Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. radamel falcao garcia

    bafetimbi gomis sevdiğimiz bir abimizdi, janti adamdı. derbileri boş geçerdi, mesela ben geçmem.

    çok gülerdi, ben gülmem.

    belhanda "abi pas ver" dediğinde sırtını dönerdi. ben dönmem. bizde top ortaya konur. herkes ihtiyacı kadar gol atar.

    gomis sevdiğimiz bir abimizdi ama pasları da bir tuhaf dağıtırdı. tüm toplar döner dolaşır yine onu bulurdu. bende bulmaz.

    abim sahada şöyle fiyakalı
    ama biraz da yamuk dururdu
    ben sırtımı takımıma verince
    şöyle yaslanırım bi geriye.

  • 2. 10 ağustos 2019 sivasspor fenerbahçe maçı

    adamlar 2 takımlı kupa düzenlemiş onda bile kaybediyorlar. seneye tek takımlı topuk yayla cup düzenlesinler fenerliler kendi arasında maç yapsın bari.

    sivassporun lige hazır olduğunu gösteren maçtır.

  • 3. babayla yer değiştirmediği için linç edilen adam

    gerizekalının tekinin hedefi olmuş adam. ben olsam ben de vermezdim, çok önemliyse bir sonraki uçaktan ikili koltuk alsın. ayrıca insanların habersiz fotoğrafını çekmek suçtur. kafasına emoji koymak bir şeyi değiştirmiyor.

    yettiniz artık ulan metroda yer ver otobüste yer ver uçakta yer ver çok kıymetliyse götünüz ona göre ayarlayın kendinizi insanlar ulaşım ihtiyacını karşılarken sayenizde suçlu konumuna düşüyorlar. adam biletini almış yerine uygun şekilde oturmuş kitabını okuyup yolculuk ediyor kime ne zararı ver herifin?

  • 4. gözde çevik

    ilerleyen yıllarda bir çocuk programında 10 yaşında bir çocuğun sözlerini sansürleyen sunucu olarak hatırlanacak kişi. ben böyle hatırlanmak istemezdim açıkçası.

  • 5. trt çocuk'ta kaz dağlarına dokunmayın diyen çocuk

    utku zaten biliyorsunuz fetöcü

  • 6. evlenecek erkek bulamamak

    en büyük sorun şudur.. kendini evlenilecek erkek olarak gören erkeklerin aslında evlenilecek erkek olmayışının farkında olmayışıdır. ve bu farkında olmayış sebebiyle; erkeğin sanki sorun karşı taraftaymış gibi sürekli kadınları suçlar tavırlarda olmalarıdır. aynı durumda kadın da çoktur. ama konumuz erkeklerse, durum budur. hani armut ben oldum diyor ama yere düşmüyor. demek ki olmamışsın abicim.

    bir de "bir yeşil kadar uzağınızdayım" kadınsızlığı var. allah selamet versin böyle erkeklere. ulan bu kadar mı acizsin amk ya.

  • 7. gözde çevik'in çocuk sansürü açıklaması

    tertemiz çocuklar edebiyatı yapıyor bir de ya, gel de küfür etme.
    ulan o çocukların tertemiz duygularını kirleten sizsiniz, çocuğa bile tahammül edemeyen sizsiniz. bir tane siyasi parti başkanı azarlayacak diye çocuğu bile konuşturmayan sizsiniz. neyin tertemizinden bahsediyorsunuz ulan!

  • 8. beach club'ta linç edilen müşteri

    ege ve akdeniz sahillerinde dört bir yana çökmüş kürt mafyasının sahip olduğu ve kış sezonunda köyünde mezrasında bakire öşek arayışında olan (bulamazsa da yengelerine kuzenlerine falan atlıyorlar işte) fare zekeri kadar dahi medeniyet ve beşeriyetten bihaber barzo çalışanları istihdam eden işletmeleri hınca hınç doldurup üzerne bir de alabildiğine fahiş fiyatlarla ayaküstü şahane bir şekilde silkeleniveren beyaz yakalı yurdum meriçlerinin çoktandır hak ettiği dayaktır.

    edit: sırf "aman yaaa ne gerek var bana ne? ne halleri varsa görsün herkes!" diyerek kaldırdığım, kaldırıldıktan yarım saat sonrasında yeşillendirip aklı sıra tehdit eden malın tekine inat için canlandırdığım entrydir.

  • 9. bir filmin tamamını anlatan tek repliği

    "beni adamdan sayıp alacak örgüte zaten ben girmem. o örgüt ibrahim'e kaldıysa, örgüt bile sayılmaz!"

    (bkz: pardon)

  • 10. ekrem imamoğlu

    doğruya doğru, yanlışa yanlış deriz...

    imamoğlu yanlışlar yapıyor.

    sevgili imamoğlu, seni o göreve halk getirdi, akp'nin yandaş düzeninden, rant düzeninden bıkan halk...
    sen o halka rağmen bir şey yapamazsın.

    bakınız dün imamoğlu'nun isbak aş'ye genel müdür olarak bahaddin yetkin adlı bir aktrollü atadığı ortaya çıktı.
    bahaddin yetkin, 2005-2006 yılları arasında akp şanlıurfa gençlik kolları başkan yardımcılığı yapmış, 2011 seçimlerinde akp şanlıurfa milletvekili aday adayı olmuş...

    olabilir.
    imamoğlu pekala bir akp'liyi de genel müdür olarak atayabilir.
    zaten kendisi partiye değil "liyakate bakarak atama yaptığını" açıkladı, lakin atadığı bu adam bir aktrolldü.

    bakın bu şahsın bazı tweetleri ve beğenileri;
    https://i.postimg.cc/mkyq71m7/image.jpg
    https://i.postimg.cc/1xcvxbqt/image.jpg
    https://i.postimg.cc/pxhsqv8d/image.jpg

    ve bu şahıs tam bir militan tarikatçı;
    https://i.postimg.cc/k5vq91bv/image.jpg

    tabi sosyal medyadan bunların deşifre olmasından sonra, bu şahıs istifa etti.

    ama bir başka atama ortaya çıktı.
    iett genel müdürü ahmet bağış.

    ahmet bağış kim?
    akp döneminde iett genel müdür olan şahıs.
    bu şahsın yönettiği iett'nin sayıştay raporlarında 753 milyon lira yolsuzluğu çıktı.

    bakın burası çokomelli, ekrem imamoğlu 31 mart seçimleri sonrası mazbatasını aldıktan sonra yapılan ibb meclis toplantısında bu iett genel müdür çıkıyor 80 küsür milyon lira zarar ettikleri sunumunu yapıyor.

    sunum videosu şurada.

    sonra seçimler iptal oluyor, bir daha seçim oluyor.
    imamoğlu yeniden seçiliyor, ama hakkında yolsuzluk dosyası olan ve genel müdürü olduğu kurumu zarar ettiren bu adamın iett genel müdürlüğü görevinde kalmasını, görevine devam etmesini imamoğlu uygun buluyor.

    üstelik bu şahsa sayıştay raporlarında geçen yolsuzluğundan ötürü chp tarafından geçtiğimiz kasım ayında suç duyurusunda bulunulmuş.

    sayın imamoğlu, siz seçim öncesi bu iett genel müdüründen hesap soracaktınız ya, hani bu adamın 150 tane makam aracı tahsis ettiğinden falan bahsediyordunuz.
    böyle mi hesap soruyorsunuz?

    bu adam genel müdürü olduğu kuruma ait olan otobüslerle ve diğer araçlarla seçim dönemi boyunca akp adaylarının propagandasını yapmadı mı?

    sevgili imamoğlu, unutma ki seni sadece chp seçmeni seçmedi.
    chp seçmeni senin her yaptığını alkışlayabilir, ama biz göte göt demeyi biliriz, çünkü partizan değiliz...

    kendine dikkat et, yanlış yoldasın...

  • 11. 24 yaşında 8 bin lira maaş alan insan

    herkes zengin yazdığımın yerinde, baslığa bak yarısı ucuk maaşlar yazmış yarısı bu da para mı diye diğer yarısını gömmüş. ülkedeki işsiz gençler, üniversite mezunu çaycılar kasiyerler neredeler ? bu arkadaşlar ne yapsın intihar mı etsin it oğlu itler

  • 12. beyaz tenli kadın iticiliği

    olmayan iticiliktir.
    madem beğenmiyorsun ilgilenmezsin olur biter, beyaz tenli kadınlar her gün yolunu kesip taciz mi ediyor? bunu buraya entry olarak girecek kadar önemli olan nedir?

  • 13. mezarlıkta bir garip tören yapan tarikat

    yesil takkelinin bir rave/techno scene gecmisi var belli.

    birakmis o hayati kendini tarikata vermis.

  • 14. bulgaristan göçmenleri geri gönderilsin

    başlıkta da söylendiği üzere onlar göçmen. türk soylu. neden geri gönderilsin ki? aynı dili konuştuğumuz kardeşlerimiz. bulgar zulmünden dolayı geldiler, gelmelerini de biz istedik.

    kısaca:

    1. türk soylu,
    2. türkçe konuşan,
    3. zulme uğramış,
    4. gelmelerini bizim istediğimiz

    insanları neden geri gönderelim ki?

    siz bu koşullara uydunuz da size git diyen mi oldu?

  • 15. ekşi itiraf

    çok ilginç bir şey oldu. daha doğrusu benim için ufak ancak insanlık için büyük bir ilginçlik vuku buldu.

    ssg az önce yeşillendirdi. demiş ki sövmediğin bir tane insan grubu, bir tane cenah, güruh, topluluk kaldı mı? smiley koymuş bir de. tabii güruh ve cenah sözcüklerini ben ekledim, ssg o kadar hakim değil anadiline.

    neyse. sövdüğüm saydığım yok aslında. sadece isimlere pek inanmıyorum. komünist red pillci feminist fenerli fenersiz akepeli cehapeli müslüman ateist yahudi yahuda yahut da buda veya budist bu da... ne yazık ki hepsi laf. ayrıntıda farklı canlıların kendilerini eylemek için üfürdükleri anlamsız laflar hepsi.

    ve ne yazık ki her boydan her yaştan sapiens bu lafları çok ciddiye almış durumda anadolu sathında. hattı müdafaanın olmadığını sathı müdafaa etmemiz gerektiğini duyduğum an kurtuluş savaşını bırakmış, belçika'ya kaçmış ve oradan işgalci devletleri kınayan bir bildiri yayımlamış biri olarak diyebilirim ki sathı müdafaa gerçekten zor. ülke sathının her santimi her milimi her zerresi her taşı her gölgeliği ezber lafla dolmuş. neredeyse parmak izine kadar aynı olan adamlar birbirini yiyecek hale gelmişler. biri galatalı ve akepeli, diğeri fenerli ve cehapeli. sırf kavga edebilmek için uydurulmuş üfürükler. ama çok ciddiye almışlar.

    soruyorum, televizyon dışında bir yerde bir fenerbahçe veya akepe gördünüz mü? yok. göremezsiniz de. bunlar televizyonda var. serçe mesela öyle değil. serçe hatta tam tersi. tv ekranlarında hiç serçe görmüşlüğüm yok ama serçe her an kafamızın üstünde.

    televizyonları arada kapatın. telefonları arada kapatın. interneti arada kapatın. ben kapattım. bu da benim itirafımdır. (tanım yapma zorunluluğunun kalktığını tam yedi yıl sonra öğrenmiştim, yanımda kölem cuma vardı, o da köleliğin kalktığını tam 13 yıl sonra öğrendi. aptallık da kalktı arkadaşlar, aptal olmak zorunda değilsiniz.)

  • 16. canlı performansı stüdyo kaydını aşan parçalar

    david gilmour, high hopes, live at robert wyatt’s meltdown, 2001 link

    edit: link

  • 17. meme cinsel organ mıdır

    benim için dinsel bir organdır. çünkü taparım.

  • 18. bayrama cepte 25 lira ile girmek

    evet bu benim. sözlükteki yazılımcı , doktor mühendis ve onbinler kazanan supermanlerin aksine , asgari ücret ile çalışan iki çocuk sahibi biriyim. borctan dolayi birkaç icra dosyam var bu yüzden sırf maaşımdan icra kesmesin diye sigortasız çalışıyorum. maaşımı ayın birinde aldım ve su anda cebimde 25 tl var. bunu yazarken utanmıyorum. çünkü utanması gereken ben değil , vatandaşı bu halde iken , sarayda yasayip , altın kadehlerden su içip yine altın klozete sıçanlardir.

  • 19. ak parti'ye oy veren yabancı dizi karakterleri

    (bkz: la casa de papel'deki arturo)

  • 20. hayatı yaşamayı becerememek

    temel sebebi korkudur.

    “yatağımın karşısında bir pencere var. odanın duvarları bomboş. nasıl yaşadım on yıl bu evde? bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? ben ne yaptım? kimse de uyarmadı beni. işte sonunda anlamsız biri oldum. işte sonum geldi. kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım”

  • 21. kadınların sütyen ve külot ile denize girmeleri

    ekşisözlüğün boş yapan bir güruhu var ya da gerçekten fikirlerini yazmaya, tartışmaya hevesli çok az insan var. burada fikir duymak istiyorum, low-life espriler ya da tek cümleyle hak verip vermemenizi değil.

    neyse konuya dönelim.

    aslında toplum psikolojisi ile açıklanabilir bu durum. insanlar genelde kalabalık bir sokakta yardım isteyen birine müdahale etmekten ziyade olaya seyirci kalmayı tercih ederler. onları ilgilendiren bir durum yoktur. herkes izliyordur ve bir eyleme geçme motivasyonu etraftaki insan sayısıyla ters orantılıdır. şayet ortamda başka kimse yoksa ilk yardım motivasyonu hayli fazladır.

    burada mesele kadın bacağının, memelerinin, kalçalarının hangi durumlarda kişi için uyarıcı olduğudur ya da başkaları için uyarıcı olabileceğine dair kanısıdır. eğer herkes bikini giymişse bir plajda, insan sayısı trendi belirler ve kanıksama getirir peşinden. örneğin karısının işe giderken etek giymesine bile sinirlenen koca, karısının açık bacaklarının başkaları için tahrik unsuru oluşturacağını düşünür ancak bikini ile plaja gelmesine gocunmaz çünkü onun gibi pek çok kadın vardır. bu yüzden riskler eşittir. bu durum pek tabi kadın için de geçerlidir. yolda bir başkasının bacaklarına bakarken yakalanan koca, plajda başka bir kadına bakıp bakmamasının bir önemi yoktur. çünkü herkes açıktır ve açık bacak önemini kaybetmiştir.

    ancak birebirde işler farklılaşıyor. yaz günü evinize gelen misafir (çok da yakın olmadığınız) havanın sıcak olduğunu söyleyip bir anda donla ve sütyenle kalması, kişi için uyarıcı olabilir ya da soyunan kişi için bu hareketin karşı taraf için uyarıcı olabileceğine dair bir fikir oluşturur. bu yüzden kıyafetlerini üzerinde muhafaza etmeyi düşünür. ancak başkasına göre yaşamanın bir sınırı yoktur. yani siz tshirtünüzle göğüslerinizi kapatırsınız ancak karşınızdaki kişinin niyeti farklı ise bacaklarınız, ayak bilekleriniz hatta saçınız bile bir tahrik unsuru oluşturabilir. bu plajda da böyledir, sokakta da. yani ne giydiğinizin bir önemi yoktur. önemli olan niyettir.

    eğer niyetiniz farklı ise ıslak haşemanın vucuda yapıştığında ortaya çıkardığı vücut hatlarına da fetva getirir, yanlış bulur burada mevzu bahis yaparsınız. içi mukus ve yağ dolu insanı size arzulatan ne kıyafetleri, ne de vücut yapısı; kemiklerinize işleyen kültür ve üreme isteğinizin bununla nasıl başa çıktığı.

    moda dediğimiz şey kültür ve politakadan ayrı düşünelemez. neden kadın bacağı erkek için çekicidir üzerine çok iyi bir yazı vardı bulamadım. bulunca editlerim. şimlik bunu okuyabilirsiniz.

  • 22. 10 ağustos 2019 atlasjet ve enuygun.com rezaleti

    üst edit : öncelikle şunu belirtmek isterim burdaki diyaloglara gelene kadar gayet kibar ve sakin bir tutum sergiledim. yüzüme bile bakmayacak kadar saygısızca tutumlarını sürdürdükleri için bir yerden sonra dayanamadım. yanlış tepki verdim. doğrudur hatamı kabul ediyorum. ama yaklaşık 30-40 tane yazar aynı olayın başına geldiğini görevlinin hızlıca durumu çözdüklerinden bahsettiler.
    üst edit 2 : şuan otele giriş yaptım. 17 tane boş yer olduğundan söz edenler olmuş. başka bilet alacağım kesinken neden o uçuşu almayayım. arkadaşım da aynı uçaktaydı. o da full olduğunu hatta check-in yaptığım yerde başka birisinin oturduğunu söylüyor. velhasıl thyde tek bir uçuş bulabildim ve ona bindim. o da business ve çok pahalı :(:(:( en yakın uçuş gece 1 de olduğu için almak zorunda kaldım. o saatte otele gidip sadece yatmak için ödeyeceğim parayı düşününce bileti almak mantıklı geldi. sonrasında pickup önceden ayarlamıştım. fakat saat geciktiği için tekrar ayarlamak zorunda kaldım. sonraki gönderdikleri 2 araba yolda arıza yapmış. yok yok iyice burna su çektim merak etmeyin. ayrıca. yurtiçi biznız uçanların aklına tüküreyim:):):) cip de su, çay, kahve haricinde yemek için çorba, hamur türevleri, kahvaltılık malzeme haricinde hiç birşey yoktu.

    üst edit 3 : thyde de bu ve daha vahim durumda kalan arkadaşlar mesaj attı neden övüyorsun diye. başıma bişey gelmedi daha önce thyde başıma gelenden örnekler verdim.
    üst edit 4 : faturaya şirkete gösterdiğimden bahsedilmiş. arkadaşım 100k fatura kestiğimde devletin benden 60ksını aldığını biliyo musun? bırak da bi uçak biletini gider olarak gösterebileyim. :)

    neticede tatil başladı. destek olan olmayan herkese teşekkürler. iyi bayramlarınız olsun. sevdiklerinizle mutlu bir bayram geçirirsiniz inşallah. tatil sonrası kalbimi kırdığım çalışanlardan özür dilemeye çalışacağım. aynı zamanda bu sürecinde tatil sonrası en ucuna kadar gidip burda paylaşacağım. sevgiyle kalın.

    mağdurum ey sözlük. hakettiğim bir tatile bu şekilde başlamaktan ve resmen paramın çalınmasından mağdurum.

    yaklaşık 1 ay önce enuygun üzerinden 3 adet bilet aldım.

    istanbul-antalya
    antalya-kıbrıs
    kıbrıs-istanbul

    biletleri alındığımda arayıp teyit ettim ki hep yaparım.
    2 yıldır tatil yapmaksızın it gibi çalışıyorum ve bir tatil yapayım dedim. daha ilk günü enuygun ve atlasjet sayesinde burnumdan geldi, sinir küpü oldum. atlatjet kontuarına yaklaştım kimliğimi istediler verdim.

    görevli : beyefendi maalesef bilet veremiyoruz.
    ben : neden ?
    görevli : soyadınız eşleşmiyor
    ben : öyle mi ? ne yazıyor soyadımda ?
    görevli : ticaret limited şirketi
    ben : peki ordan bakınca şirket gibi mi duruyorum ?
    görevli : yok da bu şekilde kesilmiş bilet.
    ben : beyefendi orda benim tckn görünmüyor mu ?
    görevli : görünüyor
    ben : peki şu kodumun kimliğindeki tckn ile uyuşuyor mu ?
    görevli : uyuşuyor.
    ben : versene lan o zaman biletimi daha nasıl bir eşleştirme bekliyosun ?
    görevli : beyefendi kural bu.
    ben : canım kardeşim, güzel kardeşim, bak şimdi sen diyorsun ki benim adım atlas topoğlu ve bu ad-soyad başka birine de ait. biletin sahibi olmayan ama aynı ad-soyada sahip bir başkası geliyor bu bileti alabiliyor ?
    görevli : evet, sanırım öyle (yüz kızardı mal gibi anlamadı da ne sorduğumu)
    ben : bak canım kardeşim, ben enuygun'a girip, kurallara uygun biçimde bilgilerimi doldurdum ve bu bileti aldım. sonrasında teyit ettirdim. güzel kardeşim bu adama bu bileti sattırıyosan arayıp çözsen, ben de hakkım olan parasını ödediğim, hani boğazına girecek lokmayı dolaylı yoldan sağladığım hakkımı versen de ben de güzel güzel gitsem ya.
    görevli : maalesef beyenfendi biz satıcı ile muhatap olamıyoruz.
    ben : arkadaşım bana senin biletini neden ordan aldırıyosun muhatap olamıyorsan.
    görevli : beyefendi supervisor'um var ona sorabilirsiniz. arkada bekleyen yolcular var onlara yardımcı olmam gerekiyor.

    gidiyorum süpervisor'a olayları tekrar anlatıyorum. güzel güzel tane tane anlatıyorum. tatil, bayram mutluluk falan ya hala sakinliğimi koruyorum.

    müdür : beyefendi yarcımcı olamıyoruz maalesef.
    ben : kardeşim yav görmüyor musun madurum diyorum ?

    biletin iptal saatini doldurmak için 2 saat laf geveledi götü bir yandan saate bakıyor ben de diyorum nereye bakıyo bu.

    ben : yani hocam sonuç olarak ne yapmam lazım.
    müdür : iptal edebilirsiniz ama bakiiimm ımmm iptal saati geçmiş biletin.
    ben : ben binemiyorum, iptal edemiyorum, param da biletim de yanıyor. doğru mudur ?
    müdür : evet, maalesef.
    ben : sen de burdan kazandığın bu para ile aileni çocuğun çoluğunu geçindiriyosun ya heh işte inşallah hepinizin boğazında kalır düğümlenir, inşallah sırf burdaki çakallığa alet olduğunuz için başınıza bişey gelir. o para bir yerinizden çıkar.

    diyorum ve enuygun'u arıyorum. olayları anlatıyorum. pnr falan soruyor. falan filan.

    çağrı merkezindeki eleman = çme

    çme : beyefendi soyisminizi ilgili yere yanlış girmişsiniz
    ben : bak güzel kardeşim ben 11 yıldır bilgisayar mühendisi olarak çalışıyorum. bu kodumun textbox'ına bir soyisim yazamamam hatta oraya gidip ticaret limited şirketi yazmam sence de biraz saçma değil mi ? sisteminizde bir bug olmasın ? kaldı ki 3 tane bilet almışım diğer ikisinde soyismim normal görünürken bu bilette bu şekilde görünüyor sence hala bişeyler yanlış değil mi ? ben bu formu bir kere doldurdum sence neden diğerlerinde düzgün güzel kardeşim ?
    çme : beyefendi yok yanlış girmişsiniz.
    ben : bir sürü ağıza alınmayacak beddualar falan yine.

    anlayacağınız ütüldüm ve hala istanbul sınırlarındayım.

    sayın ekşisözlük şu hayatta görüp görebileceğiniz en üşengeç adam benim. benim soyadım 'ticaret limited şirketi' olsa yemin ediyorum oraya "tic. lim. şti." yazardım. şimdiye kadar yazdığım kodlar haricinde herhangi bir forma bu kadar uzun bir bilgi vermedim. yemeksepetindeki adresim bile saçma sapan adamlar hep arıyolar. hafızam da inanılmaz iyidir bileti aldığım gün, dün gibi aklımda. oraya öyle bişey yazmadım yazmam da.

    uçuş için tavsiye : ben mal gibi 100-150 lira daha ucuz diye türk hava yollarından değil de burdan aldım bileti. o kadar pişmanım ki anlatamam. adamlar çözüm namına hiç bir şey sunmadıkları gibi bir de para iç etmeye çalışıyorlar.
    günlerden birgün thy ile dubai'den dönüyorum. uyuya kaldım ve geciktim. yemin ediyorum uçuşa 15 dakika kala içeri girdim. adama 2 elimi yana açtım üzüntülü bir surat yaptım. tamam ya hallederiz dedi ve ben o uçağa bindim. üstelik nasıl oldu bilmiyorum valizim de bagaja gitti.

    edit : otomatik doldurma falan yok sevgili sözlük. tek tek elle yazdım. google kullanım konusu cidden benim için tartışmaya kapalı. artislik için değil ama bütün hayatıma ordan yön veriyorum. kötü kullanmam.

    edit 2 : mesleği yazma sebebim bir bug olduğunu anladığımı anlatmaya çalışmak. neden okuduğunuzu anlayamıyorsunuz. tek form doldurdum 3 tane bilet aldım. 2 tanesinde soyadım doğru görünüyor dedim. 1 tanesinde neden yanlış dedim ? belli ki entegrasyon noktasında bir sıkıntı var. bunu anlayabildiğimi söylemek için yazdım. bu mesleği seçmekten dolayı pişmanım ben. ne bu kin. adam tutmuş 'orospu çocuğu' demiş. naptım lan ben sana ?

    edit 3 : hala otomatik doldur kullanma diyorlar. olum diğer 2 bilet de ad-soyad düzgün tek form doldurdum diyorum. burda anlamadığınız bir nokta varsa önce orayı sorun konuşalım, sonra 'otomatik doldurma' falan şaaparız oraları.

    edit 4 : aşağıda küfür eden arkadaşa attığım mesaj. ısrarla neden devam ettiğini anlamıyorum. mesaj

    edit 5 : sağolsun bir arkadaş enuygun'da çalışıyormuş 'yardımcı' olmak istedi. bak ne diyorum 'yardımcı' diyorum. ben bunu burda paylaşıp ne gibi bir kazanç elde edebilirim. amacım başınıza gelmesin, siz de mağdur olmayın diye 'yardımcı' olmak. uslüp falan diyip ahkam kesmek güzel de aynı durumda inşallah kalmazsınız diye yazıyorum.

    edit 6 : @i thank you very many'e teşekkür ederim adam durumu anlatmak için güzel bir örnekle geldi ekrem başkanın yaşadığı sıkıntı misali. adamın 3üz çocuğu oluyo mesela bir tanesi adamın çocuğu değil yada 20 lira, 5 lira örneği var. özetli sıkıntı burdan kaynaklanıyor.

    edit 7 : anlayabilen arkadaşlar destekleriniz için teşekkürler.

    edit 8 : @once upon a time in sozluk arkadaşın dediği gibi ordaki görevli çözüm odaklı bir çalışan olsaydı yada ben bilmem kimin tanıdığı yada o çalışanlardan bi tanesinin ebesinin hörekesinden akrabası falan olsaydım, beni orda mağdur etmeyeceklerine adım gibi eminim.

    ps: hala havalimanında bilet avındayım. uçuşlar full

  • 23. radamel falcao'nun galatasaray'a transferi

    futbol tarihimizin en önemli transferlerindendir.
    bir bjklinin yazdığı gibi nouma, simao, zago, appiah, şota, kezman, mario gomez vs. bu futbolcuları kendisi çapsız bir takımın taraftarı olduğu için büyük transfer olarak görebilir ama değildir. hatta alex bile büyük transfer değildir, sadece brezilyada oynamış bir isimdi alex buraya geldiğinde. büyük transfer; hagi, drogba, sneijder, anelka, carlos vs. gibi futbolda marka olan adamların transferleridir. falcaomuz da o markaların en değerlilerindendir. hayırlı olsun.

    edit: imla.

  • 24. alman generalleri

    prusya savaş akademisinin yetiştirdiği, ürettiği ve sunduğu süper kalite ürünler.
    alman savaş makinesinin mükemmelliğini sağlayan en önemli unsur.
    generalfeldmarschall ünvanlı generalleri;
    (bkz: rommel)
    (bkz: guderian)
    (bkz: erich von manstein)
    (bkz: donitz)
    (bkz: göring)
    (bkz: brauchitsch)
    (bkz: kesselring)
    (bkz: keitel)
    (bkz: von kluge)
    (bkz: von leeb)
    (bkz: von bock)
    (bkz: reicheanu)
    (bkz: list)
    (bkz: runstedt)
    (bkz: paulus)
    (bkz: kleist)
    (bkz: richthofen)
    (bkz: model)
    paulus’tan sonra bu ünvan verilmedi.
    not;
    1)bu listeyi hazırlayan elbette göring ve dönitz’in ne iş yaptığını bilir!
    nazi almanyası luftwaffe ve ordularında generalfeldmarschall rütbesi temmuz 1940'ta luftwaffe komutanı hermann göring'e reichsmarschall (imparatorluk mareşali) rütbesi verilene kadar en yüksek rütbeydi.
    2) papa paul feldmaraşel değildi, o yüzden listede değil.
    yoksa en saygı duyduğum komutanlarından biri.
    aynı nedenle manteuffel’de listede yok.
    3)alman feld maraşellerin tam listesi ve feldmaraşel olma tarihleri ve doğum-ölüm tarihleri listesi;
    20 nisan 1936 - werner von blomberg (1878-1946)
    4 şubat 1938 - hermann göring (1893-1946)
    19 temmuz 1940 - walther von brauchitsch (1881-1948)
    19 temmuz 1940 - albert kesselring (1885-1960)
    19 temmuz 1940 - wilhelm keitel (1882-1946)
    19 temmuz 1940 - günther von kluge (1882-1944)
    19 temmuz 1940 - wilhelm ritter von leeb (1876-1956)
    19 temmuz 1940 - fedor von bock (1880-1945)
    19 temmuz 1940 - wilhelm list (1880-1971)
    19 temmuz 1940 - erwin von witzleben (1881-1944)
    19 temmuz 1940 - walther von reichenau (1884-1942)
    19 temmuz 1940 - erhard milch (1892-1972)
    19 temmuz 1940 - hugo sperrle (1885-1953)
    19 temmuz 1940 - gerd von rundstedt (1875-1953)
    31 ekim 1940 - eduard freiherr von böhm-ermolli (1856-1941)
    22 haziran 1942 - erwin rommel (1891-1944)
    30 haziran 1942 - georg von küchler (1881-1968)
    1 haziran 1942 - erich von manstein (1887-1973)
    31 ocak 1943 - friedrich paulus (1890-1957)
    1 şubat 1943 - paul ludwig ewald von kleist (1881-1954)
    1 şubat 1943 - maximilian reichsfreiherr von weichs (1881-1954)
    1 şubat 1943 - ernst busch (1885-1945)
    16 şubat 1943 - wolfram freiherr von richthofen (1895-1945)
    1 mart 1944 - walter model (1891-1945)
    5 nisan 1945 - ferdinand schörner (1892-1973)
    25 nisan 1945 - robert ritter von greim (1892-1945
    4) paulus sonrası verilmedi sanıyordum, ama savaş sona ererken nisan 1945’de iki atama daha olmuş.
    hitler paulus intihar etmeyince artık feldmaraşellik vermiyeceğim demişti. oradan aklımda kalmış.

  • 25. araba sürmekten keyif alınan yollar

    muğla akyaka yolu diyeyim de beni dövsünler.

  • 26. 34 plakalı araçların istanbul dışı estirdiği terör

    20 küsur yıdır istanbul'da ve türkiye'de araba kullanan biri olarak diyebilirim ki türkiye'nin en medeni ve düzgün şoförleri istanbul şoförleridir.

    iyiler demiyorum ama türkiye ortalamasının çok üstündeler. anadolu'ya indiğim anda hem amatör, hem pervasız, hem de hiçbir trafik kuralına uymayan yüzlerce uyuşuk sürücüyle karşılaşıyorum. istanbul şoförü kırmızıda durmasını bilir, yeri geldiğinde yayaya yol vermesini bilir, arabasına abuk sabuk modifikasyonlar yapmayıp efendi efendi kullanmasını bilir. hız yapar, stresli kullanır ama anadolu (ankara dahil) şoföründen kat be kat iyidir.

  • 27. fenerbahçe'nin 2014'ten beri kupa alamaması

    maalesef fetö telekinezi ile kumpas kurup robin van persie’yi, nani’yi, markovic’i, krasic’i, bruno alves’i, kameni’yi, diego’yu, slimani’yi, ayew’i, benzia’yı frey’i, reyes’i fenerbahçe’ye aldırmış bu transferlerle fenerbahçe’nin başarısını engellemişti.

    bahane göt gibidir herkeste bulunur.

    ha bu arada şampiyonlar ligi gelirine haksız yere el konulduysa gidersin cas’a dava açarsın, namus davam deyip bundan vazgeçmezsin.

  • 28. rasim ozan kütahyalı

    bu adamın da mı sevenleri varmış, yahu bu nasıl bir ülke? rok ulan bu rok. en sevimsiz, işlevsiz ve yararsız herif. bir de akpli üstelik has fetöcülerden. komikmiş. tövbe tövbe.

    edit: bir de terbiyesiz.

  • 29. vatan partisi'nin kaz dağları eylemleri açıklaması

    ulan gören de bütün altın türkiye'nin olacak sanacak. %96 şirketin %4 türkiye'nin. senin bu anlaşmayı miden nasıl kaldırıyor aşırı yerli ve milli yavşak?

    %4 ne lan, üç kuruş için memleketinin doğasını bozdurmaya değer mi, vatandaş arasında toplasın kanadalılar ne veriyorlarsa bir fazlasını versin de siktir olun gidin.

    kanadalıların hedefledikleri kâr 4 milyar dolar. bakın 4 milyar dolar. bunun %96 ile %4 oranına dönüştürdüğünde türkiye'ye kalacak olanı siz hesap edin. saray'ın bir aylık harcaması bile etmeyecek miktarlar için insan nasıl ormanlarına kıyılsın, havası kirletilsin, tarımı hayvancılığı zehirlensin ister?

    edit: kaynak 1

    4 milyar az diyenler icin daha azı sabah gazetesinden geliyor, şirket ceosu:" kirazlı'da devletin kazancı 103.5 milyon doları buluyor"

    sabah gazetesi

    istanbul barosu

    madenlerde devlet hakkı payları

  • 30. 2002'de asgari ücretin 117 dolar olması

    aynı dönemde gram altın da 18 lira imiş. asgari ücrete 10,2 gram oluyormuş. bugün 7 tane oluyor. bu hesaba göre bugün asgari ücretin 2600 civarı olması lazım.

    bir de o dönemde böyle kol gibi vergiler yoktu. devlet kaşıkla verdiğini kepçeyle almıyordu. yani alım gücü gerçekten yüksekti.

    n'oldu şimdi?

    ek: bazı ihtiyaçların o günkü ve bugünkü fiyatlarıni karşılaştıralım:

    ------------- 2002---- 2019
    70'lik rakı 8----- -140
    marlboro. 2.5---- 18
    yağsız kıyma. 5-- 45-50
    beyaz peynir. 5----40-50
    turist çay. 4.7---40

    başka sözüm yok. iktisatçı arkadaşlar bilimsel yorum yapabilir, benimki avamca bir şey.

    ek 2: asgari ücretli çalışan sayısının önemli olduğunu söyledi bazı arkadaşlar. 2'şer yıl onceki rakamlara ulaşabildim.

    2000'de bu oran %28
    2017'de oran %40

    en önemlisi de şu: mukayese ettiğimiz yıllar türkiye'nin en ağır krizlerinden birini yaşadığı yıl ile tüm dünyanın özellikle de almanya'nın bizi kıskandığı, tam bir refah devri.

    ama durun iyi haberlerim var!

    cumhurbaşkanlığı bütçesi

    2002---->23 milyon tl
    2019----> 3.5 milyar tl

    ohh çok şükür itibarimiz yerindeymis. içime serin sular aerpildi.

  • 31. kurban bağışı nereye yapılmalı sorunsalı

    bazen rüyamda mümin oluyorum. eşim çocuklarım... pikniğe gidiyoruz. arabam var. özel okullar özel hastaneler büyük ekran tv ve bir sürü madrabazlık şarlatanlık hokkabazlık gırla gidiyor.

    salavat vakti geliyor salavat getiriyorum. oruç zamanı geliyor sahur-iftar, kolay iş. namaza zaten alışmış vücut. arada bir de hacca umreye gidiyorum, acunla falan karşılaşıyorum, çadırda kalp krizi geçiren adamın tabutuna omuz veriyorum. deve kesip kuma gömüyoruz, yedi dolardan taş alıp şeytanın alnına alnına vuruyoruz.

    bazen rüya uzuyor. zekat zamanı geliyor. zekat verecek bir kişi bile yok etrafımda. bir tane zekat verilecek kişi bile tanımıyorum. fakirlik bittiği, herkes eşit şartlarda güreştiği vs için değil. önünde özel güvenliğin olduğu, mercedeslerin cirit attığı, milyonluk evlerle dolu bir sitede yaşayan bir alagavat olduğum için. bir tane bile ihtiyaç sahibi tanımıyorum. bir tane bile kışı zor geçiren tanıdığım yok. bir tane bile yetersiz beslenen çocuk görmemişim. tam bir müslümanım. dünyadan kopuk. kendinden kopuk. gerçek olan ne varsa hepsinden kopuk. thy biletini ucuza almak için gün boyu sayfa yeniliyorum. çadırda kalp krizi geçirmem inşallah diye namaz sonunda dua ediyorum. allah benim belamı veriyor ve ben oluyorum. ben allahın benim belamı vermiş haliyim.

    zekat için kurban için bir aracıya ihtiyaç duyuyorsanız, geçmiş olsun gerçek olan her şeyden kopmuşsunuz. dışarı çıkın. gitmediğiniz yerlere gidin. ayağınız ne tarafa çekiyorsa aksi yöne gidin ve görün. bir sürü aç kediyi köpeği görün. bir sürü sefili görün. günde 11 saat çalışıp ay sonunu getiremeyeni görün. kasanın önünde çikolataları bıraktıran ebeveyni ve o çikolataları bırakan bebeciği görün. o zaman sormazsınız böyle anlamsız sorular. tanrılara kurban verecek kadar bu işi ciddiye alan insanların gerçek şeyleri hiç ciddiye almaması ziyadesiyle düşündürücü.

    hepimizin allah belasını vermiş. leibniz usta kızmasın (leibniz'in amına koyim) ama olası evrenlerin en kötüsünde yaşıyoruz, biraz daha kötü olsa mümkün olmazdı dünya. kurban etini verecek, zekat verecek tanıdıklarımız bile yok. soyutlamışız kendimizi. ufacık konfor alanları oluşturmuşuz ve sir elton john gibi takılıyoruz. rahatın peşindeyiz. kişisel rahatımız her şeyin önünde. duvarlar çekmişiz garibanla aramıza ve fark etmiyoruz ki o gariban benim, sensin. o kedi benim, o kedi sensin. hz muhammed bundan 15 asır önce evinde kedi besleyendir ve sen ey kendini müslüman sanan şarlatan, sen şarlatansın. başka bir şey diyeceğimi sandın ama demeyeceğim. veya diyeceğim. sen dünyadan kopmuşsun. arabanın derdine düşmüşsün. araban varsa ikinci arabanın derdine düşmüşsün. osuruklu çocuğunu yılda kırk bine özel okula yollamanın derdine düşmüşsün. çok kerametli ailenle kaplıca tatili yapmanın derdine düşmüşsün. dev ekrandan survivor izlemenin derdine düşmüşsün. inşallah allah belamı vermez diye düşünüyorsun ama allah belanı vermiş. sen, allahın belanı vermiş halisin. sen, senden daha kötü olamazsın. sen, senden daha çirkin olamazsın. uğraşsan bile olamazsın. allah senin belanı versin, vermiş de.

    zekat için, kurban için aracı arıyorsanız bu kavramların ortaya çıkma sebebini bir kez daha düşünün. "bir kez daha" dedim ama çoğunuz bir kez bile düşünmediniz. ezber laflarınızı sorgulayın. babalarınızın ve dedelerinizin osuruklu akıllarını sorgulayın. kendi osuruklu aklınızı sorgulayın. o akıl size sorgulayın diye verildi, survivor izleyip göt kesin diye değil.

  • 32. fenerbahçe

    üstteki yazara çok ittiren takımdır ben demiyorum kendi demiş.

  • 33. volkswagen vs opel

    ikisinin de mevcut kasalarını kullandım.
    yol tutuşu güvenlik ve sürüş hissiyatı olarak opel astra. konfor olarak aralarında çok fark yok sadece golf’ün süspansiyon sistemi daha yumuşak.

    ayrıca opel astra’nın excellence donanım paketinde aklınıza gelebilecek çoğu özellik standart. özellikle led matrix far sistemi standarttır. bu led matrix audi a6 a7 a8 kasalarda ve porsche panamera modelinde opsiyonel olarak sunulur. gece sürüşünde bu farları deneyimleyen kimse dönüp golf’e bakmaz. saatli bomba dsg karşısında evladiyelik taş gibi opel otomatik şanzımandan bahsetmiyorum bile.

  • 34. porto ve monaco'da oynayan adama superstar demek

    prime dönemi simeone'li atletico madrid olan bir futbolcudan bahsediyoruz. onu da ekleyelim lütfen. ayrıca her sene şampiyonlar liginde ülkemiz takımlarını tokatlayan 3 takımda da oynamış, değeri 55 milyon euroları görmüş, dünyada ses getirmiş kalite bir topçudur falcao. rakiplere şimdiden geçmiş olsun, tabi ki elinizden gelen tek şey adamı itibarsızlaştırmaya çalışmak. çünkü başka çareniz de yok. ama bunu yaparken dışarıdan ne kadar komik gördüğünüzü de tecrübe edebilyseydiniz keşke.

  • 35. erkeklerin saçı üç numaraya vurdurma eşiği

    üç numara değil de sıfıra vurdurma eşiğim eniştemin kanser olmasıdır.
    kemoterapi nedeniyle dökülen saçlarına baya üzülmüştü. duyarsız kalamazdık.

    kardeşimle beraber üç dazlak kanserle mücadele ediyoruz. umarım kazanan biz oluruz.

  • 36. 5 ağustos 2019 büyük sigara ve alkol boykotu

    tumden bırakarak gurbetten destek verdiğim boykot, yalnız arkada kulağa fısıldayan ufak bir junky var ki 3 gündür. abi bir tane yak, bir taneden bir şey olmaz diye kulağıma fısıldayıp duruyor.

    yenecem seni küçük iblis, sigaradan, içkiden maaş alan imamlar maaş alamazlarsa kuranda için diyor, peygamberimizde içerdi diye hutbeye çıkmazlarsa ben de bir şey bilmiyorum.

    son olarak içmediğim her sigara malumun tabutuna çivi olsun, amen

  • 37. hamile eşinin memesinden süt içen erkek

    hamile kadının memelerinden süt gelmediğini bilmeyen erkektir.

    süt ekseriyetle doğumdan sonra gelir.

  • 38. sabah seksi

    bi insan uyandı diye de sikilir mi

  • 39. 7 ağustos 2019 decathlon rezaleti

    (bkz: 7 ağustos 2019 çakal müşteri rezaleti)

    ürünün hatalı olması durumunda yapılacaklar belli. ki decathlon’da iadeye kadar her yolu önüne sermiş. ancak çakal müşteri istiyor ki pantolon bende kalsın ama bana üstüne hediye çeki de versinler. sonra gidip ürünün değerinden fazla fiyata sahip ürünü alıp fiyat farkı da ödememek istiyor. decathlon yine kibar davranmış.

  • 40. an itibarıyla yazarların nerede olup ne yaptığı

    neredeyse son on yıldır her yaz muhakkak ayak bastığım şehirdeyim yine. ilk defa tam anlamıyla kendim olarak geldim. bir sürü soru dolu teyze bakışlarını görmezden geldim, yürümeyi en sevdiğim yola vurdum kendimi.

    neredeyse her yazım burada sıkışıp kalmışım gibi geçti. hep birilerini, başka bir yerleri özledim. bitsin diye gün saydım güzel olan hiçbir şeyin tadını çıkaramazken. bir yandan da değerlendiremediklerime üzüldüm. günün birinde buraya bir daha ayak basmamam gerekeceğini düşünerek, hep 'bu sene son' diyerek geldim. her gelişimde de, geçmişe yönelik bir hesaplaşma oluyor.

    geçen yıl bu zamanlar, buradayken özlediğim kişi şu an hayatımın hiçbir noktasına dokunmasını istemeyeceğim kadar uzaklarda. hem fiziksel, hem ruhsal sancılarım içinde arayıp ağlayabildiğim tek dostum demişti: "ölüyorum desen bir bardak su getirmez sana o" diye. insan yaşayarak öğreniyor işte. güzel bir eşik oluşturdu bu cümle, bir ışık yaktı. ölüyorum desem bir bardak su getirmeyecek insanları hayatımdan hızlıca çıkarabilmeyi veya konumlarını değiştirebilmeyi öğretti bana. "zor zamanımda yanımda olsun" beklentisine girmek aptalca gelirdi, insan bu hayatta hep yalnızdır diye. ama bunun insanilikle alakalı bir yanı var, beklentilerle değil. canı acıdığını gördüğün bir hayvanı sarıp sarmalayacak şefkati, sıfatı her ne olursa olsun hayatındaki insanlara göstermekten aciz kişileri fark edebilmeyi öğrenmeye başladım. birbirlerine karşı sorumluluklardan önce birbirlerine karşı insan olmayı bilmeyen nice kişi gördüm.

    daha 17 yaşımda, ağlamaktan nefesim kesilmiş ve belki de kriz geçiriyorken karşımda gözünü kırpmadan beni suçlayabilen ebeveynim öğretmişti bunu esasında. bir sağlık çalışanı olup, sırf gurur ve egosu elvermiyor diye karşısındakine göstermesi gereken insani merhameti unutabilen biriyle her türlü bağımı koparmam gerektiğini, o zaman bir şekilde öğrenmişim şimdi düşününce. ilk ailemden vazgeçtim. o zamanlar kalbendi, zihnendi. beş yıl geçti; her şekilde onlardan vazgeçebilmeyi göze almıştım. yan yana yabancılarız işte.

    her şeye rağmen karşılıklı insan olduğunu unutmamak, birbirini incitmemek için özen göstermek, tartışırken bile bir seviyeyi koruyabilmek, ilişki olsun veya olmasın insan olarak birbirinin hayatında bir değer ifade etmenin mümkün olduğunu öğrendim sonra. bunun güzelliği beni ağlatsa dahi, vazgeçmem gereken noktada bundan da vazgeçtim.

    daha önümde uzun yıllar var. nelerden vazgeçeceğim, hayat bana neler getirecek bilmiyorum. ilk defa bu şehirde, buruk da hissetsem huzurluyum. ilk defa her şeyden bağımsız içime işliyor notalar, kimseyi özlemiyorum.

  • 41. söz nişan nikah kına gecesi düğün istemeyen kız

    (bkz: sözlüğün donanım haber ölücüsü dolması)

    işin doğrusu o kızlardan biriydim, şu an bi eşeklik edip evlensem, şort-tişört-terlik bile yapabilirim o işi çünkü delirmem lazım evlenmek için, delirince de kıyafet düşünecek değilim *

    ama genç bir kız olsam, hayatımdaki adam buralara gelip burda böyle başlıklar açsa, ya da altına iç geçirir tarzda şeyler yazsa ifrit olurum. öyle görgüsüzce ve itici bir ifade tarzı ki bu...

    para harcanmak için kazanılır. hayata bakış, ilgiler, yaşam tarzı gibi konularda ortaklık nasıl önemliyse, kazanılan parayı harcama biçiminde de benzer tutumlarda bulunabilmek mühim. yani siz sırt çantası ile bohem bir turist gibi dünyayı gezmek isterken evleneceğiniz kadın kollarına altın bilezikleri geçirip düğünde erik dalı oynamak istiyor olmamalı. mesele gereksiz harcama, gösteriş, düğün dernek değil. mesele temelde bu. sırf evlenmiş olmak için evlenme biçiminiz konusunda bile anlaşamadığınız insanlarla neden evleniyorsunuz zaten?

  • 42. duyulmuş en güzel iltifat

    6 yaşındaki yeğenimden duyduğum iltifattır

    +dayı, bugün öğretmenimiz evimizdeki çiçekleri çizin dedi, ben en yüksek notu aldım senin sayende biliyor musun?
    -kuzum ama bizim evimizde hiç çiçek yok ki
    +ben de seni çizmiştim zaten

    o an öyle bir mutlu oldum ki. iyi ki doğurmuşum seni dedim. iyi ki senin annenim :)

    bu kesinlikle yaşanmış bir olay. detaylara takılmayalım. şukulayın gitsin. kurcalamayın gerisini.

  • 43. devlet okulunda ücretli özel sınıf iddiası

    özel okul patronu bakanın sarı sendikalı müdürlerinin marifeti.

  • 44. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı

    bu başlık amacı dışına çıkmıştır bence.

    ızdivaça çevirdiniz aminu.

  • 45. kaz dağlarından bahseden çocuğun haksız olması

    (bkz: utku'dan daha düşük zeka yaşına sahip yazarlar başlık açamasın kampanyası)

  • 46. engelli yeğenini 20 yıl ahıra kapatan dayı

    köylüleri niçin öldürmeliyiz ?
    çünkü onlar ağırkanlı adamlardır.
    değişen bir dünyaya karşı
    kerpiç duvarlar gibi katı
    çakır dikenleri gibi susuz
    kayıtsızca direnerek yaşarlar.
    aptal, kaba ve kurnazdırlar.
    inanarak ve kolayca yalan söylerler.
    paraları olsa da
    yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır.
    herşeyi hafife alır ve herkese söverler.
    yağmuru, rüzgarı ve güneşi
    birgün olsun ekinleri akıllarına gelmeden
    düşünemezler...
    ve birbirlerinin sınırlarını sürerek
    topraklarını
    büyütmeye çalışırlar.

    köylüleri niçin öldürmeliyiz?
    çünkü onlar karılarını döverler
    seslerinin tonu yumuşak değildir
    dışarıda ezildikçe içeride zulüm kesilirler.
    gazete okumaz ve haksızlığa
    ancak kendileri uğrarsa karşı çıkarlar.
    karşılığı olmadan kimseye yardım etmezler.
    adım başı pınar olsa da köylerinde
    temiz giyinmez ve her zaman
    bir karış sakalla gezerler.
    çocuklarını iyi yetiştirmezler
    evlerinde kitap, müzik ve resim yoktur.
    birgün olsun dişlerini fırçalamaz
    ve şapkalarını ancak yatarken çıkarırlar.

    köylüleri niçin öldürmeliyiz?
    çünkü onlar yanlış partilere oy verirler
    kendilerinden olanlarla alay edip
    tuhaf bir şekilde başkalarına inanırlar.
    devlet; tapu dairesi, banka borcu ve hastanedir
    devletten korkar ve en çok ona hile yaparlar.
    yiğittirler askerde subay dövecek kadar
    ama bir memur karşısında -bu da tuhaftır-
    ezim ezim ezilirler.
    enflasyon denince buğday ve gübre fiyatlarını bilirler.
    onbir ay gökyüzünden bereket beklerler,
    dindardırlar ahret korkusu içinde
    ama bir kadının topuklarından
    memelerini görecek kadar bıçkındırlar
    harmanı kaldırdıktan sonra yılda bir kez
    şehre giderler!...

    köylüleri niçin öldürmeliyiz?
    çünkü onlar köpekleri boğuşunca kavga ederler
    birbirlerinin evlerine ancak
    ölümlerde ve düğünlerde giderler.
    şarkı söylemekten ve kederlenmekten utanırlar
    gülmek ayıp eğlenmek zayıflıktır
    ancak rakı içtiklerinde duygulanır ve ağlarlar.
    binlerce yılın kabuğu altında
    yürekleri bir gaz lambası kadar kalmıştır.
    aldanmak korkusu içinde
    sürekli birbirlerini aldatırlar.
    bir yere birlikte gitmeleri gerekirse
    karılarından en az on adım önde yürürler
    ve bir erkeklik işareti olarak
    onları herkesin ortasında azarlarlar.

    köylüleri niçin öldürmeliyiz?
    çünkü onlar otobüslerde ayakkabılarını çıkarırlar
    ayak ve ağız kokuları içinde kurulup koltuklara
    herkesi bunalta bunalta, yüksek perdeden
    kızlarının talihsizliğini ve hayırsız oğullarını anlatır,
    yoksulluktan kıvrandıkları halde, şükür içinde
    bunun, tanrının bir lütfu olduğuna inanırlar.
    ve önemsiz bir şeyden söz eder gibi, her fırsatta
    gizli bir övünçle, uzak şehirdeki
    zengin akrabalarından sözederler.
    kibardırlar lokantada yemek yemeyi bilecek kadar
    ama sokağa çıkar çıkmaz hünküre hünküre
    yollara tükürürler...
    ve sonra şaşarak temizliğine ve düzenine
    şehirde yaşamanın iyiliğinden konuşurlar.

    köylüleri niçin öldürmeliyiz?
    çünkü onlar ilk akışamdan uyurlar.
    yarı gecelerde yıldızlara bakarak
    başka dünyaları düşünmek gibi tutkuları yoktur.
    gökyüzünü, baharda yağmur yağarsa
    ve yaz güneşlerini, ekinlerini yeşertirse severler.
    hayal güçleri kıttır ve hiçbir yeniliğe
    -bu, verimi yüksek bir tohum bile olsa-
    sonuçlarını görmeden inanmazlar.
    dünyanın gelişimine katkıları yoktur.
    mülk düşkünüdürler amansız derecede
    bir ülkenin geleceği
    küçücük topraklarının ipoteği altındadır
    ve bir kaya parçası gibi dururlar su geçirmeden,
    zamanın derin ırmakları önünde...

    köylüleri söyleyin nasil
    nasil kurtaralim?

  • 47. dünyanın en eski yalanı

    büyük bir ihtimalle "tanrı benimle konuştu" gibi bir söylemdir.

  • 48. çocuklara el öptürme saçmalığı

    el öpmekten ve el öptürmekten hiç hoşlanmayan biri olarak kendi çocuklarıma asla yaptırmayacağım saçmalık.

  • 49. lösev'in yolsuzluk yapması

    lösev'e yapabiliyorsanız bağış yapın arkadaşlar.

    yolsuzluk yapan lösev değildir.

    başlık da yanlıştır. moderatörlerin başlığı değiştirmesi gerekiyor.