gri balikcil43
profili

  • akp'den başka iktidar görmeyen nesil

    üzüldüğüm nesil. gerçi öncesi çok mu matahtı, ben de ya çocuk ya da umursamayacak kadar ergen olduğum için bilmiyorum ama bayağı renkli idi. bir de eleştiri, hiciv falan serbestti. rahmetli erdal inönü'nün bildiğin karga olarak resmedildiği bir karikatür hatırlıyorum. shp-dyp koalisyonundan önce galiba. demirel'di sanırım, başka birini de tilki olarak resmetmişlerdi. çocuk aklımla "bunu nasıl çizmişler, adamlar kızmaz mı?" diye düşünmüştüm. kızmazlarmış valla. ne kadar ilginç geliyor şu an.

  • beyaz tenli kadınlara tavsiyeler

    beyaz kadın tüccarlarına dikkat edin.

    (bkz: beyaz kadın ticareti)

  • özcan deniz'in hit the road jack performansı

    onun performansını bilmem de senaristin performansı fecaat.

    - hit the road jack hede hödö hödö
    + çok iyi baba olacak

    ilkokul çocuğuna mı yazdırıyonuz senaryoyu amk, bu ne?

  • artık türkiye'yi işgal edebilirsiniz

    ürkütücü bir beyan. sen sanıyor musun ki gelip ordu ile işgal edecekler? bu ne demek? her an her yerde patlama bekle artık demek. türk milleti güçlüdür, cabbardır, cevvaldir de... o görünen düşmana karşı anam. pazar yerinde canlı bomba patlatırlarsa çocuğunu, eşini, anneni nasıl koruyacaksın, facebook gazıyla mı? alışverişe gitmeye korkar olduk. bok ettiniz memleketi bok.

  • sinem kobal

    gelinlik tercihine bayılmış bulunduğum ünlü kişisi. elimde olsa ben de böyle bir gelinlik giyecektim. neden elimde olmadığını da hala bilmiyorum.

  • bazı insanların iyi olmaktan başka çaresi olmaması

    iyilikle enayiliğin karıştırılmaması gereken durum. iyi desinler diye her borç isteyene para vereceğime kötü olurum daha iyi. bunu yapanlara da tavsiyem çok paranız var ise kadir kıymet bilmez insanlara vereceğinize sokak hayvanları için harcayın, iki lokma verince kul köle oluyorlar yemin ederim. olmasalar da bu durum canınızı sıkmıyor. aç hayvanın verdiğiniz yemeği şap şup yemesini seyretmek bile en büyük ödülünüz oluyor. o zaman iyi biri olduğunuz için kendiniz de mutlu oluyorsunuz.

  • scottish fold

    bir kedi cinsi. bazı arkadaşlar parayla alınıyor diye kediye bok atılıyor sanmış. yok şekerim boku size atıyoruz, kedican dünya tatlısı bir şey.

    ha bu arada nesli kaliteli filan değildir. anlayacağınız şekilde açıklıyorum, bu hayvan bildiğin akraba evliliği ürünüdür. parasını verip ölene kadar iyi bakan baksın başımla beraber ama bu para verip alanlarda para verdiği şeye çöp kadar değer vermemek gibi marazlar oluyor. bir süre sonra uğraşmak zor gelince o garibi sokağa atmakta beis görmüyorlar. ya da azınca hayvanı kısırlaştırmayıp sokağa salarak arızalı mutant genleri sokaktaki mis gibi dertsiz tekire bulaştırıyorlar. işte o noktadan sonra devreye biz giriyoruz ve bu akraba ürünü gariban kediciklerle onların enikleri sokakta sizin hayal etmekte bile zorlanacağız korkunç hastalıklarla boğuşurken onların yanında biz duruyoruz. tabii şanslı olanların... hepsine yetişmemiz mümkün olmuyor siz de takdir edersiniz ki. derdimiz bu yani, yanlış anlaşılmasın.

    imza: sokakta son 2 yıldır russian blue'sundan, norveç orman kedisine, iran'ına kadar her çeşit kırma hayvancığın hastalığı ile uğraşmaktan sinirleri yıpranmış bir kedi anası.

    edit: isteyenle bol tüylü bahçe portföyümü paylaşabilirim. inanılmaz güzel pisilerimiz var ama maalesef hastalıklarla boğuşup duruyoruz. onları kurtarıverin bari, soranlara norveç orman kedisi deseniz kimse anlamaz.

  • boşanma oranlarının artma sebepleri

    insanların eskisi kadar korkak olmaması.
    eskiden boşanma azdı da herkes çok mutluydu, şimdi yozlaştık öyle mi?
    güldürmeyin beni.
    boşanma nimettir nimet. bunu da en iyi aile içi şiddet yaşamış evlat anlar.
    mutlu bir evliliğim, harika bir eşim var, bebek bekliyoruz, her şey çok güzel benim için. ve hayatımda başıma gelen en güzel şey nedir diye sorarsanız cevabım ne biliyor musunuz? annemle babamın boşanması. belki bu çocuk doğduktan sonra bile ben hala bu cevabı veriyor olacağım. çünkü o boşanma olmasaydı ben şu mutluluğu bulacak şansı asla elde edemezdim. hatta belki bugün burada bile olmazdım.
    cehennem gibi hayat yaşayıp buna katlanmak marifet değil. nineleriniz ne dayaklar yiyip susmuş, çok güzel olmuş değil mi? cefakar anadolu kadını payesi almış başına taç olarak. şanslı ise yaşlanınca durulan öküz dedeniz 80'inden sonra dizleri tutmaz olup bir bardak su için ona muhtaç olunca kıymeti bilinecek. siz de bunları mutluluk timsali olarak görüp duygulanacaksınız. yok artık öyle.

  • çocuk kıyafetlerinin aşırı seksileştirilmiş olması

    bir çok kişinin "siz fesatsınız" savunması ile kulak tıkayacağı durumdur. yok arkadaşım biz fesat değiliz. 7 yaşındaki kızlar için topuklu ayakkabı var artık. cinsiyet rolleri çok erken yapıştırılıyor, çocuklar da bu rolleri çok erken üstleniyor. o yaşta bir kız çocuğunun erkek çocuktan farkı yoktur, olmamalıdır. fizyolojik olarak da yoktur, sadece cinsel organlar farklıdır. vücudun geri kalanı birebir aynıdır. o yaştaki her çocuğun düşünmesi gereken şeyler, oyun ve yeni şeyler öğrenmek olmalı. cinsiyet zaten 13-14 yaşında gelip yapışacak istesen de istemesen de. üstelik eminim bu tarz şeyler de pedofillerin ağzını sulandırıyordur. kim ne derse desin bu tarz iddialı giysiler sadece erkek beğenisini amaçlıyor. sen bunu farketmeyecek kadar kanıksamış olabilirsin, çünkü küçücükten sana böyle empoze edildi, kendini erkeklere beğendireceksin, hayattaki temel amacın bu. sokakta bile sana "bu bir insan" diye bakmazlar, "meme+göt" diye bakarlar. doğu insanı niyetini açık söyleyip bunu engellemek adına absürd önlemler alırken, batı bunu çok daha üstü kapalı yapıyor. televizyonda, internette her yer et pazarı ve bu özgürlük olarak sunuluyor. kölelik-cariyelik bitmedi, format değiştirdi.
    bebeğim kız olursa ben ona pembe mini etekler değil, yeşil şortlar giydirip kendini oğlanlara beğendirmesini değil, kuşlar, dinozorlar, bulutlardan falan bahsetmesini istiyorum. çok gerekirse gider erkek reyonundan giydiririm. zaten koca tombik bir göbekten ibaret lokma kadar çocuklar için kız-erkek reyonu ayrımı olması gerçek anlamda gerzeklik. benim ailem bana belli bir yaşa kadar kız olmanın farklılığını hissettirmedi. tabii ki erkek muamelesi yapmadılar ama sevgi sözcükleri asla "benim kızım çok güzel, saçları lepiska, elbisesi piremses" şeklinde olmadı. onlar için övünç sözleri "benim kızım akıllı, çalışkan, sevgi dolu" gibi sözler oldu. bu özelliklerle de pek çok erkeğe fark attığım için asla zayıf ve kendini beğendirmek zorunda olan bir yaratık gibi hissetmedim. o yüzden şu yaşımda hala sokaktaki adamın bana insanlığımla değil cinsel kimliğimle bakmasına alışamadım.

  • kedi

    sanat eseri gibi yaratık. hayran kitlesinin bu kadar geniş olma sebebi de her hareketinin estetik içeriyor olması bence. mesela hayvan kapıdan dışarı çıkmıyor, zarif bir s harfi çizerek dışarı akıyor. kucağınızdan kalkmıyor, zıplayıp yay çizerek gidiyor. kendini temizlerken bile balerinlere taş çıkaran hareketler yapıyor. ve bunu görebileceğiniz en tombik olanları yapıyor. otur gösteri izler gibi izle hayvanı bütün gün.

  • kedi

    çalıştığım yere dünya güzeli bir tekir geliyor. mama verdik, sevdik ettik derken, abarttık içeri aldık. ben zaten dış kapının yakınındayım. hayvancık her sabah beni bekliyor, benimle ofise girip bütün gün yanımda yatıyor. akşam da benimle çıkıp beni yolcu ediyor. iki gıdım mama verdim ama hayvancık yüzüme öyle bir bakıyor, ellerime yüzünü öyle bir sürüyor ki, içimi acıtıyor. ofisin diğer bölgelerine gitmeyi bile denemiyor, sadece ben gidersem arkamdan geliyor. tuvalete gidiyorum peşimde, mutfağa gidiyorum peşimde, masaya döndüğümde gene kıvrılıp yanıma yatıyor. iki damla su, azıcık mama, arada uzanıp başını okşuyorum, bütün yaptığım bu, ama sevilmekten öleceğim.

  • ekşi itiraf

    ingilizce iktisat okudum. herkesin benden beklentisi süslü süslü giyinip plazalarda çalışmamdı. oysa benim hayallerimin mesleği çobanlık*. şu an 33 yaşındayım, iki yıllık açıköğretim laborant ve veteriner sağlık bölümünde okuyorum. yem bilgisi dersine çalışırken ineklerimin, atlarımın olduğunu ve onlara böyle nam num yiyecekleri güzel yemler hazırladığımı hayal ederek mutlu oluyorum.

  • yazarların bugünkü mutluluk sebebi

    yazın bahçemizde bir deri bir kemik, kirli mi kirli, gariban bir kedi peydah olmuştu. canlı cenaze gibiydi, hastalıktan sesi bile çıkmıyordu. barınakta tedavi ettirdim, oradayken sanırım temizlemişler de, akça pakça oldu ama hala çok zayıftı. aylardır biraz kilo alsın diye uğraşıyorum, bugün ilk kez sırtına dokununca kemikleri sivri sivri gelmedi elime. iyi beslendiği için bir süredir burun akıntısı da kesilmişti. aylar önce uğur olsun diye o bir deri bir kemik hayvana gürbüz adını vermiştim, adını gürbüz koyarsam gürbüz olur belki diye. sanırım dileğim kabul oluyor, tarif edemeyeceğim kadar mutluyum.
    bu da gürbüzcük.

  • charlie sheen'in aids olması

    güzel bir hayat yaşadığını iddia edenler olduğunu görmek kadar şaşırtmamıştır. adam alkolik, muhtemelen uyuşturucu ve, 5000 kadın dendiğine göre, seks bağımlısı. yani bayağı problemli ve hasta bir adam. ve siz sadece bu adam çok seviştiği için hayatı güzel sanıyorsunuz. valla benim bok gibi hayatım bile bununkinden güzel bence. erkekleri anlamak zor, cidden zor.

  • fare yapıştırıcısı

    bundan kurtulmak istiyorsanız kullanmanız gereken şey çok basit: ayçiçek yağı.
    şirketimizi fare bastı, arkadaşların bulduğu çözüm fare yapıştırıcısı oldu. sabah ilk gelen kişi olduğum için gariban fareyi bulan da ben oldum. geçen başka bir tanesini yapışkanla yakalayıp yapıştığı şeyle beraber direkt canlı canlı dışarı atmışlar. ancak tahiminim en az 2-3 gün öyle can çekiştikten sonra ölür. tabii böyle bir olasılık benim için kabul edilebilir değil. internette araştırdım, bu meret yapışkan yağ ile temizleniyormuş. şirkette çiçek yağı vardı, boca ettim garibanın kafasına, sildim ettim, bayağı hırpalandı hayvan, bıyıkları mıyıkları koptu ama bayağı temizlendi. sanırım bu noktada korkudan bayıldı hayvancık. bir kutunun içine koydum, yarım saat kadar uyuyup kendine geldi, uyanınca kıpırdanmaya başladı. hala kolunu bacağını zor oynatıyordu. biraz daha yağ dökünce baktım zıplayıp kaçmaya çalışıyor, götürüp hayvanı bir çalı dibine bıraktım. yani olabilecek en canice fare yakalama tekniği budur herhalde, zehir mehir daha iyi. ama başınıza gelir de o yapışkandan kurtulmak isterseniz, aklınızda bulunsun, çözüm (bkz: ayçiçek yağı)

    düzeltme: canice olan teknik değil, insanların onu o halde bırakması. benim gibi uğraşır çıkarırsanız, aslında daha bile insanca sayılabilecek bir yakalama yöntemi bile denebilir. bizim arkadaş gibi "ağzı burnu yapışsın!!" diyerek tüpü boşaltmazsanız hayvanı kurtarmak daha kolay olabilir.

    edit: bir de fare milleti feci zeki. ilk fare bir günde yakalandı. ikincisi aynı noktaya koyduğumuz yapışkana kesinlikle gelmedi. başka yer koyunca geldi. üçüncü varsa artık yakalanmaz herhalde. varsa zaten yapışkan olayını ciddi ciddi sabote etmeyi planlıyorum.

    büdüt: fare de dünyanın en sevimli yaratığı lan, o kocaman boncuk gözler...

  • sedat peker'e polis koruması tahsis edilmesi

    insanda kendini benzin döküp yakma arzusu uyandıran icraat. son zamanlarda sinirlerim zaten laçkaydı ama bunun kadar asabımı bozan bir şey olmadı. ulan <buraya çok ağır küfürler gelecek> siz kocasından kaçan kadınlara koruma vermiyorsunuz, masum insanları öldüren kalantor yavrularını tutup adalete teslim etmiyorsunuz, ailesinin yıllar önce ihbar ettiği canlı bombaları gidip bulmuyorsunuz... siz sadece kansızları, soysuzları mı korursunuz??? allah belanızı versin ve lütfen ben göreyim, ne olur ya.

  • p harfini kodlamak

    şahsım için her daim pırasa olandır.

  • öğrencilikte yapılan hırsızlıklar

    belli ki marifettir. burada gururla anlatıldığına göre hırsızlar tarafından yönetiliyor olmamız şaşırtıcı değil. hırsızlar yönetici olarak kimi seçecek ya? tabii ki içlerinde en becerikli olanları. yazık benim annem çağ dışı kalmış, bize hırsızlık yapmamayı öğretti, sonra biz kopya bile çekmedik hırsızlıktır diye. meğer ahlak evrimleşeli çok olmuş, hırsızlık marifet olmuş. zavallı annem, zavallı ben. siz burada yediğiniz küçük (!) boku böyle keyifle anlatırsanız başka hırsızlar tabii övünür gemicikleriyle. aranızda hiçbir fark yok, biliyor musunuz? sizin çaldığınız küçük bir şey değil, onların imkanları sizde olsa aynı boku yiyeceksiniz. midem bulandı...

    edit: hiç gençlik aklı demeyin, ben de genç oldum. koca üniversiteyi bir tane kot pantolon, iki çift ayakkabı ile bitirdim. ama böyle şeyler yapmadım. ahlaksızsınız sadece.

  • sağcıların teröre bakışını gösteren anket sonucu

    özet geçiyorum :

    "çözüm kanlı olsun ama dökülen benim çocuğumun kanı olmasın"

    edit: anketi dolduran sağcı mıdır bilemiyorum ama türkçe bir anket olduğuna göre yurdum insanı doldurmuştur, onun bakış açısını yansıtmaktadır, şaşırtmamaktadır.

  • sevgilinin ilk kez görüldüğü an

    eski çalıştığım yerin genel merkezine eğitime gitmiştik. yanımdaki arkadaş tanıdık birini gördü, "dur x'e selam vereyim" dedi. onlar konuşurken ben uzakta kaldım. x'e baktım, boylu poslu, son derece yakışıklı bir adam. ama bunlardan çok bakışları etkiledi beni. hayır bana hiç bakmadı orada, sadece başka biriyle havadan sudan iş konuşurken bile gözlerinden ne kadar iyi kalpli ve merhametli biri olduğu hissediliyordu sanki. "böyle biri bana asla bakmaz" diye düşündüm. o dönem özgüvenim sıfırın da altındaydı. eğitim bitti, geldiğimiz yere döndük, sonraki iki yılda hiç görmedim onu. aynı şirkette birbirimizi hiç tanımadan çalıştık. ben arada bok gibi bir ilişki yaşayıp ayrıldım ama o ilişkinin özgüvenime az da olsa faydası oldu. 2 yıl sonra bizim departman onun olduğu yere taşındı ve biz de nihayet tanışma şansı bulduk. şimdi ise evliyiz, hehe. ilk izlenimim doğruymuş, gerçekten dünyanın en iyi kalpli insanıyla evliyim ve çok mutluyum.