berkay ile gezerler artık.
Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.
Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.
Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.
Sozlock Ekibi
Ekşi Sözlük Debe Listesi
-
1. caner erkin'in karısına aldığı boşanma hediyesi
-
2. türkiye cumhuriyeti'nin en silik başbakanı
türkiye cumhuriyeti'nin belki de tüm dünyayı karşısına alarak yaptığı kıbrıs barış harekatı kararına imza atan rahmetli bülent ecevit'i silik olarak gören andavalları görmemizi sağlamış başlık.
-
3. 23 ocak 2016 son feci bisiklet konseri rezaleti
son feci bisiklet isimli bir grup olmasindan ve dahasi bu grubun konserine gitmekten buyuk degil rezalet, tutmaz. maksimum 10 entri diyorum.
-
4. 23 ocak 2016 new york kar fırtınası
heyecanla takip ettiğim kar fırtınasıdır.
olmadı arkadaş şu memlekette (bkz: the day after tomorrow) efektli bir adrenalin mücadelemiz. biz de istemez miyiz, o panik havasını yaşamak, marketlere akın edip erzak depolamak, evimizin önündeki boyumuz kadar karı küremek, sıcak evimizde battaniyeye sarılıp şömine başında fox news'in herşey daha da kötü olacak haberlerini izlerken sıcak çikolatamızı yudumlamak. olmadı arkadaş varsa yoksa balkanların üstünden gelen soğuk hava dalgası. -
5. 23 ocak 2016 osmanlıspor galatasaray maçı
rakiplerinden akhisar belediyespor berabere kalmış, pazartesi günü başakşehir-kasımpaşa oynuyor ki en azından biri daha puan kaybedecek... galatasaray'ın büyük avantajı kaçırdığı karşılaşma. yazık oldu...
imza: her zaman lig üçüncüsü, tinerci... -
6. wesley sneijder'in beşiktaş'a transferi
(bkz: entry nick uyumu)
-
7. bir oyuncuya 45 saniye için 3 milyon tl verilmesi
konu günlerdir hortlatılıyor gibi görünebilir fakat bilimsel alanda sosyolojik açıdan incelenmesi gerekmektedir.
neden mi?
1. fabrikanın biri inanılmaz gelir elde ediyor.
2. bu gelir işçileri ile paylaşılmıyor.
3. bir kişi, bu üretim ile ilgisi olmayan bir kişi bu gelirin korkunç miktarını, o işçilerin 10 tanesi birleşse ve 65 yaşına kadar çalışsa ömür boyu göremeyeceği miktarda parayı 45 saniyede kazanıyor.
basit bir olay değil bu uyanın. insanların emeklerinin sonuçları insanlarla paylaşılmıyor. buna alt tabakanın tümü dahil.
1. çiftçiden buğday, arpa, elma, ceviz, nohut... her ne ise çok ucuza alınıyor. emeği çeken, iklimin sezonu mahvetme riskinin stresini yaşayan adam x kadar gelir elde ediyor.
2. aracı bu adamdan x liraya aldığı ürünü pazara 10x den sürüyor. hiçbir emeği yok. üretim umurunda değil. tek yaptığı iş aracı olmak.
3. fabrikada durum daha vahim. işçinin önüne x liraya gelen ürün 40x değerine gelirken işçiye yine x lira ödeniyor. kalan 39x emeği geçen işçiye adaletli dağıtılmadığı gibi bir de dalga geçer gibi bu 39x ler birleşerek servet yapılıp emek harcayanlarla paylaşılmaktansa milyon x kadarı bir araya getirilip; ürünün tarladaki ya da işçinin emeğinin geçişindeki olaylarla hiç mi hiç alakası olmayan hatta o boktan ürünleri ağzına koymayacak kişiye veriliyor.
ülkede hırsızlık korkunç şekilde arttı. hırsızlığın büyüğüne göz yumulur hale gelindi.
o büyük paralar milyonlarca insanın korkunç emeklerinin hakkıyla iade elilmiyor oluşu ile bir araya toplandı.
eğer o para boğazınızdan hiç içiniz sızlamadan geçiyorsa sizde ciddi sorun var demektir.
bu ülkede memurun, işçinin, çiftçinin hakkı ödenmiyor.
çok çalışkan olmak para etmiyor.
sizi uyandırmak için bir örnek yetecektir:
bir işçinin 192 yılda çalışıp kazanacağı para bir kişinin 45 saniyede kazandığı paraya eşit.
192 yıl = 6.054.912.000 saniye
45 saniye ile 6.054.912.000 saniye nin oranı gelir adaletsizliğimizin oranıdır, görebilene.
kapı kolu ile enflasyon hesaplayanlar.
gelsin ergen esprileri.
özet: ramazan programı için 1 ayda 600.000 tl alan saygıdeğer hocalarımızın hakkı yenmektedir.
edit: şimdi adamın biri gelmiş "hoşnut değilsen o oyuncuyu izlemezsin" demiş. benim derdim oyuncuyla değil ki, az çalıştır! eğer emek harcayanların hakkı gerçekten sizin deyiminizle "hakkaniyet" ile dağıtılmış olsaydı fabrika sahibinin oyuncuya o kadar saçacak parası olmazdı. bir de eklemiş "adalet eşitlik demek değildir" diye, şimdi adalet mi oluyor bu? o para işçilerin dişinden artırılmıştır. ne için? bir kişi lüks arabalara binsin ve otobüste gördüğü fakirlere ağlasın diye. eğer işçi hakkıyla parasını alsaydı sanatçı daha makul bir ücret alır yine oynardı ya da beğenmiyorsa bilmem nereye kadar yolu var. komünizm saçmalığına asla inanmıyorum matematikte resmi sınavlarda tükriye'de milyonda bire girecek derecede sağlamım, hesabımda hata yok. fabrikaların büyük teknolojiler getirip gelişmesi için sermaye şart tabiki ama bunu yaparken adaletli dağıtım yapılması gerektiğini dile getirdim. az kafa çalıştırın çözersinz demek istediğmi.
edit 2: gerçekten yazılanları okudukça daha beterini yapma isteği oluşuyor insanın içinde. sanki fabrika peroneli + reklam oyuncusu falan derken kafa sayılarını toplayıp toplam sermayeyi bu kafa sayısına bölelim demişim gibi ya herro ya merro şeklinde gelen tipler var. buradaki mesajım: emeği geçenin hakkını adam gibi verin. sizden milyon vermenizi bekleyen yok. sadece insana yakışır şekilde emeğinin karşılığını verin. nato kafa nato mermer vur kafasına al ekmeğini cidden bak bazı devlet büyüklerine sempatim arttı sanki.
edit 3: bazıları 45 saniyede çekilmediğini belirtmiş. 1 gün olsa ne farkeder biliyorum neyin ne olduğunu, bu kadar küçük hesaplar peşinde koşarken büyük resmi göremiyorsunuz. ayrıca yine tekrarlıyorum rolü oynayan ile ilgili değildir başlık, sosyolojik ve bilimseldir. hala x kişisinin parayı hak edip etmemesini karaktere bağlayıp başlığın amacının dışına çıkmayın. aynı olayın çok daha sert versiyonları amerika'da yaşanıyor halihazırda. başlığa birşeyler ekleyecekseniz iktisadi ve sosyolojik olmasına özen gösterin, sizin fikirlerinizin bir önemi yok, somut bilimde bilginiz fikirlerinizden daha değerlidir. eleştireceğim derken daha çok reklama hizmet ediyorsunuz. (bkz: akıllı düşman, akılsız dosttan iyidir) -
8. leman almıyoruz leman'a gitmiyoruz kampanyası
"hayatınızda leman okumuşluğunuz mu var amk!"
-
9. osmanlı sultanları cehennemde odun gibi yanacak
şimdi ben buraya, ihsan eliaçık'a hitaben ;
(bkz: hayırlı olsun kardeş allah olmuşsun)
yazmış olsam bu entry beşyüzün üzerinde favori alır mı ? almaz
bana şukela temalı mesajlar gelir mi ? gelmez
bu entry debe'ye kafadan girer mi ? girmez
neden ?
çünkü sözlük böyle bir ortamdır. pek çok kimse " içerik " ile ilgilenmez. mühim olan verilen mesajın kimin ağzından çıktığı ya da kime hitap ettiğidir.
sözlüğümüz biraz böyledir abiler. -
10. 23 ocak 2016 leman dergisi rezaleti
30 yıldır lemanın çizgisinin ne kadar doğru olduğunu gösterir.
iyotzin'in 90'lı yıllar karikatür arşivi
şehir ablukaları
köy boşaltma
yüksekova çetesi icraatları
şehir nüfusu ve asker sayısı
özel harekatın icraatları
yasalar ve polisler
açılın ben polisim
evet, leman'a helal olsun, her hükumet döneminde yanar döner ahali gibi değil, bu ülkenin aydınlık yüzü olduğu için. -
11. götü başı açılan sevgilisine siper olan erkek
olan değil olamayan dense daha doğru. yazık lan çabalamış ama başarılı olamamış kase, çömlek hep ortada.
http://i.hizliresim.com/3ylym2.jpg -
12. sinan akçıl ve nazlı ılıcak metallica performansı
-
13. öcalan ev hapsine çıkabilir özerklik verilebilir
bugün leman dergisi hakkında -pkk propagandası yapıyor- şeklinde linç kampanyası yürüten sabah gazetesinin köşe yazarı emre aköz'e ait cümle. tam hali şöyle:
"öcalan'ınki kolay: faraza ev hapsine çıkarılabilir. iletişim imkânı verilir, vs. ayrıca yerel yönetimlere güç kaydırılır. hatta uygun miktarda özerklik bile düşünülebilir."
http://www.sabah.com.tr/…/05/istemem-yan-cebime-koy
siz de bu adamların linç oyununa gelecek kadar aptalsanız, diyecek bir şey yok zaten. -
14. beşiktaş
-
15. beşiktaş'ın galatasaray'ı satın alması
galatasaray'ın araplara satılması başlığını görür görmez aklıma gelen aktivite. zamanında bu tip öngörülerde bulunulmuş, fenerbahçe'nin galatasaray'ı satın alması mevzuu gündeme gelmiş ama hayata geçirilememiş.
şimdi aga ben şunu anlamıyorum, bizde bir yabancı hayranlığı var malumunuz. yok efendim biz yapamayız, onlar yapar, hem onlarda para var v.s v.s nedir bu yabancı hayranlığı cidden anlamıyorum. bunlar hoş şeyler değil. insan belli bir zamandan sonra üzülüyor. kendi takımımız dediğimiz, canımız kanımız dediğimiz, uefa kupasını ülkemize getiren camia dediğimiz takımımızı araplara (hemde afedersin götü boklu araplara) satmak hiç akıl kârı gözükmüyor. neymiş araplarda para varmış, para var ama koskoca bir camiayı yönetmek bambaşka. bu işler ciddiyet istiyor.
peki neden araplar yerine bir başkası değil de, illa beşiktaş satın almalı galatasarayımızı?
sorunun cevabı o kadar basit ki, insanın soruyu okurken bile gülesi geliyor yeminler olsun:) yahu beşiktaş'ın başında kim var kim? söyle bana arkadaşım, beşiktaş'ın başında kim var? fikret orman değil mi? fikret orman var beşiktaş'ın başında, beşiktaş başkanı fikret orman değil mi? peki fikret orman ne yapıyor da, beşiktaş'ı bu zorlu dönemeçlerden kazasız belasız çıkartıp düzlüğe çıkartıyor? yönetim biliyor adam yönetim. tekrar ediyorum, bunlar öyle kahvehanede dillendirilicek şeyler değil. şurada biz bizeyiz, biz bize benzeriz diyorum ve hepinizi yeniden ciddiyete davet ediyorum.
fikret orman beşiktaş kulübünün başkanı olduğunda enkaz devraldık dedi mi? dedi. bilmem kaç tane davalık dosyayı önünde buldu mu? buldu. beşiktaş'ın yeni stadyumu için tek bir başvuru bile yapılmış mıydı? hayır. bir önceki başkan cebinde senet ile geziyor muydu? evet. bunlar sadece medyadan bildiklerimiz. peki fikret orman ne yaptı? önce yönetim kurulunu topladı, bütün sorunları masaya yatırdı ve sağlıklı çözümler aramaya başladı. işe, ferrari (araba olanı değil) dediğimiz eski futbolcumuzdan başladı. adam alacaklarını istiyordu, dava açmıştı, fikret orman gitti bir konuşma yaptı kendisiyle ve alacaklarını ölme eşşeğim ölme vadeleriyle taksitlendirdi. bu teknik hayata geçirilince diğerleri için de emsal teşkil etti ve önündeki davalık dosyalar bir bir ortadan kaldırıldı. kulüp birazcık da olsa rahat nefes almıştı. sonra döndü taraftara dedi ki; feda. hoppala yavum yaz geldi edasıyla taraftarı öyle bir gaza getirdi ki, sorma gitsin. kartal yuvası dediğimiz mekan ürün yetiştiremez oldu ürün. insan hayret ediyordu, çünkü ortada hiçbir somut başarı yoktu ama taraftar kulübüne sahip çıkıyordu. sonra seninki gitti anıtlar kurulu'ndan izin aldı, sonra inşaat ruhsatı aldı ve stadı yıkmaya başladı. bunu yaparken devlet de az taş koymadı önüne. 30 cm için stadın inşaatı bile durdu hani. yaşanılan süreci unutanlar için paylaşmakta yarar görüyorum, nacizane; #45420236.
beşiktaş nefes alır vaziyete geldi, bu güzel gelişmelerden sonra eski başkanı cebindeki seneti unutur hâle geldi. artık kulübün yapılanmasının son halkası olan transfer görüşmelerine hız vermesi gerekti. gitti salih uçan'ın peşinden koşuyormuşuz gibi yaptı ve oğuzhan'ı aldı geldi. gitti diego'nun arkasından yardırıyormuşuz gibi yaptı ve sosa'yı aldı geldi. gitti van persi için ölüyormuşuz gibi yaptı ve gomez'i aldı geldi. bunlar olurken önce şekli şemâli yerinde biliç, sonra şenol hocayı aldı geldi. şenol hoca ile oturdu, fazla değil beş dakika konuştu ve ozan tufan için devredeymişiz gibi gözüktü. falan fişman işte, yaptıkları ve sonuçları tek tek ortada. boyko daha dün uefa tarafından yılın kalecisi mi seçildiydi neydi, gitti bu yoklukta onu da aldı geldi. bunları güle oynaya yapıyor olması da cabası bu arada. şunu da ekleyelim, ffp doğrultusunda adımlar atıyor fikret orman. öyle fenerbahçe gibi har vurup harman savuramaz yani.
bunları neden anlatıyorum?
yönetmek bir sanattır. şimdi kazın öteki ayağına geçeyim, geçeyim ki konunun vehameti daha da iyi anlaşılsın. oldu ya hadi, beşiktaş galatasaray'ı satın aldı ve yönetim dört sene önceki gibi enkaz devraldık cümlesiyle start verdi. bakın bu tecrübe ve yaşanmışlıklarla olabilecekleri düşünebiliyor musunuz siz? hamit altıntop 2.5 milyon euro gibi kemiksiz bir rakam alıyor değil mi galatasaray spor kulübümüzden? fikret orman'ın önüne koydular bu arkadaşımızın daha önceki yönetim tarafından yapılmış sözleşmesini diyelim, sonuçlarını hayal bile edemiyorum. burak yılmaz, umut bulut, sabri sarıoğlu gibi futbolcular galatasaray taraftarının pek sevmediği isimler gördüğüm kadarıyla. kaç dakikasını alır sanıyorsunuz fikret orman'ın, bu isimleri güzel rakamlara okutması için? sadece tek bir örnek vereyim, demba ba gibi bir adamı, çin'e sattı bu adam 13 milyon euro civarı bir paraya. çin diyoruz çin, sonrası japonya ondan da sonrası uçsuz bucaksız okyanus arkadaşım, devam edeyim dersen boğulursun lan. hiç forma giymemiş atınç adında bir futbolcumuzu, gitti hemde ikinci ligden bir alman takımına rekor rakama sattı. geldi, demba ba'dan gelen paralarla sanırım sekiz tane transfer yaptı. bak şimdi de gökhan'ı okutacak a.madrid'e ama şeytanın bile (rıdvan insanımız değil) aklına gelmeyecek şeyleri oturmuş plan dahilinde yürürlüğe koymuş adam. aras, delgado, töre üçlüsündeki alengirin herkes farkında yani. yolunu yaptı ve işi çoktan bitirmiştir emin olun hani. aklıma gelmişken bu adamın zekasını perçinlemek adına, sizlere ufak bir örnek vereyim; stadımızın ilk kazması vurulduğunda 1 yıl sonra bitiyor demişti. hadi biz tinerciyiz bizi komple geç ama ülke olarak bu adamın cümlesine kimse yok artık diyememişti. hele hele biz beşiktaşlılar, eblek eblek birbirimize bakıyorduk arkadaşım. 1 yıl sonra bitiyor fiyuu diye ortalarda geziyorduk. sonra 6 ay dedi, sonra bir 6 ay daha, sonra haftaya netleşire döndürdü işi ve işte geldiğimiz sonuç yine ortada. üç yıldır göçebe hayatına alıştırdı bizi sağolsun. yarın çıkıp da; ''beyler bu ayar iyi, şampiyon olursak stadımız bitse de yine hep deplasmanlarda oynayalım'' dese kimse gıkını çıkartmaz. dediğim gibi yönetim, yönetmek gerçekten sanattır arkadaşlar. fikret orman'da, ortaya çıktığı ilk günden beri bu işi çok güzel yapıyor.
kimseler gurur meselesi yapmasın rica edeceğim. daha dün rahmetle andığımız sefa kalya denilen insanımız, fenerbahçe tribünlerine mâl olmasına rağmen orjin icabı beşiktaş kapalısından çıkma bir merhumdur. hakeza hamza hamzaoğlu'nun fenerbahçeli olması nasıl hazmedildi ise, bu gibi yönetimsel olaylar da hazmedilebilir ve tolöre edilebilir kanaatindeyim. çok afedersiniz ama asırlık çınar dediğimiz galatasarayımızı, müzesi sayısız kupa ile dolu bir camiamızı elin götü boklu araplarına satacağımıza, iş bilen ve geleceğe yatırım yapan insanlarımızın elinde çok daha güzel yerlere getirmek hepimizin elinde. lütfen kendi insanlarımıza ve yapabileceklerimize güvenelim artık.
riva'da sıkıntı mı var? lütfen fikret orman'a güvenelim. galatasaray adasını satmak mı istiyoruz? rica ediyorum fikret orman'a güvenelim. burak yılmaz'a talip mi var, umut bulut formsuz mu, sabri sarıoğlu kardeşimiz yolsuz mu? lütfen fikret orman'a güvenelim. bizler zamanında güvendik pişman olmadık, sizlerde güvenebilirsiniz kardeşlerim.
kırıcı olmadan tartışalım, galatasarayımız için çözüm yolları arayalım ve yaşanılan bu kaostan el birliğiyle çıkalım istedim. benim aklıma direkt fikret orman başkanlığındaki bir galatasaray camiası geldi. kimseler gücenmesin. -
16. kürt illerinde 5 ayda 198 sivilin ölmesi
-
17. yeni evli çift aktiviteleri
sürekli kahvaltı edip ardından türk kahvesi içmek. bakınız benim face'de birbirleriyle tanışıklığı olmayan 3 tane yeni evli çift var, hemen her gün benzer bir fotoğraflarını görüyorum. anladığım kadarıyla yiyişmekten yemek yapmaya fırsat bulamıyorlar, günde 5 posta kahvaltı edip kahve içiyorlar. ha bi ortak nokta da hepsinin kahvaltısının baştacı: üzerine bal gezdirilmiş kuruyemiş tabağı.
arkadaşım siz sabah akşam ballı badem-ceviz yer durursanız, vuruştan başka bi aktivite edemezsiniz zaten. gerçi bu da olumlu da ileride birbirinizden cabuk sıkılırsanız diye söylüyorum.
bak geçen bu çiftlerden birisi sinemadan yer bildirimi yapmışlar, altına da "gesmelere geldik ama filmden sıkıldık eve geçiyorus" yazmışlar. kesin patlamış mısırın balını az buldunuz, diye yorum yazdım, face'den sildiler beni, "koci?le duştan sonra kahvaltı qeyfi" adlı albümden mahrum bıraktılar beni ona yandım amk.! -
18. mhp'nin joe biden'a verdiği tarihi ayar
"kendi ülkesinde [abd] resmi politikaları eleştiren akademisyen ve aydınlara neler yapıldığı da biliniyor."
tam 50 senedir aralıksız abd resmi politikalarını eleştiren akademisyen ve aydın noam chomskynin 3 gün önceki bir röportajı. (tabii ki bizzat joe biden'ın kendisini sürdüğü bir gulagdan bildiriyor) -
19. aynı anda hem ishal olmak hem de kusmak
-
20. 23 ocak 2016 malaga barcelona maçı
golden 6 pas öncesini arda'nın verdiği maç. arda'nın golde payı büyük.
-
21. galatasaray
şöyle bir yol izlenebilir;
galatasaray borsaya endekslenmiş bir kulüp, sermaye arttırımı yapıyorum ayağına yatırımcısını dolandırsın ve voliyi vursun, gelen paralarla da belini doğrultsun, spk yöneticileri geçici beyin ölümü ve körlük yaşasınlar bu süre zarfında.bu gayet iyi bir yöntem.
edit: bunu yapmışlar zaten.
öyle ise başka bir yol önereyim.
devlet kolaylık sağlasın, galatasaray 5 yıl vergiden muaf tutulsun, refaha ersin.
ayrıca şimdiye kadar bir çok kez vergi duyarlılığı ile ilgili pankartlarla sahaya çıktılar ve bu konuda önemli bir farkındalık yarattılar.
kutlarım.
edit 2: vergi vermiyormuş zaten...
(bkz: tüyü bitmemiş yetimin hakkını drogba'ya vermek)
bu da olmadıysa başka bir yol daha var; soma maden kazasında hayatını kaybedenlerin anısına bir yardım maçı düzenlensin, gelirin hayatını kaybedenlerin çocuklarına, yetimlerine verileceği ilan edilsin, ama sonra galatasaray bu parayı iç etsin.
(bkz: tarihin en alçakça hareketleri)
edit 3: bunu da yapmış yahu.
(bkz: maden yetiminin rızkını podolski'ye vermek)
neyse ben başka bulamadım, kesin galatasaray'ın fikri hür , vicdanı olmayan asil yöneticileri yeni ve kimsenin aklına gelmeyen türlü türlü dolandırıcılıklar bulacaklardır -
22. 23 ocak 2016 norwich city liverpool maçı
ulan eskiden norviç liverpul maçlarında suarez üç tane çakardı maç 2-5 falan biterdi şimdi kim bilir ne kadar sıkıcı olacak. hendersonla firminoyla olmaz bu işler umarım gol görürüz en azından sevinmek için sevmedik deriz. çok üzgünüm arkadaşlar fazladan dert bulursanız biraz ilgilenebilirim.
14:45'te başlayacak olan meç.
edit: olum entry'den de anlayacagınız üzere macı izlemedim, valla oturdum film actım onu izledim. biriniz gelip beni siksin hadi nolur lan. -
23. bir milyon dolara satılan patates fotoğrafı
-
24. ryan donk
fakir yaya touresi.
-
25. beşiktaş ve çarşı'nın şişirilmiş bir balon olması
-
26. sevilen çizgi filmin en vurucu cümlesi
8 yaşındaysaniz ve aşıksaniz hayat gerçekten çok güzel
-
27. türk erkeklerinin erken boşalması
gocebe bir millet olmamizdan kaynaklanir. acelemiz var kardesim.
-
28. sosyal medya tacizcisi
kadının evlendikten sonra çalışmasının, modern yaşamın bir gereği olduğunu söyleyen x, ne kadar açık fikirli olduğunu düşünüp gururlanıyor. içten içe, bu düşüncesini anlatarak, kadınlarla çok daha iyi iletişim kurabileceğine inanıyor. yalnızlığın en etkin tedavisi, kendini anlatmak değil midir zaten?
"kesinlikle" diye düşüncesini okudum x'in ve esmer, genç bir kadınla paylaştığı masaya oturdum izin istemeden. "peki ya evlendiğin kadının kendi soyadını kullanmaya devam etmesine ne diyorsun?" diye sordum. bir an yanındaki kadına -ismini bilmiyorum, ama y demeyeceğim, çünkü yakışmıyorlar birbirlerine. neden yakışmadıklarını birazdan anlayacaksınız- baktı, sonra bana döndü gözlerini kısarak. ağzından bir "gı" çıktı, devamını getiremedi. alnında küçük bir ter damlacığı oluştu. "tabii ki benim soyadımı alacak" deyiverdi sonunda.
x'i daha fazla konuşturup uzatmak istemedim. söyleyeceklerinin özeti buydu. kadının çalışması, maddi anlamda x'i rahatlatırken, soyadı konusu, kadının üzerindeki iktidarına yönelen bir tehdit. açık fikirliliği, varoluşundan geldiğine inandığı üstünlüğün sınandığı an, puf diye dağılıyor.
sosyal medyada her gün rastladığımız taciz olaylarının sorumluları en az x kadar açık fikirli insanlar. kadın, kafasında ona çizdiği daire içinde kaldığı ve arzularını doyurabildiği sürece el üstünde tutulacak nadide bir varlıkken, en ufak bir "hayır" cevabı veya toplumsal alandaki varlığını hatırlatması, o daireyi parçalıyor.
erkek olduğu için her istediğini elde edebileceğini ona fısıldayan annesinin günahlarını, onu istemeyen kadınlara ödetmeye çalışıyor. kötü yetiştirilen bir insan, başkalarının hayatını mahvettiğinde, ona ana kuzusu postu giydirerek temize çıkarmaya çalışmak, tacize yapılan en korkunç övgü. -
29. ev ile otel odasındaki sevişmenin farkı
bununla ilgili yapılan araştırmalar, insanların (özellikle de kadınların) otelde psikolojik olarak daha rahat olduğunu, bunun da cinsel aktiviteye olumlu yansıdığını söylüyor.
evde bin türlü dert vardır. faturasıdır, akşam yenecek yemektir, şuranın bir tozunu alayımdır, gelen giden misafirdir, damacanada su bitti sipariş edeyimdir, aman çok bağırmayayım komşulara rezil olmayalımdır, aman sevişirken sağa solu batırmayayım derdidir, insan evdeyken aklında bir sürü şey olabilir. oysa insanlar tatilde evdekine göre daha rahattır, sorumluluk daha azdır, kafada fazla bir düşünce yoktur.
bunun özellikle kadınlara daha olumlu yansıdığını söyleme sebebim cinsiyetçilik değil, kadınların orgazma ulaşmasında psikolojik etkilerin çok daha önemli olması.
özet geçiyorum: otelde kafa rahattır, evde daha çok sorumluluk vardır. -
30. hugo'da küfreden çocuk
zaten tolga abi 20 yıl önceki tolga abi, herif yaşlanmıyor. parası neyse verilip, tolga abi de ikna edilip remake'ini çekelim de efsane olmaktan çıksın dediğim çocuk.
yönetmen: evet tolga abi sen geç şöyle, sırıt, gözlerini belert, aa ooo falan yap, şekillere gir.
tolga abi: tamam
yönetmen: gel lan bebe
bebe: hugonun amuna koyiiiim
yönetmen: daha değil lan gerizekalı, evet çekiyoruz, işaretimi bekle
bebe: işaretinin amuna koyiiim
yönetmen: kestik!
kameraman: abi çekmiyoduk ki! -
31. lost'tan akılda kalanlar
we have to go back
put the gun down
he bi de her şeyin çözümü su idi.. yoruldum jack.. su iç.. ne kadar yolumuz kaldı? su iç.. aman tanrım patlıycak.. su iç -
32. ömer koç
ilginç bir insandır kendisi. dedikodu faslını geçip direkt olaylardan bahsedeceğim. robert kolej'de okurken orta ikinci sınıfta osmanlıca öğrenmek istemiş. bu olay kendisinin direkt kültürün içine doğduğunun da en büyük göstergesi bence. cüneyt ölçer'den osmanlıca dersleri almaya başlamış o yaşta*. daha sonra lisedeyken ingiltere'de okumuş bir yıl. ingiliz hayranlığı o dönemlerden başlamış yani. sonra columbia'da yunan filolojisi okumak istemiş, tabi rahmi bey buna izin vermemiş. bunun üzerine sonrasında mba yapmak şartıyla babasıyla anlaşmış ve yunan filolojisi okumuş. kültür-sanat anlamında cidden aktif, zaten en son istiklal'de arter'i açtı. ama genelde arter'in etkinliklerine pek katılmaz. uzaktan takip eder. bu da basınla mesafeyi korumak açısından ne kadar özenli olduğunun bir örneği.
farklı objelere cidden ilgi duyan birisi. evi de zaten bu tarz eşyalarla dolu imiş. yüzmeyi çok severmiş o sebeple tüm evlerinde kışın da yüzebilmesi için kapalı havuz bulunurmuş. beslenmesine filan dikkat eden, titiz bir adam yani. osmanlıca derslerine de yapı kredi'den yücel demirel'le devam ediyor. hayatının büyük bölümünü ingiltere'de geçirdiğinden avrupa sosyetesi ile arası çok samimi. sürekli parti veriyormuş arkadaşlarına. hatta daha çocukken bile kendi doğum günü partisini divan otel'de kendisi verir, eşi dostu da kendi davet edermiş. koç ailesi'nde en çok rahmetli halası sevgi gönül'le anlaşırmış. çok yakın iki arkadaş gibilermiş. zaten halası vefat ettikten sonra tüm işlerini kendisi yürütmeye başlamış. sanat koleksiyonu da kendine geçmiş. bütün bunların yanında özellikle bir dönem baya namaz kılan, oruç tutan bir insanmış. rahmi bey bir röportajında "ömer'in karşı tarafa geçeceğinden korktum ama hepimizden liberal oldu" demişti. yani böyle bir yönü de var. hatta yine vehbi bey'in mektuplarından birinde vehbi bey eşinin(bkz: sadberk koç) kanser tedavisinin sürdüğü bir dönemde o zamanlar henüz 9-10 yaşlarında olan ömer'in namaz kılıp babaannesi için tespih çektiğinden bahsederdi. fakat diğer aile üyelerine kıyasla laiklik konusunda daha takıntılı olduğu da aşikar. yine de erdoğan'ı tüpraş'ta ağırlarken çok zarif davrandığını, kaliteli kişiliğinden ödün vermediğini unutmamak gerek.
tüpraş demişken, kendisinin ykb olacağını pek sanmam, zira enerji grubunun başındayken rahmi bey'e "ben artık sadece hissedar olmak istiyorum, aktif çalışmak istemiyorum" demiş. daha çok yönetim toplantılarına ve ciddi açılışlara katılıyor, idari olarak her gün holding'e gelmesini gerektirecek bir işi yok. meseleden çok uzaklaştığı için tekrar dönmek isteyeceğini sanmıyorum. ingilizce ve fransızcası cidden iyi, ama italyanca konusunda da bilgisi var. bir dönem ders almış.
en nihayetinde kendisi türkiye ortalamasına kıyasla çok çok farklı bir profil. -
33. böyle faşist devletin haini olmaktan gurur duyarız
bir türk olarak altına imza atacağım söylemdir. islamcı faşistlerin beni ve benim taşıdığım zihniyeti hain görmesi kadar normal bir durum olamaz sanırım, zira ben kendilerini insan olarak bile görmüyorum. bu ülkede solculara hain dedediklerinde, henüz ortada pkk filan yoktu, kimseye maval okumayın.
nazım hikmet vatan hainliğine devam ediyor u yazdığında, iktidarda olanlarla, bugün iktidarı paylaşanlar arasında hiçbir fark yok.
"pkk çocuk öldürdü, sivillere saldırdı" bahsedilen olay geçen gün yaşandı ve alçakça bir saldırıydı. pkk bu durum için özür diledi, diledikleri özürü hiçbir suretle ciddiye almıyorum, o saldırı yapıldığında, sivillerin öleceğini bilmemeleri mümkün değil. bu yapılan alçaklıktı, peki sen devletin 7 haziran'dan beri öldürdüğü çocuklara, sivillere "alçaklık" diyebiliyor musun? hayır.
işte bu yüzden biz hainiz, sen de insan değilsin. siktirgit şimdi.
edit, ya yalanda olsa, akp çıksın, ölen çocuklar için, siviller için özür dilesin. okullarda verilen pozlar için, duvar yazıları için, bir insanın boğazına geçirilen ip için özür dilesin. geçen gün cizre'de taranan siviller için özür dilesin, lan samimi olmasa da, dilesin bari bunu söyleyin ama yok. lanet olsun hepinize. -
34. regl oldum diyemeyenler için alternatifler
bihter ziyagil den gelsin:
"ölüyorum anlasana." -
35. kariyer.net'te yayınlanan köle ilanı
high class cv'mle başvuru yaptım.
sizde başvurun beyni yansın aptalın.
aha bu da cover letter;
dear sir/madam,
ı am interested in your advertisement on the website,kariyer.net. ı would like to mention my qualifications for this position.
ı was graduated from the faculty of business and economics science with a bachelor's degree, at ..... university, in 2008.
i have been working in retailing market for 3 years as a financial controller and instructor and ı have considerable amount of experience in stores accounting.
you can see more details in my cv. please find enclose it.
ı would appreciate a personal interview to discuss how my background and expertise could assist you in accomplishing your goals.
thank you for your consideration.
sincerely,
edit: düzeltmeler için frukox'a teşekkürler. -
36. sözlükçülerin kitap okuma rekorları
14 senedir gülün adı'nı, 7 senedir varolmanın dayanılmaz hafifliği'ni okuyorum.
-
37. serdar aziz
serdar aziz için 10 milyon ayro istendiğini duyan fikret orman bir süre sonra hastaneye kaldırıldı. doktorlar orman'ın karın kaslarındaki ağrı şikayetiyle hastanelerine geldiğini ve yapılan tetkikler neticesinde aşırı bir şekilde gülmekten karın kaslarının zarar gördüğünü ve gülmesini bitirir bitirmez taburcu edeceklerini belirttiler.
(bkz: hunharca gülüyor durduramıyoruz) -
38. izmir soğuğu
izmir'e taşınalı henüz iki gün olmuşken sonunda ben de tanıştım...
yıllardır izmirliler izmir soğuğu dediği zaman kıçımla gülerdim...bak ne oldu ?
evin içinde ellerim buz kesti, ayaklarım üşüyor. ben hayatımda böyle soğuk görmedim.
affedin bizi izmirliler. -
39. hayata dair iç burkan detaylar
yanlış hatırlamıyorsam insanın anlam arayışı kitabında okumuştum. toplama kampı deneyimlerini anlatan birinci bölümünde olmalı. şöyle diyordu yazar;
"zaman içinde hissedilen en keskin şey, tutukluluk süresinin sınırsızlığıydı; mekan içinde ise cezaevinin daracık sınırlarıydı."
akşamın karanlık saatleri, ankara'da buz gibi bir hava. babamı hastahanede bırakmış eve dönmeye çabalıyoruz. sokaktaki herkes mutsuz gibi, herkesin suratı asık, ama en çok biz mutsuzuz. insanlara çarpmamaya çalışarak metroya ulaşmak istiyoruz. yerin altı yerin üstünden sıcaktır umuduyla. birden annem duruyor, bir enstrüman sesi yükseliyor kalabalıklar arasından. insanların bir kaçı bana, çoğu anneme çarpıyor. söyleniyorlar yerli yersiz...
- ne oldu anne, neden durdun! diyorum
+ dur oğlum şunu bir dinleyeyim, diye cevaplıyor.
- gel, sokağın ortasında durma. deyip, kolundan kenara çekiyorum. insanlar geçip gidiyor, rüzgarla beraber notalar uçuşuyor havada. titriyorum, annem yüzünde garip bir ifade ile dinliyor öylece.
enstrüman çalan gençlere bakıyorum. iki erkek bir kız, üniversiteliler herhalde. soğuğa rağmen sıcacıklar, yüzleri gülüyor şehirdeki tüm insanların aksine, bereyle korudukları kafalarını sallıyorlar bir iki, mutlular. kimse durup bakmıyor annemden başka, kimse umursamıyor gençleri. paralarını geçtim, küçük bir gülücükleri bile yok bu gençler için...
parça bitiyor, kız olan ellerini ovuşturuyor ısınmak için, umutsuz gözlerle önündeki gitar kılıfına bakıyor. üç beş bozukluk var, hiç para veren olmamış. arkadaşlarıyla göz göze geliyor. çevrelerine bakıyorlar, tık yok. herkes soğuktan mı mutsuzluktan mı ne kaçıyor önlerinden. annem, elini çantasına atmış karıştırıyor, anlıyorum para verecek. dur ben veririm demeye kalmadan bir yüz lira çıkartıyor, insanların arasından geçerek ellerini ovuşturan kıza uzatıyor. kızın yüzünde inanılmaz bir gülümseme beliriyor, sağol teyze diyor. annem aynı yavaşlıkta yanıma geliyor,
- iyice delirdin ha anne, çok paran var galiba, diyorum. yüzümü de ekşitiyorum ki kızdığımı anlasın.
+ çok değil oğlum, umutlarını kırmayacak kadar, diyor.
- nasıl ya, ne umudu?
çocuklar neşeli bir parçaya başlarken annemde anlatıyor.
+ ben hiç bir isteğimi yapamadım oğlum. liseye gidecektim deden izin vermedi, orospu mu olacan dedi. saz çalayım dedim dayın olmaz dedi, köçek mi olacan diye kızdı. ptt de işe başlayacaktım babanla nişanlıyız, nişanı atarım dedi. çok güzel elbiseler aldılar bana, ama benim istediğimi almadılar. çok güzel yemekler yedik ama onların sevdikleriydi. senin adını umut koyacaktım, sormadılar bile. ben hep özlem duydum oğlum, yüzüm bir kerede kendi isteğim oldu diye gülsün istedim, olmadı. hep dua ettim. dünyadaki tüm acıları yaşadım oğlum. annem öldü, babam öldü, kardeşlerim öldü, oğlum öldü...
- yavaş ol diyorum, o kelimelerin ağzından çıkmasına izin vermemek için. anlıyor tabi, gözleri doluyor. bir kaç saniye susup devam ediyor.
+ abini doğurduğumda kaçacaktım evden. çalışan, yalnız bir anne olarak oğlumu büyütecektim. olmadı, yapamadım. üreten, şehirli ve kalabalık bir aileye sahip oldum ama mutlu olamadım oğlum. hep içimde özlem kaldı. ondan verdim çocuğa parayı, umudu olsun istedim...
o an anlıyorum ki, annem tutukluluk süresi hiç bitmeyecek bir mahkummuş ve onu tutsak eden şey sevdiklerinin daralttığı dünyasıymış.
sarılıyorum boynuna, öpüyorum iki,
- dert ettiğin şeye bak, sen de bana umut dersin, diyorum.
gülüyor, gözleri dolu dolu,
+ ben hep sana umut dedim, diyor... -
40. otomobillerde stepnenin gereksiz olması
-
41. ekşi itiraf
geçenlerde bizim peder aradı, "şöyle güzel temiz bir otel bak, annenle yeğenini* alıp tatile gidelim" dedi. bu arada kendisi 54 yaşında hayatında hiç 5 yıldızlı otele gidememiş bir emekli memur*. neyse efendim ben 1-2 gün bakındım sonra alanya'da tripadvisor puanı yüksek, kaydıraklı havuzlu, her şey dahil bir otel buldum. fiyatı da gayet cazipti, aradım pederi dedim "falanca otel bi bak bakalım." yarım saat sonra geri aradı ama sesi nasıl heyecanlı geliyor, "tamam, annenle burayı beğendik hemen rezervasyonu yap, kart bilgilerimi vereyim" dedi. neyse girdik bilgileri al butonuna bastık. 3d secure çıktı. "baba telefonuna bi mesaj gelecek onu söyle de alışveriş tamamlansın" dedim. sesindeki heyecan iki katına çıktı mutfaktaki anneme falan seslendi telefonumu gördün mü diye bende bozmak istemediğim için baba kulağında ya diyemedim. 10-15 saniye evin içinde telefon aradı. sonunda annem söyledi elinde işte diye. haliyle gülüşmeler falan yaşandı sonra bana dönüp "kapat ben mesajı okuyup geri seni arayım" diye kapattı telefonu.
-
42. kedi
bu sabah işe giderken gördüm bu zibidileri. dükkan sahibi laptopu açık bırakmış. ısınan laptop üzerine dördü birden çullanmış kış kıyamet ortasında. helal valla.
hede -
43. survivor'da segs yapmadan 5 ay geçiren ünlü
kanzuk'a, hala yazar alıyor musun, dedim.
azalttım, dedi.
dedim ki, şunu tamamen bırak. -
44. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
hıçkırık geçirme yöntemi olarak korkutmak, su içmek, amuda kalkmak, nefes tutmak vs. hiçbiri bir işe yaramıyor.
en kesin çözüm karbondioksit solumak, bir poşet veya kese kağıdına nefes alıp veriyoruz.
kısa süre sonra beynimiz zehirlendiğini zannediyor ve boş işlerle uğraşmayı bırakıp sistem kaynaklarını kısmaya başlıyor. sonra hıçkırık kesiliyor anında. tabi fazla karbondioksit soluduğumuz için başımız dönebilir. olayı zevke çevirmemek lazım. hıçkırık kesilince bırakın. -
45. burak yılmaz
hala 'en iyi yerli forvet' diye savunulan adam.
kardeşim, en iyi yerli cep telefonu da vestel venüs 2.
yerli diye kullanmaya mecbur muyuz?
ne biçim ego mastürbasyonudur bu?
yerine alınacak iki tane genç ve hırslı forveti bu ukalaya tercih ederim.
pezevenge bak ya...
el sallıyor... sanki paşamızı sürgüne yolluyoruz.
ulan dünyanın en keyifli ülkelerinden birisine gidiyorsun be! -
46. 23 ocak 2016 teröristlerin telsiz konuşmaları
bak kardeşim, pkk'lı terörist köpekler böyle bir konuşma yapmaz demiyorum. yapabilirler. bunlar sivillere ateş etmez demiyorum, edebilirler. lakin şu haberde hiçbir nitelikli kaynak, belge gösterilemiyor. eğer devletin elinde böyle bir konuşma varsa, bölgedeki kürtleri de uyandırmak adına en detaylı ve teknik açıklamalarla kamuoyuyla paylaşsınlar. yoksa bu haber devlet kanallarıyla yapılan bir propaganda olmaktan öte gitmez.
-
47. 27 ekim 1993 hugo küfür rezaleti
"marty mcfly sen misin?"
-
48. 23 ocak 2016 şırnak'ta üsteğmenin şehit olması
terör örgütü pkk'a yönelik operasyonların sürdüğü cizre'de dağkapı mahallesi'nde güvenlik güçleri ile terör örgütü mensupları arasında çatışma çıktı.
çatışmada bir üsteğmen, teröristlerce açılan ateş sonucu şehit düştü.
http://www.cnnturk.com/…onda-1-ustegmen-sehit-dustu
1 saat sonraki maç kadar onemsenmeyecektir. tüm sevenlerine ve geride kalanlara sonsuz sabır dilerim. -
49. arda kemirgent
kendi konserlerine parasını verip biletiyle gelen adama "orospu çocuğu" diyen afyonlu katolik gey hipster sdfkjds
bu dallamaları dinleyenler bu lafları hak ediyor gerçi, o ayrı mevzu. -
50. cern'de ışık hızının aşılması
ebesi sikilen format gereği tanım: google'da antonio ereditato 60 nanoseconds diye arama yapıyoruz, hatta üşenenler için link de vereyim:
https://www.google.com.tr/…ereditato+60+nanoseconds
ilk sayfada çıkan sonuçların tarihlerine bakıyoruz, genelde 2011 ve 2012 yılına aitler. bir tane 2015 var. ilk sonuca tıklıyoruz:
the announcement that it had recorded these neutrinos arriving some 60 nanoseconds earlier than light appeared to violate einstein's special theory of relativity. but in february, sciencenow reported that the early arrival time was probably due to a loose connection in a gps system used to synchronize timing between the two labs.
yani özetle ne demişler, "pardon, yanlış ölçmüşüz."
yazarın yazmak istediği : geçmiş ve gelecek geyiğinize sokayım.