“aç sabahlayıp da kılıcına davranmayanın aklından şüphe ederim”
(bkz: ebu zerr)
Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.
Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.
Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.
Sozlock Ekibi
Ekşi Sözlük Debe Listesi
-
1. fakirlerin isyan edip ayaklanmama nedeni
-
2. dünyanın en hüzünlü şarkısı
lily allen - littlest things
-
3. türk insanının hobi sahibi olmaması
cevabı ekonomide saklı sosyal olgu.
geçim sıkıntısı çeken insanların hobisi ancak işi olabilir. severse! -
4. çalışılan sektörün bir sırrını bırakmak
sigara sektörü için,
-hemen hemen bütün sigaraların harmanları birbiri ile aynıdır. ayni firma içi fiyat farkı ithal tütün oranına göre belirlenir.
-zam zamanı firmalar kar etmek için stok yaparlar, bunun için bazı özel zamanlarda bayilerde sigara bulmak zorlaşır. çünkü bayi de kendi kar etmek için stok yapar.
- sigara yükte hafif pahada ağır bir ürün olduğundan ve satış elemanları yüklü miktarda nakit para ile dolaştıklarından sigara arabaları yüksek risk altındadır. çoğu firma gps ile araçlarını takip eder, eleman bir yerde gereğinden fazla durursa ya da route dışına çıkarsa kontrol sağlanır. bu kural bayisi, tanıdığı, akrabası tarafından route'u dışına çağrılıp saldıraya uğrayan ve hayatını kaybeden çalışanlardan dolayı titizlikle uygulanır . aynı nedenle araçların farklı noktalarında hem kamera hem de en az iki tane olmak üzere panik butonu vardır.
- firmalar bayilere koyulan stantlar için, kasaya olan konumlarına göre, ödemeler yapar. bu ödemeler 200-300 tl gibi gönül almalık olabileceği gibi 100.000 tl gibi yüksek tutarlara da ulaşabilir.
-üst düzey yöneticiler genellikle sigara kullanmazlar.
-kadınlara karşı genellikle ayrımcılardır.
-sigaralar rafa gelmeden önce fabrikada özel bölgelerde bekletilir. tütünlerin istenilen tada gelmesi, tüketicinin alıştığı tadı bulması için bu süreç önemlidir. ancak yılbaşı gibi özel günlerde, fiyat değişikliği gibi tüketimi arttıran oynamalarda ya da paket değişikliği nedeniyle bu adım atlanabilir. bu da sizlerin dert yandığı tat değişikliğinin en temel sebebidir.
-paketlerde bulunan maillere yazılan şikayetler cidden, büyük bir özenle okunur ve istek ya da şikayete göre aksiyon alınır.
- koku yapmayan sigara yoktur. az koku bırakan sigara da yoktur. ne marlboro touch ne winston slender ne davidoff'un özel kağıdı sigara kokusunu engellemez. sadece sigaranın boyutu ve harmanlarda yapılan oynamalar hali hazırda sigara kullanıcısı olan kişilere daha soft gelebilecek bi duman oluşturur. hatta türkiye'deki hemen hemen tüm fabrikalarda kullanılan kağıtlar aynı üreticiye aittir ve aralarında radikal farklılık yoktur.
- sigara kağıdına baktığımızda gördüğümüz daireler yanma halkalarıdır. bu halkalar ile sigarayı içmeseniz bile belli bi sürede bitmesi sağlanır. kapitalizm ;) bu halkalar bildiğim kadarıyla sadece davidoff'larda yok.
ay yeter tamam. düşündükçe bi sürü şey geliyor aklıma :) bu kadar yeter.
edit: yazım yanlışı :) -
5. rıdvan dilmen
yıllarca fener'de oynamış, iyi kötü dünyalığını yapmışsın.
yıllardır ntv'de profesyonel futbolcu kadar para kazanıyosun.
kalbinden sıkıntın var; yaşını başını almışsın.
ne fener fanatikliğin, ne de galatasaray düşmanlığın dinmek bilmediği gibi bir de akp sempatizanlığın almış başını gidiyor.
sonun hayrola abicim. -
6. 21 eylül 2020 koronavirüs kısıtlamaları
saat 10-17 arasında sokakta cekirdek yemenin yasaklanacagi aciklamadir. ya da belki çekirgelerin sokağa çıkmasını yasaklayabilirler bilemiyorum.
-
7. masterchef türkiye
hayat bazen kolay
hayat bazen zor
o zaman
hadi bakalım
- walison de souza - -
8. yoğun bakımda iki bacağı kırılan bebeğin ölmesi
üst edit:
hastanenin açıklamasına @amprikuku adlı yazarın şu entrysinden ulaşabilirsiniz: #113275720
kendisi çok güzel bir şekilde bilimsel açıdan başlığa destek sunan entryleri de eklemiş. entrysine bi göz atın lütfen. şu an çok yoğunum ve tüm entyleri okuyamadığım gibi kendi yazıma da ekleyemiyorum.
@manontheçağrı adlı yazarın paylaştığı ve pompe hastalığında spontan fraktür yani kendi kendine kırık olabileceğini açıklayan bilimsel makale
arkadaşlar sakin olun, bu elbette asla linçe çağrı değil. aramızda bulunan ve konu hakkında derinlemesine bilgisi olan insanlarla pekala fikir alışverişi yapalım, annenin yanılmış olma ihtimalini tartışalım. ıkna olmayanlar ve hastanenin ihmalinin bulunduğunu söyleyenler ise change.org'dan destek versin. konu basit.
herkesi saygıya davet ediyorum.
------------------------------------------
bu konuda hiçbir fikre sahip olmamakla birlikte sosyal medyada adalet arayışında olan bir annenin çağrısını paylaşmak istiyorum. destek olmak için change.org .
yahya ölmeden önce show tv ana haber bülteninde yapılan haberi
"iyi günler. adım figen karakuş. 2 yaşındaki oğlum muhammed yahya karakuş'u bir ay önce, doktorların ihmali nedeniyle kaybettim. adalet aramak ve aynısının başka aile ve çocukların başına gelmemesi için bu kampanyayı başlattım.
acımı sizlere tarif etmem imkansız. ancak sizlere, yaşadığım süreci ve doktorların ihmalinin oğlumu nasıl ölüme götürdüğünü anlatabilirim. umarım vakit ayırıp okursunuz.
doğuştan, pompe tip 2 hastası olan ve metabolik kalp büyümesi olan oğlum, 11 kasım’da evde rahatsızlanınca onu istanbul’da bir devlet hastanesine götürdük. acilde tetkikleri yapılıp sol ciğerinde kapanıklığı var denildi ve hastanede yatması istendi.
o hastanede daha önce hiç yatılı tedavi olmadığımız için endişeliydim. normalde oğlumun tedavi gördüğü hastaneye sevk edilmesini istedim. bana 2-3 günlük bir tedavi olduğunu söyleyip sevki gerçekleştirmediler.
o zamana kadar tek başına bir odada yatan oğlumu, enfeksiyonlu, ishal hastası bir çocuğun olduğu bir odaya aldılar. hastalık kapacağından endişeliydim çünkü oğlum hastalığı nedeniyle çok çabuk enfeksiyon kapıyor. ama dinlemediler.
oğlum o hastaneye yatışının 9. gününde ishal oldu. yoğun bakıma aldılar. yoğun bakımın 4. gününde oğlumu ziyaret ettiğimde çok ağlıyordu, bir baktım bacakları şişmişti, dokunduğumda tıkırtı gibi sesler geliyordu. bana durumun normal olduğunu söylediler.
yoğun bakımın 10. günü yavrumu yine aşağı servise tek odaya alacaklarını söyleyip tedavisi bitmeden yolladılar.
en büyük şoku burada yaşadık.
aşağı servise indiğinde yahya’nın bacakları ters dönmüştü. sırtı yaralar içindeyi. ben fark ettiğimde hiçbir şey yapılmayan bacaklar, meğerse kırıkmış ve günlerce öyle kalmış. oğlumun iki bacağı da alçıya alındı. yoğun bakımda ne oldu da bacakları kırıldı oğlumun? bu bize hiçbir zaman açıklanmadı.
bacakları kırıldıktan sonra ve oğlum hala hayattayken show tv’de haber olarak yayınlandık. bunun üzerine başhekim yardımcıları gelip bizden özür dilediler, ne yapabiliriz diye sordular, iletişim kopukluğu olduğunu söylediler. maalesef bu özürler boşaydı. 20 aralık’ta, zavallı oğlum bu acılara dayanamayarak vefat etti.
daha sonra soruşturma da açıldı ancak sağlık bakanlığı ve hastane, 19 ocak tarihinde soruşturmayı ihmal yok diyerek kapattı.
ben ihmal olduğunu biliyorum, gördüm, yaşadım.
bacakları sağlam götürdüğüm oğlumun bacakları yoğun bakımda nasıl kırıldı?
sırtında neden yaralar çıktı ve doktorlar bu yaralara neden müdahale etmediler.
bunlar ihmal değil mi?
bu kampanyayla, oğlumun hayatını çalan hastane ve doktorlar hakkında soruşturmanın tekrar açılmasını ve sorumluluğu olanların ceza almasını istiyorum.
yaşadığımız olayda sorumluluğu olanlar ceza alırsa, belki diğer kişiler için örnek olur ve bu acılar daha fazla yaşanmaz."
edit: show tv haberinin linkini yukarıya aldım zira bu yazıdan daha açıklayıcı.
edit 2:
aklıma hala ihmal sorusunu getirenler davranışlar:
- kırıklar çok basit şekilde meydana gelebiliyorsa dahi bunun hastane personeli tarafından fark edilmemesi
- annenin buna dikkat çekmesine rağmen bunun üzerine gidilmemesi ve müdahale edilmemesi
- sizin anlatımınızla ölümcül bir hastalığa sahip ve hassas bir bebeğin enfeksiyon hastalığına sahip bir başka bebeğin yanına verilmesi
bu arada anne verilen ağrı kesicinin bebeğin kalbini negatif etkilediğinden bahsediyor ve bu sebeple kırık bacak - ölüm nedenselliğini kuruyor. ayrıca bebeğin hastalığı ölümcül olması, bu ömrün tek gün kısaltılmasını (eğer böyle ise) meşrulaştırmaz. -
9. 21 eylül 2020 dolar kuru
an itibariyle türkiye cumhuriyeti çalışan nüfusunun yarısı 2400tl yani 315 dolar kazanmaktadır.
bu insanlar ayda ortalama 200-215 saat arası çalıştırılıyor.
saatlik ücret 1.46 dolar.
hatırlar mısınız eskiden çin'de saatlik 1 dolara adam çalıştırıyorlarmış diye ayıplandığını. ucuz iş gücu diye dalga geçildiğini.
hah işte o çin'de artık saatlik 2 dolar kazanıyor insanlar.
resmi olarak türkiye cumhuriyeti, çin'den daha ucuz bir iş gücü olmuştur.
market fiyatları da çin'den 3-4 kat pahalıdır maaşa oranlayınca.
1 doların 11.5tl olduğu limit fiziki açlık limitidir. haberiniz olsun. makarna ekmek alamamaktan bahsediyorum
oraya doğru gidiyoruz son hızla
edit: çin'de de asgari ücret 300dolar diye yazanlar var. arkadaşlar artık asgari alan sayısı azaldı çin'de. çin hükümeti de bununla övünüyor her yerde.
hem savunduğunuz şeye bak mk. çin ile aynı asgari ücretmişiz. ha o zaman iyi yani?!
edit: entrylere de kur güncellemesi lazım. 2324/7.64= 304 dolar :(
ben yine iyimser şekilde 2400/7.6 yapmıştım -
10. 90'lar pop müziğinin en iyi klibi
(bkz: yaşandı bitti)
-
11. tv8 dizüstü bilgisayar desteği
koskoca türkiye cumhuriyeti devleti köprüler ve otoyollardan geçmeyen binlerce araç için para öderken salgın yüzünden okuluna gidemeyen çocuklara tablet dağıtamıyor. ne kadar acıklı bir durum değil mi? 20 yılda akpnin ülkeyi getirdiği nokta bu. yandaşa var, vatandaşa yok.
-
12. alkollü yolcu taşımam diyen otobüs şöförü
(#113267568) ingiltere'de yarrrraaami alkollu kisi sehir ici otobuse alinmaz. o dediginiz open container denilen icime hazir acik siseler icindir. herkes is sonrasi pubda bi iki bira ictikten sonra taksiye mi atliyor saniyorsunuz.
boyle yarim bilgili mallar cahillerden daha tehlikeli amk. -
13. twitter'da iletişim dersi veren kadın
kadın barzolardan uzak durun demiş, ki bence çok haklı. giyim kuşam, oturma pozisyonu, bakış, konuşma şekli, hal hareketlerin bütününe bakarak bir insanın psikolojik durumunu, eğitim seviyesini, nasıl bir ailede ve çevrede büyüdüğünü %90 anlarsınız.
mesela tweette paylaştığı katili yolda görsem; hiç kitap okumadığını, lise terk olduğunu, yabancı dil bilmediğini, ya solcu yada sağcı siyasi hareketlerde bulunduğunu -tabii felsefesine inmeden, laf olsun diye- herhangi bir meslek sahibi olmadığını, uyuşturucu kullandığını, muhtemelen hırsızlık yaptığını veya firsatini bulduğunda yapacağını, alkollü araç kullandığını, sabıkası olduğunu 1,5 saniyede söylerim size. bunların değil %90'ı, %20'si tutsa -ki %100 olma ihtimali daha yüksek- o insandan uzak durmaya yeter.
kadın da bundan bahsediyor.
mesela başlığı açan suserdan da uzak durulmalı. bu tipleri savunan adam sürüsünü kollayan köpek gibidir. -
14. 21 eylül 2020 euro kuru
dişini fırçalamakta aciz badem bıyıklı maymunlar bakalım buna ne diyecekler. sesi kesilesice orospu çoçukları.
-
15. ilk buluşmaya çiçekle gelen erkek
eşimle ilk kez arkadaşımın arkadaşı ekolünden tanıştık. bir sene boyunca arkadaş ortamında her buluştuğumuzda ona karşı ilgim ve uyumum artıyordu. ilgimim farkına vardı ki kısa bir süre sonra telefonlaşmaya başladık.
en nihayetinde ona karşı olan hislerimi paylaşmak için onu yemeğe davet ettim. kabul etti. bu ilk özel buluşmamız olacağı için, değerli olmasını istedim. mayıs ayıydı, çiçekçiye gidip bir buket çiçek almak istediğimi söyledim. böyle içinde güller falan olan bir buketti aklımdaki ancak çiçekçi papatyalı bir buketi önerdi. çok hoşuma gitti, aldım.
evinden alacaktım onu, arabayla evinin sokağına gelmeden kafamda onlarca farklı senaryoda çiçeği verdiğim anı oynadım. kapının önünde mi versem, yoksa arabada mı diye iki tercih arasından en uygun olanını seçmeye çalıştım. arabada vermenin daha uygun olacağını düşündüm ve o şekilde yapmaya karar verdim.
kafamda da ya gülerse ya dalga geçerse diye ince bir endişe vardı. velhasıl o an geldi. ne kadar doğru bilemiyorum ama bu buket senin için dedim. lafa bak, salakmışım. bir kaşını kaldırıp, hafif gülümseyerek bir bakışı vardı ki eyvah dedim, sıçtık oğlum. kız toşbil geçecek. teşekkür etti, gerek yoktu dedi. sadece içimden geldi dedim. bir şey demedi. yemek yerken çiçek arabadaydı. onu geri eve bırakırken de arabadaydı, ben kendi evime geldiğimde de. arabayı park ettiğimde arka koltukta yatan buketi görünce, umduğum gibi olmadığını düşündüm. önemsememişti sanki. kafamda oynadığım senaryoların hiç birinde bu son yoktu.
buketi arabada bırakıp eve girdim. yaklaşık bir saat kadar sonra bir mesaj geldi. çiçeği unutmuşum diye. evet dedim arabada kalmış. yarın alacağım onu, ona iyi bak dedi, güldü. ulan nasıl mutlu oldum, evin içinde bir o yana bir bir yana yürüyorum sevinçten. baya yarım saat mal gibi yürüdüm evin içinde. attığı mesajı açıp açıp, tekrar tekrar okudum. sırıttım. çiçeğin bir anlamı vardı artık. boşa gitmemişti. önemsememiş değildi. unutmuştu.
sonradan öğrendim ki o da baya şaşırmış buna. ne yapacağımı bilemedim, arabadan inerken alsam mı diye düşündüm ama alamadım, neden alamadım bilmiyorum dedi. evine girince, ev arkadaşına anlatmış, biraz da gülmüşler, hatta toşbil de geçmişler benimle.
sonra düşünmüş, benim ilk özel buluşmamıza çiçekle gelmemi ve onun çiçeği almadan evine gitmesini düşünmüş. hatta unutmuşum mesajını attıktan sonra pişman olmuş. ben sadece tamam :) diye geri mesaj attığım için. hah çocuk yanlış anladı demiş. halbuki bilmiyor ben o sırada evimin odalarında geziyorum sevinçten.
o akşam arabaya gidip buketi aldım, gece su içmeye kalktığımda falan kontrol ettim. solmasın, pörsümesin istedim. sabah da ilk iş bir kargocu gibi gidip ona buketi verdim. bana yine unutmuşum falan dedi ama önemi yoktu artık benim için.
inanır mısınız o buketten bir kaç papatya kurumuş halde hala bizimle beraber. evet, saklamış. evlenene kadar zerre haberim yoktu. böyle şeylere anlam yüklemeyi de pek sevmem ama o papatyalar var ya hazine gibi bir şey benim için. bir hatıra ama ne güzel bir hatıra.
iyi ki almışım o buketi. iyi saklamış eşim. yoksa o ilk özel buluşmayı, o heyecanı ilk gün ki gibi nasıl hissedebilirdim hala? o kokuyu nasıl içime çekebilirdim? -
16. keçiören'de hasta yakınlarının kapıya dayanması
şu linç etmeye gelenleri tek tek tespit edip, hastanelerin kara listesine almaları gerekmektedir.
bu medeniyetsiz çöl maymunları ömür boyu tedavi hakkından men edilsin. insan hakları falan diyenin kalbini kırarım. kendinizi oradaki personelin yerine koyun.
ortadoğu’da sıradan bir gün. -
17. ekşi itiraf
dün annemle beraber, annemin köyüne anneannemi görmeye gittik, sadece ikimizdik. arabayı annem kullandı, 58 yaşında ortaokul mezunu annem aldığı ehliyetle ilk kez uzun yola çıktı. hem de küçük yaşta evlenerek çıktığı köyüne doğru...
köye vardık, annem annesini gördü. sonra ben annemi gördüm. gözleri parlıyordu. annesinin yanında annem çocuktu. -
18. bir otomobilden %277 vergi almak
burada millet vergiye tepki gösteriyor. adamın cevabı “otomobil alana müstahak”. anana müstahak gerizekalı herif seni. fransızların 250 yıl önce yaptığını, şimdi bırak yapmayı altyapısını bile oluşturamıyoruz. işte bu gibi sığırlar yüzünden. yarın bir gün gıdaya %10000 vergi konsa “gıda alan adama müstahak” der bu gerizekalılar.
edit: sanki bu ülkede kullanmadığın/almadığın bir şeyin vergisi düşüyormuş gibi bilmiş bilmiş yazıyolar bi de. sen önce hiç kullanmadığın köprünün, tünelin parasını öde. -
19. üçüncü dünya ülkesi olduğumuzu hatırlatan şeyler
yaya geçitlerinde arabaların durmaması.
yol yaptık diye oy isteyen iktidar.
hükümetin adamlarıyla çay toplamaya giden hakim savcılar.
hakkını aramayı-savunmayı anarşistlik olarak algılayan insanların çokluğu.
siyasilerden dini en çok kullananına oy verilmesi.
... -
20. 1 kg muzun 18 lira 99 kuruş olması
yahu sanki maaşınızı muzla alıyorsunuz? vatandaşın böyle bir derdi mi var!
muz yiyen insan da parayı mı düşünecek? hem akıllı telefonunuz var hem açız diyorsunuz.
makul fiyattır. -
21. tek bir replikle özdeşleşmiş karakterler
aga cinayet var
- akbaba -
22. microsoft'un bethesda'yı satın alması
oyun dünyasında kartları yeniden dağıtacak gelişmedir
microsoft 7.5 milyar dolara bethesda'yı satın almış.
bu hamleyle birlikte elder scrolls, fallout, wolfenstein, dishonored gibi oyunların hepsi xbox bünyesine dahil oldu demektir.
edit: kaynak -
23. aldatan kadına nafaka verilmesi
feminazilerin duyar kasmalarına hayranım. birisi demiş ki "bir kadının eşini aldatıyor olması onu kötü anne yapmaz kötü eş yapar". ailesini dağıtan kadın nasıl iyi bir anne olabilir? utanmasanız kadının aldatmasının suçunu erkeğe bağlayacaksınız.
bir diğeri ise "kanıtlanmış suçu" aldattığı iddia edilen kadın olarak ifade etmiş. delillerin var olması, mahkemenin, kadının kocasını aldattığına karar vermesi falan hiç önemli değil. eğer aldatan erkekse suç erkektedir ama aldatan kadınsa suç yine erkektedir değil mi! siz hiç kadınların kötü şeyler yaptıklarını gördünüz mü? elbette hayır.
utanmazlıkta farklı boyutlara ulaşmışsınız artık. -
24. ölmeden önce konserine gidilmesi gereken dj
başlıkta sanki bir anormallik var gibi ama yok gibi de. biz ölmeden mi dj ölmeden mi ?
-
25. erol bulut
kovun gitsin bunu bak ilk haftada söyledim. yine fiyasko bir teknik direktör tercihi fenerbahçe açısından.
adam başakşehir maçına deplasmanda 3 hücüm yönü kuvvetli, ayağı yumuşak orta saha ile çıkıyor(taylan,emre,belhanda); bu kabzımal içeride hatayspora karşı gustavo, ozan, tolga orta saha üçlüsüyle çıkıyor.
derhal sepetleyin bunu bakın balık baştan kokar, abdullah avcı vol2 bu söyleyeyim. -
26. türk kadınının temel sorunu
- evde otursa evde kalmış, birine adım atsa hafifmeşrep, biriyle sevişse orospu, insan ilişkilerinde aklı karışsa kaşar, çalışsa ve kendini idare etmeye çalışsa kendini beğenmiş, haklarını savunsa feminist, konuşsa dert konuşmasa dert.
- baskılanması -
27. renault megane
iç malzeme kalitesi audiyle mi yarışıyor?
kardeş entry yi silip bir an önce kaç buralardan istersen. -
28. fenerbahçe'nin 14 yılda 2 kez şampiyon olması
be orospu çocukları biz de onu diyoruz ya, ama her sene ligler fenerbahçe lehine dizayn ediliyor muhabbeti yapmaktan vazgeçmiyorsunuz. hayatınız algı, manipülasyon.
-
29. ekmeksiz tüketilemeyen yiyecekler
kesinlikle menemendir.
-
30. anıtkabir'e harcanan para
türk'ün başbuğu ile sorunu olan arapçı piçlerin manipülasyonu. mekanı uçmağ olsun.
-
31. kitaplıkta olması utanç veren kitaplar
tüm kişisel gelişim kitapları
-
32. magandayı kaput üzerinde emniyete götürmek
bursa'da trafikte arabasına saldırılan bir kadının yapmış olduğu 10/10 hareket.
-
33. 21 eylül 2020 recep tayyip erdoğan açıklamaları
gene boş-beleş açıklamalar olacaktır. eyyy, hooyy, nazi artığı, sen kimsin yiaaa?
-
34. masterchef emir'in reddedildiği kıza küfretmesi
yaptığı mallık olsa da "amk pancarı" ifadesiyle güldürmüştür. ben programdaki şeflerin yerinde olsam bir sonraki bölümde pancarın ana ürün olduğu bir yemek isterdim kendisinden.
-
35. 21 eylül 2020 dsö covid-19 açıklamaları
camiye yardım demişler kısaca.
-
36. belçika prensesi'nin askere gitmesi
genel olarak avrupa kraliyet ailelerinde bu bir gurur meselesidir.
hemen hemen hepsi asker olur. askeri bir rütbeye sahip olur.
gönüllü yaparlar ama yine de bu onların tarihi bir zorunluluğu gibidir.
siyasal islamcılar, haramzadeler, yozlaşmış siyasetçilerin cenneti olan türkiye'de ise gitmemek bir gurur meselesidir. -
37. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı
dinliyorum.
varolus krizi olan bi ugrasin. -
38. müge anlı ile tatlı sert
lan ülkede yüzümüzü güldürecek şey oluyor da, biz fantezi olarak müge anlı kurgusu mu izliyoruz amına koyim ya. olm türkiye, tüm şeffaflığıyla stüdyoda işte. ağlatan program kalkmalı, güldüren program gelmeliymiş... e o zaman kalk polyanna seyret kardeş bu başlıkta işin ne.
sabahı heyecanla bekliyorum. müge iki çift lafla çekilecek mi yoksa aynen devam mı? ben konuyu kapatsa da anlarım, tehdit ediliyor ve bir yere fena çomak soktu. -
39. skandal çocuk programı
şunu da destekleyecek kimse çıkmaz herhalde diye açtığım ama her zamanki gibi bir sürprizle karşılaşmayıp düşündüğümün tersi bir durumla karşılaştığım mevzu.
lan danimarka'da infial çıkmış durumda bundan dolayı, buradaki salyangoz hala 'ortodogodo bla bla bla' diyor.
sen o sırtındaki küfeyle daha çok karın ağrısı çekersin koçum. at onu bir an önce de rahatla.
bunun bir cinsel eğitim olduğunu söyleyenler de var ki izahtan vareste.
tv ekranlarında yapılan böyle bir şey nasıl eğitim olur lan?
böyle bir eğitim çocuğu eğitmez evladım, psikolojisini bozar.
lan neyse ben bi şey demiyorum -
40. tayfun demir
bu adamın ipliğini pazara çıkaranlardan biri de bendim.
başta ben de pek çok hayvan sever gibi bu herifi savundum ama birkaç arkadaşın attığı haber linklerini görünce meseleyi biraz daha eseledim. bulduklarımi da burada paylaştım.
tek derdim insanların iyi niyeti suistimal edilmesin, insanlar dişinden tırnağından arttırdıklari üç kuruş parayı böyle vicdansizlara kaptirmasindi. ne gariptir ki uyarmaya çalıştığım insanların lincine uğradım, kimi bu başlık altında kimi gelip nick altıma saydırdı. türlü türlü şeyler var, mesela bir tanesinde tayfun ondan para istediğimizi, vermeyince de böyle bir karalama operasyonu başlattığımızi söyledi.
yine de herkesi inandiramasak da buradan okuduklarıyla durumu anlayan ve bu adamla munasebetini kesen insanlar oldu, bu da kardır.
bu arada ben bu adamın dolandırıcılik meselesi yüzünden değil de, şu organ ticareti sebebiyle yakalandığını düşünüyorum. dolandırıcılik meselesini hukukçu arkadaşlara sormuştum çünkü, çok bir şey çıkacağına ihtimal vermiyorlardı. zaten dolandırıcıliktan da 50 yıl ceza almaz kimse.
bir arkadaşın iddia ettiği gibi imar ve doğa katliamı meselesi yüzünden de ceza alacağını sanmıyorum, türkiye burası, kimsenin umrunda değil böyle şeyler. hükümet daha dün salda'ya imar planını onayladı.
böyle olunca geriye sadece organ ticareti kalıyor ki bu benim de tahminlerinin ötesinde oldu. sosyopat olduğu belliydi adamın ama organ ticareti aklıma gelmedi doğrusu.
kıssadan hisse: her hiyarim var diyene tuzlukla koşmayın. iyilik yapmak istiyorsaniz kıçınızi kaldırıp kendiniz yapın. bu devirde türkiye'de kime nasıl güvenip de bağış yaparsınız aklım almıyor.
bir de bu kadar olayın üzerine hala adamı savunanlar var, bunların dinci versiyonları hoca hoca dolaşıp cin çıkartıyor. -
41. afyon'daki düğün dansı
tam olarak hangi kısmının 18+ olduğunu anlamadığım görüntüler.
-
42. lebron james
oyunculuğu malûm ama bir de kişiliğine bakmak lazım. karakteri hakkında fikir verecek çok ilginç bir anekdot:
lebron james cavs'in tarihindeki ilk ve tek efsane şampiyonluğunu kazandıktan sonra bir gün, cleveland'dan mütevazı bir arabayla, tebdil-i kıyafet detroit'e geçiyor. bildiğiniz gibi bu iki şehir yakındır araları 300 km'den az.
lebron detroit'te gezip şehrin iyi mekanlarında falan takılıyor. detroit'i bilenler vardır, amerikan otomotiv sanayisinin çöküşünden sonra tum abd'deki en hızlı küçülen şehirdir ve suçun da başkentidir. bu yüzden lebron tamamen tanınmayacak hale kendini sokup bu perişan mahalleleri yerinde görmek istiyor. altında 2004 model chevy aracıyla başlıyor dolaşmaya.
eninde sonunda korkulan oluyor ve silahli iki genç nigga lebron'un önünü kesip, "hey uzun ahbap açız ve zor durumdayız" diyerek lebron'un cüzdanıni istiyorlar.
lebron bunlara "bakın ben zengin biri değilim cüzdanımda sizin için sadece 100 usd cash var ama eğer isterseniz size bir başka hediye verebilirim. ve jesus şahit olsun ki bu sizin için daha hayırlıdır" diyor.
bunun üzerine soygunculardan biri "lanet olsun sana pis zenci derhal 100'lüğü tosla" deyip parayı alıyor.
ancak diğer genç ben parayı istemiyorum "bu adam bir hurma çekirdeği de verse onun hediyesini alacağım" diyor ve kalıyor. diğer soyguncu lanet olsun adamım sen kafayı mı üsüttun gibisinden konuşup kaçıyor.
akabinde lebron kalan çocuğu arabasına kadar yürütüyor ve bagajı açıp çocuğa bir tepsi baklava veriyor. ve çocuğa "senden ricam bu baklavayı kimseye satma ya da verme sadece kendin ye, umulur ki, böylelikle tanrı ve jesus sana sahip çıkar" diyor.
bu sözler üzere imana ve izana gelen o genç ilzam olmuş şekilde eve dönüyor. acıktıgi anda da başlıyor baklavayı yemeye. elbette bir günde bir tepsi baklavayı bitiremiyor. ertesi gün şeytan aklına giriyor yediğini yedin kalanını sat diyor ama çocuk şeytani dinlemiyor. ve baklavanın son dilimlerini yerken ağzına cat diye bir nesne geliyor. neredeyse dişlerini kıracak olan şeyi çıkarınca bir bakıyor ki, gösterişli bir yüzük.
kimseye göstermeye kiyamadigi yüzüğü internetten araştırınca anlıyor ki, lebron james'in en değerli şampiyonluk yüzüğü.
yine şeytan aklına giriyor bir bakıyor ki yüzüğün değeri milyonlarca dolar. koleksiyon değeri ile açık artırmaya sokulsa hesapsız para edecek. ancak gencin yine kalp gözü açılıyor ve ne pahasına olursa olsun bu yüzüğü sahibine iade edeceğim diyor.
uzatmayalım ilk otobüse atlayıp cleveland'a dönüyor ve lebron james'i görmek istiyor ancak elbette koruma ordusunu geçemiyor.
orada korumaların başındaki adama yalvarıyor, kendisine "sadece detroit'teki arkadaşı baklavanın hatri için gelmiş" deyin diyor. bu mesaj iletilir iletilmez yol kenarında bekleyen çocuğun önünde devasa bir jeepin kapısı açılıyor. lebron çocuğu maiikanesine aldırıyor.
çocuk bu yüzüğü asla kabul edemeyeceğini bundan sonra namusuyla işportacı olarak tako satacağını fakat hırsızlık yapmayacağını söyleyip yüzüğü geri veriyor. lebron cocuktan tum kimlik bilgilerini alıp onu özel araçla geri gönderiyor.
son olaydan 1 hafta sonra çocuğun kapısı çalıyor. acinca karşısında takım elbiseli iki adam görüyor. kendisine bir banka cüzdanı uzatıyorlar. buna göre artık ölene kadar o hesaba her ay 10.000 usd yatırılacağı söyleniyor ve tam sağlık sigortasi da yapılmış durumda. çocuk gözyaşları içinde diz çöküp ağlıyor, "kurban olduğum rabbim, bu dünya lebron james'lerin yüzü suyu hürmetine dönüyor"diyor.
ancak kendisinden istenen tek bir şey var, bu hayır hasenatin gizli kalması.
işte o lebron james aslinda böyle bir gönül sultanı.
kaynak: az bilinen lebron menkıbeleri - frankie jason fincher bölüm 1 sayfa 154.
ayrıca: 86444235 -
43. en lezzetli balık
barbun der tek geçerim
çok zorda kalınırsa tekir kakalıyorlar zaten -
44. hamburgerin türkiye'de çok pahalı olması
döner satanların mekan kirası, çalışan gideri, fatura vergisi vermediğini öğrendiğimiz başlık.
-
45. 15 dakika farkla şehit sayılmayan polis
buket keleş'tir.
görev mahalline gitmeye çalışırken hayatını kaybeden polis memurunun, mesai başlangıcının 19.00, kaza saatinin de 18.45 olması nedeniyle sgk tarafından şehit sayılmayarak, ailesine vazife malullüğü maaşı bağlanmaması hadisesidir. -
46. bursa
bursa'da yaşıyorum ve bursa hiçbir konuda türkiye'nin en güzel beş şehri arasına giremez, önceden yeşil bursa falandı ama artık o da pek yok.
bir şehri şehir yapan asıl unsur bence insanıdır ve bursa'nın halkının kahır ekseriyeti de malum kişilerdir maalesef.
şöyle bir bakınca 2,5 milyonluk nüfusu görüp, bana cevaben "ee metropol işte, normal değil mi her çeşit adamın olması" diyebilirsiniz ama bu 2,5 milyonun 1,5 milyonu osmangazi ve yıldırım ilçeleridir zaten. özellikle yıldırım tam bir mordor'dur, osmangazi ise türkiye cumhuriyeti'nin değil özgür suriye ordusu'nun elindedir şu günlerde. hoş nilüfer'de de ciddi bir zengin arap patlaması var ama avmlerin dışında takılmadıkları için yaklaşık 612 çocuklarıyla ciyak ciyak sizi rahatsız etme olasılıkları epey düşük.
bursa'nın hemen hemen tüm yaşanabilir yerlerinin konuşlandığı iki ilçe olan nilüfer ve mudanya'nın toplam nüfusu ise 500.000'i bile bulmaz, yani o övüle övüle bitirilemeyen ilçeler bursa'nın %20'si bile değildir ki buralarda da kalan %80'i görmezden gelebileceğiniz ölçüde geniş bir hayat olanağı yoktur, yani bursa asla gerçek bir metropol değildir; nüfusu göçlerle suni şekilde şişmiş bir anadolu şehridir sadece. bir metropolde yapılabilecek aktivite çeşitliliğin zerresi bile yoktur bursa'da, özellikle sanatsal aktiviteler açısından epey zayıftır.
ha ben türkiye'deki tüm şehirlerin kötü olduğunu düşünüyorum ama kötünün iyileri de var ve bursa bunlardan biri değil bence. metropolde yaşamak isteyen ve bunun olanaklarından da faydalanmak isteyen biriyseniz ankara cidden bursa'dan daha iyi bir seçenek, bursa'da ise insanların en büyük hobisi avm gezmek olduğu için epey yalnızlık çekersiniz. -
47. eşinin boğazını kesip eşarpla boğmaya çalışan koca
şu ülkede psikolojik sorunlar yaşamadan hayatı idame ettirmek çok zor bir hal aldı.
şu habere bakar mısınız; boğaz kesmek, boğmaya çalışmak ve 16 yaşında hayatının belki de en kırılgan dönemini yaşayan bir kız çocuğu. iğreniyorum artık. -
48. instagram yüzünden soğunulan şeyler
samimiyet :) ben instagram'ı kapadım ve bu tiplerden uzaklaştım, şu an daha mutluyum.
arkadaş kahvaltıya çağırıyor ama bakıyorsun ki elinden telefon düşmüyor sadece fotoğraf için çağırmış mesela. çoğu insan hayatını instagram'da yaşar oldu. yemeği yemiyor, önce fotoğrafını atıyor. kitabı okumuyor, fotoğrafını atıyor, üstüne o kitabı da hiç okumuyor... -
49. araba almaya babasıyla giden 35 yaşındaki adam
ne saçma bir yaklaşım. herkes arabadan anlamayabilir. onuda geçtim pazarlık konusunda da yetersiz olabilir. bundan doğal ne olabilir.
arkadaşım düğün salonu ile pazarlık etmekte. ama pazarlık yeteneği sıfıra yakın. hatta insan onu görünce içinden yüksek fiyat çekesi geliyor. adam 4.500 fiyat çekmiş ve tıkanmış. abi gel şu işi hallet dedi. gittim adama her düğüne 10 kişi gelir yer içerim senden bu paranın fazlasını çıkarırım. zaten bir sürü boş beleş insan tanıyorum dedim. neyse masaya 400 lira attım. kalan 3.000 düğünde dedim. hadi sözleşmeyi imzala dedim. adam bir şey diyemedi ve yapamadı. benim 15 dakikamı aldı bu işlemler toplam ve 1.100 lira kar ettik ve adam tümünü peşin isterken ben her ihtimale karşı bir opsiyon bıraktım. çünkü arkadaşın kaynanayı vavien filmindeki gibi bir yerlerden yuvarlamayı planlıyordum. -
50. selman öğüt'ün programı terk etmesi
değil programı memleketi terk etmesi gereken kişidir.
böyle insanları neden televizyona çıkarıyorlar diye sormaya bile gerek duymuyorum, dayatıldığı herkesçe malum.