alebahad12
profili

  • en havalı japonca soyisim

    (bkz: toranaga)
    nasıl yazılmaz?

  • türkiye'de 10 çalışandan 7'si işe gitmek istemiyor

    “çalışmak güzel bir şey olsaydı üstüne para vermezlerdi” desturunun ne kadar haklı olduğunu gösteren istatistik.

  • gizemi çözüldüğünde rahatlatacak şeyler

    (bkz: adnan oktar)
    tek geçerim.
    mal ortada ama kimsenin adam akıllı bir fikri veya açıklaması yok.

  • türk ordusunun muharebe kabiliyeti düşük

    sivil, çoluk çocuk, hastane, okul demeden bombalamayı taktik sanan dangalağın açıklaması .
    türk ordusu bilmiyor mu 1 hafta bombalayıp afrin’i dümdüz edip sonra zafer kazanan komutan edasıyla şehire girmeyi?
    hayır herkesi salak sanmaları ayrı bir dangalaklık.
    ha bu arada bir rehine olayında içeriye gazı sıkıp eylemciler dahil onlarca rehineyi de öldüren ve operasyonu da böyle yöneten bir rusya’dan bahsediyoruz gel de gülme asgaafagags

  • ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı

    kırk yıllık sözlük yazarıyım hep sol framede görürdüm bu başlığı, nedir? olay ne aga? bir bilgim yoktu ve ilk defa bu geceye nasipmiş bir göz atmak.
    nası lan? harbiden dertleşme mekanı mı bu başlık şimdi? beni ya çok pis kekliyorsunuz ya da çok garip bir yer burası. bu kadar yalnız(aşağılamak için kullanmadım bunu. evli barklı, tonla ahbabı olan yalnız birisiyim çünkü ben de) insan var mı diye düşünmedim desem yalan olur.
    bir cümle bırakacağım buraya o kadar:
    - ben bu hayattan bi skim anlamadım arkadaş. tek jeton tek canla oyun bitirmeye çalışıyor hatta az ileride bölüm sonu canavarının karşısına çıkacakmış gibiyim, hayır tek atışlık mermim var onu da böyle mi yaşayacaktım yahu? öbür tarafı da çöpe atıyoruz zaten ne diyeceğim kol bozuktu mu? resmen karavana! harbiden ee ne anladım lan ben işten?
    hadi kalın sağlıcakla. yalnız değilsiniz, yani en azından yalnızlık konusunda. amaaan işte ironik mi oldu çelişik mi bu cümle ne olduysa ondan işte. bu arada bir cümle dedim paragraf yazdım amk!

  • akp'nin yollarında yürüyüp akp'yi eleştirmek

    gayet normaldir nitekim o yollar akpnin değildir, devletindir.
    türkiye cumhuriyeti devlet karayolları 13.bölge sınırından bildiriyorum.

  • öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    şimdi tak kulağına hafif, enstrümantal bir müzik, dinle hem onu hem beni. mesela bu listeyi dinle.
    dünyadaki en eski jeolojik şeyler gerçekten çok eskiymiş bunu öğrendim bugün.
    misal:
    en genci 2 milyon yaşında, sırayla gidelim.
    gezegenimizin yüzeyi bir çok yıpratıcı doğa olayı(iklim, tektonik ve volkanik hareketler, rüzgar ve su gibi) sayesinde biraz uzun da sürse sürekli bir değişim ve yenilenme halinde. ama israil'deki necef çölü öyle değil.
    ibranice "kuru" anlamına gelen ismi ile bu çölün yüzeyi tam 1.8 milyon yıldır aynı şekilde duruyor. çölün yüzeyi ne iklimsel ne de jeolojik herhangi bir olaya maruz kalmadığından milyonlarca yıldır aynı.

    bir diğer eski şey ise bir kaç milyon yaşındaki buz kütlesi.
    ilk bakışta antartika'nın kuru vadileri buzlarla kaplı dahi olmayan, mars yüzeyini anımsatan ürkütücü yerlerdir. ancak bu vadilerin altında milyonlarca yıldır uyuyan başka bir dünya var. gezegenin en yaşlı buz kütlesi burada uyuyor. tam 15 milyon yıldır. bunca süre hiç değişime uğramadan kalmış ancak son zamanlarda bazı kuru vadi derinlerindeki buzlarda ve buzullarda beklenmedik sıcak hava ve bunun sonucu olarak çözülmeler oluyor. garwood vadisindeki son buzul çağından kalma 7000 yaşındaki buzul, kütlesinin büyük kısmını kaybetti ve erimeye devam ediyor. henüz bunu nasıl engelleyebileceğimizi de bilmiyoruz(biz? duyan da araştırmacı ekiple buzulun üstünde kamp kurmuş sanacak beni) araştırmacılar güneş ışığının neden bu kuru vadiye son zamanlarda daha çok ulaştığı konusunda çalışıyor.

    bir başka çöl. adı nama dilinde " öyle böyle değil, çok acayip büyük çok" anlamına gelen namib çölü resmi olarak dünyanın en eski kum yığını. afrika'nın bu kurak çölü tam 55 milyon yıldır olduğu yerde ve yüzey milyonlarca yıldır neredeyse sudan yoksun. dünyanın en yüksek kum tepelerine sahip bu çölde bu kadar uzun süreli kuraklık olunca bölgede yaşayan az sayıdaki hayvanda da bizim x-men serisindeki gibi değişik özellikler gelişmiş. mesela, çöl ceylanı hava ne kadar sıcak olursa olsun terlemeyi durdurabiliyor. başka canlılarda beyin hasarına neden olabilecek kan sıcaklığı ile baş etmeyi becerebiliyor.

    peki daha yaşlı bir şey daha.
    okyanus altındaki yer katmanı desem?
    hint ve atlantik okyanusu değil, geriye sadece akdenizi miras bırakmış olan tethys okyanusundan kalanlar tam 340 milyon yaşında. amasya'nın dağlarında dolaşırken ayağımıza deniz kabuğu şeklinde bir taşın değmesi bundandır diye tahmin ediyorum.
    deniz tabanı katmanlarında 200 milyondan fazla geriye dönmek çok rastlanan bir durum değil çünkü gezegen sürekli eskiyi öğütme, yenileme, değiştirme derdinde. ama akdeniz bu döngüden kurtulmuş bir vaha gibi. dünyanın manyetik alanın değişimlerini kayıtlı tutan yer kabuğunu bu yönüyle incelediğimizde doğu akdeniz derin sularında 340 milyon yıllık kaya parçalarına bu sayede rastlıyoruz.( he bizzat ben daldım ben çıkardım ben yaşını hesapladım)

    peki resifler?
    en eski resif öyle sıradan bir ya da bir kaç mercan topluluğu değil. tam 7 km uzunluğunda ve afrika'da. ilk iskeletli canlı olan cloudina bu muazzam eserin bizzat sahibi. artık hangi yırtıcıya karşı bilinmiyor ama güvenlik amacıyla dip dibe giren, yanyana saf tutan ve duyanın geldiği dev bir kalbalık oluşturan bu canlılar böylece günümüzde 548 milyon yaşında bir resifin gerçek sahipleri.

    şu muhteşem fotoğrafta poz veren dağ yani roraima dağı 3 ülkenin, guyana, brezilya ve venezuella'nın sınırlarının çakıştığı noktada yer alan devasa kaya gezegenin kadim yerlileri arasında yer alıyor.
    sherlock holmes'un yazarı sir arthur conan doyle'un ünlü klasiği "kayıp dünya" romanı için esinlendiği, turistlerin akın ettiği, yoğun yağışlarda üstündeki platolardan metrelerce aşağıya dökülen ve aslında hiçbiryerden doğmayan muhteşem şelaleleriyle arzı endam eden bu güzellik tam 2 milyar yaşında.
    sen 2 milyar yıldır orada dur ve efsanevi şehir el dorado'yu arayan sir walter raleigh tarafından 1596 yılında bulun ve sessizliğin ve huzurun bozulsun. parayı ilk bulduğumda ben de yanına gelip az da olsa huzurunu kaçırma pahasına o güzelliğine bakmazsam ne olayım.

    neyse efenim, kendimize gelelim.
    su, hep bir döngü içerisinde milyarlarca yıldır dönüp duruyor biliyoruz. evet çeşmeye ağzımızı dayayıp içtiğimiz su sürekli form değiştirse de kim bilir kaç milyon yaşında. peki bu döngüden kaçabilmiş su var mıdır?
    kanada'da yerin 3 km altında bir maden sahasında keşfedilen bir su birikintisi "burdaaa!" diyor.
    bilimadamları, prehistorik dönemden kalma bu okyanus kalıntılarını incelerken suya dilini değdiren canıtın makfılay, "bu su beklemiş, tadı bozuk. içilmez" deyince araştırma yapılıyor ve şimdiye kadar bulunmuş en eski h2o bileşeni bulunuyor. tamamıyla su döngüsünden izole kalmış bu tip su cepleri bir kaç milyon yaşında olabiliyor ancak burada rekordan bahsediyorsak milyon yıl yetmez.
    bu su birikintisi tam 2.64 milyar yaşında. canlı oluşumu ve yaşaması için gerekli bütün kimyasallar mevcut üstelik, araştırmalar devam ediyor ve eğer mikrobik bir yaşam belirtisine rastlanırsa mars'ta hayat izleri bulmak kadar heyecan verici bir buluş olacak.

    daha da yaşlılara gidelim.
    gezegenimiz ömrü boyunca hep binlerce meteorun son durağı olmuştur. yere ulaşan her meteor krater oluşturur ama güney afrika'daki vredefort krateri 500 km çapı ile en büyüğü. araştırmacılar bu kratere neden olan meteorun yaklaşık 30 km çapında olduğunu hesaplamışlar ki bu büyüklükteki bir meteorun şu an dünyaya çarpması gezegende tüm canlıları yok olmasına sebep olurdu.
    3 milyar yaşındaki bu krateri oluşturan çarpışma o kadar şiddetli idi ki düştüğü yerde yüksek ısı nedeniyle kayalar eridi, çok çok yüksek sıcaklıklarda ortaya çıkabilecek k-feldspar gibi kristallere dönüştü, yer kabuğu 25 km derine kadar hasar gördü. o zamanlar bölgeyi kaplamış olan okyanus, çarpışmadan sonra kratere dolunca yüksek sıcaklık ile kaynadı ve buharlaştı. böylece etrafındaki tüm kimyasalları değiştirdi.

    daha da eskiye gidelim.
    tektonik plakalar, bildiğiniz üzere gezegenimizin yüzeyinde puzzle parçaları gibi hareket eden levhalar. ama grönland'ın güney batısındaki bir plaka yaşıyla diğerlerinin önünde.
    2.5 milyon yıllık bu katmanların arasında 3.3 milyar yaşındaki bu katman denizlerin oluşumundan dahi eskiye, dünyanın kendini şekillendirmeye ilk başladığı dönemlerden kalma.

    ve geldik en sonuncusuna.
    en eski dünya parçası?
    nası lan?
    bilimadamları, kanada buzullarındaki baffin adasında dünyanın daha kendi kabuğunu oluşturmadığı dönemlerden kalma kayalar bulduklarına inanıyorlar(inanmak?). çünkü bu volkanik kayalarda daha önce hiç bir yerde bir arada görülmemiş kurşun, neodimyum ve çok çok nadir görülen helyum -3 bir arada bulundu. bu kayaların oluşumu gerçekten yer kabuğu, su, kıtalar, dağlar oluşmadan öncesine dayanıyorsa yaklaşık 4.5 milyar yaşında olmalı.

    sonra bütün bunları düşünüp "ufff 3000 yıllık taş bina!" diye düşündüğüm şeyler, tüm insanlık tarihi filan çok taze ve tıfıl geliyor.
    toplumsal mesaj verme derdinde değilim ama bu kadar kısa sürede bu gezegene bu kadar ağır hasarı veren insanoğlu acaba kaç meteor gücünde merak ediyorum?

    aha en eski çöl
    aha en eski buz
    aha namib çölü
    aha akdeniz akşamları
    aha resif
    aha muhteşem roraima dağı
    aha beklemiş su
    aha krater
    aha tektonik plakalar

    edit: milliyet.com.tr editörleri! benim entriyi mi okudunuz lan ibneler? hemen haber başlığı yapmışınız?
    ilgili haber

  • belçika'nın türkiye temsilciliklerini kapatması

    o çadır açıldığında bizim de yapmamız gerek hareket buydu.
    adamlar avrupalılıklarını yapıyor, dahası değil.
    biz bize düşeni yapamadığımız için asıl bize yazıklar olsun.

  • 9 şubat 2016 demirtaş'ın sert açıklaması

    katliam nedir nasıl yapılır bilmeyenin açıklaması.
    nasıl mı yapılır?
    saddama, esada, işide, israile, çine, rusyaya, nazi almanyasına bakmak yeter.

    sur ilçesini dümdüz etmeyi, cizre ilçesini uzaktan ya da havadan bombalayıp altını üstüne getirmeyi bilmiyor mu bu ordu sence?
    misket veya fosfor bombasını kullanmak aklına niye gelmiyor acaba?
    lan ne sokak sokak uğraşıyoruz girin lan tanklarla yıka yıka ilerleyin diyemiyor mu devlet?
    senin keskin nişancının ateş ettiği binayı tek sorti ile havaya uçurmak çok mu zor?
    ambulansa dahi ateş ettiler, sivil filan yok o zaman top atışı başlasın diyemiyor mu komutanlar?

    yavşaklık etmenize alıştık artık, adana'yı izmir'i de an ki cümle arasında, akp'yi sevmeyenler sana çanak tutsun, beyhude çabalar bunlar selocan.

    la bi siktir git denecek zırvadan başka bir şey değil selocanın açıklamaları.

  • öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    insanoğlunun salaklığı ile yok ettiği şeyler.
    misal:
    singapur taşı
    13. yüzyıla kadar uzanan tarihi ile ve üzerinde henüz deşifre edilmemiş yazıtlar bulunan bu antik kaya singapur nehrinin girişinde dikili idi. 1843 yılında bölgeye gelen ingiliz koloni ordusu bu antik kayayı british museum'a kaldırmak veya alıp başka yere koymak yerine başka bir şey yaptı.
    o bölgeye kale yapılması gerekiyordu ve kayayı havaya uçurup hem kanalı genişlettiler hem kalıntıları kale yapımında kullandılar.
    kalan bir kaç parçası müzelerde sergileniyor.
    aha

    bir diğer salaklık ise amerika'dan.
    bundan yaklaşık 3500 yıl önce günümüz florida bölgesinde bir selvi ağacı tohumu toprağa düşüyor ve tutuyor. bir kaç milenyum gördükten sonra 36 metre yüksekliğe ulaşıyor. neler görüyor neler, yüzyıllar geçiyor, savaşlar, medeniyetler, depremler, peygamberler. en sonunda amerikan başkanı ona bir 1929 yılında onurlandırıyor ve ağacın adı "senatör ağacı" oluyor. gelgelelim 2012 yılında sara barnes isimli bir hanımefendi ağaca tırmanıyor. yükseldikçe ortalık biraz kararıyor ve önünü görmek için ateş yakıyor. birden ateş yaprakları ve dalları kaplıyor ve o binlerce yıl direnen ağaç pofff diye yanıp kül oluyor bir kaç saat içinde.
    hanımefendi tutuklanıp hapse atılıyor.
    aha

    19. yüzyıla kadar benin şehri dünyanın en büyük şehirlerinden birisi idi. portekizli gezginler süslü evleri, geniş caddeleri ile bu şehrin lizbon'dan büyük olduğunu kayda geçer. şehrin merkezinde de oba'nın sarayı yer alıyordu. saray o kadar muazzamdı ki avrupalı oymacılar benzerlerini floransa gibi şehirlerde işlediler.ta ki yine sömürgeci ingilizler gelip yakana dek.
    1892 yılında ingilizler benin yönetimi ile bölgeyi sömürmek karşılığında barış imzaladılar. yöneticiler ingiliz kurallarına pek uymayınca ingilizler 10 asker gönderir ama hepsi öldürülür. bunun üzerine ingilizler bir ordu gönderir ve 17 günlük çarpışmanın ardından ingiliz ordusu kenti ve sarayı yakıp yokeder, şehir yağmalanır.
    aha

    urmia gölü iran'da yeralan ve bir zamanlar dünyanın en büyük tuz göllerinden birisi olan muhteşem bir göldü. müthiş manzarası, iyileştirici çamurunda insanlar eğleniyor, yüzlerce küçük adasında değişik türde hayvanlarla çok turistik bir yerdi 90lara kadar. ancak hem gölü besleyen nehirler üzerinde kurulan barajlar, hem tuz endüstrisinin olayı abartması sonucunda göl kurudu ve çöle döndü. gölü kurtarmak için milyonlarca dolar harcansa da ölen öldü bir kere. bize ders olur umarım.
    bir zamanlar şu görüntü ile meşhur olan göl artık şu görüntü ile arzı endam ediyor.
    aha

    bundan 15 bin yıl önce fransa'nın güneyinde bir mağarada yaşayan üç-beş insan mağaranın duvarlarına resim çizmeye karar verirler. çizdikleri resimler günümüze kadar çok iyi durumda kalır. ancak 1992 yılında yöresel protestan gençlik derneğine üye 70 kadar genç "civardaki mağaralardaki grafitileri temizleme ve tarihi koruma" gibi ulu bir uğraş bulur kendine. ellerinde tel fırçalarla mağaralara dalan enerjik ergen dangalaklar bu antik çizimleri de bir güzel silerler ve arkeoloji dalında ig nobel ödülü alırlar.
    aha

    tabi bütün bu salaklıkların zirvesinde elbette vahhabilik mezhebine mensup suudilerin mekke'deki tarihi hemen hemen tüm eserleri yerle bir etmesi(ebu bekir zamanından kalma camiyi yıkıp yerine atm koymak gibi) ve işid denen dangalak sürüsünün gördüğü her antik kalıntıyı havaya uçurması var. büyük ödül kesinlikle onların.

  • çin'in de suriye savaşına dahil olması

    kamber de gelmiş, halayın artık başlayabileceğinin işaretidir.

  • öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    bilimkurgu sanatı.

    1969 yılında çıkan ve zamanın ünlü bilimkurgu yazarı john brunner'e ait ödüllü bilimkurgu romanı stand on zanzibar'da günümüzün bir nevi fotoğrafının çekmiş.

    bundan 40 yıl önce kendince 2010 yılının fotoğrafını çeken brunner'in fotoğrafındaki detaylara bakar mısınız canlar:

    - rastgele bireysel şiddet yaygın, özellikle okullarda.
    - asıl kargaşa, huzursuzluk ve vahşet kaynağı teröristler. ülke politikalarının ana konusu terörizm.
    - cinsel performansı arttıran ilaçlar yasal ve hatta tvde reklamları dönüyor(şu bizim radyolardaki ekşın gergedan reklamları gibi olsa gerek)
    - honda firması(o zamanın motosiklet üreticisi) elektrikli otomobil pillerinde lider firma.
    - detroit kenti ekonomik çalkantılar nedeniyle terkedilmiş, çorak, hayalet bir şehir.
    - elektronik müzik en popüler müzik.
    - uçaklarda koltuk arkasında tv var ve sadece haber sunuyor.
    - insanlar ekranlarda birbirleriyle gerçek fotoğraflar yerine sanal profil resimleri kullanarak haberleşiyor.
    - tütünün modası geçmiş, marijuana artık daha popüler.
    - amerikanın en büyük düşmanı, rakibi artık rusya değil, çin. ama asıl mücadele askeri değil ekonomi, teknoloji ve ticaret alanında.
    - avrupa ülkeleri hem ekonomik çalkantılardan hem de dış etkenlerden kendilerini korumak için bir birlik kurmuş. ingiltere abd yanında yer alırken kalan avrupa ülkeleri biraz abd karşısında duruyor.
    - insanlar tvde hangi saatte, günde ne yayınlanacak biliyor ve ona göre kendini ayarlıyor.
    - evlilikler artık çok kısa sürüyor.
    - uydular aracılığı ile yüzlerce tv kanalı tüm dünyaya yayın yapıyor.
    - bilgisayar çıktıları için lazer yazıcılar kullanılıyor.
    - ve hikayede başkanın ismi "başkan obomi"!

    aha

    jonathan swift'i "gulliver'in seyahatleri" kitabından biliyoruz.
    kitapta "gulliver'in seyahatleri bölüm 3"'te "laputa'ya yolculuk" bölümünde astronomların mars gezegeninin 2 uydusunu keşfettiklerini anlatır.
    biri büyük diğeri küçük 2 uydu.
    içte olan 10 saatte, dışta olan 21 saatte turunu tamamlıyor.
    kitabın yazım tarihi 1726.
    mars gezegeninin 2 uydusu 1877 yılında keşfediliyor.
    içte olan(phobos) 7 saatte, dışta olan (deimos) 30 saate turluyor.

    aha