ayhanores33
profili

  • türk ve kürt'ün kardeşliği

    kardeşmişiz.

    bence sorun yok. belki de öyleyiz. değilsek de keşke olsak... sorun; konuyu neden-sonuç bağlamından kopmadan düşündüğümüzde ortaya çıkan şeyin bazı kürtler'i ve nedenini anlamadığım bir şekilde o bazı kürtler'in haksız yaygarasının avukatı kesilen bazı türkler'i neden rahatsız ettiği.

    kürtler'in ezici çoğunluğunun yaşadığı şehirlerde çıkan oyların hangi partiye gittiği belli mi arkadaş? belli. bu partinin artık bağıra bağıra terör destekçiliği yaptığı da belli mi? evet. peki, kürtler'den bu partiye "sen bizi temsil etmiyorsun, bizim meşru haklarımızı terörle mahvediyorsun, senin tarafından temsil edilmek istemiyoruz" gibi bir itiraz gördük mü bugüne kadar? yoo... gayet keyifle o üç harfli permutasyonun hiç de azımsanmayacak bi çoğunlukla peşinden gidiyorlar...

    neyi tartışıyoruz arkadaş biz? bir kere de "ulan bu adamların da canını burnuna getirmiş olabilir miyiz acaba" diye kürtler'den bir şey duyayım be... bir kere de türkler adına bir özeleştiri kürtler'den gelsin be.

    ağzımın tadını kaçıran şey kürt ve türk'ün kardeşliğine mantıklı ve makul bi açıklama getirmeye çalışanların ezici oranda türk tarafından çıkması. benim buna hiçbir itirazım yok. kardeş olalım. zerre itirazım varsa yarını görmek nasip olmasın. bunun böyle olduğuna dair de açıklaması ve düşüncesi olan da buyursun yardırsın... ne güzel olur... ama bütün bunlar olurken kürtler'den bir kere; sadece bir tanesinden bir kere şu cümlelerle yakın bir şey duymak istiyorum; "ulan durum neden buralara geldi, adamların evlatlarının canlarını alan oluşumun siyasi ayağına bile isteye dev bir çoğunluğumuzun destek vermesi bizi kötü gösteriyor olabilir mi, buna bu insanlar ne kadar daha tahammül edebilir, bunu sorgulamaları pek de yanlış değil mi, ne yapıyoruz lan biz?"

    bunu bir defa bile olsa kendinize sormak neden bu kadar zor geliyor?

  • almanların en iyi olduğu konu

    hayatında tek bir alman tanımamış, tek bir alman firmasıyla iş yapmamış herkes toplanmış başlığa maşallah. he çalışmak, he disiplin, he anam he.

    almanlar dünyaya tatil yapmak için gelmiş bi ırktır. tatil arası arada iş yaparlar, sonra bunalır yine tatile koşarlar. günde siklerinin kenarıyla üç saat çalışır, insiyatif kullanmaları gereken hiçbir şeyde ortalarda gözükmez, sonra yine tatile kaçarlar.

    bütün dünya, alman'ın canı istediği zaman çalışıp istemediğinde tatile gitmesine olanak sağlayacak şekilde tasarlanmıştır.

    kime ne anlatıyorsunuz siz amına koyayım?

  • erkeklerin artık sevgili bile olmak istememesi

    bi süre önce bi yerlerde okuduğum bi tespit vardı. cinsiyet değişimi yaptıran kadınların girdiği türden bir depresyon ile ilgili...

    sonradan erkek olmaya karar veren bir kadın (politik doğrucu adını bilmiyorum bu olayın, kadın bedenine hapsolmuş erkeğin prangalarından tıp vasıtası ile kurtulması bile olabilir), erkek olarak devam ettiği sosyal hayatında bazı şoklarla karşılaşıyor. bahsedilen kişi erkek olduktan sonra bar, club gibi girdiği sosyal ortamlarda kadınlarla iletişime geçmeye çalışıyor ve bu işlerin hiç de kolay olmadığını fark edip bunu yadırgıyor. kadınken ve durduğu yerde üstüne ilgi yağarken iki cins için de normalin bu olduğunu zannediyor ve erkek olduğunda da işlerin aynı şekilde gideceğini düşünüyor. erkek dünyasına adım attığında ve işlerin hiç de düşündüğü gibi gitmediğini gördüğünde bu dışlanmışlığın trans birey olduğundan kaynaklandığını iddia ediyor ve duruma isyan ediyor...

    ama asıl bilmediği, erkek dünyasının bu çaresizlik üstüne kurulu olduğu gerçeği ve bu gerçekle yüzleşen bir zamanların kadın bireyinin bu gerçekle şayet içinde doğup şekillenmediyse başa çıkamayacağı oluyor...

    doktorlar bu bireylere; içlerinde yaşadıkları durumun erkek dünyasının normali olduğunu, öyle kapılarında hazır bekleyen elli tane kadın arasından istediklerini seçemeyeceklerini telkin etmeye çalışıyor.

    erkek olmaya karar vermiş trans arkadaşlar bu tosladıkları duvarı çoğunlukla hayatları boyunca kabul edemiyor.

    yani mevzu şu. bizim ayakkabılarımızı giydikten sonra bizim hakkımızda konuşun hanımlar. gerçekten imanımızı gevrettiniz bu yaşımıza kadar. genelliyorum, herkeslemiyorum. geneliniz bu. hayatıma son birkaç senede giren çoğu kadın muazzam karakterli insanlardı ama bu saçma güruhun içinde artık ben tam ne istediğimi bildiğim için ve kadınlar da beni tanıdıkça bana bulaşmanın ne anlama geldiğini anladıkları için bazı şeyler yolunda gitti. yoksa sike sürülecek karakter yok çoğunuzda. kusura bakmayın.

    bakın ya da biraz kusura... belki biraz karakter geliştirirsiniz.

  • mansur yavaş

    "tuvalet terliği olsa ona oy verceksiniz, duş perdesi olsa gidip basacaksınız" diyen matematik bilmez, strateji bilmez, sosyoloji bilmez sığır kafalılar hala burada mı?

    anlamıyorsun dimi hala tuvalet terliği de olsa oy vereceksiniz çıkışının neden müthiş salakça olduğunu?

    anlamıyorsun dimi lan... bakayım. vallaha anlamıyor avel.

    buraya normalde dev bi yazı döşerdim ama sana dil dökemicem. kusura bakma. hızlı kur geçiyorum.

    bu seçimin sonucunu senin kararının belirlemeyecek mal çocuğum. "guluçtor dini yasakloyocuk" diyen adam belirleyecek. o adam soba borusuna da oy vermez, doksanlar karışık yabancı kasete de vermez, kılıçdar'a da vermez. ama mansur'a verir.

    anladın mı? anlamadın dimi?

    iyi tamam sen evde kendi banyo terliğine ver ne vereceksen... buraya karışma... banyo terliği fetişisti geri zekalı çocuğum, hadi git küvette oyna. düşüp kafanı vurma ama zaten bi gıdımlık aklın var, o da gitmesin.

  • erkeklerin artık ciddi ilişki düşünmemesi

    neden düşüneyim?

    "gençliğimi sosyal medyada ilgi budalalığıyla değil senle geçirmek istiyorum, gel be birilikte yaşlanalım" diyen oldu da ben mi geri çevirdim?

    ben gençliğinin en ateşli zamanlarında dağlarda şantiyelerde meslek öğrenebilmek için götünü siktiren; çünkü bir gün sevdiği kadınla hayat kurmak isteyen çaylak bi mühendisken, götü boklu ortamlara girme ayağına bana hayatı tanımak istiyorum konuşması yapmak yerine senin yanındayım kafan rahat olsun ayhan diyen oldu da ben mi hayatımdan def ettim?

    iyisin tatlısın hoşsun ama beklediğim ilgi açlığını anlamıyorsun, bana beklediğim ilgiyi göstermiyorsun demek yerine "bu adam mutlu lan benle tamam işte ne güzel devam ediyoruz" diyen oldu da ben mi kenara attım?

    gençlikte açık şuurla, bilerek, hatta seneler boyunca yapılan dev hatalar yığını bana masum gençlik hataları diye ittirilmeye çalışıldığında ne yapmam gerekiyordu peki? "haklısın bebeğim, senin senelerce her haltı yemen en doğal hakkındı, ben de alemin keriziyim tabi, senin en ufak sıkıntında olabilecek en boktan rahatlama yollarını seçmenden daha doğal bir şey olamaz, istediğin herkesle her şeyi yapmış olman da tabii ki sorgulanamaz, ben seni böyle kabul ediyorum" mu demem gerekiyordu? ulan siz gençtiniz de ben genç olmadım mı? ben sıkıntı yaşamadım mı? size canınız her sıkkın olduğunda istediğiniz her boku yapma hakkını kim verdi? yaptıklarınızın sorumluluğunu üstlenmeme, sonuçlarından kaçma lüksünü kim verdi? benim hayatta aldığım her yanlış kararın sonucu burnumdan fitil fitil gelirken sizin "biri gelsin beni ne yapmışsam yapmış olayım kurtarsın, bi de sorgusuz sualsiz kabul etsin" şımarıklığınız nereden geliyor?

    seninle her yola varım diye beni şu an yaşadığım hayata şevklendirdikten sonra "bu kararı kendi kendine aldın, kusura bakma ben yokum" diye şizofrence ağız değiştiren babam mıydı peki?

    şu an yaptığım ve türkiye'de muadili bile olmayan denetim kökenli işimi anlamlandıramayınca beni uyuşturucu kaçakçılığıyla (şaka değil) suçlayan dayım mıydı?

    benim hayatım bu, işim bu, olayım bu, adım bu, tipim bu, yapabileceklerim bu, yapamayacaklarım bu dedikten sonra seviyorum lan seni neysen o ol diyen oldu da ben mi götüne tekmeyi bastım...

    şimdi burdan sonrası tamamen subjektif...

    ben, türkçe biliyorsa tanıştığım her kadına önce burayı okutuyorum. senelerdir... kimle tanıştıklarını bilsinler istiyorum. dümdüz düşünen, dümdüz seven, basit şeylerle mutlu olabilen ve hedef odaklı yaşayan bi adam olduğumu beni öğrenmeye niyetlenen kadının bilmesini istiyorum...

    ama bir şeyi kaçırıyorlar... ben işler canınızın istediği gibi gitmediğinde aşık atılacak, zeka yarıştırılacak, manipüle edilebilecek bi adam değilim. haksızlık karşısında ya da benim de hayatımı etkileyen bi aptallık karşısında sessiz kalmam. sevildiğinize güvenip bana bu şeyleri ittirmeye çalıştınız çoğunuz... bazılarınız da allah var karakter ve huy olarak muazzam kızlardınız... o ayrı. ama tek bir şey var, ben haksızlık karşısında babamı bile tanımam; ki bilen bilir tanımamışlığım çok vardır.

    o yüzden sevgili kızlar; ciddi ilişki düşünmek isteyen önce neticesini, sonra kafasını toparlayıp yaklaşsın erkeklerin yanına... en az benim kadar lafını sakınmayan, yalnız bırakma tehditlerinize pabuç bırakmayan ve hakkını savunabilen bi adama denk gelirsiniz, dünyanız şaşar.

    sizi en iyi olduğunuzu sandığınız yerden, laf ebeliğinizden avlar biri, ağzınızı bile açamazsınız.

  • aldatan sevgiliyi affetmek

    aldatmak, aldatan tarafın suçudur.
    aldatılan insan, aldatan tarafından derin ve uzun sürecek bir üzüntü içerisinde yaşamaya mahkum bırakılır.
    aldatan insanı affetmek, derin ve uzun sürecek bi üzüntü içerisindeyken bir de başkasının suçunun cezasını çekmektir.
    derin ve uzun sürecek bi üzüntü içerisindeyken başkasının suçunun cezasını çekmek kişinin kendisine yapabileceği en kötü şeydir.

  • top gun maverick

    ekşi sözlük'te bambaşka bir küstahlık seviyesi ile karşılaştım bu film sayesinde. inanılmaz izansız bir yoruma denk geldim az önce. bak bak, lafa bak aga,

    "güzel diyenler neye göre değerlendiriyor ona göre gidicem".

    daha iyi açıklayın lan imparator hazretlerine filmi. öyle beğendim güzeldi, konuyu geçmişle iyi bağlamışlar, uçuş sahnelerini çok detaylı yazmış ve hatasız çekmişler, iyi casting yapmışlar, iki nostaljiyle geçiştirmek yerine babalar gibi gerçekçi aksiyon koymuşlar demekle olmaz. daha yaratıcı olun lan. daha özverili yazın ne yazacaksanız! ama en ufak spoiler vermeden yazın her şeyi... ha onu da nasıl yapacaksınız hiç bilmiyorum ama yapın. emrediyorum lan!

    ulan sığır, beğenen neyi beğendiğini zaten yazmış. açıklamış nedenlerini tane tane, alacağın seyir zevkini katletmeden üşenmemiş buraya döşemiş. sen daha ne istiyorsun?

    ben hayatımda bu kadar dünyayı kendi etrafında dönüyor zanneden aptallık seviyesi olabileceğini hayal bile edemiyordum. herif resmen emir veriyor lan tüm sözlüğe, daha iyi açıklayın ona göre gidicem diyor. aklımı kaçırıcam lan.

    beni biraz tanıyan bu ufacık şeye neden bu kadar takıldığımı bilir. çünkü benim saygısızlığa karşı artık önünü alamadığım bariz bi hassasiyetim var. kendini bilinmezliğe karşı sessiz kalamama gibi bir sıkıntım var. küstahlığa karşı bir alerjim var. bu sığır bunların hepsini ufacık tek bir yazıda birleştirme başarısını gösterip radarıma girdi ve hepinize kendi keyfi üzerinden zaten yaptığınız bir şey için bir emir verdi.

    bu entry'yi de kim nereye şikayet etmek isterse etsin. zerre kadar sikimde değil.

  • bill gates'den korkutan açıklama

    "ne yazık ki virüsün kendisi, özellikle de omicron adlı varyant, bir tür aşı oldu. virüs, dünya nüfusuna ulaşma konusunda bizim aşılarla yaptığımızdan daha iyi bir iş çıkardı."

    ne yazık ki virüsün kendisi, özellikle de omicron adlı varyant, bir tür aşı oldu.

    ne yazık ki virüsün kendisi bir tür aşı oldu...

    türkçem kıt değilse, ki değil, bu cümle şu demek oluyor; keşke virüs aşı olmasaydı da çıktığı ilk zamanlardaki gibi insanlığın anasını belleyebilseydi...

    virüse karşı daha hızlı bi aşı geliştirilebilir miydi? kimse bilemez ama sanmıyorum. farklı firmalar aynı konuya yönelip yaklaşık aynı zamanlarda bi çözüm buldular zira. peki pandemi daha iyi yönetilebilir miydi? kesinlikle evet. o zaman şunu da sorayım; bu gözünü para bürümüş sığır, kaz gelecek yere boşuna tavuk yatırımı yapar mı? zerre zannetmiyorum... ve bi soru daha. dünyada toplum sağlığı, sterilizasyon, beslenme kalitesi yıllar geçtikçe iyileşirken "ben bi pandemi daha bekliyorum ama bu sefer soldan soldan" diyen adamı ne kadar iyi niyetli görebilirim? şahsen ben, istesem de göremiyorum.

    bu herif biyolojik anti virüs programları satmaya çalışmaktan başka bi bok yapmıyor bana göre. anti virüs programının etkin çalışması için de önce ona karşılık gelecek bi virüsün olması gerek. senin anti virüs firmanın da devamlılığı için sürekli yeni virüsler yaratılması gerek. felaket tellallığı değil bu, bildiğin şirketinin devamlılığı için planını oturtmuş yönetici kesinliği...

    aşı karşıtı değilim. bunlar apayrı konular zira. yapılan aşıların işe yararlığı ile para kazanmak için kurulan bu planın iğrençliği bağıntısız konular.

    ne yazık ki virüsün kendisi bir tür aşı oldu demek "keşke biz virüsün mutasyona uğrayıp etkisinin azalmasını beklemek zorunda kalmaktan daha hızlı bi aşı bulabilseydik" demek değil. bildiğiniz "amına kodumun virüsü etkisini hafifletip işimi bozdu" demek. iğreniyorum bu heriften.

  • mercedes-benz'in karaborsa yapması rezaleti

    o zaman konuya diyagonal giriyorum.

    daimler ag'nin kritik bi alt yüklenicisinde çalışıyorum ve her hafta en az iki üç tane toplantımız oluyor bu arkadaşlarla. yani, halkla ilişkilerden ya da satış destekten kimseyi tanımasam da elektrikli araç mühendislerinden tanıdığım hatta sürekli irtibatta olduğum bi ordu var.

    ben bu konuyu sırf nereye varabileceğini merak ettiğim için ilk fırsatta bu arkadaşlara açıcam. dönen dümeni becerebildiğim kadar aktarmaya çalışıcam. ve bu herifleri birazcık tanıyorsam, yavaş da olsa ilgili yerlere mutlaka bu haberi ulaştıracaklar ve türkiye'den birilerinin sülalesine büyük rahmet okutacaklar...

    gelişmeleri buradan haber verip durumu elimden geldiğince güncelleyeceğim.

  • hayat nedir sorusuna verilen tek kelimelik cevap

    yazılanlara bakıyoruz,

    "sürprizler ve acılarla dolu bir kurgu"
    "truman show"
    "şununla bununla öylesine temas etmektir"

    tek kelime... tek.

    sayı saymayı bilmeyen aveller kalkıp hayatı falan yorumluyor, sana bana akıl veriyor.

  • çift mutasyonlu corona

    tamam amına koyayım, anladık. korona var ve gerçek ama artık leş bi şekilde belli oldu ki siz de buna dayanarak bi korku düzeni kurmak istiyorsunuz. eee, ne yapalım yani koç? yeni mutasyon var diye komple çıldırıp çatılardan mı atlayalım? eve kapanıp daş mı yiyelim? eniştemizi sokağa mı atalım, napalım? işe mi gitmeyelim, gönüllü istifa mı edelim? daha ne istiyorsunuz amına koduklarım?siz insanlığı paniğe sürükleyip sürekli en asgari koşullarda hayatta kalın dedikçe biz ona uymaya çalışıyoruz ama biz bir şeylere uydukça "aaa yok olmadı, koşulları biraz daha zorlaştırıyoruz, buna kolay alıştınız" çekiyorsunuz. hasta mısınız olm siz? manyak mısınız? çıkın delikanlı gibi söyleyin dünyanın bu nüfus yükünü taşıyacak takati kalmadı ve biz de bunun ince ayarını çekiyoruz diye, siz de rahatlayın biz de... böyle götün götün yok mutasyon çıktı, yok böcek cortladı, yok ebesinin amı oldu diye ne siz kendinizi yorun, ne de biz bu sürekli artan gerginliği yaşayalım... mutasyon mu çıktı? afedersin ama sikeyim öyle mutasyonun anasını ben. açlıktan, işsizlikten, çaresizlikten insanlar o koronayı yakalayıp "kızartsak yenir lan bu" diyecek hale geldiler... kimi neyle korkutuyorsunuz aga siz? ölmüş eşek oldu dünya halkaları ve ölmüş eşek kurttan korkmaz... sen hala mutasyonun kutasyonun peşindesin. he amına koyayım, mutasyon.

    ben bıktım arkadaş bu korkunçlu hikayelerden. çözüm mü istiyorsun? uluslararası düzeyde dikecektin her sokağın başına askeri birlikleri, iki hafta yemeğiniz suyunuz bizden, çıkanı ağzının ortasından vururuz diyecektin, kazıyıp geçecektin pandemiyi. dünya genelinde ölü geçecek iki üç haftada eradike edecektin virüsü. bunu vasat zekada olan, olayla bilimsel olarak alakasız ben bile düşünebiliyorsam kimler benden önce ne detaylarını düşünmüşlerdir. peki neden yapmadınız buna benzer bi şeyi? işinize mi gelmedi?

    mutasyonun interpolasyonu oluyormuş, öyle böyle değil çok gorkunçmuş... hadi abicim, hadi.

  • sma tip 1 hastası sofia'ya yardım kampanyası

    - minik something için para topluyoruz, dörtyüz trilyoncuk lazım.
    + o paraya açlıktan sefaletten ya da çözümü olan bi dertten muzdarip beş yüz seksen iki çocuk kurtarsak mesela?
    - ühühü ne biçim bi insansın sen? hiç mi vicdanın yok? nasıl böyle bir şey dersin? minik something'in ne suçu var, ölmeyi hak etmedi o ühühü.
    + diğerleri de etmedi? diğer adı sanı bilinmeyen ve müdahale edilirse hayatta kalma şansı çok daha yüksek olan çocukların ne suçu var? onları duyalım, onları tanıyalım mesela?
    - cengiz'in limak'ın vergi borçları affedildi, sarayın günlük harcaması bilmemne kadar zaten, siz hala şu ufacık para için konuşuyorsunuz!!!!!111 (gerçi karakter sayısı yetse, mevzu para istemeye geldiğinde ret cevabı alanın konuyu cengiz'in vergi borcuna getirme süresi diye başlık da açıcam bak).
    + lan arkadaşım, hastalığın kurtuluşu yok, anası babası üremeden önce testini kontrolünü yaptırmamış, o paraya bi kamyon başka dertlerle uğraşan hayatlar kurtarılabilir... eee? var mı bunlara cevabın?
    - ühühü anti hümanistsin sen! ne ara bu kadar nefret doldun? ne ara bu kadar iğrenç bi insan oldun? kimse sevmemiş bence seni. zaten kadın düşmanısın (siz söylemeden ben yazayım peşin peşin), şimdi de çocuk düşmanı mı oldun (he amına koyayım başka işim gücüm yok, dün uyandığım gibi sabah ezanından evvel bi his geldi ve çocuklardan nefret etmeye karar verdim)...

    doksanların ibo show şakşakçısı gibisiniz lan. nerede kimin duyarı var, kadrolu olarak orada pozisyon alıyorsunuz. gerçi ibo show'cular program başı paralarını da alıyorlardı. sizde durum ne? duyardan sonra var mı bir icraat maddi manevi?

    kızcağıza allah şifa versin tabii ki ama şu hasarlı frontal lob sahibi duyarzanların da zavallılıkları artık içimi parçalıyor. yine çıktılar karşıma ve yine dalga geçmeden duramadım. yani gerçekten de denedim, olmadı. sori*

  • soğuyan erkek geri döner mi

    (bkz: duble döner)

    muhabbet, seks ve anlaşmak güzel mevzular genjler. soğukluk da bir yere kadar... aldatma, kişiliği yok sayma bok püsür saçma sapan şeyler yoksa dönün efendi efendi. beş yüz yıl yaşamayacaksınız şu amına koyduğumun hayatında. tavırlara bak, herkes bi arşidük olmuş soktuğumun memleketinde ya. yok dönerim ama aldatırım, yok ölümü bile göremez mezarımda ağlatırım. bu ara biraz fazla uzun bakışmalı fox dizisi izlemiş olabilir misiniz acaba çok sevgili dostlar?

    yüzeysel mi? hayır yüzeysel değilim. siz olayları fazla dramatize ediyorsunuz. no drama aga. yeter. drama baydı. kanımıza işledi. içimize girdi. ha, genetik sebeplerden dolayı folklorik öğelerle bezeli oryantalist bi sürünme süründürme ilişkisi aş eriyorsanız onda size yardımcı olamam.

    bu dediğim kadınlar için de geçerli. karşınızdakinin yüz kızartıcı bi suçu ya da sizi çaresiz bırakan bi kişilik sorunu yoksa efendi efendi konuşun halledin meselenizi. dönmek gurur olmamalı. çünkü tarkan'ın da dediği gibi gurur sandığın aslında ümitsizliğindi belki de natalie...

    yalnız çok esaslı bağladım konuyu lan, resmen kendime hayret ettim. alkışlar bana*

  • soğuyan kadın geri döner mi

    3,5 milyar kişiyi kapsayan mevzuya kendimden biliyorum diyen nöron yoksunlarıyla benim oyum bir mi lan?

    ha tamam, mahmut'un sevgilisi aysel soğumuşsa konu kapanmıştır. sevgilisinden biliyor çünkü tüm kadınlık tarihini mahmut. kafanı sikeyim senin mahmut.

  • 25 eylül 2020 amerika'da ufo görülmesi

    bi şeyler okumak için giriyorum ve offff yine aynı müthiş zeka parıltıları... bu cem uzan ve eto esprilerini yapanları yatırıp bi temiz sikmek isteyen bi ben miyim?

    peşin peşin de söylüyorum, siktirip gidin nereye şikayet ediyorsanız da edin. amına koydunuz güzelim sitenin... sikik ilgi arsızları.

  • en güzel bira

    "madem yılların ekşicisiyim, o zaman neden üreticisi dahil dünyada sadece 7 kişinin bildiği bir antik belçika birasını yazmıyorum şu lanet olasıca başlığa? hem belki mesaj kutum yeşillenir, belki seks olur."

    en iyi bira yorgunluk birasıdır. marka farkmaz.

  • the matrix mortality

    (bkz: rezerve)ymiş, (bkz: reklam alınır)mış, sikmiş sokmuş.

    ilgi arsızı beyinsizler ordusu... sizi yazar yapanın kafasına sokayım ben. mesir macunu dağıtılırken birbirini ezen görgüsüz halk kitleleri gibisiniz. leşsiniz.

  • türkiye'de cemaatçiliğin yaygın olma nedeni

    onlarca, yüzlerce defa yazdım. birey olmak zordur. birey olmak için rüzgara karşı işemek gerekir. gerektiğinde yapayalnız kalmak gerekir. kimseye minnet etmeyecek kişilikte olmak gerekir. risk ve inisiyatif almak gerekir. alayını karşına alıp "bana göre böyle lan!" demek için kendini donatmış olmak gerekir. dev göt ister yani birey olmak.

    bak cemaatlere. aşağıdan kıyı kıyı yedikleri naneler haricinde el ele tutuşup kardeşlik türküsü söyleyen tiplerdir. aşağıda dönense "eheh agam, senin yolundayız agam, beni de gör agam, götünü yiiim agam, bizim şu yeğenin işi yapalım agam, beni sagharya belediye su işlerine atayacaghdın agam". yalan mı lan?

    birey olmuş adamın buna ihtiyacı olur mu lan?

    kıçların yan yana sıcak sıcak durduğu köy kokulu odun sobalı bi histir aslında cemaatçilik. cemaatlerde; bireysel karar verip inisiyatif alabilecek kadar kişiliği gelişmemiş tipler kendi başlarına beceremedikleri münferit çıkarları için bir araya gelmiş ve bir kalabalık oluşturmuşlardır. karşısında gördüğü kalabalığın verdiği cesaretle cemaatten birisi, kendi derebeyliğini ilan eder. bu kişi, artan kişiliksiz kalabalığın ve akmaya başlayan himmetsel cukkanın da verdiği destekle bir yerden sonra her güçlü gibi tek bir şey hedefler; daha güçlü olmak... ha bir de gücün neler yapabildiğini görmek ister. gücünün nereye kadar ulaştığını bilmek ister. zamanla artan bu güç muhtelif alanlarda etrafa sıka sıka kullanılır ama muhteris olmayan insanların eline geçen her güç gibi bilinçsiz kullanılan bu güçle de dramatik hatalar yapılır. sonra bu hataların üstleri kapatılır. bakılır ki bu oluşumda hatalar, üstü kapatılabilen şeyler haline geliyor; pervasızca daha çok hata yapılır... kimse ses çıkarmayınca cemaatlerin devlet ve kanun tanımaz kendi saçma yasa sistemleri gelişir. bu yasanın hastalıklı kokusu bir zaman sonra dışarı sızar ve bu sızıntıya kamuoyu tepki gösterir ama söz konusu cemaat yeterince güçlendiyse kamuoyunun sesi o gücün yarattığı baskıyla kısılır. bilindik hikaye lan bunlar...

    birey olmak göt ister aga. o yüzden anadolu insanı ekseriyetle birey değil cemaat olmayı seçer. konu basit. hiç darılıp gücenmeyin. yedi bin beş yüz senedir bu böyle. yedi bin beş yüz sayfadır neyi tartışıyorsunuz siz hala?

  • polisiye denince akla gelen ilk yapım

    (bkz: saçma sapan konuşma la)

  • yaş aldıkça anlamsızlaşan şeyler

    ömrün azaldıkça buna tezat bir şekilde gerçekten istediğin şeyler için beklemeyi öğreniyormuşsun. bir kişi için bir şeyin ne kadar önemli olduğunu, o şeyi ne kadar beklemeye değer görüp görmediğine bakarak anlayabiliyormuşsun.

    sabırsızlık gençlikte kalması gereken bir körlükmüş. acele eden insanın gerçek sorununun kısıtlı zaman falan olmadığını, asıl meselenin o kişinin o şeyi aslında çok da fazla istememesi olduğunu öğrenebiliyormuşsun.