bluewhale19
profili

  • evlenmezsek yaşlanınca ne yapacağız sorunsalı

    hayat, yaşanan şu andır. dün geçti, yarının ne getireceği belli değil. yaşlılık sadece bir ihtimal. evlilik de oluru varsa karşına beklemediğin anda çıkar, ne olduğunu anlayamadan çoluk çocuğa karışırsın. biri yoksa son anına kadar umut edersin. yaşama dair her şey bi şekilde insanla buluşur. bizim için önemli olan daha ne kadar yaşayacağımız. ve sağlık durumumuz.

    kısacası pek bir sorun gibi gelmiyor bana. yaşlı insanlara dönüştüğümüzde düşünülecek bir sorundur. ya da belki o yaşa gelince yalnız olsak da iyi kötü bunu hiç umursamayacak bir psikolojide olabiliriz. yaşlılığımıza değil yaşadığımız an'a bir yoldaş isteyebiliriz. eş de an'larımıza ortak olur zaten.

  • bahar öztan

    allah rahmet eylesin, 80'li yıllarda televizyonun yanı sıra videoların da hayatımıza girmesiyle o çocuk yaşımda yüzlerce film ve onlarca aktris gördüm ama aklıma en çok kazınan bahar öztan'ın o masum aşık halleri ve utangaç gülüşüyle ortaya çıkan gamzesiydi. ne diyelim, mekanı cennet olsun.

  • ben ayrılmak istiyorum diyen sevgiliye cevaplar

    bunu gerçekten istiyor musun? bu ani kararın üstüne konuşmak ya da bir açıklama yapmak böyle bir sona yakışır diye düşünüyorum. sebep ne olursa olsun hiç önemli değil, bana karşı duymuş olduğun o sevgi bitmiş. doğru mu? öyleyse yolumuzun sonsuza dek ayrıldığını da biliyorsundur. sana yeni hayatında mutluluklar dilerim.

    kağıt üstünde biraz ruhsuz bir konuşma oldu, gerçekte ayrılık isteğini duyan sevgili üzüntü ile şaşkınlık karışımı bir duygu ile sesini yükseltebilir. tepki gösterebilir. ama sonuçta geleceği nokta, kabullenmek ve olabildiğince hızlı bir şekilde özgürleşmektir. hayatından önemli, özel biri çıkıyorken yalnızlığına sarılman gerekir. baştan bu kafada olursan senin de yeni bir hayatın olur. zaman geçer, kuşlar döner, belki birileri çıkar karşına. dünyanın ayı varsa yalnız bir kalbin de bir uydusu, bir titreteni olur önünde sonunda.

  • göksel'in yeni imajı

    göksel yapmışsa güzeldir dediğimiz şarkıları gibi saçının şekli de her türlü yakışır diye düşünüyorum. karakteristik bir yüz yapısına sahip oluşu, ona saç modeli seçiminde büyük bir özgürlük getiriyor. tabi kısa saçlarla görmeye alışmıştık. uzun saçlı bir modeli de bekliyoruz sanki..

  • bir kadınla deniz arasındaki benzerlik

    deniz bir kadın gibi dalgalıdır. dalga en çok hangisine yakışır bilemedim. kadın, bir denizin durgunluğu gibi sessizleştiğinde bu hayranlık verici bir görüntü mü yoksa yaklaşan fırtınanın habercisi midir; onu da erkek aklıyla kestirmek zor. bu benzetmelere bakarsam aslında gemilere she derler ya, esas kadın güzelliği denizinkine yakıştırılabilir. kadınlar birer deryadır. üstlerinde yürüttükleri gemiler de bundan nasibini almıştır. ve evet, ikisinden de biraz korkmak gerekir.
    görsel

  • 10 yıl önceki sana bir mesaj gönder

    kpss saçmalığını bırak da kitap okumaya son sürat devam et oğlum. her iki yılda bir sınav vakti geliyor. o ana kadar okuduğun kitapları sınav stresiyle okuyamaz olup sınava da zaten çalışma ihtiyacı duymayacaksın çünkü atanmak için çok yüksek puan alamazsın; matematik olmadan o yüksek puanlar gelmez, hadi geldi diyelim mülakatta adamların soracağı saçma bir soruda politik cevap veremeyeceksin. aklından geçeni söylerdin sen. eh, az çok tanırım seni. beni dinle, üç yıl sonra hayatında farklı bir sorumluluk olacak. yaşayarak göreceksin elbet. hayat ne iyi ne kötü ortalama bir yolda gidiyorsun, ilk defa bu yazı kolasız geçiriyorsun. bence 2013'ten denemeye değer. gereksiz kiloları da almazsın. ekşi sözlük'te çaylaksın ama hala 10 entriyi tamamlamadın. ilk entrini 3 mayıs günü girmiştin. hemen 10 entriyi tamamla da sıralamaya gir. yoksa 27 eylül'e kadar sıraya giremeyeceksin. ya da keyfin bilir, nasıl hissediyorsan öyle devam et. bu konuda seni özgür bırakıyorum.

  • türk insanının yere çöp atma sebebi

    çöpçüler işini yapsın ya da aldıkları maaşı hak etsin diyedir herhalde. birilerine yaptığı işi hatırlatmayı çok seven bu milletin 21 yıldır aynı kişileri seçerek ömür yettiği kadar bu ülkeyi adam akıllı yönetmeye zorlaması da aynı işgüzarlıktan gelir. yere sürekli çöp atmak da; aynı insanlara oy vermek de milletin tutarlı ve fikrisabit olmasına örnektir. sorgulamaz ama aklına yatan neyse onda diretir.

    yere çöp atan insan geleceği düşünmek konusunda akıl fakiridir. bir çöpü yere değil de çöp bidonuna atarsa yerdeki bir çirkinlikten dünyayı korur. bir ambalaja çizdiği rota ile dünyayı güzelleştireceğinin farkında da değildir. güzellikler inceliklerle kalıcı hale gelir. çöpü doğru yere atmak da çok basit bir inceliktir. yere çöp atanların hayatlarında bir güzellik varsa onun bilincinde olduklarını zannetmiyorum.

  • ankara'yı sadece ankaralıların sevmesi

    ankaralı değilim ama yaklaşık 12 senemin geçtiği bu şehir, hayatımın en özel şehridir. sevgisi de hiçbir zaman azalmaz. ne yıllarca uzatmaların kralını oynayan i. melih, ne de alakasız yerleri cami inşaatlarıyla doldurmaktan başka aoç'yi kendi saraylarına ve yandaşlarına peşkeş çeken akp; içimdeki başkenti çamura bulayamaz. nihayet hak ettiğine kavuştu da asıl bayramı için de gün saymakta.

    ankara'yı orada rüzgarına kapılıp yollarını yürümekten doymayan her insan sever ve kendini ankaralı da sayar.

  • yeni biriyle tanışmak

    belli bir yaştan ya da yaşanmışlıklardan sonra ciddi gayret istiyor. kendinizi motive edip o tembellik uykusundan uyanmak gerekiyor ki bu da anca ayağa kalkmayı, ömre baharı getirmeyi, içinizdeki hevesin kalbinize ve aklınıza uygulayacağı basınca uymayı göze almak gerekir.

    ne durumda olursak olalım bunu hak ettiğimize inanıp kendimizi yeni bir bağa yakıştırıp hazırlayabiliyorsak tanışmanın iyiden iyiye bir psikolojik eşik ve öz güvenle alakalı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. aklımın ucundan geçmeyen şu dönemde yeni biriyle tanışmak hayli sürpriz olurdu benim için.

  • eski fotoğraflara bakarken hissedilenler

    çocukluk fotoları bir başka dünyada kalmış hissi yaratıyor. gençliğin veya şöyle 10 yıl öncenin çekilmişleri evde bir köşede veya bilgisayarda bir dosya içinde tozlanmakla meşgul. eski fotoğraflarıma bakmıyorum, içimden gelmiyor artık. yaşlanıyorum galiba. eskide kalan örneğim eskide kalsın istiyorum, bugünüme ve varsa yarına gölge etmesin. eskiyi iyi anmak dışında hüzünlere perdeyi açmak istemem; içime dolmasın karanlık, aydınlık dünyam solmasın.

    eskiler, ara sıra elden geçirilmesi gereken hatıralardır. saplanıp kalmadan çoğunlukla bir arkadaşa bakılıp çıkılması gereken puslu mekanlardır. bir tat, bir huy, birini hatırlatan eşsiz bir koku aklımızı başımızdan alıp dümeni geçmişe kırar. hislerimizin hangi rengini orada bulacağımızı bilemeyiz, oraya vardık mı o hisler neyi arıyorsa oraya demir atar. şansa kalmış artık, renk ortaya çıkar. hissemize düşeni alır bir tür rahatlama yaşarız. olması gereken ne varsa yaşanmış ve orda kalmıştır. insan cesaret bile bulur eski fotoğraflardan.

    illa tanıdık bir hali yeniden yaşamak insanı ne kadar da şu hayata bağlı kılıyor.

  • yaşamında asla griye yer vermeyen insan

    adımlarında hata payını kabul etmeyen insandır. siyah ve beyaz prensiplere sarılan insanlar için hayatı bazı yönlerden kolaylaştıran ama çoğunlukla da zorlaştıran renk seçeneği ve hayata karşı alınan bir duruş biçimidir. bazı konularda taviz de verir insan, bazen de fikrisabit devam eder yoluna. ikizler burcu erkeği olarak prensiplerim varsa da bunların zamanla değişebileceğini yaşayarak öğrendim. bazı hassas meselelerde ve aile, sevgi, inanç, varlık üstüne öğrenilmiş ve zamanla değişen duygularımızda belli renklerin içimizde yer tuttuğu bilinen bir gerçek. bunlardaki değişim ya da en azından renk tonunun farklılaşması kaçınılmazdır. bunu yeterli yaşam süren her insan kabul eder. duyguların gelgitlerle boğuştuğu bir yaşamda insana çoğunlukla yakışan renktir gri. esnekliktir, ortadan görmeyi kolaylaştırır, takıntılarla sınav haline gelecek mevzuları tolere eder. prensip sahibi insan onlarla başka yaşamları zorlaştırmadan ve çok da diline dolamadan daha çok içinde yer verirse hayatı kolaylaşır.

    siyah ve beyazın yeri yoktur demek de yanlış; onlar ortak iyiliğimiz için en çok lazım olurlar. gri ise daha çok bize rağmen olanları ve olabilecekleri kabullenişin rengidir. giysilerde de insana gayet yakışır.

  • yazarların en kaliteli hobisi

    ekşi sözlük'te takılıp entry okumak. şaka değil, espri filan da yapmıyorum. en baba kitapları koysam önüme 500 sayfalık bir kitabı en erken bir haftada okuduğum olmuştur ama bu süre zarfında bir kitabın içerik açısından taşıdığı bilginin görece 5 katını sözlükte bulabiliyorum. kitapları elbette gömmüyorum burda. kitap ve sözlük okuyuculuğu el ele çok daha verimli oluyor.

  • düzgün erkeklerin hepsinin kapılmış olması

    kapabilene aşk olsun. düzgün derken herhalde toplumsal kabul olarak ortalama bir tipi olan, eli yüzü düzgün, iş güç sahibi; evin yolunu istikrarlı biçimde bulan, sevgi dolu, saygın ve saygılı bir kişiliğe sahip bekar türk erkeği kastediliyor.

    şimdi o kapılanları kapanlara imkan olursa bir sorun bakalım; hakikaten hepsi onlar hakkında düzgün erkek yakıştırmasında kararlı mı hala?!

    kendini düzgün erkek olarak gören de zincirleme hatalarıyla görüşünü değiştirmek zorunda kalmasın sonra!

    bir erkeği gördünüz de aşık mı oldunuz? o yeterlidir çekimine kapılmaya. elbet araştırın, sorun ve tanıyın. görmeye çalışın ve anlamlandırın erken tanılarını. sonuçta her insan savları, lafları ve iddia ettikleriyle sınanmıyor mu hayatta?

  • ruh eşin nerede

    41 yıldır yok. öldü desem belli olmuyor o işler. doğmadı desem kart zampara dünyasına merhaba.*

    ruh eşi özel insanlar için kullanılır. o da şanslıysan hayatta karşılacağın bir iki insan olur. eş olması gerekmiyor. evlendiğin insan da sadece eşin oluyor. ruh eşi hayatının hangi evresinde seni bulur bilemiyorsun. eşinle aynı ruhu iki bedende taşıma mucizesi verilirse dünyanın en şanslı çifti olarak her nefesiniz kışta baharı içinize doldurur. ordan da nitelikli bir yaşam doğar.

    ruh eşleri çoğalsın dilerim. herkeste bir tane olursa dünya mutlu bir gezegen olur.

  • kendinle aran nasıl

    ortancadan hallice. kendim de ortanca olduğumdan hep bir ince dokunuş arzular ve sessizlikte daha çok anlam bulurum. kendime karşı acayip toleranslıyımdır ve fakat geçen her neyse bazen üzerimde ağırlıklar bırakır. ne kadar olsa ve şartlar dediğimiz gerekçeler devreye girse de yaşamın o yüzünde baş aktör olarak bir şeyleri değiştirme gücü illaki vardı diye paralarım kendimi bazen. ama çok kısa bir süre geçer ve yine kendimi tam manasıyla haklı çıkaramasam da geçip gidenin ardında bana kalan neyse onu olgunca kabul etmekten başka seçenek olmadığını anlarım.

    kendinle aranı düzeltmek istiyorsan yaşadıklarını ve geçirdiğin yaşları yürüdüğün yola manzara yapmayacaksın. her adım bize lazım. bulunduğumuz yaş ve şartlar elimizden geldiğince pozitif algılanmalı. iyisi mi her yaşının en iyi temsilcisi olmaya çalış; o zaman hayattan zevk alır, kendine de azıcık saygı duyarsın. kendinle arayı düzeltmek bakış açısını değiştirecek kadar hareket ister.

  • dışarıdan soğuk görünen insan

    kimseye eyvallahı yoksa ve maddi manevi beklenti içine girip diğer insanlara muhtaç pozisyonda "benim de sizden farkım yok" kozunu vermektense yediden yetmişe tüm yanlış anlamaların, destursuz yaklaşımların, mecburiyet yüklü ilişkilerin önüne set çeken aklı başında bir insanın ifadesi ve içindekilerin kale muhafazasıdır soğuk duruşu.

    dışarıdan soğuk görünen her insanın istisnasız çiçek gülüşüne sahip olduğunu az çok anlarız. iş, doğru şekilde ruha dokunmakta yatıyor. elbette önce o soğuk görünüşlü insanın buna izin vermesi gerekir. ayrıca soğuk duruş ve soğukkanlılık hayranlık vericidir. elbette yerini bilmek koşuluyla.

  • evlenilecek yaşı hesaplayan formül

    bakalım, 13061978=35. yani son beş yıldır başımın bağlı olması gerekiyor bu hesaba göre. ancak etrafımda kuşlar uçuşuyor, döngüler birbiri üstüne biniyor ama hayat denilen nane de pek hesaba gelmiyor. kısıtlanmayı; tanıma ve tarife sokulmayı mizacına yakıştıramıyor. karışmayın suyun akışına, şu yaşta bu olur da demeyin, planı programı da mümkün mertebe an'a yakın yapın ve kesinlik, zorunluluk ya da mecburiyet yüklü cümleleri alışkanlık haline getirip de gözünüzün kadrajının görmeye yetmeyeceği koca bir hayata istemeden de olsa kafa tutmayın derim.

    yarışa girmenin lüzumu yok. başkasında gördüklerin kendine yakışır sanma, görmediğin neler var kim bilir; zamanı geldiğinde boynuna şal gibi sarılacak olan.

  • sevgilisi olmayanların 14 şubat'ta yapacakları

    40 yıllık yaşamımda en uzun ilişkim 6 ayı bulmadı da şubat'ın başında tanıştığım kızla şubat sonunda sevgili olmuştum. yani sevgilin olsa da şaka gibi 14 şubat'ta reelde bir sevgilin olmuyor, o güne denk gelmiyor. sen de her 14 şubat'ı japon turist gibi elde makine; uzaktan izliyor ve bir gün lazım olur diye belleğe işliyorsun.

    bir gün ayın ondördü kadar güzel biriyle karşılaştığımda şubat ayını değil 29'uyla; tamamen hayatımdan çıkarabilirim. yine de 14 şubat tüketimden öte duygu yüklü bir gündür. bu çevreye yayılan romantizm havasını seviyorum.

  • hayatın en acımasız gerçeği

    doğduğumuz ya da yaşamımıza devam etmek zorunda kaldığımız ancak mizacımıza ve ruhumuza uymayan bir coğrafyaya mecbur kalmak. ve ne tat alırsak alalım, bu toz pembe tatlı hayatın bir gün elektrik gibi kesileceği ve ondan koparılacağımız gerçeğinin patlamaya hazır çehov'un tüfeği ya da damokles'in kılıcı gibi tepemizde asılı durması.