Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. davutoğlu gole sevinirken şehit oğlunun mahzunluğu

    şu resimde görülen yürek burkucu durumdur.
    türkiye'de neler yaşandığını çok güzel özetliyor.

  • 2. karaköy'deki mekanların götlerinin kalkması

    son birkaç sene içerisinde açılan yeni kafeleriyle ve barlarıyla gençler arasında popüler olan karaköy'deki karabatak, unter, tükkan, colonie vs. vs. hipster mekanların götlerinin kalkma olayıdır.

    daha düne kadar müşterileri memnun edip nispeten uygun fiyatlarıyla ayakta kalmaya çalışırken popülerleşip kıçı kırık damla soda'ya 7 tl, klasik çaya 8 tl, dana antrikot'a (sıkı durun) 66 tl istemeye başlayan mekanlardır. hatta bunlardan karabatak suya, bak normal suya diyorum 5 tl istemektedir.

    türkiye'de bir yer popülerleşmesin abi artık. cidden hem kazıkçı esnaf olarak hem enayi müşteriler olarak bokunu çıkarıyoruz.

    ince belli bardakta normal bir çayı 8 tl'ye içmek de satmak da özgürlük ya da tercih meselesi falan değildir.

    edit 1: vay anasını yaaa. hükümetin alkole bakışı ve alkolün pahalı olması nedeniyle marketteki 4,75 tl'lik biranın mekanlarda 19 tl olması normalmiş. ulan hadi bira neyse de 50 kuruşluk damla marka soda nasıl oluyor da 7 tl oluyor ya da kahvedeki bardağın aynısında gelen çay nasıl 8 tl oluyor? devlet çay satışı içinde mi mekanlardan ruhsat alıyor amk? bu arada çayı 8 tl'ye satan yer alkol satan yer değil, zaten kafe olan bir yer.

    neye üzülüyorum biliyor musunuz? bunu yazan yazar belki olmayabilir ama bu sikko fiyatlandırmaları savunanların çoğu kendi parasını kazanmayan, ailesinden geçinen öğrenciler ya da üç kuruşa çalışıp siktiri boktan tek odalı bir dairede kiracı olarak oturan ama kendilerini cool sanan hipsterlar.

    aklı başında, kendi parasını kazanan hiçbir insan bu savunmayı yapamaz. yapsa yapsa ya bu tipler ya da işletmelerin sahipleri yapar.

    edit 2: ülkem insanının rezil düşünce yapısını da gösteren göt kalkmasıdır ayrıca. adam utanmadan diyor ki pahalı çay, bira satmasa elit kesim gelmez. bira 10 lira olursa apaçiler gelir karaköy de taksim'e döner. sizin gibileri ne kadar sikseler az. hatta sizin gibi enayileri sikmek için benim de bi mekan açmam lazım. ne de olsa istanbul'da daha bi bok olmadan ne oldum delisi olan sizin gibi insan çok. bir tane biraya 30 lira da çekseler size göre normal gelecektir bu durum.

    adamlardaki düşünce yapısına bak. "pahalı olursa elit kesim gelir, herkes gelmez di mi orçun?. - evet meliscim. o yüzden çaya 15 lira yazalım. kahveye de hmmm bi düşüniim. 24 tl yaz gitsin."

    vay anasını yaa, vay anasını yaa, vay anasını yaaaaa.

    edit 3: tam da orta tabaka insanların gittiği mekanların göt kalkmasıdır. orta sınıf diye beğenmediğin çarıklı sınıfı bu mekanlara üç gün gitmezse kepenk indirmek zorunda kalacak bu mekanlar. kaliteli restoran görmemiş ibişler liseliden bozma çocukların garsonluk yaptığı mekanları fine dining restoran sanıyorlar amk.

    olm biraz kafanız çalışsın adamı delirtmeyin. bu ülkenin orta kesimi zengininden daha çok para bayılıyor böyle yerlere. gerçekten zengin adam neye ne kadar ödeyeceğini bilerek zengin olmuştur zaten. ha bunun da istisnası olarak sonradan görme ya da babadan dolayı zengin olanlar da vardır ama bunlar da her gün bu mekanlara gitse yine o mekanları kurtaramazlar. sayıları yetmez.

    edit 4: en acısı da bu fiyatları normalleştirmeye çalışanların aslında dar gelirli olmaları, kraldan çok kralcı olmaları.

  • 3. 6 eylül 2015 yüksekova'da 14 askerin şehit olması

    görmüş olduk ki mesele şehit çocuğuna insanların gözüne soka soka maç izlettirmek değil; onun babasıyla beraber maç izlemesini sağlamaktır. allah belanızı versin.

  • 4. 400 milletvekili alınsaydı bunlar olmazdı

    artik inanamiyorum, vatana ihanetten yargiya basvurulmasi gerekirken daha ne bekliyor insanlar? acik acik soyluyor adam.

  • 5. karakteri bozuk şehit babaları da var

    karakteri bozuk, oğluna testis kanseri raporu alıp askere göndermeyen babalar da var.

  • 6. 6 eylül 2015 türkiye hollanda maçı

    hedef grupta üçüncülük olunca beşiktaşlı oğuzhan özyakup affetmedi...

  • 7. bir akp'li ile tartışmak

    bir güvercin ile satranç oynamak gibidir. satrançta ne kadar iyi olursanız olun, güvercin yine taşları devirecek, tahtanın ortasına sıçacak ve koltukları kabarmış şekilde turlayıp duracaktır.

  • 8. çözüm sürecinde silah depolamışlar

    tayyip erdogan itirafi.
    yine kandirmislar uzun adami. paralel, ismet inonu, chp zihniyeti depolamis.

  • 9. hayattan tatlıyı ekmeği asitli içecekleri çıkarmak

    canan hocam eğer sizseniz selamlar.

    tanım: diyet önerisi.

  • 10. 7 eylül 2015 tsk açıklaması

    kaç kişinin şehit olduğunu bilmiyoruz ama kaç miletvekili gerektiğini hepimiz biliyoruz.

  • 11. fatih terim'in galibiyeti şehitlere armağan etmesi

    maaşını armağan etse, en azından geride kalanların işine yarayacaktır.

    tanım: gereksiz gösteridir.

  • 12. hürriyet'in 400 vekil tweet'ini silmesi

    videoyu silmediği, silse de sonuçta bu laf söylenmiş olduğu için bir şey ifade etmeyen olaydır.

    ne algı operasyonu allah'ın sığırı, haberin içerisindeki videoda aynı sözler söyleniyor. dalyarağa bak, rabbini savunacağım diye ne şekillere giriyor.

  • 13. 6 eylül 2015 hürriyet gazetesinin basılması

    cumhurbaşkanının ağzından çıkan bi cümleyi haber yaptı diye tekbirlerle gazete basıyorlar.

    ya hepsini geç hiç üşenmiyorlar da a.q , beyinsizlik adamlarda doping etkisi yaratıyor resmen. ulan walking deaddeki zombi kadar beyniniz yok, allah belamı versin aha şunlar kadar beyniniz, şu dünyaya faydanız yok.

  • 14. kürdistan kurulsun türkiye kurtulsun

    akıllara bugünlerde daha çok takılıyor.
    eğer istediğiniz kürdistan ise, o çok sevdiğiniz, sempatik bulduğunuz selahattin'e söyleyin de mecliste dile getirsin, referandum yapalım; o şehirleri verelim. eminim artık hiçbir türk "aman şırnak, diyarbakır, hakkari'yi vermeyiz!" diye tutturmaz hiç gitmediği yerler için.
    ama istanbul'dan, izmir'den, mersin'den ve daha bir sürü anadolu şehrinden gideceksiniz, bunu da selahattin'e söylemeyi unutmayın, emi?

    ekleme: entry'mi yanlış anlayanlarr için, daha önceden girdiğim şu entry'yi bırakmak istiyorum: #53228280

  • 15. 6 eylül 2015 şehit haberlerinin saklanması

    bu iddiada doğruluk payı varsa iki ihtimal var:

    1 - ülkenin başbakanının onlarca askerinin ve tabur komutanının öldürüldüğünden haberi yok.
    2 - ülkenin başbakanı, onlarca askerinin ve tabur komutanının öldüğünden haberdar bir halde milli maçta etrafa, önünde şehit çocuğu varken gülücükler dağıtıyor.

    hangisi daha az korkunç, daha az acı, daha az sinir bozucu geliyorsa onu seçin. ben birini seçemedim.

  • 16. kemal kılıçdaroğlu

    oysa ki yalova kaymakamı'nı eleştirmesi gerekiyordu.

  • 17. recep tayyip erdoğan

    itiraf etmem/k gerek, bi sey basardin:
    eskiden lan bu insanlara cok ayiplar edilmis, cumhuriyet cok hatalar yapmis, basortusu ile egitim nasil yasak olurmus derdim
    geldin, islamdan da islamcidan da neredeyse nefret ediyorum. -bi dedem muftu, bi tanesi seyh, oyle bi aile.

    araplara notr'dum. lan adamlar dunya savasi'ndan bizi satmislar, onlarin da bi turlu devlet kurma hakki var lan, satis da neymis, ister onun yaninda yer alir, ister senin derdim,
    arapdan da kulturunden de bi nevi tiksinir oldum.

    kurtleri ezmis cumhuriyet, dersim ne aciymis lan, zaten de osmanli'dan beri isyanlardalar, herif istedigini konusur eder, elbet bi yol buluruz biz bu adamlarla dedim,
    valla nasil basardiniz bilmiyorum da, ayrilalim, gitsinler, nere bize kalir, kimler bizle kalirsa onlar bize yeter de artar diyorum.

    asil, bu halkin/anadolu halkinin egitim imkani yeterli olamamis, cok sans kucuk bi zumreye aitmis, ulkeye donup, bu insanlara bi seyler vermek gerek, budur yani bizim ulkeye yapabilecegimiz en iyi sey derdim
    siktirsinler gitsinler diyorum.

    tesekkurler. on yilda irkci, bencil, kotu milyonlar yarattin her yastan.

  • 18. ben çirkef bir futbolcuyum

    muhtemelen i am an aggressive player cümlesinin büyük bir habercilik başarısıyla türkçeye çevrilmiş hali.

  • 19. beşikteki bebeği büyütürüz yine dağa göndeririz

    (bkz: yine ölür)

    bu mu barış isteyen "halk"?

  • 20. erkeklerin cinsellikle ilgili bilmesi gerekenler

    bir çok detay ve bilgiler içerir. en önemli konulardan biri de karşı tarafın rızası. ingilizler bu konuda çay metaforunu kullanmışlar:

    eğer hala anlamakta zorluk çekiyorsan, biriyle seks başlatmaya çalıştığını değil, ona çay hazırladığını düşün.

    “çay ister misin?” diyorsun ve sana “tabi ki! harika olur! teşekkür ederim!” diyorsa bil ki gerçekten çay içmek istiyor.

    “ya aslında emin değilim…” derse, ona çay hazırlayabilirsin ama aklında olsun, içmeyebilir ve eğer içmezse (burası önemli) ona çay içirmeye çalışma. düşük bir çay içme ihtimali var diye çay yapma zahmetine girmiş olduğun için onu suçlayamazsın. çay içmek istemediğini kabul etmek zorundasın. çayı yapmış olman onu mutlaka o çayı içerken izleme hakkın olduğu anlamına gelmez.

    “hayır, teşekkür ederim” derse, çay yapma. o kadar. çay yapma, ona içirme, içmek istemedi diye kızma. anla işte çay istemiyor.

    sana, “evet, teşekkür ederim” deyip, çay geldiğinde aslında istemediğini söyleyebilir. evet, onca zahmete girdikten sonra bunu duymak seni gıcık edebilir. ama hala hiçbir şekilde çay içmek zorunluluğunda değil. önce istiyordu, şimdi istemiyor. bazen insanlar sen çayı yapmaya başladıktan çay hazır olana kadar geçen sürede kararlarını değiştirebilirler. bunda bir sakınca yok. bu yine de sana çayı zorla içirme hakkı vermez.

    bilinci yerinde değilse, çay yapma. bilinci yerinde olmayan insanlar “çay ister misin?” sorusunu anlayamazlar.

    diyelim ki, soruyu sorduğunda bilinci yerindeydi, evet dedi ve çayı yapana kadar bilincini yitirdi. çayı bırak, karşındaki insanın sağlığının yerinde ve kendisinin güvende olduğunu kontrol et ve –burası çok önemli- ona çay içirme.

    biri eğer çaya evet derse, içmeye başlarsa ve daha sonra bilincini kaybederse, çayı zorla boğazlarından geçirmeye çalışma. çayı uzaklaştır ve onun iyi olup olmadığına bak. şuuru kapalı insanlar çay istemezler. bundan şüphen olmasın.

    biri geçen cumartesi senin evinde çay içtiyse bu her zaman seninle çay içmek istediği anlamına gelmez. durduk yerde evine gidip çay yaparak “ama geçen hafta çay istiyordun” ya da sabah uyandıklarında ağzından içeri çay dökmeye çalışarak “ama dün gece çay istiyordun” diyemezsin.

    çayda ya da sekste, rıza her şeydir.

    not: alıntıdır.

    http://www.5harfliler.com/…l-iliskide-riza-mefhumu/

  • 21. ahmet davutoğlu'nun şehit çocuğu ile maç izlemesi

    6 eylül 2015 türkiye hollanda maçı rezaletinde yer alan su fotografin her seyi anlattigidir.

  • 22. cizre

    "şehre girişe izin verilmemesinin bir sebebi de halkı ekstradan cezalandırmak muhtemelen. çünkü halkın nereden baksanız üçte biri geçimini ırak ticareti üzerinden sağlıyor."

    bu şekilde bir yorum yapılmış bu güzide ilçemiz hakkında. yalnız ırak ticareti denilen şey bildiğimiz kaçakçılık. bakın daha iyi anlamanız için heceliyorum; "ka-çak-çı-lık".

    ulan amın feryadı, ecdatsız götverenler benim vergi vererek aldığım malları algısız vergisiz yurda sokacak, sonra bundan para kazanacak, adı da ırak ticareti olacak. sikeyim senin nesnelleştirdiğin kaçakçılığı. götoğlanına bak hele.

  • 23. 6 eylül 2015'te hakkari'de şehit olan asker sayısı

    sayının 1 olmasıyla 1000 olması arasında hiç bir fark olmadığını anlamadığımız sürece bu işi çözemeyiz.

    1 yeterince büyük bir sayı.

  • 24. suriyeli sığınmacılar

    macaristandaki suriyeli mültecilerle birkaç gün geçirdim, izlenimlerimi genel bilgiler eşliğinde fazla sulandırmadan sunayım: grafikli, linkli ve fotoğraflı versiyonu

    bloglara alerjisi olanlar için metin aynen aşağıda:

    1) kim bunlar

    elektronik mühendisi, meslektaşız bir nevi. aynı yaşlarda, aynı boyda, aynı tipteyiz. aynı dili konuşup anlaşıyoruz, aynı model telefonumuzdan aynı komedyenin videolarına bakıyoruz. ikimiz de aynı gün avusturya'ya gideceğiz, aynı şeyleri yiyip içeceğiz... ama benzerliklerimiz burada bitiyor.

    ben günlerdir yaptığım gibi bisiklete atlayıp eve dönerken, o keleti tren istasyonu'nda sahiplendiği köşesine yollanıyor. dönüş yolunda, avusturya'ya bakkala ekmek almaya gider gibi gidebileceğimi düşünüyorum, o ise pasaportu, parası ve bileti olmasına rağmen gidememesini milyonuncu kez düşünüyor. o gün daha bilmiyoruz tabii, beklediği trene hiç binemeyeceğini ama eninde sonunda kalanın ben, gidenin o olacağını.

    ***

    2) röportaj yok

    her gün kahvaltımı ettikten sonra, bir turistik atraksiyona gidermiş gibi bu insanların arasına karışmayı, elimdeki çikolatalar ve havlular karşılığında onların hikayelerini ve vesikalıklarını alıp, sosyal medyada satmayı ve komisyon olarak "fav" almayı istemedim. belki egom yüzünden, yani sahile vurmuş ölü bebek resmi altına beylik yorum yapanlarla aynı kefeye konmayı istemediğimden. belki de duyarlılık sandığım şeyin aslında meraktan ibaret olmasından.

    kendini "yerlileri" kurtarmaya gelen bir "beyaz adam" olarak görmek, yaşanılanların unutulmadan dünya'ya aktarılması misyonunu üstlenmek epey çekici bir tavır. ama işin açıkçası, avrupa'nın ortasında kimsenin bu işler için sıradan aracılara ihtiyacı yok; basın her yerde ve herkesin elinde cep telefonu var. ortamda her saniye çekilen fotoğraf sayısı, o sırada buda kalesini aydınlatan flaşların sayısı kadar. o yüzden kişisel hikayeler ve buruşuk suratlı vesikalıklar bana kalacak, size ise derlenmiş bilgiler ve basındaki fotoğraflar.

    ***

    3) tren istasyonu

    turuncular içindeki bir hare krishna rahibesinin peşine takılıp gittim. rahibelik "programlarının" bir kısmı gönüllülükten oluşuyor, o yüzden her gün mültecilere erzak dağıtıyorlar, daha profesyonel gruplar erzak dağıtmışlarsa da en azından gidip hal hatır soruyorlar. böyle insanlar da varmış.

    garda yaklaşık 2000 mülteci kalıyor. kimisi doktor, kimisi işsiz. bir çoğu ingilizce konuşuyor çat pat. fazlasıyla yemek ve su var, ama yeterince tuvalet ve sessizlik yok. ağlayan bebeler, polise karşı oturma eylemi yapanlar, beklemekten ifadesizleşmiş yüzler...bazıları arada sırada bir hostele gidip kalıp geri dönüyorlar, yani beş parasız değiller. sanırım bu yüzden ortam beklediğim kadar madmaxvari değil ama yine de insanların üstündeki o uygarlık perdesi ara ara kalkar gibi oluyor, altındaki çıplak hayvan biraz hırlıyor, sonra tekrar düzen, kanun, ahlak, bürokrasi, umut, rutin, sıkıntı...

    benim konuştuğum mühendis, günlerdir buradaki şartların iyileşmemesini ve şehir dışındaki kampların yeterli olmamasını, bilinçli bir politika olarak yorumluyor. hem yoldaki mültecilere, hem de batı avrupa'ya bir mesaj: "buraya gelmeyin, gelenleri de batı'ya alın"

    çoğu sırbistan'dan girmiş, bazısı öncesinde türkiye'de yaşamış. sadece bu sene içinde sırbistan'dan 140 bin kayıtlı göçmen girdi macaristan'a, yani schengen bölgesine (schengen içinde sınır kontrolü yok). kaçaklar da cabası. sağcı hükümetin başındaki viktor orban sınıra duvar örmek istiyor bu yüzden. batı avrupalılar bu sağcı popülist mini-diktatöre cık cık yapmasını seviyorlar ama bir yandan da gelenlere schengen kriterlerini uygulamasını istiyorlar.

    en cömert mülteci programına sahip almanya, bu sene 800 bin sığınma başvurusu beklediğini açıkladı (kabul edeceği başvuru rakamı değil bu). yani bir yandan kollarını açmış bekliyor, bir yandan da macaristan'ı masa altından tekmeliyor: "bunları ince eleyip sık dokuyun"

    ve 10 milyon nüfuslu macaristan, bu şartlar altında, günde 2-3 bin yeni girişin kaydı kuyduyla başedemiyor. zaten birçok kişinin belgesi de eksik. pakistanlı, afgan, ıraklı, ne ararsan var, araya kaynamışlar, "pasaportu savaşta kaybettim" deyip bitiveriyorlar sınırda. kim mülteci, kim göçmen, anlamak zor.

    pek kimse macaristan'da kalmaya niyetli değil, çoğunluğun nihai hedefi almanya'ya kapağı atmak ve mülteci başvurusunu orada yapmak. zira o başvuruyu nerede yaparsan, o ülke değerlendiriyor. normalde dublin anlaşmasına göre, ab içinde girilen ilk ülkede bu başvuru yapılmalı ama sınır ülkeleri bunaldığı için bunu uygulamıyorlar, almanya da bu kurala uymadan gelen mültecileri sınırdışı etmeyi bıraktı bir süredi. kanunlar şu anda askıda.

    (almanya 2014'te en çok mülteci kabul eden ülkeydi. başvuruların %41'i kabul edilmiş. isveç ise %76 kabul oranı ve kişi başına en yüksek mülteci oranıyla en açık ülke. buna karşın sınırdaki macaristan sadece %10 kabul oranıyla çok ufak bir rakamı almıştı. haziran 2015 itibariyle, almanya'da sisteme girilmiş ve sonucu beklenen mülteci sığınma başvuruları 306000, fransa'da ise 36000. isveç 1000 vatandaş başına 5.7 mülteci başvurusu almış. )

    ***

    bir grup, turist gibi budapeşte'yi turladıktan sonra çadırlarına döndüklerinde şehrin güzelliğinden bahsediyorlardı. bu konuşmaların sonu hep aynı: "iş yoksa neye yarar". kimse kamplarda boş boş beklemeyi istemiyor.

    tek kıstas ekonomik veya politik nedenler değil. macaristan, slovakya gibi ülkeler kültürel olarak bu müslüman mültecilere sıcak değiller. başbakan "bu sene binlerle uğraşıyoruz, seneye milyonlar olacak ve bunlar bizim kültürümüze uyum sağlayamayacak insanlar" diyor açık açık. ingiltere ve fransa gibi büyük ülkelerin, milyonları bulan müslüman nüfuslarını entegre etmede yaşadıkları sorunlar, ufak ve görece fakir hristiyan ülkelerini iyice korkutuyor ve halkı sağcı popülistlerin kucağına itiyor.

    bu yüzden schengen ülkelerinin yarısı, mültecileri sığınmacı olarak kabul etmelerini zorunlu kılacak minimum kotalara karşılar, bunu bir davetiye olarak görüyorlar. orban 2 gün önce bizzat söyledi: "türkiye güvenli bir ülke, orada kalsınlar, alamayacağımızı bile bile onları davet etmeyelim"

    ***

    4) viyana kuşatması

    avusturya'ya gideceğim gün, o ana kadar izin alamadıkları yahut seferler iptal edildiği için gidemeyen kalabalıktan bir kaç yüz kişi, bir şekilde sopron trenine binerek avusturya sınırına doğru hareket etti.

    çoğu erkekti. gerçi türkiye'nin de hemen her yerinde sokaktaki insanların %130'u erkek, niye şaşırıyorum? zaten bunların çoğu düne kadar suriye'de olan taze mülteciler değiller, canlarını kurtaralı epey olmuş, aileler bir yerde kalmış, o kadar yol tepip batıdaki "cennetten" arsa kapmaya genç erkekler gidiyor. bir tanesiyle şakalaşıyoruz:

    -"ailenden biri gidip oralarda tutunacaksa kimin şansı daha yüksek: güçlü ve genç bir erkek mi, acınacak yaşlı bir kadın mı, herkesin vicdanını sızlatacak bir çocuk mu?"

    -"sarışın ve beyaz tenli hangisiyse o"

    kimse trene binebildiği için kutlama yapmıyor, millet tedirgin. nitekim yola çıktıktan yarım saat sonra polis treni durdurdu ve herkesi indirdi. mültecileri ayırıp yakındaki bir kampa götürmek istediler. belli ki bunu önceden planlamışlardı. sonuçta 56 olaylarında toplama kampı gibi kullanılan bir yere götürmek üzere, tren garından insanları zorla toplamak iyi bir halkla ilişkiler hamlesi olmazdı. oysa burası kameralardan 30 km uzakta. kimisi bunu anlayınca kaçmaya başladı, kimi şaşkınlıktan donakaldı, kimi de kendini raylara attı.

    kamplara gitmek istememeleri anlaşılır, zira bazısı gerekli belgelerle kayıt işlemlerini yaptırmıştı ama bekletiliyordu. hem ülkede kalmaları zor, hem kendileri gitmek isteyince de macar polisi izin vermiyor. arafta geçirdikleri her gün, batı avrupa ülkelerindeki "sıralarını" başkalarına kaptırmaları demek.

    şansına pasaportum yanımdaydı, öyle "ekmek almaya gider gibi avusturya'ya gidiyorum" diye atıp tutuyordum ama bir kağıt parçası neleri değiştiriyor. gruptan ayrılıp şehre dönerken otostop çekmenin manasızlığını farkettim. kimse durmuyor. ertesi gün gazeteden okuyacaktım, polisin ceza kesmesinden korkuyorlarmış. abd'nin bazı eyaletlerinde, hapishanelerin yakınlarındaki yollarda işaretler vardır: "hapishane bölgesi, otostopçu almak yasaktır"

    ***

    tren ve araba bulamayınca, ertesi gün insanların sabrı taştı ve 1000 küsur kişilik bir grup avusturya'ya yürümeye başladı. aralarında sopron treninden indirilenler de, o trene hiç binemeyip geride kalmış olanlar da, sonradan öğrendiğim üzere bizim elektronik mühendisi de vardı. sınıra kadar 200 kilometre yol. otoyoldan yürüdükleri için ufak çaplı bir krize neden oldular ve sonunda macar hükümeti düzinelerce otobüs göndererek bu insanları alıp sınıra götürdü, avusturya'ya "alın siz uğraşın" dedi. ab içindeki göçmenlik ve seyahat kuralları fiilen yıkılıyor teker teker ve yeni bir düzenleme için ortak bir zemin yok.

    ilk grup başarılı olunca bugün bu yollardan avusturya'ya 5000 kişi daha geldi, ve en sonunda macar hükümeti otobüs seferlerinin bir kereye mahsus olduğunu açıklamak zorunda kaldı. almanya da salt bu macaristan-avusturya güzergahından yürüyerek gelenler arasından toplam 10 bin kişi beklediklerini, bunlara bakabilecek durumda olduklarını açıkladı.

    bu rakamlar karşısında izlanda hükümeti önümüzdeki 2 sene boyunca kabul edeceği sığınmacı sayısını müthiş bir cömertlikle 50'ye yükseltince (her 1000 kişi başına 0.15 sığınmacı ediyor, türkiye'de bu oran 20-25 arası, yani 100 kat daha fazla), izlanda halkı biraz da olaylara mesafeli oluşlarının verdiği saflıkla ayağa kalktı ve evlerini sığınmacılara açacaklarını duyurdu. tabii bu resmi bir karar değil, bir jest. nitekim dün yapılan bir ankette çoğunluğun (%90) sığınmacı almaktan yana olduğu, ama sadece %15'lik bir kesimin 2000 sığınmacıdan fazlasını kabul edeceği, halkın %70'inin ise 500'den az sığınmacı istediği belli oldu.

    fakat bugünkü haberlere bakınca izlanda 10 milyar dolarlık reklam vermiş kadar prim yapmış, avusturya modern avrupa'nın sınırı olarak gelenleri bağrına basmış, macaristan ise avrupa'nın kötü çocuğu (türkiye de 2 milyona yakın mültecisiyle bu haberlerde dipnot)

    ***

    5) vaadedilmemiş topraklar: türkiye, ürdün, lübnan

    balkanları tamamen değiştiren 93 harbi'nden sonra, türkiye topraklarına bir anda yüzbinlerce mülteci akın etmiş, büyük bir kriz yaşanmıştı. bu osmanlı'nın kaybettiği ilk savaş değildi ama türkçe konuşan müslüman toplulukların anadolu'ya dalga dalga dönüşleri, imparatorluğun ulus-devlete dönüşmesindeki önemli bir adımdı.

    oransal olarak buna denk olmasa da, türkiye tarihinin sayılı göçlerinden birini yaşıyor. keleti tren istasyonunda tanıştıklarımdan bir tanesi türkiye'de ucuza kaçak çalışırken (bir bakıma sömürülüp, bir bakıma da bir türk'ün işini çalarken) çocuğu bile olmuş. kazara değil, isteyerek. belki de türkiye'deki 2 milyonuncu suriyeli oldu o çocuk. ben kendi ülkemde, yasal işimde gücümdeyken kırk kere düşünürüm çocuk işini, adamdaki rahatlığa şaşakaldım. ama aynı rahatlık, bu kalifiye adamın, kendinden belki üç gömlek aşağıdaki vasıfsız işvereninden yediği küfürlere aldırmamasını da sağlamış.

    suriye'de yaşananlar, şu anda dünya'daki en büyük mülteci krizi. rakamlar bir noktadan sonra insana bir şey ifade etmiyor ama gidip 2000 kişinin, 5000 kişinin halini gördükten sonra insan anlıyor milyonların ne demek olduğunu. suriye'de öldürülen 220 bin kişinin üstüne (yarısının sivil olduğu tahmin ediliyor), evlerinden sürülmüş ve kendi ülkelerinde mülteci konumuna düşmüş suriyeli sayısı tam 7.6 milyon. suriye dışında da, çoğu komşu ülkelerde olan 4 milyondan fazla mülteci kayıtlı, yani 23 milyonluk nüfusun yarısı mülteci. rwanda soykırımından beri böyle bir göç yaşanmadı.

    krizin büyüklüğü kadar, büyüme hızı da korkunç. 2013 yılı içinde mülteci sayısı 5-6 kat arttı. trende gözüme daha ziyade yetişkin erkeklerin çokluğu çarpmıştı, ve türkiye'de de sıkça "bu adamlar kaçacaklarına ülkelerinde kalıp ışid gibilerine karşı savaşsalardı ya" yorumunu duyuyordum (sanki bu kriz ışid'le başlamış gibi), halbuki gerçekte mültecilerin yarısından fazlası 18 yaş altı çocuklar. konuştuğum bir tanesi 3 senedir okula gitmemişti, artık onun hayattan beklentisi büyük ihtimalle, vasıfsız bir işçi olarak çalışmaktan ibaret olacak, o da şanslıysa.

    bu milyonların çoğu kamplarda kalmıyor. ürdün'deki 150 bin kişilik zaatari kampı bir istisna örneğin. en fazla mülteciyi barındıran türkiye'de çoğunluk şehirlerde. bunların arasında tahminen 100 binden fazla afgan ve ıraklı da var, sığınmacı olarak gelen. lübnan'da her 5 kişiden biri mülteci. türkiye'de 15 milyon suriyeli olduğunu düşünün (ya da düşünmeyin...sonra "hayaldi, gerçek oldu" diye afiş basar bizimkiler)

    ***

    dünya'nın çoğunluğu gibi türkiyenin de, evrensel insan hakları sözleşmesi üstüne bina edilen, 1951 birleşmiş mlletler mülteci anlaşması altında imzası var, yani yardımla yükümlü. bu ve benzeri yardımların (özellikle ürdün ve lübnan'a binen aşırı yükün) finansmanı için bm, 2015 yılı için toplam 7 milyar dolara ihtiyacı olduğunu duyurmuştu. bunun 4.3 milyar doları suriye dışındaki mülteciler, kalanı suriye'dekiler için. haziran 2015'te (yılın ortasında yani) bu 4.3 milyar dolarlık ihtiyacın sadece 1 milyar doları (%23) karşılanmıştı. daha kötüsü, bundan önce suriyeli mülteciler için bm'nin 6 ayrı seferde istediği toplam 6 milyar doların da sadece yarısı karşılanmıştı.

    kıyas için, bm'nin 2015'te tüm dünya için gerekli gördüğü acil insani yardım 16.4 milyar dolar. toplam dünya ekonomisi? 75 trilyon dolar (2013). yani global acil yardım gereksiniminin 4600 katı. bence 4600 altın sikkeden 1 tanesini "kaybetsek" de kalan ihtiyaçlarımız karşılanır.

    peki bu paraları kim ödemiyor? mültecileri kim kabul etmiyor?

    ***

    6) arap yağı bol bulunca

    dünya'daki insanı yardım ve zenginlik dengesizliğinin tek sorumlusu körfez ülkeleri değil elbette ama özellikle suriye konusunda herkesten fazla suçlanmayı hakediyorlar.

    tahmin ettiğiniz gibi bahsettiğim 1951 mülteci anlaşmasını imzalamadıkları için uluslararası bir "yükümlülükleri" yok, binlerce kilometre öteden sığınmacı alan isveç'in, kanada'nın, abd'nin aksine, yahut yüzbinlerce sığınmacı alan türkiye, almanya'nın aksine. ama yine yüzbinlerce sığınmacıya ev sahipliği yapan ırak, lübnan, ürdün de bu anlaşmaya taraf değiller, yani bu bir engel değil fiziki yardıma.

    peki körfez ülkeleri kendilerini nasıl savunuyorlar?

    bunların içinde en düzgünü olan kuveyt, yaklaşık 120 bin kişilik suriyeli nüfusunun vizelerini uzattı. yani vizeleri bitti diye savaş içindeki ülkelerine dönmek zorunda değiller. bunun üstüne, mülteciler için para yardımı yapıyorlar. mesela bae, ürdün'deki bir kampı toptan finanse ediyor, katar ve suudiler bm aracılığıyla türkiye'deki kampların masraflarını kısmen karşılıyorlar.

    ***

    en nihayetinde şu gerçekleri es geçmek mümkün değil:

    -6 zengin arap körfezi ülkesinin davet ettikleri toplam sığınmacı sayısı 0.

    -6 zengin arap körfezi ülkesinin yaptıkları yardımın toplamı, bir abd etmiyor. hiç biri 4500 km öteden sığınmacı alıp, üstüne para veren ingiltere'den fazla para vermiyor. bölgenin yıldızı dubai, havaalanı projesine 32 milyar dolar ayırırken (gariban 3. dünya ülkesi işçilerini kullanarak tabii), dubai'yi de içeren bae'nin toplam yardımı, olayla politik ve coğrafi olarak alakasız olan kanada'nınkiyle eşit.

    -6 zengin arap körfezi ülkesi aslen ne kadar zengin? toplam askeri harcamaları 100 milyar doların üstünde. yani sadece askeri bütçelerinin %7'siyle, bm'nin bütün suriyeli mülteci programını finanse edebilirler. katar'ın nominal gsmh'si adambaşı 100 bin doların üstünde, buna yakın bir ülke yok dünya'da.

    -özellikle katar ve suudi arabistan, politik olarak suriye'de olanlardan, en az abd, iran ve türkiye kada sorumlu. katar, suriyeli isyancılara giden silahların ve paranın büyük kısmını sağlıyordu ve abd, radikallerin kontrolünü kaçırıp desteğini kestikten sonra (ve hatta aktif olarak onlara karşı davranmaya başladıktan sonra bile) bu desteğe devam etti.

    kişisel zenginlikler, toplam ekonomik büyüklük, politik sorumluluk, coğrafi yakınlık ve kültürel-dini bağlar gibi kıstasların toplamı düşünüldüğünde, körfez ülkelerinin mülteci krizini neredeyse tek başlarına çözmelerini beklemek gerekirdi. ama gelgelim türkiye'deki islamcılar için bu olanlar, sadece "batı'nın ikiyüzlülüğü" olarak yorumlanıyor.

    kendi hükümetinin bu kriz sürecindeki ikiyüzlülüğünü görmeyen, hem iran'la, hem rusya'yla, hem de abd ile kafa kafaya gelmemizi sağlayan inanılmaz bir dış politikayı eleştirmeyen, kriz sonrası mülteci politikasının disiplinsizliğine kızmayanlardan daha fazlasını beklemek hata.

    tvit

  • 25. selahattin demirtaş

    bak arkadas ben oyumu bu adama verdim. kurt halkini pkk'ya biz muhtac ettik, artik etmeyelim siyasete girsinler diye turk oglu turk olarak oyumu verdim. benim gozumde pkk kurt halkinin magduriyetinden yararlanan uyusturucuyla gecinen asagilik bir orgut. hdp meclise girdi diye dogu karismadi, hdp zaten meclisteydi. oy orani 3-4 puan artti diye dogunun karismayacagini gorecek kadar da aklim var cok sukur.

    ancak bu adamin da bu olaylar da daha etkin rol alabilecegini, pkk uzerinde daha cok soz sahibi olacagini dusunmustum. ancak tek yapabildigi pkk silah biraksin demek oldu ve goruldugu uzere pek dikkate alinmiyor. e diger partililerin de cozum yerine, pkk sizi tukuruguyle bogar gibi sacma salak soylemlerden ileri gidebildigini goremiyorum. kendisi ne kadar iyi niyetli olursa olsun su ana kadar hayal kirikligidir. bilmiyorum bisey degisir mi ben kendi adima basarili olmasini cok istemistim.

  • 26. osman pamukoğlu chp'nin başına mı geçiyor

    (bkz: türkçe konuşamayan milliyetçiler)

    hiç mi sekmez lan?!

  • 27. olası zombi istilasında türkiyedeki en güvenli yer

    (bkz: sivas)

    sivaslı bile durmuyor sivas'ta. internette dolaşan "kürdistan" ya da "büyük israil" haritalarına bakıyorum hep sivasa kadar almışlar ama sivasa girmeyi hiç düşünmüyorlar.

  • 28. 6 eylül 2015 göğe yükselmem

    ulan adam göğe yükseliyor geliyor ekşi'de başlık açıyor. neden çünkü vizyon dar. işte hep bunlar yokluktan.

  • 29. fakirlikten ev arkadaşlarının sevgilileriyle yatma

    entry'niz fakirlerle arkadaşlık kurmamak için 100 neden başlığı altına taşınmıştır.

  • 30. 6 eylül 2015 cizre'de katliam girişimi

    (bkz: kürtçü dezenformasyonu)

    (bkz: yaw he he)

  • 31. umarım yaşananlar sandığa yansır

    hepimizin temennisi. umarim yansir da ulke sizden kurtulur.

  • 32. milli maçtan sonra mehter marşı çalmak

    mac esnasinda "ya allah bismillah allahuekber" diye bagirmak, iman gucuyle rakibi yenmek, mactan sonra mehter marsi calmak, turk'un gucunu gostermek, turk islam senteziyle sov yapmak, basbakan'in tribunde sehit cocuguyla gozleri dolarak mac izlemesi, tribundeki taraftarlarin "sehitler olmez vatan bolunmez" pankartlariyla laylaylom ziplamasi, spikerin gezici ateist istanbul seyircisine laf cakarak konya seyircisini ovmesi, iste size akp'nin yeni turkiye'si. parti-devlet, millet-ummet el ele.

    bu esnada yuksekova'dan 14 sehit oldugu yonunde soylentilerin cikmasi da sadece munasebetsiz bir detay tabii, bakalim ne cikacak arkasindan.

    edit: aynen yukaridaki bir entride dendigi gibi, eskiden olsa benim de "ehehehe nasi koyduk lan" tepkisi verecegim bisi bu, kalkar gule oynaya eslik ederdik belki, ama bugun itibariyle konya'da bu marsin calinmasi aha yukarda yazdigim seyin bir tezahurudur, eksigi fazlasi degil. biz bu ulkede artik "bunlaaaaaar" diye adlandirilan kesimsek, mehter marsina alacaginiz tepki de budur, al sana kutuplasmanin allahi.

  • 33. bizim dinimizde şehitler ölmez

    binlerce yıl sonra bunları mitoloji diye okutup gülecekler işte. "harbiden inanıyolar mıymış lan" diyerek aralarında geyik falan yapacak geleceğin insanları.

  • 34. çalışılan pozisyonlar ve maaşları

    sektör: perakende (bim)
    pozisyon: personel (günlük temsilci)
    maaş: 1400 net.

    artılar:

    * yol parası derdim yok işten çıktığımda 10 dakika da evdeyim yürüyerek gidip geliyorum
    * klimalı ortam yazın buz gibi kışın ıssıcak
    * günlük temsilci olduğum için müdür ya da yardımcı uzun süreli izne çıktığında yerine bakıyorum ortalama 100 tl falan maaşa yansıyo bir sonraki ay
    * başında bu neden böyle şu iş yetişmedi mi diye zırvalayan patron ve patron yalakası tipler yok yapılacak iş belli kafa rahat. tabi biraz da uyumlu bir ekibiniz olmalı yoksa zor sürekli bağıran çağıran emir yağdıran sorumlular da var bizim bölgede
    * vardiyalı sistem bazen sabah 8.30 iş başı yapıp akşam 6 ya da 5 de paydos diğer günlerde öğle 12, 1 ya da 2 de iş başı. akşam 9 da kapanış. 30 dakika da kapanış işlemleri desek 9.30 da paydos.
    * sigortamın tıkır tıkır ödenmesi maaşımın hiç aksamadan ayın son günü hesabıma yatması şayet haftasonuna denk geliyorsa cuma öğlen gibi maaşlar yatar.
    * acaba beni işten atarlar mı gibi kriz bazlı bir kaygı yaşanmaması. müşteriyi dövmedikçe zimmete para geçirmedikçe işten atılmıyorsun. krizde daha çok iş yapıyoz lan mına kodumun fakirleri sizi bi de bimi beğenmezsiniz.

    eksileri ama öncelikle:

    ehehehehe du yazıcam şimdi

    * 30 dakikalık yemek molasında oturmanız ve geri kalan tüm mesai boyunca ayakta çalışmanız
    * hem kasaya bakmak hem mal atmak hem reyon düzenlemek hem temizlik hem de müşterilerle ilgilenmek üstüne bir de güvenlik yapmak
    * yorucu bir iş gerçekten yorucu ama eve ölü gibi geldiğim günler oldu olmaya da devam ediyor kimseyle konuşmak istemiyorum duşumu alıyorum sessiz bir odaya geçip yatıyorum çoğu zaman kucağımda laptop ya da kitap okuyucu uyuyakalıyorum. sese tahammül edemiyorum kafamda filler tepişiyo sanki.
    * haftaiçi bir gün izin ve o gün de dışarı çıkmaya hiç halim olmuyo izin günümü dinlenmeye ayırsam sosyal hayata adapte olamıyorum dışarı çıkmaya ayırsam dinlenemiyorum bu açıdan dışarlar da arkadaşlarla vakit geçirip bir şeyler yapmak zor be
    * ve insanlar müşteriler yani. işte şu işi en zorlaştıran en yokuş olan kısım. 2.5 senem doldu bu mağazada. ya neler görüp yaşamadım ki. ne hakaretler işittim suçum olmadığı halde haklı taraf olduğum halde özür diledim milletten. çünkü sorumluluklarım var ödemelerim var ev geçindirmek kolay değil be olm. burayı okuyan henüz öğrenci olan gençler beni anlamaz ama evli adamlar ailesini geçindirenler iyi anlar bekara karı boşamak kolay gelir derler ya istifa etmek zor.

    bim çalışanı olarak insanlar sizi hor görüyor küçümsüyor. geçenlerde orta yaşlı bir kadınla torunu geldi okumazsan sonun bu abi gibi olur dedi. duymamazlıktan geldim tartışmak istemedim ama çok incindim. benim hangi şartlarda nasıl bir hayatın içinden çıktığımı bir tek yakın olduğum arkadaşlarım biliyor başkası olsaydı ya madde bağımlısı ya da çoktan ipi boynuna geçirmişti. insanlar çok tahammülsüzler sıra beklemeyi enayilik olarak görüyorlar önünde 2 kişi olsa "kasaaaaaaaaaaa kasa açsanıza lan buraya" diye bağıra çağıra tavır sergiliyorlar.

    şu işe girmeden önce son derece hümanist insanları seven yardımcı olmaya çalışan bir tiptir. şimdi sokakta adres sorsalar arkadan seslenseler dönüp bakmıyorum gerçekten nefret ediyorum her çeşitten insan tanıdım gördüm. sevdiğim bir bulgar göçmenleri var insanlık denilen nane bir tek onlar da ölmemiş.

    kasada ürün poşetleyen müşteriye kibarca paketleme rafına gitmesini arkasındaki insanların sıra beklediğini ürünlerin karışacağını söylüyorum işine bak gerizekalı acelen ne dedi. açtım ağzımı yumdum gözümü. beni merkeze şikayet etti ben x şubesinden senelerdir alışveriş yapıyorum aylık 400 tl bırakıyorum şu çalışanınız bana hakaret etti beni küçük düşürdü. kadına dediğim şey terbiyesizleşmeye gerek yok seviyenizin yer çekimine yenik düşmesi benim suçum değil. aklsjdklajdaklsd çıldırdı paçoz karı. ha noldu haklı bendim yine devam ediyom aynı mağazada.

    ya daha neler neler mağaza kapanmış kasap kedisi gibi camları tırmalıyor herif yoğurt alacam yoğurt kajkdjaskdljaskld lan koskoca mahallede onlarca bakkal market var ben çıkış almışım ışıklar sönmüş adam yoğurt diyo ya. aman işte böyle kısaca bim de çalışmak. gerçekten işimden ve insanlardan nefret ediyorum market işi zor be. bu sene tıbbi dokumantasyon kazandım okulu bitirip sektör değiştirmeyi düşünüyorum. zaten artık eskisi gibi çalışan bulamıyor sektör bu maaşa bu saydıklarım çekilmez işe yeni başlayan 2. ayında istifa ediyor. çalışmaya devam edenler de benim gibiler işte. çalışanların büyük çoğunluğu açıköğretim öğrencisi herkes okul bitene kadar dişini sıkıyor sonra sektör değiştiriyor.

    bir de büyük poşeti balya balya evine götürmek isteyen kitle var allah onların ocağına ataşlar salsın. lan tüm ürünlerini paketlemiş hala poşet ver, neden? yırtılıyor, 2 adet verdim biraz daha ver. ulan her akşam çöp atıyorum iş çıkışı konteynırın içi bim poşetleri dolu adiler sizi çöp poşeti yapıyorsunuz işte biliyoruz amk.

    poşetleriniz çok dandik dkksadklasdkl bah hele bah. lan sen hayatında discount nedir duydun mu acaba beyin fonksiyonları üremeye ve karınlarını doyurmaya evrilmiş insanlara ekonomi anlatacak değilim de sonuçta bim demek maliyetleri olabildiğince kısmak demek nasıl oluyor bu az personel çok iş düşük kaliteli poşet. e bitti gitti daha ne soruyorsunuz bir de geliyorlar var ya siz de x ürünü yok mu hayır satmıyoruz diyorum neden yok neden satmıyorsunuz hemen getirin onu söyleyin patronunuza. tabi lan manyak mısın hemen arıyorum topbaş reyizi alo patron ya bizde x ürün yok ya millet mağdur çek olm ordan 2 tır muhasebeciye söyleyin para çıkarsın klsakladaslkd vallaha delisiniz ya arkanızdan kıkır kıkır gülüyoruz hep.

  • 35. 6 eylül 2015 metro turizm kazası

    bu ve bunun gibi bir cok trafik kazasi, is kazasi vb. hepsi devleti 13 yildir yoneten hukumetin sucudur sayin ak it. sen kontrollerini yapmazsan, kiyakcilik/ayakcilikla ulke yonetirsen, himmet adi altinda rusvet devletin idare sekli olmussa, rant olan yerde biat duzenini calistirirsan adamin biri de gelir otobusunde 10 numara yag kullanir, oburu madeni denetlemeye gelenleri pavyona goturur. her ikisinde de o muhtemelen hukumete oy vermis insanlar yok yere ölür giderler.

    bu adamlar vergi zamani da birilerinin cebini doldurup, maliyeye zarar gosterir.

    sayin ak it, bunu boyle bil ki hirsizlar dort bir yaninda. senin de cebinde bir hirsizin eli var. bunu unutma.

  • 36. oğuzhan özyakup

    biz besiktaslilar olarak bu aksam nazar duasi okumamiz gereken futbolcu. hayir gerçekten mükemmel oynuyor.

    bu ibneler nazar degdirebilir, dikkat etmek lazım.

    edit: sağolun arkadaşlar. bi ara çarptı kafasını ama dualar yumusatti zemini ahshsjd

    edit2: ibneler derken sözüm meclisten dışarı, ozi'nin attığı golden sonra hazımsızlık çekenlere, içimizdeki hollandalılara. siz bi' tanesiniz. kıps.

  • 37. rte'nin şehit babalarına karakteri bozuk demesi

    "şehit babası 5 evladım daha var. onları da veririm dedi.
    böyleleri de var.
    öbür türlü düşünen şerefsizler de var!"

    öbür türlü düşünen? yani kendi yandaşı olmayan ve evlerine ateş düşen, ciğerleri yanarken tepki gösterenler. misal albay mehmet alkan.

  • 38. 2 bini aşkın terörist öldürüldü

    (bkz: bonba filan attık hep)

  • 39. 6 eylül 2015 türkiye hollanda maçı rezaleti

    orada oturup ne olup bittiğini anlamaya çalışan çocuk sayesinde vicdanını rahatlatan devlet küçüklerini gösteren rezalet.
    rahat bırakın çocuğu acısıyla yüzleşsin iyilik mi ettiğinizi sanıyorsunuz?
    o çocuk orada diye maçta kendinizden geçmenize imkan sağlanıyor değil mi?

    bu değil abi bu değil
    siz olayı çok yanlış anlamışsınız
    allah sizi ıslah etsin.

  • 40. recep tayyip erdoğan'ın türkiye'ye kazandırdıkları

    (bkz: babacim)
    ne zaman kizim bana "babacim" dese bi gulme geliyo...

    cok yasa erdogan e mi?

    yasa ki yargilayabilelim.

  • 41. meme büyüten titreşimli sütyen

    penis büyütücü sektöründe çalışmış arkadaşların dili malesef meme büyütmede işe yaramadığından bu gencoların reklam yalanlarına kanmayınız. efendi gibi sütyeninizi alınız, dile rağbet etmeyiniz.

  • 42. melih gümüşbıçak

    türkiye'nin en kötü spikeri. kendisinden daha kötü bir spiker abartmadan söylüyorum görmedim. göreceğimi de sanmıyorum.

  • 43. akp'ye oy verenler şimdi neler düşünüyorlar

  • 44. batugol

    (bkz: siktir kid)

  • 45. erkeklerin şişman kadınları sevmeme nedenleri

    ahah şekilcilik meta vs gibi entel kuntel şeyler diyen feministlere götümle gülüyorum.

    he anam erkek egemen dünya vsvs. sen yemeye devam et biscolatalarını.

    kafası çalışan insanlar için yazıyorum :

    doğurganlığı ispatlayan özelliklerden olmadığı, hatta riskli bir sağlık durumu oldugu içindir.

    erkeklerin "çekici" buldukları şeyler esasen doğurganlığı ispat eden şeylerdir.

    genç - ama cocuk doğuramayacak kadar genç değil. böylece cocuga uzun yıllar bakabileceği gibi uzun yıllar boyunca dogurganlığı sürecektir. gençlik azaldıkça doğurganlık düştüğünden yaşlanan kadınlara talep azalır.

    güzel dişler, cilt, saç - yine saglığı ve iyi genleri ispat eden şeyler. cocugun yaşam şansını artıracak özellikler.

    kalça göğüs oranı - kum saati modeli : kadının rahat doğurabilmesi ve bol süt verebilmesinin mümkün oldugunu gösteren işaretler.

    şişmanlık - zayıflık : 2 milyon yıllık evrim esnasında şişmanlık 99% luk süre boyunca metabolizmaya dair ciddi bir hastalığın işaretidir, bol yemenin değil; zira yemek kıt, dünya kadar yürümek gerekiyor yemek bulabilmek için ve doğada hayvanlar nasıl şişmanlamıyorsa insanlar da şişmanlamıyordu.

    es kaza metabolizmal bir hastalık (ne bileyim insülin saçmalıyodur mesela) sebebiyle şişmanlayan kadınları çekici bulan erkeklerin genlerini , annenin sağlıksız oluşu sebebiyle ileriki nesillere aktarılamadı, döneminde sağlıklı olan güçlü olan zayıf kadınları çekici bulan erkeklerinki aktarıldı. atalarımız yani obez olmayan kadınları çekici bulan erkeklerdi.

    özetlen 2 milyon yıllık evrimi sallayıp, 50-60 yıllık sosyal ve uydurma (feminizm) fikirlerle erkeklerin niye şişman kadınları sevmediğini (insan olarak değil, potansiyel eş olarak) açıklamaya çalışıyosunuz.

  • 46. aygan büfe'den alınan adana dürüm

  • 47. kürtler ölürken geziciler nerede

    gezi'nin bir kürt değil, türk hareketi olmasından dolayıdır.
    pkk ve sempatizanları, ışığı gören sineğin geldiği gibi gelip geziyi provoke etmeyi başarmışlardı.
    o otobüsleri bilmemneleri yakıp yıkdığınızdan dolayı gezi, terörle ilişkilendirildi sayenizde.
    hiçbir gezi göstericisi, bölücülere destek vermedi ve vermeyecektir.
    gezi, atatürkçü, türkçü ve milliyetçi bir eylemdir. ama fanatizm olmadan, radikalleşme olmadan kardeşçe yapılmıştır.
    keşke o kötü olayların da hiçbirisi de yaşanmasaydı.
    gezi'de insanlar türk bayraklarıyla çıktılar dışarı, sen eline ne zaman türk bayrağı aldın heval?

  • 48. passwords.google.com

    "şifremi kaydet"e basıp daha sonra şifrelerinin kaydedildiğini görüp şaşıran insanlar görmemize vesile olmuş site.

  • 49. türkiye

    mustafa kemal atatürk önderliğinde kurulmuş ve eski bir iett çalışanı tarafından içine edilmiştir.

  • 50. 7 eylül 2015 hdp'nin pkk protestosu eylemi

    sen oy vermeye devam et, bu nazik dilini de git edebi metinlerde kullan 16 can şehit olmuş, hdp'ye sokayım