+ biraz yürüyelim mi?
- araban yok mu???
Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.
Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.
Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.
Sozlock Ekibi
Ekşi Sözlük Debe Listesi
-
1. türk kızının biraz yürüyelim mi'ye vereceği cevap
-
2. dolar ekimde düşmeye başlar
(bkz: olursa ekime kadar olmazsa sikime kadar)
edit: yazmayı unutmuşum yatırım tavsiyesi değildir (bkz: ahahahahahahahah) -
3. osmanlı ocakları başkanının ygs sonucu
eşime anlattığım bir tezim vardı, osmanlı ocaklarına girip duraklama döneminden ardarda 3 padişah ismi say desem sayamazlar diye
hah işte o tezimi doğrulayan sınav sonucudur.
ben de tezimi güncelledim, yükselme döneminden bile sayamaz ama sorsan hepsi osmanlı'yı çok özlemiştir -
4. hatunların efendi adam yerine piç tercihi
abim tam da böyle bir adamdı.
lise önünde kızların önünü kesen, her türlü alkol, uyuşturucu, bela ve her türlü pisliğin içine girip çıkmış biriydi. ailenin yüzkarası idi. yaşadıkça "acaba bugün ne bela getirecek başımıza" derdik. mükremin çıtır'ın komik olamayanı idi maalesef ve nitekim de alkol komasından vefat etti.
hayatında bu kadar kızlarla ilişkisi olan bir erkek tanımadım ben. her hafta biz kızla çıkar ertesi günü "sevmedim canım sıkıldı yeaa" diyerek ilişkiyi bitirirdi. o kızlar evi ararlar ve yalvar yakar görüşmek isterlerdi. ben telefonda teselli etmek ve arkadaş olmak zorunda kalırdım. "yahu bu adam serseri bir hayır gelmez ne buluyorsunuz bunda aklınız yok mu ya?" derdim.
beş parasızdı, bir mesleği geleceği yoktu. ne okur ne çalışırdı. üstüne de utanmaz bir şekilde maço idi. kızlar bütün bu halini bildikleri halde peşlerinden bayıla bayıla koşarlar o maçoluğa tutulurlardı.
yıllarca alkol sigara derken en sonunda klasik türk ailelerinin düşüncesiyle "bir kız bulalım ailesi ve çocuğu olursa evine bağlanır" denilerek zar zor evlendirildi. yalvardım anneme ablama "bakın vesile olmayın, iki gün sonra kadını döver, çocuk yaparlar başımıza bela olur" dedim. dinlemediler, evlendirdiler.
bir yıl sonra da çocuk çocuk diye bastırdılar. adeta yalvardım anneme "ne olur yapmayın anne bu adamdan baba olmaz yapmayın" dedim.
ne mi oldu? ikizleri oldu. elde yok avuçta yok karı koca babamın, babam ölünce de annemin eline baktılar. kadını dövdü. çocuklar sefil oldular. derken bir gün içecek alkol bulamayınca kolonya içip alkol komasından öldü.
iki tane çocuğun yaşadığı dram, annelerinin ilgisizliği derken bir sürü bela ile uğraştık. annem geline velayet davası açtı ve mahkeme geçici olarak annemde tutuyor çocukları çünkü anneleri bakabilecek yetkinlikte bir kadın değil. yaşadığı geçici ilişkilerin peşinden sefâlete sürüklüyordu onları. dava hâlâ devam ediyor.
görüldüğü üzere kaç tane hayatı mahvetti bu adam. şimdi böyle bir adamın durumu ortada iken göz göre göre ilişki yaşadı bu adamla bu kızlar. emin olun o peşinden salya sümük olanlar da aynı sonla karşılaşacaklardı eğer onunla evli olmuş olsalardı.
bazen bela göz göre göre geliyor ama kör oluyor kadınların gözleri. o yüzden bana kimse "ama çok sevmiş, ama değer vermiş" demesin kardeşim sinirlerimi bozuyor bu söz benim.
efendilik hiçbir zaman para etmiyor bu allah'ın belası dünyada. siz böyle erkekleri hayatlarınıza sokuyorsanız sonuçlarına da müstehak olursunuz kardeşim.
nokta.
edit: cümle düşüklüğü düzeltme ve ufak bir ekleme. -
5. roketatar ile kendini vuran pkk'lı terörist
yeminle counter strike botlarının bile daha fazla zekası vardır şunlardan :
http://www.yenisafak.com/…tle-kendini-vurdu-2056862
tabikide föşik tece'nin suçudur ne sandınızdı hewaller ?
edit : bazı geri zekalı mallar beni ırkçılık ile suçlamış. gerizekalı ben başlığa ve içeriğe kürtlükle ilgili bir şey yazmış mıyım ? her şeyde mağdurum ayağına yatmayı bırakın. pkk eli kanlı bir terör örgütüdür. -
6. cizre
güneydoğu'da, cizre'de değil ama cizre gibi şehir içinde çatışmaların olduğu, hendek kazılıp özerklik ilan edilen başka bir ilçede halen mecburi hizmet yapan bir doktorum.
internette yapılan yorum, paylaşım ve dezenformasyonları hayretle izliyorum. hayatında ankara'nın doğusuna geçmemiş adamlar bir yorumlar yapıyorlar, sanırsın cizre'de soykırım var.
hayır, kendi gözümüzle görmesek inanacağız...
geçen gün acil serviste nöbetteyiz. bir çocuk getirdiler, 99 doğumlu. polise ateş açmış, çatışmaya girmiş, yaralanmış. yakınları duyup gelmiş, hastane karıştı.
maskesini, silahını getirmemişler tabi, ama pantolonunu kesiyoruz yaraya müdahale etmek için, pantolon cebinde kalaşnikof şarjörü var!..
neyse ilk müdahaleyi yaptık, il merkezine yolladık.
şimdi bu çocuk polis vurunca gerilla diyorlar, vurulunca masum sivil. ölürse de, devlet katliam yapiyür...
e utanın be, 99 doğumlu çocuğun eline kalaşnikof verirken iyiydi de, çocuk vurulunca mı kötü oldu?
gelelim esas bu entryi yazma sebebime, diyorlar ki "orada yaralılar var, devlet neden ambulans yollamıyor?"
bu soru taraflı ve dezenformatif bir soru ama yine de cevap vereyim;
1) öncelikle ambulanslar tank değil, mahallenin girişine kazılan hendekleri aşacak, sokaklardaki barikatları yıkıp geçecek hali yok.
2) çatışmalar halen devam ediyor. ambulans tank değil demiştim, bizim de başımızda miğfer, üzerimizde kurşun geçirmez çelik yelek yok. dünyanın hiçbir yerinde sivil sağlık ekipleri çatışmanın ortasına girip kendi hayatını tehlikeye atarak yaralıya müdahale etmez.
3) çatışma devam ederken, yollarda patlamamış mayınlar, tuzaklar varken, polis "geçemezsin" der, göndermez. ambulans komuta kontrol "gidemezsin" der, göndermez.
4) o mahallenin sicili bozuksa, yakın zamanda orada ambulanslara silahlı-molotoflu saldırılar olduysa, yanlış ihbar yapıp ambulansa saldırılıyorsa, var olan üç ambulansın ikisi zaten orada pert oldu ise, ambulans komuta kontrol amiri "falanca sokağa/mahalleye durum normale dönene kadar girilmeyecek" der ve konu orada kapanır. ha dersin ki, doğum yapan gebenin ne suçu var? bir suçu yok, yanan ambulanstan canını zor kurtaran personelin suçunun olmadığı gibi. ki içinde gebe varken bile, o ambulansa ateş açılıyor...
5) bu mevzulardan ötürü personel tamamen bireysel olarak belli yerlere gitmek, belli sokaklara girmek istemeyebilir, hadi gidelim dersin, ambulans şoförü "lan zaten üç kuruş maaş alıyoruz, ben o sokağa girmem, isterlerse kovsunlar, bana bir şey olursa sen mi bakıcan benim çocuklarıma?!" der. bir şey diyemezsin...
6) ekip içinde güvensizlik olabilir. bizim hastanedeki 4 ambulans şoföründen biri pkk sempatizanı mesela, bunu da gizleme gereği bile duymuyor. 112 kıyafeti üzerinde bulunan türk bayrağını sökmüş falan. daha geçen sene bile bu adam, "hoca kafamı bozma seni örgüte veririm haa" deyip gülüyordu. diğer şoförler olursa bir sorunum yok ama ben bu adamla değil çatışma bölgesine ambulansla gitmek, bakkala gofret almaya bile gitmem.
7) sürekli polisin askerin kafasını karıştırmak için yanlış ihbarlar yapılıyor. oralara giderken eskortluk eden polise saldırılıyor. bir yerde çatışma varken şaşırtma amaçlı başka yerden olay ihbarı geliyor.
8) bir de son olarak, normal zamanlarda hastaneye ambulans ile gelmeyen hastalar da ambulans çağırıyor. adamın evde hastası var, normal zamanda kendi arabasıyla, dolmuşla, taksiyle hastaneye gelebilirken sokaklar karışınca dolmuşlar, taksiler çalışmıyor, kimse kendi arabasıyla sokağa çıkmak istemiyor. sokağa çıkma yasağı varsa zaten istese de çıkamıyor. ortalık karışınca normal zamanda alınan çağrı sayısının en az 4-5 katı kadar çağrı geliyor. "çocuğun 40 derece ateşi çıktı" diye ambulans istenebiliyor mesela, alın getirin hastaneye de diyemiyorsun. öyle olunca ambulanslar her çağrıya yetişemiyor.
tabi bütün bunlardan ötürü devleti, polisi, hastaneyi, ambulansı suçlayabilirsiniz ama; o hendekleri kazanların, o barikatları kuranların, yollara mayınları döşeyenlerin, ambulans çağırıp yakanların hiç suçu yokmuş gibi davranmayın...
bir de unutmadan, 99 doğumlu çocukların eline kalaşnikof ya da roketatar verip, el yapımı patlayıcı yapmayı, mayınlı tuzak kurmayı falan öğretip sokaklara salmak hangi barış güvercininin fikri idi?.. -
7. 2015-2016 sezonu beşiktaş'ın en az yüz gol atması
-
8. öğretmen maaşları 900 lira olmalıdır
-
9. hogwarts aforizmaları
séni sévmék ölümsé,
avada kedavra gülümsé.
-ankaralı voldemort. -
10. chp %28'i geçti akp %40'ın altında
1 kasım 2015 türkiye erken genel seçimi için yapılan ankette gezici araştırma şirketinin iddiası.
(bkz: ay olabilir mi öyle bir şey lütfen olsun çünkü) -
11. bülent ersoy'un inanılmaz güzel bir kadın olması
vay anasını sayın seyirciler. sözlükteki kaypaklığa, ikiyüzlülüğe bakar mısın cano?
çıkıp herhangi bir lgbt hakkında en ufak bir kötü söz söylesen lince uğrayacağın, ne homofobikliğinin, ne cahilliğinin, ne yobazlığının kalmayacağı, daha birkaç ay önce abd eşcinsel evliliği serbest bıraktığında eşcinsel olmadığı halde bayram yapan onca adamın, eleştirenleri ölesiye kınadığı, hatta linç ettiği bir mecrada trans bir birey olan bülent ersoy hakkında söylenenlere bak lan.
damacana ile kıyaslamak mı dersin, yokluktan dem vurmak mı dersin, turgay şeren'in ali sami alkış'a ettiği meşhur lafa göndermeler mi dersin, votka esprisi yapan mı dersin.
hayır güzel veya çirkin neyse de, daha birkaç ay önce bir transa çirkin desen, azıcık tipini eleştirsen öldürüyorlardı adamı burada. muhtemelen hala da öyledir. denemesi bedava. herhangi bir lgbt muhabbeti dönen bir başlığa gidin, bir trans için "aslında erkek oldukları için çok çirkin oluyorlar" diyin. sadece bunu diyin. bakın ne cevaplar geliyor. ne homofobikliğin kalıyor, ne yobazlığın. sözkonusu kişi bülent ersoy olunca ne değişiyor lan bir anlatın bakayım. -
12. 14 eylül 2015 boğaziçi university registration
university'dir o, "univesity" olduğundan hata veriyo.
edit:başlık düzeltildi. -
13. 15 eylül 2015 debe'min silinme rezaleti
arkadaşlar toplanın gerçek bir rezaletle karşı karşıyayız sinirden elim ayağım titriyor şu an. peşinen söyleyeyim bugün bana yarın sizlere kardeşlerim.
şimdi efendim olay şöyle : dün ak-sarayın modem şifresi başlığına entrymi girdim. entry sadece harf ve sayılardan oluşuyordu ve hiçbir anlam ifade etmiyordu. sokakta 100 kişiye gösterseniz ve "bu nedir ?" diye sorsanız "diktir git bizle kafa mı buluyorsun"derler o derece yani .yds ortalaması 90 olan sözlük yazarları bile ne yazdığımı anlamlandıramadı ve dm yoluyla ne demek istediğimi sordular. ben de "gelişi güzel klavyenin tuşlarına bastığımı , özgürce entrymi yazdığımı söyledim.
sabah bi baktım ki entry debeye girmiş. ınanın hiç bir anlamı olmayan entrynin debeye girmesi en çokta beni şaşırtmıştı. bu mutluluk hayatımda ki herşey gibi kısa sürdü. öğle arası sözlükte gezinirken bi baktım entry silinmiş. önce dedim uçuruldum heralde sonra diğer entrylerime baktım onlar duruyordu.
sonra anladım ki : özgürce yazdığım entryme foşik sözlük tarafından gg gerekçesiyle tecavüz edilmiş.
sorarım size : bu başlık altında açık açık "damarlı_400" diye yazan entryi bile halen duruyorken benim anlamını bile bilmeyerek yazdığım entryim neden siliniyor ha? hangi gerekçe ile siliniyor? benden ne isteniyor ? kimsiniz ulan siz , kim ?
tanım : beni yazmaktan soğutan rezalet. -
14. 14 eylül 2015 emrah serbes birgün yazısı
tam olarak olan biteni çok güzel özetlemiş yazıdır. hoş hede höde eden, görmezlikten gelen çok olacaktır ama atın fava bekleyin. buyrun yazı
--- spoiler ---
gerçekler zamanla anlaşılmaz. zamanla anlaşıldığı iddia edilen gerçek, daha üst düzey bir yalan biçimi, bir nostalji batağı ve avunma rıhtımıdır. şimdi anlaşılması gereken eğer şimdi anlaşılmazsa, artık anlaşılmasa da olur. iş işten geçtikten sonra anlamak tarihçilerin işidir, önemli bir misyondur ama yaşayanlar, hâlâ nefes alıp verenler, akıp giden günlerin doğal tanıkları, bir an evvel anlamak zorundadır. beştepe cuntasının iç savaş hazırlığını ve bunun en kanlı provalarından birini yaptığı cizre ablukasını, bugün, tam şimdi anlamak zorundayız.
anlaşılması elzem olan gerçekler, bin kez yinelenebilir, bin birinci kez yineliyorum, sakınca yok. akp’nin 7 haziran’dan önce başlattığı ve 24 temmuz’da resmen yürürlüğe koyduğu savaş konsepti yüzlerce cana mal oldu. o günden bugüne hayatını kaybeden bütün asker ve polislerin, suruç’ta katledilen gençlerin, cizre ablukasında hayatını yitiren sivillerin baş sorumlusu recep tayyip erdoğan liderliğindeki beştepe cuntası ve cuntanın kukla hükümetidir.
akp’nin yetkili isimleri yıllardır aynı teraneyi yineliyor, “hdp terörle arasına mesafe koysun,” diyor, öncelikle kendileri, devlet terörüyle aralarına mesafe koysunlar, sarayla aralarına mesafe koysunlar ve cizre ablukasında yaşananları açıklasınlar. öyle bir niyetleri yoksa, tanıklık için orada bulunmak isteyen basın mensuplarını, milletvekillerini, bakanları, yurttaşları engellemesinler.
cizre’de günlerdir sayısız savaş suçu işlendi, 21 sivil hayatını kaybetti, 14’ü keskin nişancıların hedefiydi, sokağa çıkma yasağının kalkacağı sabaha karşı bile hâlâ evler taranıyor, bombalanıyordu. sokağa çıkma yasağının kalkmasıyla birlikte doğrudan tanıklıklar, haberler geldi, abluka boyunca zor şartlarda peyderpey ulaşabilen bilgiler ve fotoğraflar sabah saatlerinden itibaren topluca geliyor. evlerde bekleyen cenazeler, kendi imkânlarıyla yaralarını saranlar, kanamalarını bastıranlar, telef olmuş hayvanlar, bombalanmış binalar. fırın açık demişlerdi doğru, fırının bir tek demir kapısı açık. ne cam ne çerçeve kalmış, yıkılmış duvarlar, uçuşan bir perde, duvarda yamuk bir takvim, ocağın karanlığı, fırın ortada yok, bir zamanlar fırın olduğu gerçeği var sadece ortada. bütün köpekleri tenzih ederek yazıyorum, şöyle bir atasözü var, aç köpek fırın duvarı yıkar. sarayın savaşı için sivillere kudurmuşçasına saldıranların yıktığı fırın budur. geri çekilirken yakıp yıkan ordular ne yaptıysa cizre’de yaptıkları odur.
bugün aynı coğrafyada başka yerlerde de tanklarıyla tüfekleriyle kuşatıp yasak bölgeler ilân ediyorlar, bilinen ohal. ohal’e, bu hâl şu hâl deyince hâlin gerçekliği değişmiyor. ve meclis tatilde çünkü sultan öyle istiyor. bu ara bir de meclisle hiç uğraşamam diyor. bunca insan ölürken meclis nasıl tatil yapabilir? ancak bir cunta kendini meclisin yerine koyarsa yapar.
kritik bir dönemeçteyiz, belki de türkiye halkları olarak bir duygudaşlık paydasında buluşabileceğimiz son zamanlardayız, dar zamanlardayız, pratik çözümlere muhtaç zamanlardayız, çok acı ama günü kurtarma zamanlarındayız. önümüzdeki her günü tek tek kurtaramazsak, kurtarılacak günümüz kalmayabilir.
merkez medyanın televizyonlarına bakıyorum uzmanlar çıkıyor. kimisi strateji uzmanı, kimisi askerlik uzmanı, önlerindeki dev ekranda bir harita, haritanın üstünde bir takım ateşli bölgeler, ellerinde çubuklar, şöyle oldu, böyle oldu diyorlar. haritada insan olmaz. haritada halk olmaz. bir halkın isyanını haritaya bakıp anlayamazsınız. sanki orada kürt halkı yaşamıyormuş gibi davranamazsınız.
90’larda kürt demek yasaktı, ahmet kaya’ya kürt yoktur diye bağıranlar kimlerdi, o zaman okullarda kart kurt masalları anlatanlar kimlerdi, trt’de anadolu’dan görünüm’ü yayınlayanlar kimlerdi. bütün o insanlar ve televizyonlarda yorum yapan uzmanlar, bugün kürtlere kürt diyebiliyorsa eğer, kürt halkının adını anabiliyorsa eğer öncelikle dönüp kürt hareketine teşekkür etsinler. bu halk, ismiyle anılabilme özgürlüğünü bile kırk yıl süren bir mücadeleyle kazanabildi. hiç kimse bahşetmedi kürtlere bu hakkı.
şundan eminim, türkiye halkları istemediği sürece türkiye bölünmeyecek. halklar birbirine düşman olmadığı sürece türkiye bölünmeyecek. son kertede sınırları ne cuntalar, ne kukla hükümetler, ne de askerler çizebilir. onlar sadece harita çizebilirler. son kertede sınırları sadece halklar çizer. lenin’in tezi hâlâ geçerli, hatta ulus temelli bütün devletlerin sarsıldığı bugünün dünyası için çok daha geçerli, her halk kendi kaderini tayin eder, edecek.
kürtler bu ülkeden ayrılmak istemiyor. tek istedikleri eşit haklara sahip yurttaşlar olarak yaşamak, insanca yaşamak. ne silahlı kürt hareketinin ne de hdp’nin ayrılmak gibi bir talebi yok. senelerdir ısrarla bir arada yaşamayı savunuyorlar. iki gün bir odada kilitli kalın üçüncü gün kendinizi sokağa atarsınız. bir ay bir odada hapis kalın bütün dünyaya düşman olursunuz. abdullah öcalan 16 yıldır bir hücrede, tek başına, tecrit altında yaşıyor, hâlâ bir arada yaşamayı savunuyor. nisan ayından beri kimseyle görüştürülmüyor, akıbeti belirsiz, bu durumu hiç kimsenin görmezden gelmeye hakkı yok.
temel bir diyalektik var, barış umutlarının arttığı süreçlerde karşı kutbun nefreti de artar, barış istemeyenlerin nefreti. bugün belki de, barış istemeyenlerin son savaş girişimlerini, son saldırılarını da yaşıyor olabiliriz.
toplumda kürtlere yönelik nefreti körükleyerek cizre ablukasına uzanan yolun taşlarını döşediler. saray cuntası, sokaktaki linçlere, hdp binalarına yönelik saldırılara güvenerek dokuz gün boyunca cizre ablukasında ısrar etti. görülmez duyulmaz zannettiler ama cümle âlem duydu. cizre’deki kürtler şu an kendilerini terk edilmiş ve yalnız hissediyor olabilir, hendeklerin başındaki gençler bu hisse kapılabilir, çok doğal. bu abluka kaldırıldı ve tamamıyla kalktığında onlar da şu gerçeğin farkına varacaklar, onlara yapılanları türkiye’de barış isteyen herkes gördü, dünya kamuoyu gördü. görmek isteyen herkes de görecek.
doksanlı yılların jitem’i türkiye’nin batısı için hayalet bir örgüttü. aslında yoktu, ona inanmak saçmalıktı, o hayaletin somut zulmünü kürtler çekti ve seslerini duyuramadılar. ama bugün, aynı jitem geleneğini faaliyete geçiremezler. artık öyle değil. o zaman toroslar dolaşıyordu, şimdi rangerlar. plakasız dolaşan bütün rangerların fotoğrafları, videoları da dolaşıyor. artık kimse doksanlı yılların jitemcileri gibi görünmez adamlık taslayamaz. görünmez arabalarla dolaşsalar bile bunu yapamazlar, o arabalar yine görülecek.
akp artık kaybetmeye mahkûm. güvendiği muhafazakâr-milliyetçi taban da ondan uzaklaşıyor. kandırabileceği, kendini inandırabileceği insan sayısı cem uzan’ın bir vakitler denediği genç parti girişimi kadar olabilir.
kendi gözlemlerimden yola çıkarak yazıyorum, bugün istanbul’un sokaklarındaki faşizan öfkenin iki odağı var, birincisi hdp ve kürtlerse, ikincisi bizzat tayyip erdoğan. kürtlere küfür ediliyorsa tayyip erdoğan’a da küfür ediliyor. teröre lanet adı altında bir araya gelenler istanbul’da örgütlü mahallere yürüyemiyor. gazi’ye, okmeydanı’na, armutlu’ya, 1 mayıs mahallesi’ne yürüyemiyor. ankara’da tuzluçayır’da denediler, yine başaramadılar. onlar ancak merkezdeki semtlere ve istanbul’un çeperlerine itilmiş örgütsüz mahallelere polis eşliğinde saldırabilirler. batı’da yeni örgütlenen hdp binalarına saldırabilirler. yolda kürtçe konuşan bir genci öldürebilirler.
sıklıkla linç kültüründen söz ediliyor. linç bir kültür değildir, bu ülke için hiç değil. türkiye’nin ruhunda linç var, bu ülkenin somut bir gerçeği linç. her an her yerde vuku bulabilir, herkes bunun mağduru olabilir. tek başına bir insana saldırmak, sayıca az bir kalabalığa saldırmak, cezasız kalacağı bilinciyle bunu yapmak faşizan hareketlerin türkiye’deki geleneğidir, çorum’da, maraş’ta, sivas’ta bu yaşandı. demirel’in “bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz,” sözü, bugün dahi sırtını muktedirlere yaslayan bütün güruhların ortak hafızasında yaşıyor.
bugün bir kürt ölmüşse muktedirler, gerilla yahut sivil ayrımı yapmıyor. tayyip erdoğan liderliğindeki beştepe cuntası ve onun kukla hükümeti ve yandaş basını için bir kürt öldüğünde etkisiz hâle getirilmiştir.
o zaman soruyorum: cizre’de tek sivil ölmedi diyen başbakan davutoğlu, cizre’yi günlerce abluka altına alan özel harekâtçılarınız 35 aylık bebeği mi etkisiz hâle getirdi? cenazesi buzdolabında bekleyen 13 yaşındaki cemile’yi mi etkisiz hâle getirdi? davutoğlu ya bunun açıklamasını yapsın ya da ben bir kuklayım desin, iplerim sarayda desin, allah’ın bildiğini seçmenden saklamasın. davutoğlu bu açıklamayı yapmak zorunda. sadece cizrelilere değil, sadece kürtlere değil, bütün türkiye’ye yapmak zorunda. elbette yapacak bu açıklamayı, eğer bugün yapmazsa ileride, savaş suçları mahkemesinde yapacak. hastane giriş çıkışlarını sivillere kapatmak, ambulansların yaralıları almasını engellemek, yaralıları hastaneye kendi imkânlarıyla ulaştırmak isteyenlere ateş açmak, keskin nişancılara sivilleri kurşunlatmak, cenazelerin gömülmesine izin vermemek, görüntü almak isteyen basın mensuplarına ateş etmek, fırınlardaki ekmeklere el koymak, elektrik trafolarıyla su depolarına saldırmak, 120 bin insanın yaşadığı bir ilçenin suyunu kesmek, ilçeye girmek isteyen milletvekillerini engellemek ve tartaklamak, bunların hepsi savaş suçudur. madem yürütmenin başısın, içişleri bakanı da, valiler de senin emrinde, bunların zaman aşımı yok davutoğlu, yargı unutsa tarih unutmaz. aç miloseviç’in biyografisini oku.
şunu artık çok açık görebiliyoruz, cuntanın ve akp’nin etkisiz hâle getirmek istediği kürt halkıdır. onların etkisiz hâle getirmek istediği bu ülkede barış isteyen herkestir. bütün toplumsal muhalefettir, bütün devrimcilerdir.
sokaklarda atılan “ya allah bismillah allahuekber kürt geber” sloganın bir anlamı var bugün. cizre’de yapılan “hepiniz ermeni’siniz” anonsunun da bir anlamı var. ermeni soykırımının 100. yılında, akp bu şuursuzlukta ısrar ederse varacakları nokta bir kürt soykırımıdır. saray cuntası, başkanlık hayalleri üzerinden ortaya koyduğu savaş konseptinin son aşamasında bir kürt soykırımını da göze almış durumda. ve bu kürt soykırımda sadece kürtler ölmeyecek, bu soykırıma karşı direnen herkes ölecek. kürtler savunma pozisyonundan vazgeçtikleri noktada türkler de ölecek. hiçbir şeyin anlam ifade etmediği, allah’ın unuttuğu bir ülkenin birbirini boğazlayan kulları mı olacağız? önümüze sürdükleri seçenek bu, reddetme şartları hâlâ mevcut.
80 öncesi kenan evren’in yaptığı hazırlıklarla şu an tayyip erdoğan’ın yaptığı hazırlıklar arasında hiçbir fark yok. sadece kenan evren daha gizli bir usul benimsemişti, yapmak istediklerini uluorta bağırmıyordu. 1 kasım’a giden süreçte yahut sonrasında tayyip erdoğan ne umuyor, bir sabah trt’de canlı yayına çıkacak ve toplumdaki anarşiyi önlemek için, sokaktaki kardeş kavgasına son vermek için, demokrasiyi rayına oturtmak için başkanlığımı mı ilan ettim diyecek. ne diyecek. kim savunacak onu. mustafa karaalioğlu mu, yasin aktay mı, hüseyin yayman’ı, akif beki mi, akit gazetesi mi, yeni şafak mı, star mı? ne diyecek o insanlar, ne yazacak o gazeteler, sokakta kardeş kardeşi vuruyordu, o yüzden tayyip sultan yönetime el koyarak iyi mi yaptı diyecekler. hayır, ilk onlar çark edecek. ilk onlar kaçacak. böyle bir seçenek yok. böyle bir dünya da yok. tayyip erdoğan bir hayal dünyasında yaşıyor. hayaldi gerçek oldu sloganına ve onun arkasından kazandığı seçime takılıp kalmış durumda.
o günleri görür müyüz göremez miyiz bilemiyorum; ama bugün tayyip erdoğan için son perdeyi rahatlıkla söyleyebilirim. başkanlık senin için bir hayaldi kâbusun olacak.
--- spoiler ---
edit 1: yazı 13 eylül'de yazılmasına rağmen dikkatsizliğimden başlığı 14 eylül olarak açmışım. kusura bakmayın lütfen. -
15. bir insanın zinaya tevessül edecek kadar alçalması
-
16. türkiye'nin en underrated müzik grubu
oha pentagram denmiş. lan pentagram harbiye'de konser verebilecek kadar bilinen bir grup amk!
bu yeni nesil çok değişik azizim. -
17. öğretmenlere yaz tatilinde ücretsiz izin verilmesi
(bkz: hos geldin kanka coktandir yoktun)
daha samimisi icin;
(bkz: geldi yine tipini siktigimin) -
18. eskişehir'de mahalle ortasında genç kıza şiddet
(bkz: aşkım yalvarıyorum yapma)
ben asıl bunu anlayamıyorum. böyle bir şeyi yaptığı halde nasıl aşkım diyebiliyor ki insan? yani olay iğrenç bir olay ama böyle psikopatları başlarına alan kadınların da suçu var kimse kusura bakmasın.
edit: alın bakın taze taze yaşadığım bir hikâyeyi yazdım(bkz: hatunların efendi adam yerine piç tercihi/#54782952). -
19. gülse birsel'i isyan ettiren gerizekalılar sürüsü
son bir kaç aydır süren saray savaşlarıyla beraber ak-kılların milliyetçiliğe soyunması neticesinde sıklıkla açığa çıkan bir şuursuzlar tayfasıdır. bu güruhun en belirgin özelliği okumadan anlamadan zerre muhakeme gereği hissetmeden sadece başlıklara bakarak siktiri çekmek. kuru kalabalıklarından ötürü kendilerini memleketin asıl sahipleri sanan bu gerizekalılar sürüsünün çığırdan çıkardığı son kurbanları gülse birsel'in yaşadığı absürtlük şöyle;
oyuncu ve yazar gülse birsel, hürriyet gazetesindeki köşesinde bugün, "ne kıymetli ülkeniz varmıış!" başlıklı bir yazı kaleme aldı. yazının konusu macaristan'dı ama bazı twitter kullanıcıları konunun türkiye olduğunu zannedince gülse birsel'e tepki gösterdi.
tepkiler üzerine de birsel, "şu tweet'in altına "evet çok kıymetli, şimdi defol buradan" yazan üstün zekalılar! yazıyı okuyun, konu macaristan!" diyerek isyan etti.
geçen günlerde de aynı durum sabah gazetesi internet sitesinde, sinema yıldızı gerard depardieu’nun, fransa’dan ayrılacağını “bu ülkeden çekip gitmek istiyorum” başlığıyla duyurmasıyla ortaya çıkmıştı.
birçok kişi küfür etmiş, fransız oyuncunun türkiye'den sınır dışı edilmesini istemişti. -
20. türk kızı
dolaylı yoldan bile insanın hayatını karartabilirler.
cuma akşamı efendi efendi arkadaşlarla sakarya'da içmekteydik. sigaralar azalınca, dedim ben gideyim sigara alayım. o esnada sokakta, bir adet orospu evladının bir kızı kaldırıma sırtüstü yatırıp, üstüne doğru bağırdığını gördüm, kız da ağlıyordu. 2-3 saniye kadar izledim ne yapıyorlar lan acaba diye ama olay açıkça kadına uygulanan şiddet olduğu için, adamın yanına gidip birader hayır mı dedim. kafasını bile kaldırmadan sakıııın falan diyince, ensesinden ve koltuk altından tutup kızın üstünden kaldırdım.
sonra bu aşırı delikanlı abimiz bir yerden normal şartlar altında tırnak makasına koysanız utanılması gereken boyutlarda bir bıçak çıkardı. ben de baktım o bıçaktan bir halt olmaz, bunu iyice bir hırpaladım. ve o esnada o türk kızı gelip beni tutmaya, elimi kolumu cırmalamaya başladı. tüm vücuduyla sağ koluma asıldığında hatta aşırı delikanlı abimiz beni rahatça bıçakladı. o noktada benim gözüm döndü, kızı park halindeki bir arabaya vurup etkisiz hale getirdim, sonra abimizi altıma aldım.
polis geldi, ambulans istedi, onları bir hastaneye beni başka bir hastaneye sevk ettiler. 20-25 tırnak izi, 3 adet bıçakla oluşan kesik, 2 adet de bıçakla açılmış delik yarası teşhis etti doktor. ama önemli bir şey yok, bir kaç ilaç verdi enfeksiyona karşı sonra beni karakola götürdüler. kız karakoldaydı, abimiz yoktu. dedim iyi o zaman alın ifadeleri, salın, dava açıyorsa açsın amın düdüğü. dediler ki olmaz, hastaneden hayati tehlikesi olmadığına dair yazı gelmesi lazım onu bekliyoruz.
haklarını yemeyeyim, polis bana gereksiz derecede iyi davrandı. karakoldan çıkmam yasaktı tabi ama nezarete falan atmadılar, bina içinde kafama göre takıldım. sigaram bitti, birisini gönderip sigara aldırdılar, acıktım yemek getirttiler, aralıksız çay getirdiler, sabah ben daha bir şey demeden poğaça falan getirdiler. bir tanesine sordum ne zaman gelir yazı diye, sen beklersin mecburen o ibne bayağı dağınık anca toparlarlar dedi. herifin zaten sabıka kabarık, polis herife ifrit olmuş durumda ama kanun işte, bekleyeceğiz.
dün geceye kadar bekledim karakolda. abimizin ailesi falan geldi, babası beni tehdit ediyor, kızın ailesi geldi, kızı verin bişey konuşucaz diyorlar ama polis kızı da salmıyor. dün gece en sonunda hastaneden hayati tehlikesi yoktur raporu gelince beni bırakabileceklerini söylediler. ama bayağı bir kırık, lezyon şu bu var tabi. abimizin ailesi şikayetçiyiz, tutuklayın falan derken oradaki yetkili bir abi çıktı, sizin oğlanın suç dosyası kabarık, olayın güvenlik kamerası görüntülerine baktık, kızla birlikte bu çocuğa saldırıyorlar, buradan bir de çete ekleriz, üstüne bıçaklama var, sizin çocuğun zaten 5 yıl yatarı var, ha bir de dava açarsanız bu çocuk da gasp etmeye çalıştılar der, 20 yıl yatar, siz bilirsiniz dedi. onun üstüne dilleri götlerine kaçtı. "yavrım bizimki cahil, bilmez, bir hatadır olmuş" diye bana yıkama yağlamaya geçtiler.
düşün bak sadece birlikte olduğu erkek sokak ortasında onu öldürmesin diye müdahale ettiğinizde, sizi tutup o herifin sizi bıçaklamasına sebep olabiliyorlar. normalde ben adamı uzaklaştırırken arkasına bile bakmadan kaçması lazımken, o adamla bir olup cinayet işlemeye çalışıyor. polis biraz daha geç gelse, belki ben katil olacaktım. hani bu saatten sonra yaptıkları cahillikle falan da açıklanamaz, herkesin elinde 7/24 internet bağlantısı varken cahillik sadece cahil olmayı seçenlerin.
ha ben mal yaradılışlı bir insanım, tekrar böyle bir olay görsem, tekrar aynı şekilde müdahil olurum. ama bu sefer kız ilk yapma etme dediği anda "tamam ablacım buyur" derim direkt arkamı döner giderim. o kızın istisna olarak o öküzle birlikte olduğuna inanmak istiyorum ama hayatım boyunca sevgilisinden/eşinden dayak yiyen tüm kızların, bilerek ve isteyerek, öküzlük özelliğinden dolayı o erkeği seçen kızlar olduğunu gördüm. tıpkı kızlar para yiyor diyen erkeklerin para yiyen kızlarla takılması gibi bir durum bu, özgüven eksikliğiniz yüzünden karşı tarafta spesifik bir hata arıyorsunuz, o hataya tahammül ediyorsunuz ve sonra o hata yüzünden karşı tarafı suçluyorsunuz. -
21. maymundan geldiysek hayvanla tenasül neden yasak
aydinlanma yasadim sozluk, simdi ulke niye bu halde anladim
(bkz: madem topraktan geldik, hadi ulkeyi s.kelim) -
22. evrim teorisi
günlük "teori - hipotez - bilimsel gerçek - bilimsel kanun arasındaki fark" entryimze hoş geldiniz.
yer çekimi için yazıyorum :
yer çekimi hipotezi : nesneler agır oldugu için değil, yer küre çektiği için yere düşüyor.
yer çekimi - bilimsel gerçektir : bıraktığını şey yere düşer. dünya çeker.
yer çekimi teorisi : bıraktığın şeyin nasıl düştüğünü açıklayan teoridir. şöyle olur böyle olur der.
yer çekimi kanunu : bıraktığın şeyin yere düşerkenki hızını vs hesaplamaya yarayan matematiksel formüldür.
teori ispatlanınca bilimsel gerçeğe terfi etmez. kanuna da terfi etmez. bunlar tamamen farklı şeyler.
evrim için :
evrim hipotezi : canlıların doğumdaki farklılıklarından etrafa daha iyi adapte olanlar, genlerini sonraki nesillere daha iyi aktarabilirler. bu da zaman içerisinde türlerin canlıların değişmesine sebep olur.
evrim - bilimsel gerçek : gerek fosil kayıtlarında, gerek genetikte, gerek lab ortamında mikrobik canlılarda olsun evrim süreci gözlemlenmiştir. bildiğin baktık mı görüyoruz yani.
evrim teorisi : evrim sürecinin nasıl işlediğini açıklayan bilgiler toplamı. yeni delillerle sürekli değişir, gelişir ama canlıların milyar yıl önce mikrobik organizmalardan bugünkü kompleks canlılara yavaş yavaş değiştiği sabittir.
evrim kanunu : diye bişey yoktur, zira matematiksel olarak bir türün ortama nasıl adapte olacagını hesaplayamazsınız. hayvanını boyuyla kilosunu carpayım, ortamdaki agacların sayısına böleyim böylece kulagının boyunu bulayım gibi bişey olmaz. bu sebeple evrim kanunu diye bişey yoktur. -
23. çaktın mı bana
o değil de ne zaman birisi iş yerinde başka birine "ya seni rüyamda gördüm" dese hep içimden "kesin rüyasında sikti bunu" diye geçiririm. sanırım içim fesat benim.
zaten bence diyalog alttan şöyle yürüyor;
-dün gece rüyamda gördüm seni
+hayırdır nasıl gördün ( siktin mi beni)
+ya sen bir ata binmişsin elinde dosyalar var ( öyle böyle sikmedim)
-hadi ya, at murattır derler (kesin sikmiş)
+evet hayırlısı bakalım ya ( :.( ) -
24. akp'nin duble yollarının iki yılda bozulması
http://www.sondakika.com/…i-ikiye-katlandi-7690794/
arada sırada uzun yol gidenler fark etmiştir, sürekli şerit kapamalar, yol çalışmaları trafiği daha da çekilmez hale getiriyordu. kokusu da çıkmış.
2008'de 665 milyon tl olan bakım masrafları 2014'te 1.6 milyar tl'ye ulaşmış.
yeni yolların bakım masraflarını düşürmesi gerekirken, tersine katlanarak artmış.
tabii mesele yandaşları zengin etmek olunca, bitümlü sıcak karışım yerine sathi kaplama kullanılınca durum böyle oluyor.
bakım firması da yandaş olunca bir değil sekiz defa söğüşlüyor devleti yandaş ekip.
değil mi ak kıl kardeşim? -
25. kendini mühendis ile bir gören tekniker
genelde ar-ge ile uğraşmayan firmalarda olur. ar-ge üzerine çalışan firmalarda teknikerler mühendislere abi çekmekle yetinecektir.
-
26. türkiye'nin birbirine en çok yakışan çifti
safiye- faik
-
27. büyük göğüslü olmanın dezavantajları
doggy pozisyonunda çok fazla sallanması.
edit: 3 dakika oldu, hiç de mesaj gelmedi abazanlardan. demekki kadınlar abartıyormuş. abazan değilmiş hemcinslerim.
edit2: ilk editi koyduğum sırada 4 mesaj geldi amk. 90+6'da gol mu olur lan azıcık daha bekleyemediniz mi -
28. nba maçlarının neden gece 3'te oynanması
cevabı çok basit bir sorudur.
gece 3, sporcuların performanslarının fiziksel ve zihinsel anlamda zirve yaptığı bir saat olduğu için tercih edilmektedir. bilimsel açıklamasına şu an girmek istemiyorum. -
29. yanlışlıkla eski sevgiliyi aramak
damacana pompasına fazla basınca yaşanan gerginlikle benzer bir paniğe neden olur.
-
30. furkan gök
yedi cihana ibret olacak düzeyde gerizekalıdır ama hepimiz biliyoruz ki türkiye gibi bir ülkede bir yerlere gelecek, arkasında birileri olacak, ilerde adı anılmaya devam edecek. sen de 100 üstü iq'n ile, elinde tahsilin ile ekşiye bişeyler yazıp ay sonunu nasıl getireceğini düşüneceksin. hayat işte
-
31. kafa dinlemek için askere gitmek
aman diyeyim. hem kafa dinlemek hem de aile baskısı nedeniyle yaptığım atar sonucunda kendimi önce eğirdir dağ komando okulunda sonra da 9 ay şırnak'ta tim komutanı olarak buldum. aman.
-
32. türk olmasaydınız ne olmak isterdiniz
insan olun insan, sanki siz seçtiniz türk olmayı aq.
not: insan olmaya çalışan türk. -
33. britanya'lı kızların çok güzel olması
yanlış tespittir. avrupa'nın en çirkin kızları britanya'da konuşlanmıştır.
-
34. ekşi sözlük
cizre olayları hakkında dezenformasyon kaynağı olarak kullanılmıştır. yazarların bir kısmının özellikle algı operasyonu yapmak için, belediye başkanlarının, hdp temsilcilerinin ve eşbaşkanlarının röportajlarını, konuşmalarını nasıl cımbızlayıp başlık açtığını, olmuş olayları nasıl farklı göstermeye çalıştıklarını, ve kişilere nasıl hukuk dışı ithamlarda bulunduklarını örnekleriyle görelim.
en taze örneği, bugünün debe'sine giren (bkz: üç genç eline silah aldı diye müdahale edilir mi) başlığı. yazar kişisi haberlerde dinlediği selahattin demirtaş'ın beyanında, demirtaş'ın söylemediği ve hatta ima dahi etmediği halde başlıkta ifade edilen ve sözlük yazarlarının (bkz: gerard depardieu'nun vatandaşlıktan çıkması) başlığında gösterilen duruma düşmeleri gibi bir hale sebep olmasına yol açacak şekilde bir başlık açmıştır. oysa ki: (bkz: #54768853) 'de yazıldığı gibi demirtaş '"bizim, halkımız ve türkiye toplumunun işi sadece genç bedenlerin konulduğu tabutları omuzlarında taşımak, ölümün bilançosunu tutmak değildir. bizlerin işi oradan cenazelerin çıkmasını engellemektir. silvan'dan da haberler geliyor; yaşamını yitirenler var, 3 mahallede sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş. bu koşullarda seçimi düşünmeyi bir tarafa bırakıp insanların canını kurtarmak dışında hiçbir şey düşünemeyiz. diyalog kapıları sonuna kadar zorlanmalıdır. illa 'kamu düzenini sağlayacağım' diye operasyonel yaklaşım dayatılır ve bunun üzerinden bir siyasi bir politika hayata sokağa geçirilmeye çalışılırsa oradan barış, çözüm çıkmıyor. cizre'de 10 gün boyunca sağa çıkma yasağı ilan ettiler. taradılar, operasyon yaptılar, iletişimi kestiler. insanların su ve ekmeğini kestiler, 120 bin kişilik bir şehri zindana çevirdiler ne oldu? 10'uncu gün gittik cizre'ye. yıkılmış, harabe bir kent, duyguları kırılmış bir halk, ama şu devlete ve hükümete yüzde 1, binde 1 inancı varsa onu da yitirmiş bir halk kalmış geriye. dimdik ayakta, iradesi, acıları ile birlikte bir halk kalmış geride. kim. ne kazandı, e elde edildi. cizre'de, diyarbakır'da bir sorun var. bu sorunun adı; kürt sorunudur. kürtler'in kendi dil, kültür ve tarihi ile kendi topraklarında özgürce yaşama sorunudur. 3 genç eline silahları aldı diye bütün kentleri bombalayarak memleketi suriye'ye çevirerek neyi çözeceksiniz?" demiştir.
aynı başlığın 4. entrysi (bkz: #54768159)
34. entrysi (bkz: #54769520)
42. entrysi (bkz: #54770835)
47. entrysi (bkz: #54771506)
73. entrysi (bkz: #54776577)
82. entrysi (bkz: #54777083)
83. entrysi (bkz: #54777289)
92. entrysi (bkz: #54778422)
93. entrysi (bkz: #54778615) aksini söyleyip, açıklamanın çarpıtıldığını söylese de, yazarların niyet okumaları, kof millyetçilik ve sığ siyasal fikirleri nedeniyle sazan gibi atladıkları yer yer nefret söylemi dahilinde cümleler kurduğu bir başlık haline gelmiştir. sözlük moderasyonuna iletilen başlık değiştirme talebi işleme alınmamıştır.
bir diğer dezenformasyon çalışması olarak (bkz: berxwedan edin) başlığında görülebilir. yazıldığı günün debe'sine giren entry, berxwedan'ın annesini hpg'nin şehir yapılanması mensubu olarak ilan ediyor, 30'u yazar 63'ü çaylak yazar tarafından favorileniyor. isnat edilen suçun, suçu isnat eden kişi tarafından kanıtlanması ilkesini bir kenara bıraksak bile, hangi istihbarati bilgilere dayanarak bunu söylediği meçhul olan yazar kişisinin bahsi geçen entrysi sözlük moderasyonuna iletilen şikayetlere rağmen halen yerli yerindedir.
cizre'de öldürülen cemile çağırganın derin dondurucuya konulan ölü bedeninin fotoğrafının filistin'de çekilmiş olduğu söyleyen sabah gazetesi haberini sözlüğe taşıyarak (bkz: cizrede buzdolabındaki cesedin filistinden çıkması) başlığı açıldı. ilk dolaşıma giren fotoğraf cemile'ye aitken, sosyal medyada başka kullanıcılar tarafından başka fotoğrafların yayılmasıyla gelişen hadise, gerçek fotoğrafın bile yalan olduğu maniplasyonuna yola açtı. dopermen'in açtığı (bkz: buzluktaki naaş cizre'de değil filistin'de yalanı) başlığa rağmen ve dezenformasyon yarattığı nedeniyle şikayet edilmesine rağmen başlık düzeltilmedi ya da yazarlar bir yaptırıma uğramadı.
çok daha vahim sonuçlara yol açan bir başka başlık ise, (bkz: cizre'de türkiye'ye karşı iç savaş yürütüyoruz) başlığı. cizre belediye başkanının görevden alınmasına neden olan ve sözlük dahil sosyal medyada yer alan çarpıtılmış açıklamanın, aslının ne olduğu kimse tarafından dikkate alınmadı.
başlığın 9. entrysi (bkz: #54633839)
10. entrysi (bkz: #54633897)
19. entrysi (bkz: #54634163)
22. entrysi (bkz: #54634217)
32. entrysi (bkz: #54634884)
34. entrysi (bkz: #54635073)
35. entrysi (bkz: #54635124)
37. entrysi (bkz: #54635499)
40. entrysi (bkz: #54635959)
45. entrysi (bkz: #54638361)
46. entrysi (bkz: #54658307)
49. entrysi (bkz: #54666947)
50. entrysi (bkz: #54667487)
52. entrysi (bkz: #54692723)
53. entrysi (bkz: #54692961)
56. entrysi (bkz: #54703403)
57. entrysi (bkz: #54726050) olayın aslını anlatmak için çırpınıp durmuştur. ancak nafile. leyla imret' atfedilen, 'cizre'de türkiye'ye karşı iç savaş yürürütüyoruz' başlık ne düzeltilmiş ne de başlığı açan ve dezenformasyona katkıda bulunan yazarlar bir yaptırıma tabi tutulmuştur. sonuç
(bkz: cizre belediye başkanı'nın görevden alınması)
trollük amacıyla açılan (bkz: 12 eylül 2015 demirtaş leyla imret ses kaydı) ve (bkz: cizre'de gömülmüş binlerce cesedin bulunması) başlıklarını hiç söylemiyorum bile.
(bkz: polise suç atmak için kendi grubu yapmış olabilir)
(bkz: ethem sarısülük'ün türk bayrağını yakması)
(bkz: berkin elvan taksim'de eylemde vuruldu)
(bkz: camide içki içme görüntüleri)
(bkz: sözde kabataş saldırısı) bunları diyenlerden, yayanlardan ve medet umanlardan bir farkı yok burada yapılanların.
ekleme: (bkz: #54780758) -
35. 14 eylül 2015 sevgilimin ortadan kaybolması
(bkz: bende kardeş sıkıntı yok)
-
36. bir erkekle sevişmeden ölmek istemiyorum
(bkz: lut lut atıyor kavmim)
-
37. yaran inci sözlük entry'leri
başlık : az önce minibüsteydim
arkadan bi kadın "şu parayı alırmısınız" dedi. aldım parayı cebime koydum, ne kadar iyi insanlar var bu dünyada -
38. unutulmayan politik sözler
tansu çiller'in meşhur gaflarından bazıları;
-mesut yılmaz iktidarsızdır (meclis kürsüsünden konuşurken)
-siz bu hükümetin ömrünü uzatmak için gönderilmiş bir pilsiniz. (kemal derviş'i kastederken)
-ipim cebimde geziyorum (28 şubat süreci)
-tatlı su milliyetçileri, bazlama/börek milliyetçileri (mhp eleştirisi)
-işsizlerimiz kadınlaştırıldı (kadınlarımız işsizleştirildi demek isterken)
-çekin milletin elinden cebinizi (çekin milletin cebinden elinizi demek isterken)
-mübarek kurban şeker bayramınız kutlu olsun (?????)
-allah'ı size emanet ediyorum (sizi allah'a emanet ediyorum demek isterken)
-futbol takımınızı 1. lige alayım mı? (samsun mitingi. o sırada samsunspor zaten 1.lig’dedir)
-merhaba asker (zabıtayı selamlarken)
-bu bacınız trabzon'u akdeniz'in incisi yapacak (trabzon mitinginde )
-gökberk kitabeleri (göktürk kitabeleri demek isterken)
-halktan kimsenin burnu kanamamıştır ve ölenler de çıkan yangından boğularak ölmüşlerdir. (madımak oteli'nin yakılması sonrası açıklama yapmak isterken...)
-haydar ali bey (haydar aliyev'i kastederken)
-sevgili zeytinburunlular (istanbul’un ilçesi olan zeytinburnu insanına hitap etmeye çalışırken)
kaynak -
39. almanya
almanya basligina yazdigim diger entrylerde oldugu gibi, bu entryde de bilal'e anlatir gibi anlatmaya usenmeyecegim. ustteki yazar arkadasim kizmasin; ama "aha da boku yedi, o kadar multeci aldi" anlaminda bir seyler demis. ne kadar komik bir yorum.
ben anlamiyorum almanya veya baska ulkelere asinalik duzeyinin sadece tv/gazete haberlerinden edinilen bilgi seviyesinde olan kisilerin arastirip etmeden boyle yaziyor olusunu. saniyorlar ki burasi da turkiye gibi geri kalmis bir ortadogu ulkesi.
bakin arkadaslar. amiyane tabirle, almanya düzmeyecegi esegin onune ot koymaz. bu konuda anlasalim once. bu minvalde, multecilerin bu ulkeyi zaman icinde mahvedecegini dusunmek sacmalik.
almanya'nin her yil icin resmi olarak aciklanan tam 360.000 yeni insana ihtiyaci var. göç bekliyor, her ne kadar caktirmasa da buna muhtac. neden? cunku burada almanlar cocuk yapmiyor. genc nufus yenilenmiyor. var olan insanlar da rahat yasiyor, gelecek kaygilari yok. ac kalsan devlet bakar, hasta olsan devlet tedavi eder, okumak istesen devlet okutur. devlet, burada devlettir. turkiye'de degil. turkiye'yi, eline ahır versen onu bile yonetmeyi beceremeyecek, sistemle/isleyisle uzaktan yakindan hicbir alakasi olmayan insanlar yonetiyor. dolayisi ile yonetilen halkin da vizyonu anca "aha simdi boku yedi" diyebilecek kadar genis oluyor.
800 bin civarinda multeci dusundukleri soylendi gecenlerde. bu ne demek? hemen hemen 3 yillik goc ihtiycinin tamamini tek kalemde karsilamak demek. daha guzel olani ne biliyor musun? "bakin ben multeci aliyorum" imaji ile inanilmaz goz boyayip butun dunyada sempati kazandi. halbuki kendi isine de geliyor bu durum. evet hakli olunan taraflar yok mu? var. gelen insanlar (hakir gormeksizin) genel olarak egitimsiz, medeniyet hirkasini giyememis, gun gorememis ve bundan sonra yasayacaklari toplumun hayat standartlarina uyum saglamasi zor olan insanlar. ama bu demek degil ki alman duzeni bozulur. dunyaya yayilmis bir kalip var adamlarda "alman duzeni/disiplini" diye. daha ilk asamada egitim'in en yuksek payi alacagi sekilde cesitli alanlarda kullanilacak "11 milyar euro" butce ayrildi bile multecilere. bu ne demek biliyor musun? iste bu dunyanin en guclu ulkelerinden olmak demek. devlet demek. ben bu gelen insanlarin cocuklarini egitir, bir hic olacakken cikarir dunyaya sunabilecegin bilim adamlari, muhendisler, sanatcilar, zanaatkarlar yetistiririm demek. basarili olur, olamaz. bunu gorecegiz. ama sistem bu arkadasim. vizyon bu. misyon bu. anlatabiliyor muyum?
turkiye'de ise bu tam tersi olarak isler. bilim adami, muhendis, sanatci, zanaatkar olacak insanlari, birer "hic" yapip birakir o ulke.
sonra gelip buraya "aha almanya boku yedi" yaziyorlar.
yav he he.. -
40. havalimanlarındaki fahiş fiyat uygulaması
güvenlikten geçmişsin bir kere, kıstırmışlar seni, bağırsan da anonslar yüzünden duyulmayacak sesin, tabi ki sikecekler.
şaka bir yana, en büyük sebebi havalimanındaki fahiş dükkan kiralarıdır. sen bana havalimanında 1000 tl kiralı yer bul, ben sana 1.5 liradan satayım kutu kolayı. -
41. schengen vizesi
gariban yurdum insanı bunu alabilmek için kırk takla atıyor, havaalanında pasaport kontrolünde sorguya çekilip ezim ezim eziliyor. diğer yandan suriyeli kervanına katılan afgan, ıraklı ne kadar ortadoğu çomarı varsa 40.000 kişi uruk-hai orduları gibi yunan adalarına çıkarma yapıp sınır mınır dinlemeden kavimler göçü yapıp bir de yerleşecek ülke seçiyor. danimarka ve avusturya cep harçlığı vermiyor diye beğenmeyip es geçtiler almanya, isveç ve finlandiya'ya yardırdılar.
herifler kaç gündür moğol orduları gibi avrupa'nın tozunu attı, herkesi dize getirdi üstüne bir de beleş barınma, beleş yemek, aptal hümanistlerden koliler dolusu her türlü yardımı alıp üstüne sığınma başvuru sonuçlanana kadar ayda 300 küsür euro cep harçlığı alacaklar. avrupa'ya kaçak girip sığınma istedikleri için sınırdışı da edilemiyorlar. çoğunun pasaportu, hiçbir kimlik belgesi yokmuş.
üstelik almanya'da bir de tren garlarında millet sevinç gösterileriyle karşıladı bunları. %80'i at hırsızı kılıklı it kopuk herifler. zor durumda olan kadın, çocuk, yaşlı sayısı çok az. sen ezim ezim ezilerek vize kovalamaya devam et, adamlar bota atlayıp gidiyor avrupa'yı fethediyor resmen amk.
edit: bütün dünyanın gördüğü gerçekleri yazdık ne faşistliğimiz kaldı ne suriyeliler avrupa'da diye çatlayan ezik türklüğümüz. gök yelelilik gibi olmasın ama 99 yılından beri yurtdışında yaşıyorum, cebimde amerikan pasaportu var. yıllardır zaten vizeyle mizeyle uğraşmadan dünyanın her yerini geziyorum. şu anda ikamet ettiğim iskandinav ülkesinde yüzlercesi sürüler halinde doluşup dakka bir gol bir geldikleri gün ortaokula giden kızlara tecavüz girişiminde bulunan bu çomar sürülerinin avrupa'ya doluşmasını da gayettabi istemiyorum. üstelik de, benim güzel ve mal vatandaşım, sizim eğitimli, beyaz yakalı tayfanız o vizeyi alabilmek için sürünürken cebinde son model iphone'larla 5000-7000 doları insan kaçakçılarına bastıran ve %80'i at hırsızı kılıklı izbandut gibi herifler olan bu yaratıkların böyle elini kolunu sallaya sallaya girip beleş oturum, ev, cep harçlığı almasının da adaletsizlik olduğuna dikkat çekmek için yazdım. buna bile kalkıp 'pis faşikkkk', 'schengen vizesi alamayıp kıskanan ezik türk nolcekkkk' diye hönkürüyorsan zaten yapacak birşey yok, bokunuzda boğulun amk. yazanda kabahat zaten, bana ne hakkaten, mis gibi amerikan pasaportum da var ab ülkesinde oturumum da var,bana giren çıkan yok nasıl olsa.
gök yeleliyi o kadar linç ettik ama haklı olan aslında oymuş, size her türlü müstahak.
edit 2: (bkz: #47106538) -
42. nokta dergisi 18. sayısının kapağı
şehitlere saygısızlıktır diyeni şehit babaları miksin nokta.
-
43. güneşin kızları
magara kackini kilikli sanatci elemanin gencken gunes'in 18 yasindaki halini gorup hasta olup 45 yasindaki halinin resmini yapabildigi dizi.
not: valla hanim izliyo :( -
44. cem uzan
evet ona da hırsız diyorlar o da doğru. fakat o motorola'nın mallarını çaldı :))
seninleyiz eli uzun adam. -
45. karakteri bozuk şehit babaları da var
gözlerin gördüğünü, kulakların duyduğunu hala inkar etmeye çalışan karaktersizler de var.
canlı yayında söylenmiş söz. -
46. halen türkiye'de konser vermemiş sanatçılar
-
47. müze ve saray ziyaretlerinin ücretli olması
müzekart alırsa yıllık 40 liraya kültür ve turizm bakanlığı'na müzeleri gezebileceğini bilmeyen yazar yakınması. extralar içinse 50 liralık müzekart+var.
bir de şekerim ben avrupa gördüm hiç böyle değil edebiyatı yapmayın rica ederim. orada da öyle, buyrun bilet fiyatları:
http://www.smb.museum/en/plan-your-visit.html
berliner dom bile 7 euro. bunun dışında bağışla girebildiğiniz kiliseler ve katedraller var. hiçbir şey vermeden de girilebiliyor, adı üzerinde bağış ancak bu durumu genellememek lazım.
turistlerle aynı parayı ödüyorum diyenler için museumpass ücretleri
http://www.muze.gov.tr/tr/muzekart
bilet fiyatları yerli yabancı aynı. 30 lira tek girişlik bilete vermek yerine 10 lira daha verip kart alırsanız turistlerden farkınız olur. linkte görebileceğiniz gibi onların kartları çok daha pahalı. devlet sizi bu fiyat politikasıyla karta yönlendirmeye çalışıyor. yıl boyu her yeri gezin, az kültürlenin cahiller demek istiyor.
bu arada 18 yaş altı hala ücretsiz. öğrenci kartına 20 lira vermek de bütçenizi ne kadar etkiliyor bilmiyorum. etmez veya bana çok derseniz kabul. halktan para almadan içeridekilerin değerli olduğu bilincini oturtabileceklerini hiç sanmıyorum. bakanın bile ayakkabıyla mozaiklere bastığını unutmamak lazım.
http://www.cumhuriyet.com.tr/…rce/137039_cover.jpeg
ne ücretsiz onu de bana sen diyen arkadaşımız için:
http://dosim.kulturturizm.gov.tr/giris-ucretleri
avrupa'yla kıyaslama işini de başlığı açan yazar başlattı. burada dursun.
http://www.hizliresimyukle.com/image/dvr
editlerin ucunu kaçırdım. sanırım bu entry kendini sonsuza kadar güncelleyecek. -
48. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
charlie chaplin'in modern times filminde kullandığı kamera tekniği:
http://gfycat.com/obviouseuphorichadrosaurus
şu da sahne: https://www.youtube.com/watch?v=vlmfqhbmtpg -
49. penisim çok büyük nasıl küçültebilirim
olsun arada kendine hallenirsin.
-
50. 15 eylül 2015 galatasaray atletico madrid maçı
press yapacağız sahada diri görüneceğiz pozisyonlara gireceğiz ama golü atamayacağız. atletico madrid duran top organizasyonuyla golü atacak atletico'nun 1-0 lık üstünlüğüyle ilk yarı sona erecek. 2. yarı baskıyı iyice arttıracağız burak'ın topu direkten dönecek akıl almaz goller kaçırcak. kaçırdığı goller sonunda sürekli burak'ın 2 eli kafasında objektiflere yansıyacak. 70. dakika civarında kontra ataktan gol yiyeceğiz durum 2-0 olacak. galatasaray yenilgiyi kabullenmiş vaziyette top çevirecek atletico geriye yaslanacak. atletico madrid kalecisi aut atışını kullanırken ağır hareket ediyor diye burak gidip artistliğine dışarı çıkan topu alıp getirip aut noktasına koyacak biran önce gol atmak istiyor gibi. son dakikalarda 1 gol daha yiyip 3-0 mağlubiyetle maçı bitiricez. maç sonu röportajında hamza hoca girdiğimiz pozisyonları değerlendirseydik bla bla bişiler geveleyecek. geçmiş olsun.