yazarken ellerini birakan herif35
profili

  • dursun özbek

    bence en tehlikelisi "seni o koltuktan oyle bir indirecegiz ki" diyerek vicdan masturbasyonu yapmak.

    ayni hata yillar boyu siyasal islam icin tekrarlandi.
    "sonlari yakindir", "siyasal islami oyle bir gomecegiz ki tarihin tozlu sayfalarinda bile kendisine yer bulamayacak", "bir daha bu topraklarda adi dahi anilmayacak..."

    sonuc; 15 senedir bitirilemeyen ve hatta guclenerek yoluna devam eden bir siyasal islam yapilanmasiyla karsi karsiyayiz.

    kimse yanlis anlamasin, niyetim ayar vermek falan degil.

    bazi gercekleri gorebilmek ve kabullenmek gerek.
    klavyelerinizin basindan karaladiginiz yazilar maalesef bir masalin icerisindeymissiniz gibi gercek hayatta can bulmuyor.

    gercek dunyada sonuc almak istiyorsaniz, dusuncelerinizi eyleme dokmeniz sart.

    orgutlenmeli ve ortak bi akil ile ortak bir amaca yonelik harekete gecmelisiniz.

    boyle bir taraftar hareketi baslayana kadar sadece konusmus ve kendinizi rahatlatmis olursunuz.

    uzgunum.

  • #pınarürünleriboykot

    hala bazı yumuşakçalar, yaşar holding'in "evet" dediği için boykot edildiğini iddia ediyor.
    algı operasyonuna ya da kuvvetle muhtemel bir geri zekalı olduğun için olayları yorumlama şekline ve analiz yetine sokayım.

    bu millet, yaşar holding'i evet dedi diye boykot etmiyor.
    selim yaşar, koca bir semtin basketbol takımını, sırf o semt ağırlıklı olarak hayır dediği için "tehdit" etti. sebebi bu.

    insanları bölücülükle suçladığın o algı operasyonunu ya da boktan çıkarımlarını götüne sokup uzaklaşabilirsin.
    insanları sırf zihniyetleri farklı olduğu için tehdit eden adam bölücü değil, buna tepki gösteren millet bölücü.

    yok bir kişi işten atıldıysa vebali bizim üzerimizeymiş zart zort.
    hasiktir oradan.

    o bir kişi işten çıkarıldıysa, bunun vebali halkın aklıyla taşar geçer gibi insanları tehdit eden şirket ceo'sunun boynunadır.

    seni adam yerine koyup bu yazıyı yazdığım için şimdiden pişman oldum.

  • jan olde riekerink

    taraftarimiz mal.
    her mactan sonra bu adamin basligi hortluyor.

    yemin ediyorum beyniniz yok ve bu yuzden analiz yetiniz gelismemis.

    once, dursun özbek

    tuy bitti dilimizde.
    #dursunozbekistifa

  • sözlük yazarlarının olası ölüm nedenleri

    n'abıyonuz?
    ben söyleyeyim, her gün doğal seçilimin kurbanı olmaya yaklaşıyorsunuz.

    yıllardır, kendi salaklıkları yüzünden ölen insanlarla dalga geçip etrafa darwin ödülleri dağıtıyoruz. halbuki en baba darwin ödülü'nü hak edenler biziz.

    türkiye'de yaşayan bir insansan ve türkiye'den siktir olup gitmek gibi bir şansın yoksa senin sonun büyük ihtimalle;
    bir bombalı saldırının,
    bir silahlı baskının,
    araç kullanmasını bilmeyen bir trafik magandasının,
    bir doğal afetin,
    ya da bir serseri kurşunun hedefi olmak.

    nasıl mı?

    anlatayım;

    şimdi daha 6 gün önce melih gökçek şöyle talihsiz bir açıklamada bulundu, "25 bin şehit verirsek kimse ses çıkarmasın!"
    bunun gelişigüzel bir açıklama olmadığını biliyoruz, bu sayılar beklenen sayılar. artan terör olaylarını takip eden bir yıl içinde kafadan "25 binimiz" var olarak kabul ediyorum.

    hadi diyelim ki parçalanak ya da taranarak ölmediniz. az çakal değilsiniz.
    sabah evden çıktınız servisle ya da kendi aracınızla işinize/okulunuza gidiyorsunuz.
    bam!
    noldu? orospu çocuğunun biri geldi çarptı.
    neden böyle diyorum, çünkü 2015 yılındaki trafik kazalarında "183 bin 11" adet ölümlü-yaralanmalı vaka var ve bunun %89,3'ü sürücü kusuru kaynaklı.
    183 bin 11 insan!

    hadi tamam diyelim ki yırttınız bir şekilde, iki araç arasında presslenmediniz.
    işinize/okulunuza giderken de ölmediniz. çakallıkta zirvesiniz.
    dışarda eğlenmeye çıktığında başka bir orospu çocuğunun ya da bir serseri kurşunun kurbanı oldunuz. o da olumlu.
    çünkü geri çekilip bakınca 2015 yılında türkiye’de 2 bin 175 silahlı olay basına yansıdı. bu olaylarda toplam "1951" kişi öldü.

    lan tamam kabul siz matrix neo'sunuz. kurşunlardan vıj vıj diye sıyrıldınız. çakalsınız, çakallıkta mastırsınız. benim diyen çakal sizi görünce lemur oluyor.
    bir gün evinizde oturuyorsunuz, töbe est. götüm götüm bir sallantı hissediyorsunuz. anaa, o ne amına koyim. deprem.
    evet evet, niye şaşırıyorsun ki. kandilli rasathanesi'nin açıklamasına göre, önümüzdeki 30 yıl içinde yüzde 65 oranında bir deprem riski var. tahmini ölü sayısı: 87,273.

    bu hayvanımsı sayıların en büyük nedenlerinden biri; bile bile lades diyen hükümet ve beyinleri boşaltılmış komşuların, akrabaların.
    tüm bunların dışında; senin yeterince güçlü, nitelikli ve olayların akışını değiştirecek donanıma sahip olamaman. göz göre göre sona yaklaşman doğal seçilim değil de nedir.

    bir kendine bak şimdi; kafan rahat değil, vicdanın rahat değil.
    bir komşuna bak; "memleket çoeyi"
    bir kendine bak; "çocuklarım nasıl bir ortamda büyüyecek."
    bir de komşuna; "hüloooooooooooov!"

    sen zaten bu kafayla superman olsan kanserden ölürsün amına koyim.
    sen hala burada mısın yahu,

    öldün çık.

  • para biriktirmek için yapılan tuhaf hareketler

    kullan at tras bicaklarini kullanip atmiyorum.

  • başkanlık gelmezse türkiye'nin bölünme riski var

    binali yıldırım'ın gün içinde yapmış olduğu açıklama.
    ben hiçbir şey demiyorum, bırakalım tarih konuşsun.

    şimdi düşünelim, artan terör olayları karşısında dediler ki "barış" lazım.
    barış olsun ki şehitler vermeyelim. terör örgütüyle masaya oturalım.
    biz bi' masaya otursak var ya: "wooooohoooooooooo!"

    bu isterler doğrultusunda adalet ve kalkınma partisi hükümeti tarafından çözüm süreci adı altında bir süreç başlatıldı.

    askerler sahadan çekildi, operasyonlar durduruldu.
    diyarbakır'da 1 milyonun üzerinde kişinin katılımıyla gerçekleşen nevruz kutlamalarında, imralı'da bulunan apo'nun mektubu okundu.
    apo posterleri açıldı.

    silahlar gömülüyor; her yer çiçek, her yer hüzme hüzme ışık olacak dendi.

    insanlar bas bas bağırdı: "aklınız yok mu sizin?!" diye.
    şehit eşleri, şehit yakınları kahroldu.
    aklı olan her vatandaş lanet okudu olanlara.

    e peki ardından noldu?

    çok geçmedi, pkk'dan beklenen taciz ateşleri açılmaya ve şehitler vermeye başladık.
    öyle ki tonlarca kiloluk patlayıcılar ile eylemler düzenlemeye başlandı.

    tüm bu kayıplara, tüm bu bile bile ladese karşı hükümetin açıklaması ne olmuştur sizce?

    ferhan şensoy'u utandıracak kadar düz bir "pardon".
    çözüm sürecinde terör örgütü silah stoklamış!

    hadiii yaaa?
    a aa! şu an o kadar şaşırdım ki taşaklarım uyuştu şaşkınlıktan.
    resmen a aaa!!...

    sonra noldu anlatsana biraz?

    7 haziran 2015'teki genel seçimlerde tek başına iktidar olamadı adalet ve kalkınma partisi.
    türkiye'nin neredeyse hiç alışık olmadığı canlı bomba eylemleri yapılmaya, askere ve polise karşı ciddi saldırılar düzenlenmeye başlandı.
    20 temmuz 2015 suruç patlaması
    6 eylül dağlıca saldırısı
    9 eylül ığdır saldırısı
    gibi insanları derinden sarsan saldırılar oldu.

    "istikrar yok, o yüzden böyle yav" dediniz.
    her kafadan bir ses çıkıyor dediniz.
    biz bi' tek başımıza iktidar olsak var ya: "wooooohoooooooooo!"

    seçim tekrarlandı 1 kasım 2015'te adalet ve kalkınma partisi yine tek başına iktidar partisi konumuna geldi.

    e peki, sooora noldu sayın canım cancişkolarım?

    memleketin her köşesinde insanlar canlı bomba eylemlerinin kurbanı olmaya, parçalanarak ölmeye devam etti. masum insanlar.
    işine giden, okuluna giden, hava almaya çıkmış gündelik hayatları olan insanlar ara sokakları tercih etmeye başladı

    istikrar abidesi ankara'da; beş ay içinde üç patlama oldu.
    istanbul'un en işlek caddesinde,
    en büyük havalimanında patlamalar meydana geldi.

    yazamıyorum hepsini, biliyorsunuz.
    benim takip edemediğim kadar patlama ve terör saldırısı sonucu ülkede yüzlerce şehit verdik.
    yaralanan binlerce masum vatandaşımız oldu.

    şimdi tüm bunlar yaşanmışken diyorsunuz ki;

    "başkanlık gelmezse türkiye'nin bölünme riski var."
    başkanlık olsa var ya; "voooooooooooohoooooooo!"

    ben ne diyorum biliyor musun?

    : )

  • 28 ekim 2016 cuma namazı hutbesi rezaleti

    cumhuriyet bayramı arifesinde "cumhuriyet bayramı'ndan" tek kelime söz edilmeyerek kayıtlara geçen rezalettir.

    "cami'lerde cumhuriyetten bahsedilmesini mi bekliyordun lan zübük?! orası ibadethane!" diyecek arkadaşlara şimdiden ne düşündüğümü söyleyeyim;

    evet sayın amına koyduğum, bekliyordum.

    darbeyi takip eden üç bin beşyüz hafta "15 temmuz'un" konuşulduğu, iktidar propagandasından önümüzü göremediğimiz camilerde "28 ekim 2016" günü cumhuriyetten ve cumhuriyet bayramından iki kelime laf edilmesini bekledim.

    yoktu.
    neden olsun ki? camiler ülkenin büyük bir bölümüne hitap etmek ve algı yönetmek için nimet.

    ben, lan neyse adamı dinden imandan soğuttunuz yine.

    bokunuzda boğulursunuz umarım.

  • vücut geliştirme

    uzun sayılabilecek bir süredir spor yapıyorum.

    dün lat pulldown'dayım kolları açmış bara yerleştirmişim, indir kaldır indir kaldır derken birdenbire,
    ben n'apıyorum amkq? dedim.

    farkındayım, sofistike bir kendini anlama ve sorgulama çabası değil.
    "ben, şu an napıyorum amına koyim?"

    nedir yani aşağı yukarı, aşağı yukarı.
    çok afedersiniz, "bu ne anasını sikeyim!" bile dedim. sinirlendim kendime.

    etrafıma baktım. salonun boş olduğu bi' saatti, "tek mal benim herhalde" diye düşünüp tribe girdim. o an yaptığım şey çok saçma geldi.
    kollar açık kukla gibi ağır bi' şeyleri indirip kaldırıyorum. ne şimdi bu?

    forklift miyim amk ben?!
    bu muyum? böyle bi şey miyim?!

    sikerler diyip seviyeyi yükseltmeden isyan bayraklarını çektim, tekrarı tamamlamadan hareketi yarısında bıraktım.

    çünkü, bu nereye varacak abi. yani gidip bi tenis oynasam, yakın dövüş sporlarından biriyle ilgilensem çok daha sosyal şeyler ve yine spor en nihayetinde.

    "tek derdi kaslarını şişirmek olan şekilci bir insan mıyım? benim spor anlayışım bu mu?!"

    o gazla soyunma odasına yöneldim. bu sporla olan ilişiğimi, eldivenlerimi ve shaker'ımı masanın üzerine koyup tek taraflı olarak kesecektim.

    soyunma odasına giderken verdiğim kararı gözden geçirmeme sebep olan tombalak bir dayı gördüm.
    koşu bandında cayır cayır koşuyordu. dayının da bir yere gittiği yoktu ama koşuyordu.
    belki daha sağlıklı hissetmek, belki de geceleri şehrin adaletini daha rahat sağlamak için koşuyordu. bilemiyorum. tek bildiğim azminden ve istikrarından etkilendim.

    sporu bırakma kararım kadar kötü bi kararı en son, cordoba-barcelona maçı için cordoba'ya iç saha lan sürpriz olur diyip 30tl oynadığım zaman vermiştim.

    aslında, kendim için yaptığım ender güzel şeylerden biri spordu.

    zaman zaman böyle motivasyon kayıpları ve düşüşler yaşayabiliyor insan.

    işinde, derslerinde, arkadaşlıklarında, ilişkilerinde ve aklıma şu an için gelmeyen birçok hede'de bunlar yaşanabilir.

    önemli olan bunları hiç yaşamıyor olmak değil.
    bence önemli olan bunların kısa süreli çalkantılı dönemler olduğunun farkına varmak ve devam edebilmek.

    bir de mevzubahis takım barçaysa rakibe oynamamak.

    bunlar önemli.

  • jan olde riekerink

    bu adamla beraber neden sevinmiyorsunuz lan?!

    gol atilinca en cok bu adama sarilacaksiniz!

    etrafinda 360 derece donup sevincini paylasacak birini bulamayinca tevizyonu kucaklayasim geldi orospu cocuklari.

    akilli olun.

  • rus savaş uçağının kamerasından görünen ufolar

    turkhaber24.com

    haberin tek adresi, türkhaberrr nokta kom!

    ben daha iyisini yaptım kanki, rahat uyu.

  • 8 temmuz 2016 dallas olayları

    "polislerin ölümüne seviniyorsunuz, boklar!" diye saçma sikim konuşan bir güruh var.

    midelesi kaldırabilene philando castile'ın ve alton sterling'in nasıl öldürüldüğünün sansürsüz görüntülerini yollayabilirim.

    bu olaylardan önce, tamamen savunmasız ve etkisiz hale getirilmiş onlarca siyahinin nasıl öldürüldüğüne uzay çağında tek tıkla ulaşabilirsiniz.
    google'da "police brutality in usa" gibi temel ingilizce seviyesinde aramalar yapmanız yeterli.

    götünü kaldırıp araştırmaktan aciz olanlarınız için birkaç örnek paylaşayım:(+18)

    +18!!!(rahatsız edici içerik)
    ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    eric garner, lütfen dokunmayın ve nefes alamıyorum diye yalvarırken polis tarafından boğularak öldürüldü...

    üzerindeki bıçağı bırak direktiflerine uymayan silahsız bir siyahi 7 polis tarafından sokak ortasında kurşuna dizildi...

    polis tarafından tutuklanan bir adamın arabadan inip sahibine yardım etmek isteyen köpeği vuruldu ve can çekişirken izlendi...

    arabasından indirilen silahsız bir adam 16 kez yumruklandı ve 3 kez şok tabancasıyla vuruldu, sebebi ise boğulurken polislere direnmesi...

    kelepçelenmiş halde yere oturtulmuş biri 10 diğeri 11 yaşındaki iki çocuk polis tarafından tekmelendi...

    ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    burada paylaşamayacağım kadar şiddet ve orospu çocukluğu içeren nice örneğin sonu yok...

    ve polis departmanlarının bu muameleleri sadece siyahilere yönelik değil.
    her ırktan vatandaşına paranoya içerisinde müdahale eden, silahını kullanmaktan çekinmeyen bir zihniyet mevcut.

    ancak, siyahilere karşı daha umarsızlar.
    bir siyahiyseniz "evet, efendim?" diyemeden kafanıza mermiyi yiyebilirsiniz. bunda alışılagelmedik bir durum söz konusu değil.

    bir diğer konuysa bu olay üzerinden mizah yapanlara laf eden çomarlar.

    ulan heriflerin kendi ülkesinin beyazından-siyahisine kadar herkes bu olaylardan mizaha malzeme çıkarıyorken bizim ülkemizin insanı neden mizah yapamıyormuş.

    1
    2
    3

    sana ne yani amına koyim?!

    şunu da söylemek gerek, siyahiler çok mu cici?
    absülitli no mübarek!

    insanların ölmesi çok mu güzel bi şey?
    absülitli no mübarek!

    herkes kalbinde sevgiyi, barışı, alçak gönüllülüğü, merhameti ve iyiye dair olan şeyleri büyütse kötü mü olur?
    absülitli no mübarekkk!

    ama sen şu an haksızsın!

    senin hükümetin seni cayır cayır sikerken susuyorsun diye,
    #cumartesi21decihangirdeyiz diyip o saatte goygoy yapıyorsun diye,
    ülkende onlarca insan parçalanarak öldükten birkaç gün sonra balonlu kutlamalı köprü açılışına sessiz kalıyorsun diye,

    herkesi kendin gibi mi sanıyorsun?

    o işler dünyada pek öyle yürümüyor.

    adamın amına koyuyorlar böyle.

    siyahi değilim, olabildiğince beyazım.
    sen yine de çok yaklaşma.

    peace out, ma niggas!

  • counter-strike global offensive

    xenophobe kardeşimiz konuşmasa ben de konuşmayacaktım, dayanamıyorum!
    büyük bir rezaleti gözlerinize sokuşturmaya geldim!

    başlığı kendine mesken tutmuş salazar mahlaslı yazarın şizofreni hastası olup olmadığına hep birlikte karar verelim istedim.

    dikkat!
    birazdan okuyacaklarınız 10 saadettin teksoy gücünde sokma kapasitesine sahiptir.
    3 uğur dündar gücünde gerçekleri gün yüzüne çıkarabilir.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------

    lafı uzatmadan ilk rezaletimizle başlıyoruz;

    ovırvaç ne güzel lan, şimdiden 8 kişide hile yakaladım dönemi (26.02.2015)
    sikicem ama çok hile var, canlarına okuyacağım dönemi (06.04.2015)

    şu ana kadar şirazesi kaymamış arkadaşın, her şey kendi içinde tutarlı.
    bir gece yarısı kantır sıtrayk lobisi tarafından öldürülüp yerine gülobal elüd salazar kohen geçiyor.

    mal mısınız lan ne hilesi, hile mile yok dönemi (31.01.2016)

    aha!
    noluyo olum! deli mi dürttü 2015'in yazında seni?
    devam ediyoruz..

    3 bin saatlik efsane adam dönemi...(11.06.2016)

    olum 31 ocak'tan-11 haziran'a kadar arada şubat-mart-nisan-mayıs 4 ay var ulan!
    her ay 30 gün desen,
    30*24*4 = 2880 saat ediyor amına koyayım.

    sen 4 ay önce 2bin saat oyun sürem var diyen adamsın, 4 ay sonra 3bin küsür saat oynadım diyorsun, 3200 kabul ediyorum ben onu.

    sen toplam 2880 saat kullanabiliyorken 1200 saat oyun mu oynadın?!

    olum bu ne demek biliyor musun?

    1200/2880 = 0.42 demek lan. bu bir günün neredeyse yarısını sürekli olarak kantır sıtrayk oynayarak geçirmen demek!

    evladım, sen manyak mısın?
    bak ben bu aralar işsizim ama 4 aylık işsizlik mi olur lan?! 12 saat kantır mı oynadığını iddia ediyorsun 4 ay boyunca, wat da fak!

    neyse, devam edelim.
    bu son rezalette bana yorum şansı bırakmamış değerli yossi salazar'cığım.

    beni anlamıyorsun berke dönemi!...

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------

    kam bek tadında bir rezaletimizin daha sonuna geldiniz!

    edit: durun rezalet daha bitmemiş!!!

    seni sikerim çocuk, akıllı ollu tehdit dönemi!(03.07.2016)

    arkadaş benimle iflah olmaz bi şekilde cima etmek istiyor kendisine uygun dille homoseksüel ilişkinin bana uymadığını anlattım.

    eskişehir bağlarda tek kalıyorum, isterse çaya gelebilir kapım herkese açık. özellikle uzun boylu dişilere.

    şimdi de "bu çocuk liseli yea", entry'siyle uzayıp giden türlü türlü manyaklıklarıyla günümüzü şenlendirmiş bu rezaletin sonu sanırım yok canlar.

    helal olsun sana koca yürekli yekpare göt.

    hepinize,
    gud geym, vel pileyd!...

  • robert de niro

  • ssg'nin yazdığı bol subliminal mesajlı entry

    ssg'nin sözlükte başlayan pasif protestoların aktif protestolara dönüşmesinden sonra girdiği 04.03.2016 tarihli şu entry'nin bol bol alt metin barındırması dikkatimi çekiştirdi.

    çok jackalsın ssg.
    affınıza sığınarak kendimce biraz inceledim;

    ----------------------------------------------------------------------------------------------------

    --- spoiler ---
    hiçbir kaynak sana kendini kendinden daha iyi anlatamıyor. entry bireysel olarak bile çok zengin bir tecrübe. blog tutuyor olsam üçüncü gününde sıkılmış, pek çok şeyi de "blogluk değil" diye yazmamış olacaktım.
    --- spoiler ---

    sakın başka yere gitme, blog mu? bloga bulaşma bile, sıkılırsın lan. burada kal buraya yaz. oraya zaten yazamazsın bile. hem eski bloggerlardan kim kaldı?

    ----------------------------------------------------------------------------------------------------

    --- spoiler ---
    oysa ki ben bu konuda ilk defa 15 eylül 2003'te sabah 11'de pazartesi mesaisine başlarken yazdığımı biliyorum. çat diye erişiyorum. günlük olsa bulamazsın. bunu buluyorum.

    insanın kendisini böyle tanıması kadar sıradışı bir tecrübe yok. bütün hayatını filme alsan bu tarz ayrıntıları yakalayamazsın.
    --- spoiler ---

    of, sözlük ne süper lan!
    mesela bunları sözlük yerine günlüğüme yazsaydım şimdi bir sürü sayfanın arasında kaybolacaktım. insanın geçmişini bilmesi iyidir.
    iyidir ama siktiret günlüğü, sözlük kullan.
    sözlüğü günlük gibi kullan.
    her gün entry gir, entry istiyorum!
    mm entry.

    ----------------------------------------------------------------------------------------------------

    --- spoiler ---
    entry 17 yıl boyunca yaşam döngümün önemli bir parçası oldu. sözlük olmasa bu kadar düşünceyi nasıl derli toplu tutardım bilmiyorum.
    --- spoiler ---

    offf, sözlük yine ne süper be!
    dün kahvaltıda ne yediğini unutan insansın sen de.
    gel bak buraya yaz düşündüklerini yoksa düşüncelerin uçar gider.
    düşüncelerini toplayamazsın, sen salaksın zaten. biliyorum olum, tamam çaktırma!
    sözlük var işte, yaz. not falan al.
    şşşş.
    tamam.

    ----------------------------------------------------------------------------------------------------

    ulan sedat, bunlarla uğraşacağına sen de mor taytını ve pelerinini giyip kurtar artık şu siteyi.

    may the force be with you, always...

    edit: tabii ki ssg sözlük güzellemesi yapıyor, tabii ki sözlük güzellemesi yapacak da.
    anlatmak istediğim, değinmek istediğim nokta;
    kullanıcıların "alternatifi" olmayan gerizekalılar olduğunu düşünmesi.
    bir şey yazılacak, bir not alınacaksa bu platformun eksisözlük olması gerektiği düşüncesini empoze etmeye çalışması.
    iyisinden günler...

  • 21 şubat 2016 başımdan geçen camili pelin olayı

    bu ne biçim başlık lan böyle demenize fırsat bırakmadan sizi hemen dün geceye götüreyim.

    maltepe'de arkadaşımla buluşacaktım.
    kendisi hoşlandığım bir ablamız, mfö şarkısı gibi.

    düne kadar bana karşı olan hisleri hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
    evimden çıkmış maltepeye doğru yol alıyordum. ilkokulda kullandığımız tarih çizelgelerini kıskandıracak kadar pratik olan pendik*-kadıköy* hattına binmiştim.

    minibüs yolunda enteresan bir trafik vardı, zaman ve mekanda sıkışıp kalmıştık.
    geç kalacağımı anladığım an telefon açtım,

    + alo pelin, ben biraz geç kalacağım. evden çıkmadıysan biraz daha durabilirsin diyecektim.
    - (keyifsiz bir sesle) çıkmıştım ama olsun ya, gider otururum. hehe.
    + ya böyle çok şeyoldu kusura bakma, minibüs yolunu biliyorsun. en fazla 10dk geç kalırım zaten.
    - sorun değil, bekliyor olacağım.
    + tamamdır hemen geliyorum, görüşürüz.

    kelamlarından sonra telefonu kapattık.

    minibüs'te arkalara doğru ilerliyorum.
    hayatımın filmi çekilse adı "arkaya ilerleyen adam" olurdu zaten, hadi o olmadı "bir sike derman olamayan adam" da olumlu.

    büyük dedemin mehteran olmasından şüphelendiğim dakikalardaydım ki telefonum çaldı.

    + alo, yebh. ya benim çok acil bir işim çıktı, çok özür dilerim. gelemeyeceğim, kusura bakma. bir ara mutlaka görüşelim, böyle çok havada kaldı.
    - (5 saniyelik bir south park sessizliğinden sonra) yok yok, sorun değil, tabii ki. daha sonra görüşürüz.

    diyebildim.

    minibüsün arkasında soğuk paslı demirlere tutunuyorken, oğuz atay'ın "tutunamayanlar" romanı geldi aklıma. en azından ben tutunuyorum dedim. kendimce boktan şakalar yaparak olayı halının altına süpürmeye çalıştım bir süre.

    daha sonra kaptanın çıkardığı "maltepe'den binip parasını ödemeyen var mı?" tartışmasıyla benim burada ne işim var amına koyayım?! diyebildim. ineceğim yeri çoktan geçmişim.

    indim minibüsten, biraz yürüyüp kendime geleyim derdindeyim.
    afedersiniz bir karın ağrısı bastırdı, resmen altıma sıçacağım.

    utanmasam küçükyalının ortasına sıçıp şişli etfal'de ayaküstü sıçan teyzeye bok yedireceğim.

    bir süre sonra panikleyip koşmaya başladım.
    sıçmaya delik arıyorum. yok!

    sıçamıyorum arkadaşım, umut sarıkaya'ya hak veriyorum.
    bütün derdim, tasam bir anda yalan oldu. üzerimde bir adet mont var ve sıçamıyorum.

    öyle sağa sola koştururken ara sokaklara daldım, uzaklardan bir minare başverdi.
    allah allah! minareye doğru depara kalktım, en dış kulvardan bindiren arap atı ekmeğini elinden alacağım diye huysuzlanır brşş brşş ederdi o deparımı görse.

    ezan saati olacak ki camiye yaklaştıkça etrafta cemaatten kimseleri görmeye başladım. camiye doğru ağır adımlarla ilerliyorlardı. yanlarından allah aşkıyla yanıp tutuşan bir mübarek gibi geçmemle onları da bir güzel utandırdım.

    wc, tuvalet, hela, toalet, wece yazacak herhangi bir tabela beni dünyanın en mutlu adamı yapmaya yetecekti ki tesadüfün iğne deliği bir şekilde pelin'e rastladım.
    yavaşladım, altıma sıçmamak için var gücümle götümü sıkıyordum.

    + yebh? sen beni mi takip ettin? koştun mu ta oralardan?
    - hayır pelin, öyle değil. hem senin işin çıkmamış mıydı ya?
    + ben biraz sinirlendim sen öyle diyince, ilk defa baş başa bir şeyler yapalım diyoruz ve geç kalıyorsun.
    - pelin, trafik vardı. n'apabilirim. (altıma sıçtım sıçacağım)
    + bilmiyorum, böyle çok saçma oldu şimdi.
    - ya bak madem öyle oldu ve sen eve dönüyorsun, dön sen evine, hiçbir şey yaşanmamış gibi baştan gelelim olur mu? hem istemezsen gelmezsin. bir düşün evde, olur mu? hadi daha geç olmadan yapalım bunu.
    + hayır, buraya kadar koşmuşsun. beraber gidelim. zaten napacaksın tek başına buralarda.
    - (şakayla karışık)namaz kılarım pelin ^^
    + of yebh.
    - ...
    + nası biliyorsan öyle yap yebh.

    o evine devam etti, ben de tuvalete.
    bir sıçtım ki aman aman.

    işin ironik tarafı sıçtıktan sonra gelen huşu ile abdest alıp namaz da kıldım.
    pelin de ne mesaj attı, ne de aradı.

    pelin buraları okuyorsan diye söylüyorum, sorun sende değil götümde.

    edit: ouuv. 13 şubat 2016 metrobüsteki mavi paltolu kız gözden kaybolunca bir şey yok, ben bir kere altıma sıçacakken kızı öteleyince ouv. ne ouv aamou!