Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. dominik'te solucanların canlı canlı yediği kadın

    açmasanız bir şey kaybetmeyeceğiniz video.

    açanlar için rehabilite:
    1
    2
    3

    debe editi:
    4
    5
    6

  • 2. 5 haziran 2015 hdp diyarbakır mitingindeki patlama

    seni başkan yaptırmayacağız ulan. değil bomba, miting meydanına göktaşı da attırsan başkan yaptırmayacağız. oda oda dolaş dur sarayında birkaç yıl daha. sarayını da alacağız elinden.

    elbet bir gün gideceksiniz o koltuklarınızdan.

  • 3. birkaç oy alabilmek için kendi mitingini patlatmak

    kaynak göt arkadaşlar. hayır birinin götü değil, "kaynak götüm" esprisi de değil, direkt olarak bir göt. bildiğin, kendi başına yaşamayı başaran, bir vücuttan bağımsız olarak yaşamayı (ve hatta çok delikanlıca klavye kullanmayı) başarabilen bir göt.

    birilerini suçlamak ne güzel, kanıtsız bok atmak ne güzel. rumuzların arkasından taş atmak ne güzel, siber terör ne güzel.

  • 4. 5 haziran 2015 diyarbakır'da polisin linç edilmesi

    patlamada yaralanan polistir. yardim edenler de halk. ulan harbi orospu cocugusunuz.

  • 5. fernando muslera

    gs senden 50 milyon euro kazansa önemli değil sen git yeter ki.

    ulan fenerliyim sempatik adamsın sövemiyorum sana. sen git yerine daha iyi olsa bile en azından sövebileceğim biri gelsin.

    not: işin şakası bi yana süper ligin çok çok üzerinde bu adam. aynı zamanda gayet profesyonel ve düzgün birisi. gs de sneijder ile birlikte saygı duyduğum, sevdiğim nadir adamlardan. bu arada sneijder ne amk ya bu adamın gs de ne işi var, yıllar geçti ben bu adamı gs forması ile görünce hala şaşırıyorum amk. olum gitsene avrupaya büyük bi takıma. adamlarda sneijder var amk. ama olsun bizde de emenike reis var nasıl olsa.

  • 6. cumhurbaşkanı hayatında lüksü yaşamamış bi insan

    bu hayat bile kendisine lüks gelmediği içindir.

    "o arabanın ederi ne ki 300-330 bin" diyen bi adam için lüks diye bi şey yoktur arkadaş.

    de: seni başkan yaptırmayacağız

  • 7. lisede judo yaptım çok iyi güreşirim ata binerim

    her yola gelirim her ortama uyarım algısı yaratma çabası.

    yalnız bir cümleye takıldım:

    "bir at kiralar ve bir bedevi ile birlikte takriben bir saat çölün içine doğru koşardım"

    bu ne oğlum, biz desek başbakana hakaret ediyorsun diye dava açarlar. hikayeye bak; çöl var, bedevi var, at var. tövbe tövbe.

  • 8. yaralıyken zafer işareti yapan hdp'li amca

    tehditle zafer işareti yapan amcadır. "eğer bomba patlarsa zafer işareti yap yoksa evini barkını yakarız" demişlerdir kesin.

    ---+18---

    http://i.imgur.com/u7fgrwz.jpg

    ---+18---

    bir ayağı kopmak üzereyken, diğer ayağı da kırıkken o inançla yaptığı parmak işareti bitirecek uzun'u işte.

  • 9. 200 devlet başkanını nerede ağırlayacaksınız

    karakter sınırına takılmasa "kabile devleti değilseniz,aynı anda,en az 200 devletin başkanını davet ettiniz, otellerde mi ağırlayacaksınız?" şeklinde olacak emine şenlikoğlu tespiti. bugüne kadar bunu düşünemeyen muhalefet utansın!!!!!!!!!

    şimdiye kadar kalabalık gelenlere yer yatağı yapıyorduk zaten.

  • 10. hdp'li sabrı

    hiç uzatmayacam, önünde diz çöküp saygıyla başımı eğdiğim sabırdır.

  • 11. demirtaş'ı arıyorum telefona çıkmıyor

  • 12. 5 haziran 2015 atv'nin erdoğan yayını

    az once cumhurbasani sifati ile birinin

    - chp, mhp, hdp'ye oy vermeyin, pisman olursunuz.

    cumlesini sarfettigi yayindir.

    akabinde de

    - bunu soylemek zorundayim. halkimi uyarmak benim gorevim.
    uyarmazsam halkim bana yolda, sokakta hesap sorar.
    neden bizi uyarmadin ? diye.

    seklinde devam etmistir.

  • 13. can dündar'ın 5 haziran 2015 tarihli tweet'i

    camide içki içtilerr, türbanlı bacımın üstüne işedilerrr diyerek halkı provake etmeye çalışan zat-ı muhteremi eleştiremeyen itleri rahatsız eden tweet.

    debe editi: oyunuzu kullanın, oyunuza sahip çıkın.

    edit 2: başlığın ilk entry'si bu şekilde idi. 3 gün sonra silip kaçabilir diye şimdiki hali de burada kayıtlı dursun.

  • 14. 4 haziran 2015 the guardian'ın erdoğan yazısı

    bir makaleden cok parodiyi andiran yazi.

    --- spoiler ---

    name: recep tayyip erdoğan.

    age: 61.

    appearance: for legal reasons, it’s best to describe his appearance as “someone who definitely doesn’t own any golden toilets”.

    that’s it? this is the worst game of guess who ever. this is about recep tayyip erdoğan, president of turkey.

    right. and he’s famous for not owning any golden toilets? yes. recep tayyip erdoğan definitely does not own any golden toilets. ı really can’t make that clear enough.

    that’s funny, because he looks like the type of man who would probably own at least one golden toilet. don’t say that! you never accuse recep tayyip erdoğan of owning a golden toilet. never!

    why not? because he’ll sue you. at a rally on saturday, opposition leader kemal kiliçdaroğlu implied that erdoğan went to the toilet on a gold-plated seat, and now erdoğan is demanding the equivalent of £24,000 in compensation from him.

    so that he can buy himself a golden toilet? ıs that how much they cost? no! stop saying that! any more of this and we’ll be in deep trouble.

    why? we can stump up £24,000, can’t we? we could do a kickstarter. ıt’s worse than that. we’re also a newspaper. and if there’s one thing that recep tayyip erdoğan hates more than people who accuse him of owning a golden toilet, it’s newspapers.

    how so? a turkish newspaper recently published a video apparently showing turkey’s state intelligence helping to arm syrian rebels, an act it had previously denied. and now erdoğan wants the editor jailed for life for “crimes against the government”.

    yeesh. ıs there anything about him that we can say? well, he’s on record as saying that women and men should not be treated equally because “it goes against the laws of nature” and that ısrael is worse than hitler, so there’s that.

    ı’m starting to think that recep tayyip erdoğan might not be such a great guy. don’t say that. he’s ace! he once threatened to destroy twitter in a show of nationalistic might, for instance.

    well, fair’s fair, ı guess. give him all the golden toilets he needs. stop it!

    do say: “recep tayyip erdoğan does not own any golden toilets.”

    don’t say: “but he wipes his bum on a mink rug. can we say that? no?”

    --- spoiler ---

    vakit yetersizliginden dolayi turkce'ye cevirisini diger yazar arkadaslara birakiyorum ancak benim icin en can alici kismi su olmustur:
    "appearance: for legal reasons, it’s best to describe his appearance as “someone who definitely doesn’t own any golden toilets”."

    bir cumleyle turkiye' nin su anki durumunu ozetlemisler.

    (bkz: british humour)

    debe editi: hic olmeyecek gibi yasayanlara inat, imkani olan herkesin losev'e az da olsa bagis yapmasini rica ediyorum, simdi ya da ne zaman imkaniniz olursa. unutmayin herhangi bir alt limit yok; kredi kartinizla bir lira dahi bagislayabilirsiniz ve bu dusuk miktardaki bagislarinizla o kucucuk hayatlari kurtarabilirsiniz.

    (bkz: one man's trash is another man's treasure)

  • 15. halkların demokratik partisi

    ister inanın ister inanmayın paşa gönlünüz bilir ama 29 yaşıma kadar yaşanılan tüm seçimlerde mhp'ye oy vermiş bir seçmen olarak; 7 haziran 2015 günü ümit ve sevinçle oy vereceğim partidir hdp.
    neden mi?
    türk ile kürdün onurunu kurtarmak, insanca yaşamalarını sağlamak, korku imparatorluğunu yıkmak ve kalıcı bir barışı tesis etmek görevi; türk'ün kardeşi, kürt lider selahattin demirtaş'a düşmüştür ve bu da bu karışık coğrafyanın cilvesidir.
    milliyetçisinden koyu kemalistine kadar tüm seçmenler de bal gibi bilmektedir ki; dengeler ya hdp ile değişecek ya da bu devran böyle devam edecektir.
    işte tam da bu yüzden, türkeş'in mezarında beraber nöbet tuttuğumuz lise arkadaşlarıma da hdp'ye oy vereceğimi söyleyip, onlardan da oy istediğimde; her ne kadar, 'elin nasıl gidecek' gibi bir karşılık almış olsam da tüm kalbimle inanıyorum ki; es geçilmemesi gereken bir umuttur hdp.
    objektif olmak gerekirse, bir türk'ü rahatsız edecek söylemleri yok mu? var, hem de fazlasıyla var. ama ben öyle inanıyorum ki; gün gelecek, bir türk nasıl ismet inönü'yü eleştiriyorsa, kimi kürtler de abdullah öcalan'ın kanlı eylemlerine lanet okuyacak.
    ankara üniversitesi hukuk fakültesi mezunu bir avukat olarak; özellikle öğrenci olanlara, belki halen türkiye'nin nasıl bir cehennem olduğunu tecrübe etmeyenlere de diyorum ki; bu ülke kokuşmuş. hem de adliyesinden bir kamu kurumunun il müdürlüğüne kadar herşeyiyle kokuşmuş.
    12 sene boyunca, devlete hangi siyasi görüş hakim olmuş olursa olsun, bundan kötüsü olamazdı.
    kim ne derse desin, ben hdp'ye de selahattin demirtaş'a da güveniyor ve kendilerini son şans olarak gören halkları tirana satmayacaklarına inanıyorum.

  • 16. porto'nun real madrid'e kendi futbolcusunu satması

    porto'nun real madrid'li casemiro'yu yine real madrid'e 7.5 milyon euro'ya satması durumudur. arada bonservis, transfer, al satla da uğraşmadan adamlara kendi oyuncularını satmışlar.

    haberin detayı:
    "madrid ekibi, geçen sezon 1 milyon euro karşılığında casemiro'yu porto'ya kiralarken, portekiz kulübünün 15 milyon euro ödemesi halinde bu futbolcunun bonservisini satın alabileceği yönünde anlaşmaya varmıştı. aynı anlaşmada, real madrid'in casemiro'yu porto'ya satmaktan vazgeçmesi durumunda 7.5 milyon euro ödemesi gerektiği maddesi konulmuştu. bu hakkını kullanan real madrid, 2013'te sao paulo'dan 6 milyon avroya transfer ettiği casemiro için bu kez porto'ya 7.5 milyon euro daha ödemiş oldu"

    porto menejerlerinin bir sonraki hamlesini tedirginlikle ve merakla bekliyorum. bu adamlarla anlaşma yaparken 10 kere değil 100 kere düşüneceksin hacı.

  • 17. sen 50 kişiyi öldürdün sende ciğer yok

  • 18. beren saat'in hdp çıkışı

  • 19. vallahi billahi o tırlar türkmenlere gidiyordu

    onu seçmenine değil lahey'e anlatacaksın. ayrıca sizin dinde yemin dahi edilse yalan söylenebiliniyor.
    (bkz: tayyip dini)

  • 20. 5 haziran 2015 cuma namazı hutbesi

    (bkz: afedersiniz ermeni)

    (bkz: çok afedersiniz rum)

  • 21. arkadaşları can çekişirken fotoğraf çeken hdpliler

    yıllardır ölümlerini, kaydeden, haber yapan, ilgilenen kimselerinin olmamasından kaynaklıdır. puştlar ve rezanın orospuları anlayamaz. ana akım medya çöplüğünü açın bakalım haberlerde var mı?

  • 22. robb stark'ın zincirlikuyu'da metrobüsten inmesi

    önce işe safran renginin ne olduğuyla başlayalım.

  • 23. chpningunahgalerisi.com

    hali hazırda 1150 odalı günah galerisi yolumun üstünde dururken, tenezzül edip de bakmayı düşünmediğim site. muhtemelen 1930'da chp camileri ahır yaptı diyerek yine mağdur edebiyatı yapıyorlardır.

  • 24. 5 haziran 2015 bbc'nin altın klozet tweet'i

    https://twitter.com/…zine/status/606884825610485760

    dün ny times şimdi de bbc.. bütün dünyaya dalga konusu oldu 80 milyonluk ülke.

    itibardan tasarruf olmaz yola devam.

    edit: normal olan nedir bilmem ama kendisine hedef olarak muasır medeniyetler seviyesini seçmiş bir ülkeye ısrarla hazır yiyici görmemiş bir arap ülkesi imajı vermek akp dışında hiçbir partinin harcı değildir.

    bu gördüğün rezillikler senin oylarınla oluyor türkiye.

  • 25. seni başkan yaptırmayacağız'ın ingilizcesi

  • 26. malezya uçağının sırrı ve 7 ekşi sözlük yazarı

    (bkz: bu sefer vallahi okumadım)

  • 27. yolda çırılçıplak yürüyen vatandaş

    akli dengesi bozuk olan çıplak olan değildir. onu dövenlerdir.

  • 28. recep tayyip erdoğan

    "diktatör olsam 40 tane parti seçime girer miydi?" dese de kendisi bir diktatördür. neden mi?

    cumhurbaşkanı olmuş ve sonra tarafsız kalacağına dair yemin etmiştir.

    yeminini tutmamaktadır. açılış bokuna akp propangası yapıp muhalefeti eleştirir.

    şimdi sorarım size: kemal kılıçdaroğlu ya da e. ihsanoğlu ya da başka biri cumhurbaşkanı olsa, meydanlarda rte

    gibi propaganda yapsaydı ysk müdahele etmez miydi?

    rte'ye neden kimse müdahele edemiyor? çünkü rte, ysk olsun, ösym olsun, danıştay olsun, basın olsun her alanı kendi

    kontrolünde tutuyor. sizin anlayacağınız bu kurumların özgürlüğü yok. kısacası rte bir diktatördür. konu kapanmıştır.

  • 29. eski başbakanlıkta karafatmalar dolaşıyordu

    haftasonu 100liraya bir temizlikçi abla çağıracağına kendine saray yapmış. bence haklı adam.

  • 30. haydar baş'ın ekonomi modeli

    bütün dünyanın uyguladığı bir modelse haydar baş'ın modeli değildir.

  • 31. konya

    offf anam offf neler dönmüş serhat burada. kimse benim kadar konyalı değildir, kimse benim kadar uzun konya'da yaşamamıştır. o yüzden bu işte bilirkişi olarak benim konuşmam vaciptir. şimdi çayınızı alın ve beni dinleyin.

    önce tanım: bir şehir.

    33 yaşındayım. doğma büyüme konyalıyım. üniversite eğitimi, iş için 4-5 yıl. onun haricinde hep konya'da yaşadım. şehrin geçmişini geleceğini çok iyi biliyorum. eskigaraj tarafında da yaşadım, bosna tarafında da. meram tarafında takıldığım da oldu, zafer tarafında da. afra ilk açıldığı zaman gökdelen altında cafe işlettiğim de oldu, cami altı çay ocağı da. o yüzden şehrin dokusunu gayet iyi biliyorum.

    konya halkı yobaz mıdır?
    kesinlikle evet. bak yukarıda bahsettim nasıl konyalı olduğumdan. bir konyalı olarak kendi halkımdan utanarak yaşadım hep. yobazlık, geri kafalılık, at gözlülük, iki yüzlülük, yalancılık, dolandırıcılık, namussuzluk başka hiç bir şehirde görmedim. ege'de üniversite okudum. sizin ahlaksız dediğiniz laiklerin sizin yanınızda ne kadar namuslu insanlar olduğunu gördüm. karadeniz'de çalıştım 3 sene. karadeniz insanı içe kapanıktır, dışarıya açık değildir dediniz. sizin dışardan gelenleri dışladığınız gibi kimse dışlamadı beni karadeniz'de. doğuda yaşadım 1 yıl. sizin bölücü yaftası yaptığınız adamlar bile sizden daha çok vatanını seviyor bunu gördüm. sizin vatana verdiğiniz zararın binde birini vermiyor kürt diye vatan haini ilan ettiğin insanlar.

    ben konya'da gördüğüm kadar hırsızlık hiç bir yerde görmedim. 7'sinden 70'ine her yaştan hırsız gördüm. cuma namazından çıkıp caminin çıkışında dilenen körün topladığı paralara el atan, avuç avuç çalan hacı gördü bu gözler konya'da. kediler için döktüğüm yemekleri alıp evine götüren kadınlar gördü bu gözler. ve bu gördüklerimin hiç biri fakir değildi. hacca gidecek parası olan adam lan bahsettiğim ne fakiri. adam alışkanlık için yapıyor, kendinde hak olarak gördüğü için yapıyor. çünkü onun inandığı dinde hırsızlık serbest. sırf bu kafalar zaten "çalıyor ama çalışıyor" deyimini soktu hayatımıza. bir insan çalabilir. evet konya'da bu çok normal.

    ben konya kadar uçkuruna düşkün bir şehir görmedim. hani sana göre izmirli laik ahlaksız ya. lan senin ahlakın onun ahlakının yanında diz çöker tövbe eder. bu gözler kendi oğlunun yani gelinin namusuna göz diken sakallı amcalar gördü. kendi damadıyla akşehir'e kerhaneye giden cuma müslümanı sanayici amca gördü. kendi oğluyla otogarın karşısındaki pavyonu giren adam gördü. bir kendine bir oğluna kadın sipariş ediyordu hemde.

    bu gözler cuma namazına gitmiyor diye linç edilen çocukları gördü. aynı linci yapanların cuma akşamları bosna'dan kızı yaşındaki üniversiteli kızları düşürme hayaliyle bmw, audi, mercedes otomobilleriyle beyaz cafe'ye, kahve diyarına, rixos'a gidişlerini gördü bu gözler.

    1+1 stüdyo daire patlaması var konya'da. bu evlerde öğrenciler mi oturuyor zannettiniz? bu evler sanayide dükkanı olup da üniversiteli kız düşürme hayali kuran evli barklı cuma müslümanlarının. sanayiye gidin sorun. hepsinin garsoniyer evi var lan! bu adamlar müslüman. bu adamlar cumaya gitmeyeni linç ediyor. bu adamlar ramazanda evinde viski içerken lokantalarda yemek yiyenleri taşlıyor. bu adamlar sikinin sevdasına koşarken küpe takan, saç uzatan gençleri dövüyor.

    sorsan konyalıların hepsi müslüman ve milliyetçi. ama bu ülkeye verdikleri zararları saymaya kalksak sayfalar sürer. bu adamlar milliyetçi ama göz göre göre askerine füze attıracak adamlara tapar. bu adam müslüman ama müslüman kanı aksın diye ortadoğuya silah kaçıran adamların posterlerini taşırlar dolmuşlarının, minibüslerinin arkasında.

    tutmuşlar konya'yı görmeden, konyalıyı tanımadan ahkam kesmeyin diyorlar burada. ulan ben konyalıyım, ben konya'dayım. ben söylüyorum ben! konyalı adamdan hayır gelmez. konya bu ülkenin sırtındaki bir kambur. konya neymiş? şehirciliği iyiymiş! ulan senin o belediye başkanlarının akrabalarının kaldırım taşı fabrikası var. onlara her sene para yedirmek şehircilik yapmak değildir. yolları düzmüş, çevre temizmiş? ulan senin kültüre, sosyal hayata dair neyin var? şehircilik dediğin yerde sokakta her kesimden insana hitap edecek kültürel, sosyal faaliyetler olması gerekir. şehircilik falan da yok. git ereğli yoluna, git aksaray yoluna. bok kokuyor lan bok!

    bak kardeşim ben konyalıyım. ben konya'dayım. benim bütün sülalem konya'da. ama konya'dan da konyalıdan da nefret ediyorum. hepiniz yobazsınız. hepiniz ahlaksızsınız!

    not: elbet istisnalar vardır. bu istisna oran şehre dışardan gelen öğrencileri çıkarırsan %10 anca eder.

  • 32. pkk chp mhp hdp dhkp-c ittifakı

    ampulü patlatıp florasanı göte sokacaklar. az sabredin.

  • 33. erdoğan'a akp'liler hariç kimsenin saygı duymaması

    üzücü bir durum. adam türkiye cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı ama akp'liler dışında saygı duyan yok. kemal kılıçdaroğlu en son konuşmasında hırsız dedi, devlet bahçeli ise yalancı ve münafık nitelemesinde bulundu. selahattin demirtaş ise bunun kıblesi mekke değil, dolar ve euro dedi..

    edit: imla

  • 35. terörizm deyince akla gelen ilk siyasi parti

    gayet de siyasal islamcıdır. başını da başkan yaptırmayacağız.

  • 36. demirtaş'ın sazı mı patlamış anlamadım

    esra elönü'nün tweet'i. diyecek hiçbir şey kalmadı. sonra küfür etme diyorlar.

    tamam lan etmiyorum.

    https://twitter.com/…onue/status/606866972106752000

    (bkz: yargılanacaksınız)

    edit: iyotzin caps verdi. "siler bu yancı" dedi. http://i.imgur.com/ihnxrne.png

  • 37. solcuların ülkeyi bir türlü terk etmemesi

    (bkz: ben ananin oldugu tarafa gidiyorum)

  • 38. lebron james

  • 39. ışid'in hedefi istanbul'u fethetmek

    geçen fetih şöleninde konuşma yapanlar kimdi lan o zaman?

    gereksiz söylemdir zira hali hazırda işid'in ellerindedir.

  • 40. insan vücudunun kendi c vitaminini üretememesi

    bunlar hep ak parti öncesi, cahiliye dönemi hikayeleri. oysa günümüzde durum farklı.

    (bkz: kendi c vitaminimizi üretiyoruz)

  • 41. new york times'ın dünyaya sorduğu ilginç soru

    tayyip erdoğanın gider ayak gerçek basınla karşılaşması.

    göndersene şimdi de vergi memurlarını, yönetim kurulunu devrettirsene tmsf'ye?

    olmuyor dimi?

  • 42. 2015 seçim yasaklarının 6 haziran'a uzatılması

  • 43. yaran inci sözlük entry'leri

    başlık: çılgın televizyon projem

    resim: http://c11.incisozluk.com.tr/…10/3/149433_o247c.jpg

    1. yeni bir televizyon kanalı açıp 7/24 sadece kepçe ve bulldozer görüntüleri yayinlamayı düşünüyorum. reyting beklentim yüksek beyler.

    proje daha oluşum aşamasında yaratıcı fikirlerinizi bekliyorum
    (04.06.2015 18:12, dearlife)

  • 44. şaka maka en güzel vaatleri haydar baş'ın vermesi

    - her türk vatandaşına 3.000 lira vatandaşlık maaşı verilecek. engellilerin vatandaşlık maaşı 3.500 lira olacak.
    - asgari ücret 10.000 lira olacak.
    - ev kadınlarına 2.500 lira maaş verilecek.
    - kadınlara ilk yaptıkları doğumda 50.000 lira ikramiye verilecek.
    - her çocuğun giderleri için 18 yaşına kadar aylık 2500 lira çocuk maaşı verilecek.
    - yeni evlenenlere uzun vadeli ve faizsiz ve geri ödemesiz evlenme kredisi verilecek.
    - maliyet fiyatına, 100 yıl vadeli, faizsiz ev kredisi verilecek.
    - üniversite giriş sınavları ve harçları ve gereksiz üniversiteler tamamen kalkacak.
    - mezun olan tüm gençler işe alınacak. mezun olmayanlar da yaz tatillerinde 11.000 tl ücret ile çalışacak
    - öğretmensiz okul, doktorsuz hastane, akılsız baş kalmayacak.

    şimdi en güzel vaatler benim oldu. hadi bakam..

    tanım: aklın kabul etmeyeceği vaatler.
    düzenleme: hede'ler eklendi.
    debe editi: kahrolsun %10 seçim barajı. kahrolsun temsilde adalet cinayeti.

  • 45. 10 milyon dolar verseler takımını değiştirir misin

    10 milyon dolara cinsiyetini değiştirecek olan bir toplulukta açılmış ankettir. yahu sen takım diyorsun ama millet bu paraya alt takımları da değiştirir.

  • 46. chp'nin %30 oyumuz var goygoyu

    ak-troll'ler önce kendi oranlarına baksınlar.

    goy goy bile yapamıyorlar.

    abbas yolcu, iktidar gitti-gider.

  • 47. erkekleri yatağa atma rehberi

    nefes aliyorum deyin yeter

  • 48. selahattin demirtaş

    sanki türkiye dört başı mamur bir cennetken pkk kurulmuş ve insanlar ölmeye başlamış gibi davranmak nasıl bir kararlı körlük halidir anlamıyorum. tutup pkk üzerinden hdp eleştirisi yapmak ise ölü sevicilikten başka bir şey değil. seninki evlat da onunki başka bir şey mi? “şehitlerimizi unutmayız”. iyi unutma. onlar da kendi şehitlerini unutmasın. bir 30 bin insan daha ölsün. 2065’te hala şehitleri unutmayız de. onlar da unutmasın. bir 30 bin insan daha ölsün. 2085’te de unutma ama. söz ver bana. barışa yanaşırsan ölümler son bulur çünkü. bir ölü sevici olarak en büyük vazifen ise şehitlerini unutmamak, sivil siyaset yapan partileri terörist ilan etmek ve intikam yeminleri etmektir.

    ve bu tavır münferit değil. demode hiç değil. 2015 itibariyle hala çok fazla alıcısı var. hala savaş boyalarını sürünüp klavye başına oturan köşe yazarları var. sayfaları kan kokuyor. sıcak koltuklarında hiç bir bedel ödemedikleri ve ödemeyecekleri savaşlar için müthiş bir kibirle görüş bildiriyorlar. utanmaları, vicdanları, hakkaniyet duyguları yok. okurlarının en ilkel duygularına, en birincil kimliklerine seslenip, şiddet çağrısı yapıyorlar. 1990ların ortasında ruanda’da aynı topraklarda yaşayan iki halktan biri diğeri için radyolarda ne diyordu? böcek…hamam böceği. “başlarını ezin”.

    peki bu yazarlar ne yapıyor? her gün köşelerinden hdp mitingine gitmiş halkın ve siyasilerin terörist olduğunu haykırıyor. ne diyor bu sözler aslında?

    “onların yeri savaş kampıdır, dağlardır. asker tarafından öldürülmesi gereken düşman mevzileridir!”

    kim için diyor bunu? bir siyasi partinin meclise girmesini isteyen halka, taleplerini demokrasi içinde kabul ettirmeye çalışan siyasilere…

    bu yazarların, 1994’te ruanda’da radyodan tutsiler için “onlar böcek. bu böceklerin başını ezin!” diyen hutulardan bir farkı var mı? bu anlayış vaktiye iç savaş başlatmıştır. bu anlayış tarihte yaşanmış tüm soykırımların en biricik özüdür.

    ve işte aylardır hdp araçlarının, parti iletişim bürolarının kundaklanması, dün iki hdp’linin ölmesi, kaleminden kan damlayan bu utanmaz adamlar yüzündendir. bu cinayetlerde birincil sorumlu bu anlayış ve bu anlayışı her mevkiden utanmadan dile getirenlerdir.

    bir siyasi hareketi eleştirebilirsiniz, tutarsız bulabilirsiniz, güven vermeyebilir. yaptıkları ya da yapmadıkları hamleler size rahatsız edebilir. eleştirinizi yapıcı ya da yıkıcı şekillerde ifade edebilirsiniz. bunu yaparken insanlardan sizin gibi düşünmesini de bekleyebilirsiniz. hatta bu hareketi savunanlardan açıklama bekleyebilir, çıkışabilirsiniz. bunların hepsi düşünmeye, sorgulamaya, anlamaya dair. üretken ve kıymetli süreçler.

    fakat 30 yıllık ezber kalıplarla, tarih bilmeden, ortaya en ufak bir bilgi ve analiz kırıntısı koymadan, oturduğunuz sıcak koltuğunuzdan salvolarını savuramazsınız. nefret söylemlerinizi ortalığa saçamazsınız. saçarsanız elinize kan bulaşır. o kan da suyla sabunla çıkmaz.

    birinci dünya savaşı’nda ve kurtuluş savaşı’nda kürtler ne yaptı mesela biliyor musunuz? lozan barış görüşmelerinde? ya da amasya protokolü ne vaadeder? dindar anadolu halkı ne diye sonunda hilafetin kaldırılacağı bir savaşa katılmıştır?

    misal hali hazırda sultanhamid’in merkezi otoritesini götürmek ve doğu topraklarında planladığı pis işlerini yaptırmak üzerine kurdurmuş olduğu hamidiye alayları bütünüyle 1. dünya savaşı içinde yer almıştır. milli eğitim onaylı tarih kitaplarımız ise kürt diye bir şey olmadığı, onlar dağ türkleri olduğu için böyle detayları asla yazmaz. sarıkamış savaşı’nda donarak ölen 60 bin askerin yarıdan fazlası da kürt birliklerinden oluşur.

    yine bu alaylar üzerinden merkez ile ilişki kuran kürtler , osmanlı döneminde mütevazi şekilde vergilerini öder, savaş celplerine karşılık verip asker yollar. ve osmanlı çatısı altında diğer halklarla eşit şekilde yaşar, hatta sultanhamid zamanında kurdurulmuş kürt medreselerinde çocuklarına kürtçe eğitim de aldırırlar.

    meşhur sivas ve erzurum kongresi’nde de kürtler var. zira padişahı ve hilafeti kurtarmak için yapıldığı söylenen kurtuluş savaşı’na da bu bizim hain kürtler tamamen destek verir.

    bu dönemde mustafa kemal aşiret liderlerine ‘efendi hazretlerine’, ‘aga hazretlerine’ diye başladığı mektuplar yazar. bu mektuplar bir yandan kurtuluş savaşı’nı örgütlemeye çalışırken, ermeni “tehdidi”ne karşı birlik çağrısı yapmayı da ihmal etmez: aşiret reisleri “makamı muallayı hilafete ve saltanat’a yapılan tecavüzü def etmeye ve ‘mukaddes vatanı ermeni tasallutundan’ kurtarmaya” çağrılırlar.

    1920’de açılan büyük millet meclisi’nde türk milliyetçisi bir milletvekilinin konuşmasının ardından, meclisi sakinleştimek ise ancak mustafa kemal’in şu konuşmayı yapmasıyla mümkün olur: “meclis-i alinizi teskil eden zevat yalnız türk degildir. yalnız kürt, yalnız arap, yalnız laz degildir. fakat hepsinden mürekkep anasırı islamiye’dir. samimi bir mecmuadır. binaenaleyh muhafaza ve müdafaasıyla istigal ettigimiz millet bittabi bir unsurdan ibaret degildir. muhtelif anasırı islamiye’den mürekkeptir. bu mecmuayı teskil eden her bir islam unsur, bizim kardesimiz ve menfaatimiz tamamen müsterek olan vatandaslarımızdır.”

    kurtuluş savaşı’nın kazanılmasının ardından başlayan lozan konferansı sırasında ingiltere başbakanı lord curzon’un kürtlere bağımsızlık ya da özerklik verilmesi konusundaki ısrarları ise görüşmelere ara verilmesine sebep olur; kürtlerin (yani aşiret liderlerinin) konferans sekreteryasına telgraf çekerek kürtlerin müslüman kardeşleri türklerle beraber yaşamak istediklerini söylemeleri istenir. bizim hain kürtler onu da yapar. çekilen telgraflardan bir tanesi:

    “kürtler bagımsızlıklarını kendilerini yok edecek yabancılara degil kendi ailelerinden olan türklere ve onları temsil eden büyük millet meclisi hükümeti’ne emanet etmistir. sonuç olarak biz kürtler, ingiltere delegasyonu reisi lord curzon’un bizler için fikirler üretmemesini rica eder ve lozan’daki temsil heyetine ve reisi sevgili hemsehrimiz ismet pasa hazretlerine basarılar dileriz. ışte bu çabalardan sonra, lozan barış konferansı ancak tekrar başlar.”

    1920’lerin ortalarına doğru ise kürt meselesinde tüm bu gidişat değişir. 1924’te yapılan yeni anayasa yerel yönetimlere ve etnik topluluklara özerklik tanınmasına ilişkin hükümlere yer vermez. dahası 88/1 maddesi ile “türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaslık itibariyle (türk) ıtlak olunur” ibaresi eklenir. böylece kurtuluş savaşı boyunca ve lozan barış görüşmeleri süresince sözü edilen çok ulusluluk tamamen rafa kalkar. saltanat ve hilafet uğruna savaşan kürt aşiretleri ve bölge halkı ise 1922’de saltanat’ın, 1924’te hilafetin kaldırılması üzerine neye uğradıklarını şaşırırlar.

    dönemin politikasındaki ani değişimi göstermesi açısından şimdi mizahi paylaşımlarla karşımıza çıkan milli şef ismet inönü’nün 1925 ve 1930 yıllarında yaptığı konuşmalardan iki alıntı aktarmayı gerekli görüyorum:

    “vazifemiz türk vatanı içinde bulunanları behemehal türk yapmaktır. türklere ve türkçülüge muhalefet edecek anasırı kesip atacagız. vatana hizmet edeceklerde arayacagımız evsaf her seyden evvel o adamın türk ve türkçü olmasıdır.”

    “bu ülkede sadece türk ulusu etnik ve ırksal haklar talep etme hakkına sahiptir. baska hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur.”

    dönemin adalet bakanı mahmut esat bozkurt ise 1930’da ödemiş’te sunları söylüyor: “türk bu ülkenin yegane efendisi, yegane sahibidir, saf türk soyundan olmayanların bu memlekette bir tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. dost ve düsman ve hatta daglar bu hakikati böyle bilsin!”

    uzun uzun anlatıp asıl demek istediğim şudur ki, resmi tarih bize doğruları söylemiyor. en iyimser yaklaşımla bazı şeyleri eksik söylüyor. putlaştırılan ulu önderlerin zihindeki varlığı, ilkokul öğretmeninin elinde cetvel “atatürk çocukları çok severdi” diye dikilen hali, trt ana haberde o gün kaç “terörist”in öldürüldüğünü söyleyip sevinmemizi bekleyen 1990’lar spikerinin sesi….

    tüm bunlar resmen yeni bilginin önünü tıkıyor. kabız kabız düşünen, kabız kabız konuşan koskoca bir nesil yaratıyor.

    1925’lere dönersek… tüm bunlar kürtlerin yaşadığı coğrafyada bekleneceği üzere bir şaşkınlık ve isyan dalgası yaratır. 1925 şeyh sait ayaklanması, 1926-1936 ağrı- zilan direnis hareketi, 1920 ler boyunca süren koçgiri olayı ve 1937 dersim ayaklanması…

    peki tüm bu ayaklanmalar nasıl bastırıldı? toplu kıyımlar, meşhur kadın savaş pilotumuzun attığı bombalar… takrir-i sükun kanunu çıkarılarak susturulan bir istanbul basını. mecburi iskan kanunu çıkarılarak topraklarından sürülüp, batıdaki illere dağıtılan aileler, istiklal mahkemeleri’nde alelacele infaz edilen kürt aydınları, muhalif türk aydınları, önde gelen aşiret ağaları, dini önderler… velhasılı, türkçü, tekçi, merkeziyetçi ve laik rejime karşı kim varsa.

    sürgünler tamamlandıktan sonra, doğu illeri yıllar boyu umumi müfettişlikler tarafından yönetilir. bölge yasak ilan edilir ve kültürel, turistik, siyasi faaliyetlere kapatılır. bölgede incelemeler yapmak tümüyle yasaktır. resmi raporlarda sadece kışla ve karakol yapımı için adı geçen bu şehirlerde liseler de kapatılır ve eğitim asgari düzeye indirilir.

    işte tüm bu gelişmeler yaşanırken, kürtlerin ne yapmasını umuyordunuz? birdenbire ikinci sınıf ilan edilmiş, dilleri yasaklanmış, topraklarından sürülmüş, şoven bir yönetimin altına alınmış bir halktan ne bekliyorsunuz? ne mutlu türküm diyene diyerek, sürüldüğü toprakta, bilmediği bir dilde, topraksız ve yabancı bir şekilde yaşamaya çalışıp mümkün mertebe türk olmaya çalışmasını mı? ne var ki olan tam da bu… çok partili döneme geçene kadar yaşanan şey tam bir ölüm sessizliği.

    demokrat parti iktidarıyla ise işler yeniden değişir. kaldırılan mecburi iskan’la birlikte kürtler bölgeye dönmeye ve devletle uzlaşmaya başlar. dp, amerika ile işbirliğine girmesi karşılığında almaya hak kazandığı marshall yardımı sayesinde doğu illerinde tarımda ilerleme yaratır. ne var ki, traktörleri, zararlılarla mücadele ilaçları sayesinde tarımda çalışan köylüye ihtiyaç azalır ve şehirlere göç başlar.

    ağalar ise devletten gelen tarım kredileri ile birlikte düzene bağlı yeni bir sınıfa dönüşür.
    bu ağa-devlet ittifakının bir sonucu olarak da toprak reformu tamamen gündemden çıkmış olur.

    1950 itibariyle bölgede yeniden okullar da açılmaya başlanır ve eğitimine devam ederek büyük şehirlere gelen kürt gençlerinde bir artış gerçekleşir. bu gençler devlet-ağa ittifakından azade ve eğitimli, özgür düşünen gençlerdir.

    bu gençlerin ilk önemli tepkisi 49’lar hareketi ile olur. 1959 yılında chp vekili asım eren, ırak’ta kürtlerce öldürüldüğü söylenen türkmenler için intikam konuşması yaptığında kürt gençleri chp genel merkezi’ne telgraflar çekerek durumu kınarlar. bunun üzerine 50 kürt aydını ve üniversite öğrencisi tutuklanarak cezaevine konulur. 14 ay tutuklu kaldıktan sonra salınsalar da, gözaltında 1 kişi ölür. (49’lar adı da buradan gelir)

    cezaevinde geçirilen aylar, bu grubu politize eder ve tahliyeden sonra çoğu sol oluşumlar içinde yer almaya başlar. 1960’larda kürt aydınları hala bağımsız bir hareket oluşturamamış durumda bulunurlar ve ağırlıklı olarak tip ve fkf içinde örgütlenirler. bu iki örgütten kopan bazı sol görüşlü türk gençler ise demokratik devrim tezi’ni benimseyerek dev-genç’te örgütlenir. demokratik devrim tezi, ordunun içindeki solcu bir kadronun darbe yapmasını devrime giden yol olarak gördüğü için kürt gençler bu harekete geçmiş tecrübelerinin doğal bir sonucu olarak mesafeli yaklaşır ve içinde yer almaz. devrimci dogu kültür ocakları kurulana kadar da tip ve fkf içinde kalmaya devam ederler.

    12 mart 1971 darbesiyle beraber soldaki tüm örgütler tasfiye edildiğinde işkence dolu bir cezaevi süreci başlar. (çayan demirel’in 5 no’lu cezaevi belgeseli merak edenler için önerilir). işte pkk da böyle bir dönemde kurulur.

    1960 anayasasının getirdiği özgürlükçü ortam, sosyalist fikirler, özgürlük... türk solu ile girilen bir dava ortaklığı. sonra yol ayrımı. kendi otonom örgütünü kurmak. sonra yeniden darbeyle tanışmak ve işkenceler… insanlık onurunu ayaklar altına bir cezaevi süreci. gözaltı kayıpları…

    ”cezaevi işkencesi” yazarken iki kelime. peki yaşarken? aylarca insanlığınızı unutturacak dayaklara, falakalara, tacizlere, coplara maruz kalırken? zorla dışkı yedirilirken? cezaevi müdürünün köpeğinin klübesinde aylarca yaşamaya zorlanırken? saatlerce dayak yiyip bayılmak üzereyken istiklal marşı’nı okumanız istenirken? intihar etmeye çalışıp, ip bulamazken? bunun artık bir son bulması için bu kez işkence odasından canlı çıkamamayı dilerken?

    diyarbakır cezaevi’nde sağ çıkmayı başaranların pkk’ya katılmasına şaşıralım mı şimdi? ya da onların kardeşlerinin? babası işkence görmüş yetişkin bir çocuğun? annesine nasıl işkence edildiği zorla izletilmiş bir çocuğun?

    işin kısası bu silahlı örgüt içinde yer alanların kendi halkının onuru için silahlı mücadeleyi seçtiğini, pkk karşıtı kürtlerin varlığını da teslim etmekle birlikte, çoğu destekçisi için pkk’nın onlar adına savaşmayı göze alan cesur insanlar anlamına geldiğini söylemeye çalışıyorum. ve bunun anlaşılması zor bir şey olmasına şaşıyorum.

    kuruluşu şu sebepten, yok apo aslında bilmem hangi odağın adamı, aslında emperyal güçler kurduruyor ve şunu amaçlıyor gibi açıklamaların önemsizliğini, bunu sorgulamanın beyhudeliğini, bizi asıl ilgilendirmesi gerekenin bu insanların neden dağa çıkmayı çıkar yol bulduklarını anlamak olduğunu söylüyorum. bu savaşa tarihsel acılarla ve kıyımlarla taraf olmuş, pkk’yı ve onun kurucusunu kahraman bellemiş kürtlerin sebepsiz olmadığını anlatmaya çalışıyorum. barışa, ancak, egemen ulusun da o sebepleri öğrenmek istemesi ve vicdanını açık tutmasıyla ulaşabiliriz diyorum.

    vaktiyle bülent arınç’ın bile gülten kışanak’ı kastederek “o bdp’li kadının yerinde ben olsam, dağa çıkardım” diyerek insafa geldiğini hatırlatıp, arınç’taki vicdan ve muhakeme sizden daha mı fazla acaba diye sormak istiyorum.

    peki bugün elimizde ne var? tamamı meşru bir dizi talebi dile getiren siyasi bir parti. anadilde eğitim, eşitlikçi anayasa, hakikat komisyonları kurulması, faili meçhullerin aydınlatılması, yerinden yönetimlerin güçlendirilmesi –yani güneydoğu’ya ayrılan paranın bölge halkına yapılan zulmün sembolü olmuş karakol ve kalekol yapımı için değil güneydoğu halkı için kullanılması, istanbul’un göbeğine yapılacak avm’nin ankara’dan belirlenmemesi, gezi parkı park olarak kalsın diyen istanbullunun istanbul’da sözünün geçmesi, antalya’daki sit alanının türgev’e en iyi bağışı yapana peşkeş çekilmemesi- gibi talepleri dile getiren siyasi bir parti.

    öncesinde hep, dep, hadep, dtp, bdp. kapatılmış, isim değiştirmek zorunda kalmış, örgüt bağlantısı başına bela olmuş bir sürü siyasi parti. peki ne istiyorsunuz? girmesinler mi meclise? savaşmaya mı başlayalım yeniden? adaleti tesis etmeden ve bu insanların sesini duyurmasını engelleyerek nereye varmayı umuyorsunuz?

    türkiyelileşmeye çalışan, seni başkan yaptırmayacağız cümlesi neredeyse ana seçim vaadi olmuş, kadın hakları ve lgbt hakları bizim derdimizdir diyen, sol oylara göz koymuş ve elde etmesi halinde o yöne doğru daha da evrilmek zorunda kalacak, bunların hiç birini beceremeyip sadece kürt meselesini demokratik yollarla çözse bile türkiye halklarına çok kıymetli bir barış getirecek bir siyasi partiyi neden tek kelimenizle kestirip atıyorsunuz? hdp=pkk. hdp= terörist. bunları diyince siz bir çözüm mü sunuyorsunuz? allahaşkına bu dertler nasıl çözülsün istiyorsunuz?

    hdp’nin talepleri yıllar yılı bu halkın çektiği eziyetin ilacıdır. bu taleplere (ya da seçim vaatlerine) bir de o gözle bakın. örneğin hakikat komisyonları kurulması bu halkın içindeki adalet duygusunun yeniden oluşması için ne anlam taşıyor hissedebiliyor musunuz? eşitlikçi anayasa derken ne kastediliyor, anadilde eğitim neden bu kada önemli düşünüyor musunuz? siz hiç annenizin babanızın bilmediği ve 7 yaşına kadar duymadığınız bir dili dayak yiye yiye öğrenmek zorunda kaldınız mı? bir dili anlamadığınız ve sorulara cevap veremediğiniz için öğretmeniniz kulağınızı kopardı mı? arkadaşlarınız dayak yedi mi peki? siz bütün sınıf hiç dayak yediniz mi? peki siz bütün bir köy hiç dayak yediniz mi? köyünüzü basan jandarma herkesi köy meydanına toplayıp, meydan dayağı atıp sonra köyün erkeklerini alıp götürdü mü? bunlar benim başıma hiç gelmedi. ben başım okşana okşana okullarımı okudum, okumayı en birinci söktüm, kırmızı kurdelalar taktım, bağıra bağıra andımızı okudum. hayır bunlar benim başıma hiç gelmedi…

    bakın elimde bir rapor. heinrich böll stiftung derneği ve diyarbakır siyasal ve sosyal araştırmalar enstitüsü hazırlamış. mayıs 2013 tarihli. şu satırlar dikkatimi çekiyor:

    8 yaşındaki ahmet, 1997 yılında hakkari çukurca köprülü köyü sağlık
    ocağı bahçesinde oyun oynarken bir cisim buldu. alıp eve getirdi.
    iki kardeşiyle birlikte, yaşadıkları evde cismi kurcalamaya başladı. cisim
    patladı. kardeşi mehmet öldü. ahmet bir kolunu, bir bacağını ve
    diğer kolunun parmaklarını kaybetti. diğer kardeşi de ağır yaralandı.

    2 yaşındaki mehmet 2009 yılında cizre merkezde bulunan evinin
    önünde bulduğu patlamamış bir çatışma atığıyla oynarken öldü.

    29 yaşındaki kemal, cizre’de seyahat ederken mayınla karşılaştı ve
    bir bacağını kaybetti.

    17 yaşındaki nizar, 2012 yılında lise öğrencisiyken cizre şenoba köyü
    çevresinde odun toplarken mayına bastı ve öldü.

    13 yaşındaki abit, 2012 yılında cizre sirt yaylasında hayvan otlatırken
    mayına basarak yaralandı.

    10 yaşındaki zana, 2012 yılında ailesiyle gittiği cizre aşağıkonak yaylası’nda
    patlamamış bir çatışma atığıyla oynarken yaralandı.

    2012 yılında ağrı’nın doğubayazıt ilçesi kızılkaya köyü’nde yaşayan
    hüsnü yıldız, koyunlarını otlatmak için köyün dışına çıktı. hüsnü mayına
    bastı ve öldü. yanında bulunan yeğeni ali sökmen yaralandı.

    tbmm insan hakları komisyonu’nun 1994 yılında hazırladığı raporda güneydoğu’da 3848 köy ve yerleşim biriminin boşaltıldığı ve 1,5 milyon insanın göç etmek zorunda kaldığı, buna karşın yine aynı yıl çıkarılan “köye dönüş yasası” uyarınca zorunlu göçe tabi olan insanların köylerinin etrafı mayınlarla döşeli olduğu için evlerine dönemediği belirtiliyor. yine aynı raporda, 1987-2002 yılları arasında ilan edilen ohal uyarınca bu dönemde bu bölgede toplam 39.000 mayın döşendiği ifade ediliyor.

    bunlar mesela…bu rakamlar sizin gündelik yaşamınızda herhangi bir karşılık buluyor mu? sokakta bulup, oyuncak sanıp oynadığı bir cismin patlamasıyla ölen çocukların dünyası size tanıdık geliyor mu? bana hiç gelmiyor. onlara niye gelsin? normalleşme şimdi değilse ne zaman? hdp ile değilse kiminle?

    debe editi: #onubaskanyaptirmayacagiz. güzel bir 8 haziran'a uyanmak umuduyla.