yemin ediyorum kokusu burnuma geldi. hızlandırılmış sıçma dersi vermiş adam. ben hayatımda bu kadar hızlı sıçıp o kısacık sürede kıçını silmeyi ihmal etmeyen bir başka adam görmedim.
halitkin4 profili
-
23 mayıs 2024 kocaeli'de asansöre sıçan adam
-
türkiye'nin en lezzetli köftesi
-
barkın bayoğlu
2014 yazında askerden geldim ve gelir gelmez hayalimdeki bisikleti satın alıp uzun turlara çıktım. bir yerden sonra iki teker sevdam bisikletle sınırlı kalmadı ve youtube'da tesadüfen bu adamı keşfettim. o güne kadar yüklediği ve ondan sonra yüklediği hemen hemen her videoyu izledim. hatta youtube'da altın elbiseli adam diye bir kategori oluşturup paylaştığı faydalı içerikleri ve merak ettiğim motosiklet incelemelerini oraya kaydettim.
sonrasında harley davidson'un bir modelini almak istedim ancak türkiye'ye gelmediğini öğrenip sebebini canlı yayında kendisine sordum. sağolsun uzun uzun yanıtladı.
videolarını izledikçe bilinçlendim ve sonunda kendim için en mantıklı seçimin yamaha x max 250 olacağını anladım. ancak almam 2 seneyi buldu. bu iki senelik süreçte hemen hemen her videosunu izledim, kendisi vesilesiyle bir çok motovlog keşfettim ve onların içeriklerinden de yararlandım.
yetmedi motosiklet teorisi ve motosiklet üstünde hayat kurtaran 100 strateji isimli kitapları okudum. kitaplarını bulamadıklarımın pdf'lerini bulup çıktısını alıp okudum.
çeşitli facebook gruplarına dahil oldum, motosiklet forumlarını takip ettim.
her hafta çarşamba günü yayınlanan altınlı gece'yi kaçırmamak için telefonuma haftalık alarm kurdum. (uzun zaman önce kurduğum alarmı silerken bir süre elim telefonda donakaldım) yıllar içinde nereden nereye geldiğine gözlerimle şahit oldum.
farklı kanallarda çıktığı hemen hemen her programı takip ettim.
gel zaman git zaman iş motosikleti almaya geldi ve yaklaşık 3 hafta önce yamaha x max 250'yi satın aldım ancak 2 hafta boyunca binmedim. çünkü yamaha riding academy'den 16 temmuza eğitim için yer ayırtabilmiştim ve scooter tecrübem (honda fizy) olmasına rağmen eğitim alana kadar yola çıkmadım. 2 haftalık süreçte sigorta, kasko gibi işlemleri halletim. bütçem el verdiği ölçüde kask, mont, sırtlık, eldiven, pantolon, bot satın aldım. gün geldi çattı yamaha riding academy'den eğitim aldım.
bu yolda rehber edindiğim barkın bayoğlu sayesinde eski kafam olsa sıfırını alacağım motosikleti ikinci el alıp kalan parayı ekipmana verdim. alır almaz hayalime kavuşmanın verdiği heyecanla cirit atacağım motosiklete 2 hafta binmedim. velhasılıkelam motosiklet sahibi olduğum ve tam manasıyla kendimi hazır hissettiğim anda ölüm haberini aldım. bir çoğunuz gibi bir süre inanamadım. beni rock müziğe başlatan gruplardan biri olan linkin park'ın vokalisti chester bennington'un kaybının şokunu üzerimden atamamışken beni motosiklete başlatan adamın kaybını kabullenemedim. kabullendiğimde ise motosikletin üzerine brandayı örttüm, disk kilidini taktım ve şimdi bu satırları yazıyorum. ne kontağı çeviresim geliyor ne de üzerine oturasım. ben motosikleti almadan önce vefat etmiş olsaydı almazdım herhalde. şimdi ise satmayı düşünüyorum ama emin değilim belki de satmam çünkü biliyorum ki satmamı istemezdi. bu camiadan sadece bir kişinin kaybı beni motosikletten vazgeçirebilirdi onu da kaybettim, kaybettik.
kendisini daima muratabigf ile yaşadığı south park sessizliği, hayko cepkin ile enfes metal müzik muhabbeti, yiğit özgür ile efsane yayını, aynı gece devam eden geyik yayını, metalci günlerine dönüş yaptığı zorgan abi tiplemesi, ekibinden biri kaza yaptığında işi geyiğe vurup profesyonelce olayı yönetmesi, maketçilik üzerine tadına doyum olmayan muhabbeti, ege aydan ile star wars muhabbeti, evlilik hakkındaki düşündüren analizleri ve aklıma gelmeyen onlarca güzel anıyla hatırlayacağım.
kendisinin motosiklet dünyasına kazandırdığı bilincin hakkı ödenemez. sokakta tam ekipmanlı ve eğitimli ne kadar motosiklet sürücüsü görüyorsak pek çoğu bu adamın sayesinde bilinçlenmiştir. üstlendiği misyon, motosiklet dünyası için sıfırdan geldiği nokta, elde ettiği sponsorluklar ve başardıkları inanılmaz. maalesef yeri hiç dolmayacak.
tanınan biri haline gelmesine rağmen tevazusunu daima koruması, bir kaç dil birden konuşabilmesi, yurt dışında aldığı eğitim, bilgi üniversitesini dördüncülükle bitirmesi, entelektüel kapasitesi, tarih bilgisi, çok yönlülüğü, afganistan'da barış gücünde yer alması ve aklıma gelmeyenleri... kesinlikle sadece bir motosiklet kullanıcısı değildi.
2000 yılında hayatın sırrı konusunda şu entry'i girmiş ve son satırlarda "hayatın sırrını unuttum, zaten sonra... sonra da hayat beni unuttu." demiş.
dilerim ki öbür dünyada o sırrı bulur ve entry'nde bahsettiğin o huzura tekrar kavuşursun. ve sonra... sonra hayat seni unutsa da biz sevenlerin asla unutmayacak altın yürekli adam. -
john wick 2
• son yıllarda izlediğim açık ara en iyi aksiyon filmi. john wick de dahil evet.
• öncelikle senaryo ve hikaye anlamında ilk filminden daha doyurucu. ilk filmde safi aksiyon varken bu filmde safi aksiyona çok güzel bir hikaye yedirilmiş.
• filmde beni en çok mutlu eden sürprizler filmin başında yan karakter olarak giren peter stormare ve sonunda giren laurence fishburne oldu. bu iki oyuncuyla adeta constantine ve the matrix'e selam çakılmış. evet selam çakma lafını da cümle içinde kullandığıma göre tam bir ekşici piç gibi yazmaya devam edebilirim.
• filmdeki silahlı çatışma sahneleri harika olmuş. gerek koreografiler, gerek seçilen mekanlar (roma'da alt geçitler, new york'da müze vs) gerekse gerçekçi silah tepkileri muazzam olmuş. hele bir sekans var ki akıllara zarar. arkada çalan enfes klasik müzik eşliğinde john wick'in headshot rekoru kırdığı sekans evet.
• hikayeye gelirsek; continental ve yüksek şuranın iç yüzüne dair daha fazla şey öğrendiğimiz için merak duygusu perçinleşiyor. bir yerden sonra "bakalım şimdi john wick kimin ağzına sıçacak?" diye beklemek yerine continental ve yüksek şuranın reaksiyonlarını yani diplomasiyi merak eder hale geliyorsunuz.
• sinemada müzik kullanımına pek sıcak bakmasam da bu filmde müzik kullanmamak olmazdı şahsım adına ve yönetmen de bunun farkına varmış olacak ki mükemmel müziklerle mükemmel sahneleri eşleştirmiş. çoğu zaman tüyleriniz diken diken oluyor bu sahnelerde.
• filmin benim açımdan eleştirilecek tek yönü polis ve güvenlik güçlerinin hiç olmamasıydı. sanki film kendi evrenini yaratmış ve o evrende kolluk kuvvetleri hiç yokmuş gibiydi. ama hikaye sizi o kadar sarıyor ki bu durumu küçük bir kusur olarak değerlendiriyorsunuz bir yerden sonra.
• son olarak keanu reeves'in ebleh ebleh koşması hiç değişmeyecek sanırım. speed'den the matrix'e kadar tüm film kariyeri boyunca adeta bir imza olarak taşıdığı ebleh koşması bu filmde de karşımıza çıkmış.
• sonu itibariyle ucu açık biten bir film olmuş ve keanu reeves 3. film olursa seve seve oynayacağını belirtmişti
bence bu malzemeyle değil 3. film 4'ü 5'i bile çekilebilir. çünkü halen filmde bilinmeyen ve merak uyandıran pek çok nokta var. mesela john wick'in geçmişini, bu işlere nasıl ve neden girdiğini halen bilmiyoruz. continental'ın örgüt yapısını bilmiyoruz. john wick'in kız arkadaşıyla olan ilişkisini ve bağlarının ne kadar güçlü olduğunu bilmiyoruz. ailesi var mı varsa ne olduğunu bilmiyoruz. continental'ın başındaki adamın geçmişine ve o noktaya nasıl geldiğine dair hiçbir şey bilmiyoruz. peter stormare'ın nasıl bir psikopat olduğu ya da olmadığına dair hiçbir şey bilmiyoruz. gibi gibi çoğaltılabilir. bence bu tüm bu soru işaretleri çok iyi bir yazar kadrosuyla şekillendirilmeli. nakış nakış işlenirse muazzam bir john wick portresi ve dünyasıyla karşı karşıya kalabiliriz.
tüm bu etmenler göz önüne alındığında bence ilerleyen yıllarda hikaye çift yönlü devam edecek. bir yandan john wick'in geçmişini öğrenirken öte yandan geleceğini göreceğimizi düşünüyorum. ya da öyle olmasını diliyorum diyelim.
• sonuç itibariyle güzel vakit geçirmek için izlenebilecek filmler arasında kendisine üst sıralarda yer bulan bir film oldu benim için. ethan hunt, james bond ve türevlerinin hallaç pamuğuna dönmüş hikayelerinden bıkmış biri olarak; john wick'in, klasmanında yeni bir kapı açtığını düşünüyor ve o kapının hiç kapanmamasını diliyorum.