zeytin

  • 2006 senesinde ergenliğimin doruklarında biriyken, depresyonumu nasıl yenerim konulu sempozyumlardan sonra eş dost tavsiyesiyle, kedi besleme, bir kediyle hayatımı paylaşma kararımı almıştım.

    aylardan da marttı. kedigiller sevişmişler, orgazm sigaralarını yakmışlar, dişi kedilerimiz de bunun sonucu olarak gebelik dönemine girmişlerdi.

    o esnada bakırköy'de çalıştığım için, civardaki veterinerlere de haber bırakmıştım.

    elinize tekir, sempatik bir şey gelirse, ben babası olurum.

    derken bir kaç hafta sonra telefon geldi, annelerini araba çarptığı için annesiz kalan 3 tekir için aranmıştım. veterinere gittiğimde kafeste ikisi sarman, birisi duman renkli üç kedi vardı. şimdi farkedeceğiniz üzere de diğerlerinden farklı olan kedi cazip gelmişti. nasıl gelmesin lan, ufacık, duman renkli, masmavi gözlü bıcırık bir şey.

    hemen evlat edindim, ilk muayenesini ve aşılarını yaptırdım. artık hayatımın bundan sonrası tüm sorumluluğu bana ait bir canlı, bir evladım vardı.

    renginden dolayı da adını zeytin koydum. ev arkadaşlarımdan daha farklı öneriler gelse de, onun adı zeytin olmuştu.

    eve gelir gelmez uzun otobüs yolculuğunun sonucu olarak halıya kusmuştu zeytin. hemen mama kabı ve mamalar alındı. kutuya kum kondu. sağolsun o zamanlar sözlükteki bir arkadaşım da çok yardımcı olmuştu. eşiyle birlikte evlerinde iki kedi olduğu için her türlü desteği verdiler.

    ben de, ev arkadaşlarımın da yardımıyla zeytin'i güzel bir şekilde büyütmeye başladım. bir a4 kağıdı yüzeyinden bile az yer kaplayan zeytin, tüm hayat standartlarımızı değiştirmişti. mesela işyerinde bile sandalyemle ileri geri hareket ederken yere bakıyordum artık. ani hareketler yapmıyor, hep yeri, arkamı kolluyordum. çünkü etrafımda dolaşan ufacık bir korumam vardı artık :)

    hatta artık bir gece ben uyurken yatağa atlamış ve benimle uyumuştu. o gece dönerken "viiiyk" diye bir ses duyunca zeytin'in ayağımın altında ezildiğini anladım. bu olay ikimize de ders olmuştu. ben artık geceleri uykudaki hareketlerime de dikkat ediyordum. o da sonradan akıllanmıştı, ben yatağa girene kadar yatağımın yanındaki dolabın üstünde uyuyordu. ben yatağa geçtikten sonra da hooop yatağa atlayıp yanımda uyuyordu.

    sonrasında mutfak masasına da atlamaya başladı zeytin. ve artık mutfak onun için yasak bölgeydi. ve her kedi gibi yasak bölgeler cazip geliyor, her fırsatta oraya ulaşmaya çalışıyordu.

    hatta bir gece 5.kattaki mutfak penceresinden aşağı bile düşmüştü. muhtemelen ordan düşmüştü yani. hiçbir şekilde bulamadığımız zeytin'i aşağıda bulduğumuzda yüreğim ağzıma gelmişti. hemen veterinere ulaştık ve ilk gözle muayenede bir sıkıntı olmadığını anladık. ertesi gün iç kanamayı önleyici iğne vurdurduk, zeytin canlarından birini kullanmıştı. veteriner 5. katın kedilerin düşmesi için ideal bir kat olduğunu, o yükseklikten inene kadar ciğerlerinin yeteri kadar havayla dolarak paraşüt etkisi yaptığını, 2. kattan düşseydi daha kötü sonuçlar olacağını söylemişti.

    zeytin 3 ev arkadaşını da askere yolladı ve yollarını gözledi. tabii ki babası olarak benim gelmemi 5,5 ay bekledi. sonrasında yeni ev, yeni ev arkadaşım (ki kendisi eskiden de arkadaşımdı), yeni sevgililer, düş kırıklıkları, yeni iş derken zeytin hep yanımdaydı.

    sonra hayatıma yeni bir sevgili daha girdi. ama o diğerlerinden farklıydı, çünkü gitmedi. gittiğinde zeytin'le beni bırakanlardan olmadı, aksine kendisini zeytin'le benim yanıma koydu. hatta zeytin'le benim ilgilendiğimden 10 kat daha fazla ilgilendi.

    zeytin'in artık bir annesi de vardı.

    sağa sola işediğinde, yaramazlık yaptığında, televizyona çıktığında, kısacası ben zeytin'e sinirlendiğimde zeytin'i koruyan koruyucu meleği.

    derken bu güzel aile tablosu benim ufak bir ameliyat geçirmemden hemen sonraki dönem zeytin'in sırtında çıkan bir yumruyla hafiften çatırdamaya başladı.

    zeytin'in kitlesi büyüdükçe büyüdü ve en sonunda alındı. ancak sonuçlar hiç iç açıcı değildi. kötü huylu, oldukça agresif bir kanserdi. yaşından dolayı kemoterapi önerilmedi.

    zeytin yine sağa sola fiti fiti koştururken aylar sonra yine çıktı aynı yumru. bu sefer hızlı bir şekilde tüm sırtını kapladı. daha sonra ise alt taraflara da sıçradı. iü veterinerlik fakültesi ona iyi gelecek bir tedavi yöntemi olduğunu söyledi, ancak tek şart yurt dışından ilgili aletin gelmesiydi. gelmedi.

    dün zeytin en kötü gününü yaşadı, acıları artık dayanılmaz hal aldığı için tüm gece inledi ve artık kıpırdayamadığı için yattığı yere kakasını yaptı.

    10,5 senedir her akşam kapıyı açtığımda beni karşılayan, iş için yurt dışındayken de kapı önünde beklemeye devam eden, dönüşte telefonun hoparlörü açıkken zeytin dediğimde kapıya koşan, tüm sevincimde, üzüntümde, eşimle birlikte her zaman yanımda olan zeytinimizi, yarın maalesef acılarını dindirmek için uyutma kararı aldık.

    benim açımdan daha önce bu kararı almak daha kolaydı, acısı artarsa uyuturum diyordum. gel gelelim, olay anına gelince o kadar da kolay değilmiş. kolay olmadı, kolay olmuyor, kolay olmayacak. ama ben hayatını huzurlu geçirmeye kendi kendime söz verdiğim yol arkdaşım, dostum zeytin'imin acı çekmesine razı gelemiyorum. geri dönüşü olmayan bu yolda, onun acılarla boğuşmasından öte, acılarından kurtulup, huzura ermesi için yarın uyutacağız.

    sonrasında da tuzla hayvan mezarlığı'na götürerek hepimizin gideceği yere onu da ulaştıracağız.

    teşekkürler zeytin, yanım(ız)da bulunduğun sürede bana, eşime ve çevremizdekilere mırıltılarınla huzur, sürtünmelerinle sevgi verdin. insanoğlu gibi ikiyüzlü olmadın, tüm duygularını bize de yansıttın.

    hatam olduysa affola, senin canını almak ne kadar içimi acıtıyor bilemezsin, ama senin için bunun iyi olacağını biliyorum. affet beni...

    3 saat sonra gelen edit: zeytin sen ne kadar asil ve düşünceli bir kediymişsin. eve geldiğimde zeytinimiz sabah bıraktığımız yerde, sepetinde, cansız yatıyordu. vicdan azabı çekmememiz için eceliyle hayatını kaybetti. yarın tuzla'da da toprakla buluşacak. rahat uyu oğlum benim...