engellemek adına absürd önlemler alırken, batı bunu çok daha üstü kapalı yapıyor. televizyonda, internette her yer et pazarı ve bu özgürlük olarak sunuluyor. kölelik-cariyelik bitmedi, format değiştirdi.
    bebeğim kız olursa ben ona pembe mini etekler değil, yeşil şortlar giydirip kendini oğlanlara beğendirmesini değil, kuşlar, dinozorlar, bulutlardan falan bahsetmesini istiyorum. çok gerekirse gider erkek reyonundan giydiririm. zaten koca tombik bir göbekten ibaret lokma kadar çocuklar için kız-erkek reyonu ayrımı olması gerçek anlamda gerzeklik. benim ailem bana belli bir yaşa kadar kız olmanın farklılığını hissettirmedi. tabii ki erkek muamelesi yapmadılar ama sevgi sözcükleri asla "benim kızım çok güzel, saçları lepiska, elbisesi piremses" şeklinde olmadı. onlar için övünç sözleri "benim kızım akıllı, çalışkan, sevgi dolu" gibi sözler oldu. bu özelliklerle de pek çok erkeğe fark attığım için asla zayıf ve kendini beğendirmek zorunda olan bir yaratık gibi hissetmedim. o yüzden şu yaşımda hala sokaktaki adamın bana insanlığımla değil cinsel kimliğimle bakmasına alışamadım.

  • 26. 11 şubat 2016 cizre'de operasyonların sona ermesi

    hayatında fotomaç dışında bir metin okumamış dallamaların "kimse devletten güçlü değildir lan" diye efelendiği olay.

    biraz weber oku lan. güçlü bir devletin sınırları içerisinde hiç kimse, bırakın bir ilçeyi 60 günden fazla elinde tutmayı, silah alıp örgütlenemez. devlet, siyasi ve ideolojik olarak insanları ikna ettiği; kendi yönetimine razı kıldığı ölçüde güçlüdür. insanlarını ancak silahla ve şiddetle bastıran devlet her açıdan güçsüz bir devlettir.

  • 27. sıçtık kelimesinin mesleklerdeki terminolojisi

    (bkz: piston aşağı indi)

    lojistik.

  • 28. cizre'de kadın bedenine işkence ve teşhir

    güzel kardeşlerim.

    sorun muayene veya bombalı tuzak için alınan tebdir için soyup arama değildir. hatta sorun fotoğrafının çekilmesi de değildir. sorun bu fotoğrafın internet'e yayılmasıdır. yoksa savcının gördüğü her cenazenin çıplak fotoğrafları çekilir. ve ölen herkesin defin ruhsatı için çıplak evet çıplak muayenesi yapılır gerekirse fotoğrafı da çekilir.

    ama bu fotoğrafın nete verilmesi va yayımlanması insanlık dışıdır.
    kabul edilebilecek, ama bakın şu yüzden oldu denebilecek bir durum değildir.

  • 29. babanın senin yapacağın işe sıçayım bakışı

    sürekli karşılaştığım bakıştır;

    mesela;

    pederbey traş köpüğü olarak yıllardır hep aynı markanın aynı modelini kullanır. kafasına şampuan diye sürdüğü benim hindistan cevizli vücut losyonumu saymazsak eğer ortak kullandığımız tek şeydir bu traş köpüğü. neyse efendim traş köpüğümüz bittiğinde kullandığımız modeli bulamadığım için aynı markanın mentollü modelini aldım. banyoya koydum.

    pederbey aynı gün uzun bir duşun ardından geldi;

    babam: lan aldığın traş köpüğü mentollü mü?
    ben: yoo.
    babam: takım taklavat naneli şekere döndü.

    ''babanın şarap çanağına sıçayım'' diyerek senin yapacağın işin bakışını 1 hafta sabitledi suratına.

    farklı bir olay;

    halı saha maçında sahadayım, pederbey arkadaşlarıyla tellerin arkasından bira içip maçımızı izliyor. hasbelkader bir gol atıyorum. akabinde mutlulukla tellerin kenarına koşup gol sevinci olarak meşhur secde hareketini yapıyorum.

    pederbey senin yapacağın işi bakışıyla şöyle buyuruyor;

    babam: kalk lan götünün çatalı görünüyor.

    buruk bir şekilde yerden kalkmaya çalışıyorum, ekliyor;

    babam: hayatında camiiye gitmişliği yoktur, hareketlere bak hele atayist dürzü.

    gel gelelim yıllar sonra başka bir babanın babama senin yapacağın işi bakışı attığına şahit olduk ailecek;

    şöyle ki;

    neredeyse bütün ankara bilir babam kombiyi 65 derecede yakar, bununla övünür ve her ortamda dile getirir.

    kız istemeye gittik mesela kardeşime, bu arada peder hala 70'li yıllarda moda olan aşırı kalın kravatları kullanıyor. kravat o kadar kalın ki, mama önlüğü giymiş bıyıklı bir adama dönüşüyor. yeminle biraderin kaynanası sütün içine eti cicibebe ezip getirse pederin ağzına verse kimse şaşırmazdı. neyse efendim bizim peder çekti kahveden bir fırt herkes heyecanla bekliyor konuya girmesini, ohum ohum yaparak boğazını temizledi ve;

    - kombi kaçta yanıyor?

    diye sordu. ulan tüm kız tarafının gözleri dolmuş; burukluk, sevinç, mutluluk, hüzün hepsini bir arada yaşıyorlar. maşallah babamın sorusu nedeniyle bir de göt gibi kalmak duygusu ekleniyor kız tarafına.

    işte o an biraderin kaynatası babama aynı bu şekil baktıydı.

    o bakışla birlikte kulaklarımda bu adam benim babam şarkısı çınlamaya başladı.

    çocuklarına meyve soyup getirirken kirazları kulaklarına küpe yapan bıyıklı bir adam düşünün. işte bu adam benim babam.

  • 30. fenerbahçeli futbolcuların fb.org'daki pozları

    serdar kesimal isimli emeksizin kiralık futbolcuların altında, listenin sonunda konumlandırılmış olmasının asıl dikkat çekmesi gereken nokta olduğu albümdür.

  • 31. recep tayyip erdoğan

    içerde devam eden savaş ve komşularla zaten "full sorun" moduna çoktan girdik de...
    son günlerde uluslararası ilişkilerde rekor üstüne rekor kırıyor.

    sokağa çıkıp yerini sorsalar kimenin gösteremeyeceği, dünyanın öbür ucundaki bir ülkeden bize nota verdirtmeyi başardı
    yetmedi, 28 üyesi olan ab'ye 3 milyar dolar resti çekti.
    o da yetmedi, aynı anda hem abd ile hem de rusya ile kanlı bıçaklı olabilen tek ülke olduk. sanırım bu bir ilk.

    daha ne kadar abartabilir derken az önce gördüğüm haber ile sarsılarak boşaldım.
    adam birleşmiş milletlere de çatmış. "sen bizimle dalga mı geçiyorsun" demiş.
    193 ülkeden üyesi olan bir organizasyona "ne işe yararsın" demiş.
    cumhurbaşkanı.

    acı olan, bu topraklar üzerinde çok değil 80 sene evvel "yurtta sulh cihanda sulh" sözleri yükseliyordu.

    daha önce yazmıştım: #50245865

    --- spoiler ---

    game of thrones'un bir bölümünde esir jon snow, free folk'ların liderine bir soru sorar. "bu kadar başıboş insanı yıllardır nasıl oluyor da bir arada tutuyorsun", diye. mance rayder, ona döner ve o efsanevi cevabını verir:

    i give them a common enemy.
    --- spoiler ---

    now we have a common enemy: the whole world.

  • 32. ilişkilerinde strateji kaygısı gütmeyen insan

    benim yanımda esamesi bile okunmayacak insandır.
    ben kim miyim?
    "ilişkilerinde strateji kaygısı güdemeyen insan."
    ne yazık ki..

    iyi adamım, hoş adamım ama konu karı kız olunca benden daha iradesizi, benden daha kaypağı, benden daha beceriksizi yok maalesef.

    yoksa ben istemez miyim karşımdaki hatuna bir kasparov edasıyla yaklaşmayı. barda bir kızla tanışmaya çalışırken " l şeklinde gitmeyi. "
    ama yok işte olmuyor. ne yaparsam yapayım, sizin kadar ıssız olamıyorum..

    2 haftadır bir kızla görüşüyorum. sevgililik arkadaşlık arası bir yerdeyiz.
    son buluşmamızda saçma bir sebepten ötürü, biraz gergin vedalaştık.

    haklıydım ve ilk mesajı o atmalıydı..
    yazmadım, aramadım..

    "sigara içmeden yapamam, orucu bozarım" diye ateist olmuş bir adamım ben, mesaj atmadan ne kadar dayanabilirim?

    bu iradesizliğimi bildiğimden, mesaj atmamak için numarasını sildim.
    yetmedi..
    arama kayıtlarını, mesajları, herşeyi. o mesaj atınca tekrar kaydederim diye düşünüp, numarayı bilinmeze yolladım.

    artık istesem de mesaj atamaz, ölsem de arayamazdım..
    dakikalar geçti, saatler geçti.. yazmadı. aramadı..

    çünkü o haklıydı ve ilk mesajı ben atmalıydım..

    belki whatsapp mesajlarından silmemişimdir - olumsuz.

    taslaklarda falan mesajı kalmıştır - olumsuz.

    cevapsız çağrılar - olumsuz.

    çaresiz facebook'a girip mesaj attım.

    " yavrum telefonu düşürdüm ekran falan gitti, kardeşimin telefona taktım şimdi. numaranı bulamıyorum. seni arayamıyorum. beni arar mısın? seni özledim. özür dilerim. "

  • 33. karın yağlarını eritmek için yapılması gerekenler

    bölgesel yağ eritme diye bir şey yoktur

  • 34. bernie sanders

    "when the top 3 drug companies in this country made 45 billion dollars in profit the last year. that is an obscenity. when we make it to the white house, pharmaceutical companies will not continue to rip off the american people." kaynak 19'uncu dakikadan itibaren.

    diyor ki; amerika'daki en onde gelen 3 ilac sirketi gecen yil icinde 45 milyar dolar kar yapti. tam manasiyla igrenc bir durum. bizim baskanligimizda, ilac sirketlerinin amerikan vatandaslarini yolmasina izin vermeyecegiz.

    yukarida verdigim link, kendi official facebook sayfasinda, new hempshire primary'den hemen sonra 20 kusur dakika suren konusmasina ait.

    bu amcamiz, 70 kusur yasinda, ancak enerjisiyle ve toplumsal sorunlara bakis acisiyla amerikan genclerinin acik ara destegini aliyor.

    ayni konusmasindan satir baslarina bakarsak;

    -yuzde 1'in tepesindeki 0.1'lik kisim (yani 100'de 0.1 -madonnanin yagli zencisine tesekkur duzeltme icin), geriye kalan yuzde 90'in sahip oldugundan daha fazlasina sahip. ulkedeki en zengin 20 kisi, amerikan halkinin yuzde 50'sinin toplamindan daha fazla gelire ve varliga sahip. dunyanin ileri gelen ulkeleri arasinda, gelir esitsizligi konusunda amerika en onde. you are ready for a radical idea?*birlikte kuracagimiz yeni sistem ile, sadece bu zengin zumreye baglanmis hortumlarin oldugu sistemi yikacagiz. yeni sistemde herkesin cebine kazanc daha esit dagilacak.

    -milyonlarca insan aclik sinirinin altinda ucretlere calisiyor. asgari ucretinin saatini 15 dolar yapacagiz. kadinlara esit-ucreti zorunlu kilacagiz.

    -bize kaynak soruyorlar, alin size kaynak: wallstreet speculation tax (wall street'e spekulasyon vergisi getirecegiz - meccadobber wall street'te borsa oyunları diye ceviri oneriyor, yoksa boyle bir baslik acilabilir sanki). kriz ciktiginda (2008 krizi), amerikan halkinin cebinden cikan parayla batik sirketler kurtarildi, bu sirketler simdi amerikan tarihinin en yuksek karlarini eder hale geldiler. madem zamaninda orta sinif wall street sirketlerini kurtardi, simdi wall street amerikan orta sinifini kurtarmak (bailout) zorunda.

    -universiteler amerika'da bir zamanlar ucretsizdi, simdi de olabilir. genclerimiz ve aileler universite egitim masraflari altinda kaliyor, gencler universite yerine hapishanelere dolduruluyor. bu kabul edilebilir degil. dunyanin 4 bir yaninda universiteler ucretsizken, amerika'da bu kadar yuksek ucretli egitim sistemi kabul edilemez.

    -dunyada hapishanelerinde en cok insan olan ulke amerika. ozellikle de siyahiler ve hispanikleri hapishanelere doldurmusuz. bunun adi kurumsal irkciliktir. buna dur demenin yolu da egitim ve isgucunu gelistirmek, kurumsal irkciliga son vermekten gecer. bunu yapacagiz.

    -ilac sirketleri, hastaneler milletin belini kirmis durumda. dunyada ilaca en cok para odeyenler amerikan vatandaslari. ilac sirketleri ve hastanelerin milleti daha fazla soymasina izin vermeyecegiz. universal single-payer healthcare (herkesi kapsayan butunlestirilmis saglik sistemi) amerikan vatandaslarinin da hakki. saglik sigortasi anlaminda obama bir ilerleme katetti, ama yeterli degil. milyonlarin hala sigortasi yok, saglik hizmeti alamiyorlar. buna dur diyecegiz.

    -wall street'in para tutan kirli ellerini, amerikan siyaset sisteminden, secim kampanyalarindan cektirecegiz. baskanlik icin yarisan adaylara para vererek, kendi kirli ajendalarini uygulattirarak milleti soymaya devam eden en zengin yuzde 1'lik kesimin bu dayatmasina dur diyecegiz.

    -amerika demokratik degerler uzerine kurulu, ama sistem o kadar kirlenmis ki, su anda bizi otokratlar yonetiyor. parababasi olmus zengin yuzde 1'lik zumre, demokrasiye resmen darbe vurmus durumda. onlarin kirli ellerini siyasetten ayiklarken, ayni zamanda projelerimizi desteklemek icin wall street'e ozel vergi getirecegiz.

    -iklim degisikligi yadsinamaz bir gercek. insanlarin dogaya verdigi zarar ortada. artik iklim degisikligi var mi yok mu tartismasi bitti. bundan sonra fosil yakitlar yerine, yenilenebilir, temiz enerji uretimi yapmak icin, dunyanin her yerinden ulkelerle isbirligi yapmaya calismaya haziriz.

    -irak savasinda 'hayir' oyu kullandim. dogru olanda buydu. terorle savasmaya devam etmek zorundayiz, ama bu dunyanin polisi de amerika olamaz. bu konuda isbirligi yaparak terore karsi mucadele edecegiz, ama isgal ve savasa hayir.

    -amerika yasayan kacak gocmen sorununa, bu insanlari asamali olarak vatandas yaparak cozum arayacagiz.

    -sigorta kapsaminda, kidem tazminati vb. oranlarini duzenleyerek, insanlarin emekliliklerinde huzurla ve serefli bir hayat surmelerini saglayacagiz.

    -yerle yeksan olmus altyapiyi onaracagiz, bu sekilde milyonlarca isgucu de olusturulmus olacak.

    -kadin haklari, lgbt haklari, engelli haklari icin savasa devam edecegiz.

    ozetle;

    uncle bernie > uncle sam

    feel the bern

  • 35. ömer faruk yurtseven

    ben bu adamların nasıl bir dünyada yaşadığını anlamıyorum. avrupa'yı donunda sallamış ve ülkende çalışan zeljko obradovicgibi bir hoca sana genç yaşında şans veriyor, sana 5 yıllık sözleşme öneriyor ve sen bunun hakkını vermek bir tarafa, reddediyorsun. ulan obradovic bana çek senet imzalatsa, ucunda böbreğim dalağım falan olsa "bu adam ne yaparsa güvenirim" der, düşünmeden imzayı atarım anasını satayım.

  • 36. belek beach resort hotel

    bu otele gelmiyorsaniz ekstra vergi vermeniz gerekir öyle bir otel. sahibinin zenginligine zenginlik katmasina yardimci olun biraz. mesela sahibinin yurtdışı çıkış harcı 100 dolar olsun onerisine domalabilirsiniz.

  • 37. ekşi sözlük birinci kelimelik turnuvası

    (bkz: yazma beni)

    geçenlerde kelimelik başlığına yazdım rakip var mı diye, ne kadar zenci var bana denk geldi lan. gelen tokatladı giden tokatladı. sanırsın hepsi özdemir asaf, cemal süreya lan. ağzıma sıçtılar.

    yok başgan, siz takılın ben iyiyim böyle.*

  • 38. batman v superman dawn of justice

    son trailer'den anladığımız,

    (bkz: hareket yapma kralını görürsün)

  • 39. evlilik teklifi için tek taşın alternetifleri

    #58425666 şu olay nedir ya, neyin tavrıdır? sitem var sebebi yok, tek taş mı satıyorsun?

  • 40. geri kalmış ülkelerin ortak özelliği

    din, din, din daha çok din.

  • 41. poyraz karayel

    --- spoiler ---

    sadrettin'in ölümünü tüm bölüm boyunca hazırladılar aslında detaylarla..

    - bölümün başlarında sadrettin tam kendi sonuna yakışacak ve hayatını özetleyen cümleyi sarfetti.
    "şu kadarcık kalmıştı mutlu olmama"

    - daha sonra zorlama bir salaklık yapıldı ki ölümün yolu açılsın. kendini gitti adil'in önüne atıp adamı vurdu. böyle kritik bir anda bu kadar saçmalayacak kadar da aptal değildi aslında sadrettin.

    - ama bu sayede gitti koltuğunu babasına bıraktı ve boş kalan koltuk için yer açtı.

    - oraya poyraz'ın geçmesi için bir tercih gerekiyordu, ya ayşegül ya da kötü tarafı seçecekti poyraz. onu işlediler tüm bölüm gitgellerle. ve sonunda poyraz'ı o boş koltuğa geçirecek kötülük geldi.

    - tabii mafya olabilmesi için polisliği bırakması gerekiyordu, onun için de müdürü bahane ettiler ve daha bölümün başında poyraz istifa etti.

    - ve baba-poyraz diyalogları aslında varisi belirledi. koltuk boşken baba tabii ki bunu oğluna bırakacaktı. ama iki oğlunu da adil öldürdüğü için geriye tek isim kalıyordu ve bunu bölümde birkaç kez baba "sen benim oğlumsun/ senin baban benim" gibi cümlelerle poyraz'a belirtti.

    yani çok üzülsem de sadrettin'in ölümü güzel güzel işlendi tüm bölüm. buradan sonrası 3.poyraz dönemi.. artık ayşegül ve polislik olmayacak, poyraz babanın yanında o koltuktaki insan olacak bir süre. bol kanlı ölümlü silahlı bölümler izleyeceğiz. benim tercihim bu süreci çok uzatmamaları çünkü mafya dizisi istesek başka alternatiflerimiz var, poyraz karayel'i silah, intikam için sevmedik.
    tez zamanda 4.poyraz dönemine gireriz inşallah..

    --- spoiler ---

  • 42. muhteşem yüzyıl kösem

    ''olayların tetkik edilmesi'' mevzusuna ayar olduğum dizi. eski muhteşem yüzyıl'da da sinir olurdum.

    birisi öldürülüyor veya bi şey çalınıyor, sonra hemen birisi çıkıp ''olayları tetkik ediyorum'' diyerek geziniyor ortalıkta.

    ne yapıyorsunuz oğlum, gizli kamera görüntülerini mi inceliyorsunuz, kriminal laboratuvarda inceleme mi yapıyorsunuz. gidiyorsun oradaki kapıda duran ağalara soruyorsun işte. bu neyin artisliği.

  • 43. türkiye'nin tüm sorunlarını çözecek sihirli kelime

    (bkz: öldü)

  • 44. recep tayyip erdoğan'ın taklidini yapan adam 2

    hiçte boku çıkmamış bu da çok güzel olmuş dediğim taklittir.

  • 45. ilhan şeşen'li orkide yağ reklamı

    ilhan abi bu reklamda oynamak zorundamıydın gerçekten merak ediyorum. her gördüğümde sinirlerim tepeme çıkıyor. şarkılarını dinleyemez oldum. dizi yapsan izlemem. o orkide yağını zaten almıyordum ama artık almak aklımın ucundan geçmeyecek. bu ne yaa.

  • 46. kış günü tişört giyen insan

    benim lan. üzerine mont giyip çıkıyorum. bir mevsim göğsüm ağrıyor ama çok mutluyum.

    bahara ölürüm.

  • 47. bu kız henüz 13 yaşında

    sosyal medyanın özellikle genç kızlar için tehlikeli yönlerini gösteren ailelerin de katılımıyla yapılmış bir sosyal deney. özellikle kız çocuğuna sahip anne babaların mutlaka izlemesi gerekli.

    orjinal dil yüksek kalite
    https://www.youtube.com/watch?v=6jmhmvejeqg

    türkçe altyazılı
    http://videom.ellerdeliye.com/…sinda_8804ba0bc.html

  • 48. 11 şubat 2016 beşiktaş jk açıklaması

    beşiktaş jimnastik kulübü tarafından 10 şubat 2016 beşiktaş torku konyaspor maçına istinaden yapılan resmi açıklamadır.

    "kulübümüzden açıklama
    kamuoyuna,

    10 şubat günü konyaspor ile oynadığımız ziraat türkiye kupası çeyrek final maçında bir kez daha vahim ve artık kasıtlı bulduğumuz hakem hatalarıyla beşiktaş’ın hakları çiğnendi.

    maç içinde cenk tosun’un 6. dakikada girdiği gol pozisyonunda rakip oyuncunun eline çarpan topu ve hemen ardından futbolcumuza yapılan faulu görülmeyerek penaltı çalınmaması kusuru aşan vahim bir karardır. zira aynı pozisyonda ard arda iki hata atlanmıştır.

    maçın 65. dakikasında ise çıplak gözle bile farkedilen ofsaytı göremeyen hakem heyetinin ofsayt pozisyonunun ardından stoperimiz marcelo’ya gösterdiği kırmızı kart bütünüyle maçın skorunu ve beşiktaş’ın o dakikaya kadar oyuna kurduğu hakimiyeti ortadan kaldırmaya yönelik bilinçli bir karar algısını yaratmıştır.

    her iki pozisyonda görüntülerden de anlaşılacağı gibi orta hakem tolga özkalfa ve yan hakem serkan gençerler’in pozisyona çok yakın olmalarına rağmen yaptıkları bu hataların sehven olmadığı inancına sahibiz. zira tolga özkalfa ve özellikle serkan gençerler’in geçmişte beşiktaş’ı şampiyonluk yolundan uzaklaştıran, hakkımızı çiğneyen pek çok kararı hafızamızdadır. gençerler soyadının mesleki sicili malumumuzdur.

    mhk’ya gerekli başvuruyu yaparak ofsayt olduğu aşikar olan bir pozisyonun ardından kırmızı kart gören marcelo’nun oynamama cezasının ertelenmesini talep ettik ve takipçisi olacağız.

    beşiktaş’ın hak ve menfaatlerini koruma konusundaki kararlılığımızı bir kez daha hatırlatırız.

    kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.

    beşiktaş jk"

    kaynak: http://www.bjk.com.tr/…7/kulubumuzden_aciklama.html

  • 49. ekşi itiraf

    ya gideyim köyde sıradan ve mütevazi bir hayat yaşayayım, ya da yalılarda, köşklerde falan zevk sefa süreyim.

    bu ikisinin arasındaki tırt ve sikko hayat ruhumu daraltıyor.

  • 50. robert enke'nin fenerliler yüzünden intihar etmesi

    guiza'nın hayata ne kadar sıkı tutunduğunun kanıtıdır.