zengin çocuğu

  • ilk ve ortaokulda aynı mahallenin çocukları olduğumuzdan zengin çocuğu diyebileceğimiz bi arkadaşımız yoktu. bu sebeple ilk zengin çocuğunu 7. sınıftayken dershanede gördüm ben. zengin çocuğu derken ne anlıyoruz bilmiyorum ama bu çocuk benim için eşiği çok yükseklere koydu.

    aynı sınıftayız, güzergahlarımız da aynı olduğu için gide gele arkadaş olduk sayılır. ya da en azından ben öyle sanıyorum. çocuk çok da iyi bi çocuk bak, hiç öyle artistliği falan da yok, o ana kadar zengin olduğunu da bilmiyorum ben. bu herifin türkçe netleri düşük. 16 net falan yapıyor. otobüste dönerken bi gün; "abi ben paragraf sorularında sıkıntı yaşıyorum, türkçe netlerimi geliştirmek istiyorum." dedi. tamam geliştir dedim. bana ne amına koyim izin mi istiyosun benden. 7. sınıfta dershaneye vermişler zaten atarlı dönemlerimdeyim. "sen bana yardım et" dedi. nasıl yardım etcem lan ben sana matematik olsa çözeyim anlatayım, türkçe paragraf sorusu dediğin okuduğunu anlama. napayım yani?

    o sırada sahilden geçiyoruz 2 dakika falan denizde gemileri seyrettim. sonra adam o gün olduğumuz denemeyi çıkardı. "senden paragraf sorularını okumanı istiyorum. zaman tutucam ben yavaşım sanırım öğrenmem lazım" dedi. denemeden daha yeni çıkmışız, otobüste aynı denemenin paragraf sorularını teker teker okumamı istiyor. çocuğun gözünde okumayacağıma dair en ufak bi tereddüt yok, bu isteğini yerine getireceğimden o kadar emin ki. (zenginliğin tanımı budur benim için) lan siktir git dedim. kafam sikilmiş zaten okur muyum ben onları bi daha.

    sırt çantasını açtı:

    -kaç para istiyorsun
    +ne parası?
    -20 tl veririm eğer okursan. yiyecek içecek alırsın kendine.
    +20 tl mi? (7. sınıfa gidiyorum. çilekli rondo 40 kuruş o sıra. ne yiyecek içeceği lan dünyaları alırım)
    -30 tl'den fazla vermem
    + edebiyat sanatı, toplumdaki sayısız iletişim yolla-rından biridir. sanat eseri konuşursa, konuşurken de bir dünya koyarsa ortaya bunu hiç kuşkusuz bi-rileri için yapar. sanatta güzellik, sanatçının, ger-çeğin örtüsünü kaldırarak...

    tereddüt yok demiştim adamda, bi bildiği varmış. hayatımda kazandığım ilk para bu benim. o zaman "ulan para kazanmak ne kadar da kolaymış abartıyolar hep" dedim. ekmek aslanın ağzındaymış. aslanın ağzına kafamı sokup dans etmişim adeta. ama gerisi gelmedi amına koyim. halbuki çok da güzel bi başlangıç yapmıştım lan. askerde de aynı parayı aldım ben mesela. ama aylık. çocuk bi çırpıda verdi, o zamanın parası bi de. meğer bizim oturduğumuz ilçenin yarısı bunun babasınınmış. babayla anne ayrı olunca (zengin hastalığı. ilk iş karıyı boşuyor adamlar) her taraftan para yağdırmışlar çocuğa. buna verilen harçlıkla işletme kurarsın kendin ayrıca zengin olursun. ondan sonra diyor ben türkçe paragraf sorularında zorlanıyorum. hani dert bulamamış kendine gitmiş kafayı buna takmış, ben niye paragraf sorularını yapamıyorum diye dolaşıyor ortalıkta. en büyük derdi bu. en sonunda parasını verip birilerine okutmayı akıl etti de rahatladı.

    biz de gidip okulda bedava matematik anlatıyoruz arkadaşlarımıza. bu olaydan sonra ufkum açıldı, okuldaki tavırlarım değişti ama karşılık bulamadım:

    -burdan x'i yalnız bırakıp yapıyosun en son.
    +anladım tamam.
    -iyi para ver hadi
    +ne parası lan?
    -olum biraz medeni ol sığır. ders anlattık o kadar bedava mı bu işler?
    (siktir çekerek kantine doğru gider)
    -tamam karnım acıktı gevrek ayran al. o da olur hadi. bu seferlik ayağın alışsın.
    (umursamadan hızlanarak kantine gitmeye devam eder)
    -sakız al sakız bari. naneli.

    dediklerimin hepsini aldı, karşıma geçip kendi yedi.

    dünyanın farklı yerlerinde, aynı işi yaparak çok daha fazla para kazanan insanlar olabileceğini ilk o zaman anlamıştım. sonra da gittim devlet memuru oldum işte.