zor okunan kitaplar

  • böyle buyurdu zerdüşt okurken kendinizi aptal hissetmeniz olasıdır. o kadar zor bir kitaptır ki okurken kitabı duvara fırlatır ve sinirlenip yerden kitabı alıp tekrar fırlatırsınız.

  • bulantı

  • benim için bu iki yazar biri marcel proust -kayıp zamanın izinde diğeri de
    dante alighieri - ilahi komedya

    her zaman söylerim, eğer dante alighieri yi dipnotlara ihtiyaç duymadan okuyabilen biri varsa tam bir kültür mantarı. böyle birileri varsa tebrik takdir hürmetlerimi sunarım.

  • hayvan çiftliği yazan var şaka gibi.

    tutunamayanlar bu konuda ders niteliğinde bir kitaptır. 550 sayfa okuyup bırakmışlığım var.

    daha sonra baştan başlayıp bitirebildim.

  • ulan bi siktirin gidin. başlıkta aratıp “daha önce yazılmış mı” diye bile okumayan herifler gelmiş buraya 850. kez,

    ulysses, tutunamayanlar, silmarillion vs. yazmış. sizin kitap okuduğunuzdan bile şüpheliyim.

  • bunun tek bir cevabı vardır. james joyce'un ulysses'idir. kodumun kitabını anlamak için sözlük var lan. var mı ötesi?

  • defalarca yazılmış ama (bkz: yüzyıllık yalnızlık). okurken 4 damarım tıkandı hâlâ bitirebilmiş değilim.

  • başlığın, "yazarların zor okuyabildiği kitaplar" olarak değiştirilmesi gerekiyor. suç ve ceza'nın zor okunduğundan dem vuran kişi eline james joyce'un ulysses'ini alsa neler hissedecek merak ediyorum doğrusu.

  • (bkz: çürümenin kitabı)
    okurken çürüten cinsten.

    ve evet tabii ki yüzyıllık yalnızlık. bu da yüzyıl okutur kendini.

  • eskiden böyle kitaplar cesaretimi kırıyordu. bir miktar okuduktan sonra kendimi yetersiz hissedip yarım bırakıyordum. bir gün bilgisine çok güvendiğim benim için üstat sayılabilecek birine bu durumu sordum. - aslında çok kişiye sormuştum ama aldığım cevaplar beni hiç tatmin etmemişti.- o kitaplarda anlatılan tam da senin anladığın kadar demişti bana. yılmadan oku sen ne kadarını anlayabiliyorsan ve ne anlayabiliyorsan yazar tam da o kadar anlatmıştır dedi. sanki işin sırrını çözmüştüm. zor anlaşılır olsa da kendi anladıklarımdan zevk almaya başlamıştım. o yüzden bu sebeble hiç bir kitabı yarım bırakmıyorum.
    zor kitaplara gelince bence en başta behçet necatigil çevirisi ile sadık hidayet-kör baykuş gelir. kafka'nın esrarını çözemediyseniz bütün kitapları zordur, en çok dava'yı severim. boris vian- pekin'de sonbahar'ı okurken zorlandığımı hatırlıyorum. bilinç akışıyla yazılmış faulkner'in "ses ve öfke"si, virginia woolf'un "mrs dalloway" i zor kitaplardır. bizim yazarlardan yok mu tabi ki var. aklıma ilk gelen bilge karasu'nun "gece" si. ilk okuyuşta çok cebelleşmiştim. oğuz atay kitapları da huysuz bir at gibi sevmeyenini sırtından atar.
    bunlar roman. öykü kitaplarını anlamıyorum diye hiç gamlanmayın. onlar zaten siz anlamayın diye yazılıyor. tabi ki hepsini kastetmiyorum ama son dönem postmodern öykü ya da durum öyküsü -farklı olduklarını ben de biliyorum- denen garabet "sanat sanat içindir" den ziyade "sanat yazan içindir" i ispatlayan bir sürü kişisel hezeyan ve sayıklamaları anlatıyor. örnek verip kimseyi rencide etmek istemem. adamlar dünyanın dört bir yanından yazıyor anlıyoruz da bizimkileri anlamak ne mümkün. keçiboynuzu çiğnemek gibi. üç gün çiğne ağzına bir gram bal gelsin. neyse farklı konu, farklı başlık.
    son söz anlaşılmamanın nirvanası tabi ki joyce. "ulysses", "dublinliler" falan da değil. başka dile çevrilmesi mümkün değil diye lanse edilen "finnigan wake" bazı dillerle birlikte fuat sevimay tarafından "finnigan uyanması" adıyla türkçe'ye de çevrildi. valla kitaplığımda duruyor. o bana ben ona bakıyorum. arada bir elense çekiyorum, çok yağlı olduğundan elim kayıyor. bakalım kim kimin kispetine daha önce elini sokacak...