yunanistan

  • türkoların başlığında yine savunma sanayi cart curt diye kafa ütülediği ülke.

    -adamların kişi başına düşen milli geliri 19.000 dolar, senin 9.000 dolar

    - adamlar avrupa vatandaşı. dolayısıyla herhangi bir avrupa ülkesine elini kolunu sallaya sallaya girip, yaşayıp, çalışabilirken, sen vize dilenirsin.

    -adamlar sınırlarını hayvan gibi korurken, sen ve senin çocukların, torunların milyonlarca suriyeli, afgan mülteciyle yaşamaya mecbur.

    -adamlar freedom index’de 87/100 alırken, sen 32/100 alıyorsun.

    -adamlar sosyal, siyasi ve basın özgürlüğünde avrupa standartlarında. sosyal hayatlarında istedikleri gibi yaşıyorlar, hükümeti istedikleri gibi eleştiriyorlar, istedikleri gibi eylem yapabiliyorlar. sen burda bi eylem yapmaya kalk, kafana yersin hemen copu.

    -senin ülkeni 2002’den beri dinci bi parti yönetiyor, yunanistan bu sürede 7 başbakan değiştirdi. beğenmediklerine siktiri çekiyorlar, kimseye eyvallahları yok.

    -türkiye siyasetindeki en önemli konu din ve kimlik siyaseti, yunanistan’da ekonomik performans.

    -türkiye dünyada insanların en çok terörden öldüğü ülkelerden biriyken, yunanistan’da terör yok.

    -türkiye’de paypal, booking yasak, yunanistan’da serbest.

    -türkiye’nin yıllardır almak için yalvardığı olimpiyatları yunanistan 2004’te düzenledi.

    -türkiye futbol milli takımının tarihinde şampiyonluğu yok, yunanistan euro 2004’ü kazandı.

    -türkiye basketbol milli takımının tarihinde şampiyonluğu yok, yunanistan 1987 ve 2005’te avrupa şampiyonu oldu.

    -senin 10 yıldır gitmenin yasak olduğu eurovision’a hala gidip eğleniyorlar.

    -senin ülken avrupalı işçi ve orta sınıf için ucuz tatil yeri olurken, mykonos ve santorini her yaz dünyanın en zengin, en elit turistlerini ağırlıyor.

    -yunan halkının %51’i ingilizce biliyor, türk halkında ise bu oran %17.

    -yunanlılar göç ettikleri her yerde topluma entegre olup, yer edinip sevilirken, türkler ise en sevilmeyen, uzak durulan, içine kapanık toplulukların başında geliyor.

    yani yunanistan, türkiye’ye göre hemen hemen her konuda 2-3 gömlek üstün. acı ama gerçek. türkiye 50 yıl sonra bile yunanistan’ın bugünkü konumuna ulaşamaz. o yüzden hayal dünyasından çıkın.

  • bu eğitim sisteminden (sadece okullar değil, siyasiler, medya ve diziler dahil) çıkan normal bir insanın tarih anlayışının nasıl olmasını beklerseniz, bugünkü "tampon devlet" ve "bizim kültürümüz onlarınkini döver" tartışmaları da aynı o şekilde dönmüş.

    [edit: bir mesaj aldım, diyor ki "başlık yunanistan, yani modern devlet. doğu almanya yapay bir devlettir desem kant'tan, hegel'den mi örnek vereceksiniz?". vallahi haklı. onun için entrynin ikinci yarısı daha uygun. ilk yarısı ise yunan kültürü hakkında ileri geri konuşanlar için. hepsini bir arada yazınca çorba oldu.]

    mesela kimisi yunan kültürünü 2000-3000 sene öncesinde kalmış bir konu olarak görüyor, sümerler gibi, antik mısır gibi. "olmuş bitmiş işte, ne uzatıyoruz" veya "bizimkinin de aşağı kalır yanı yok" demeye getiriyorlar sanırım.

    halbuki yunan kültürü kadar uzun süre etkin kalabilmiş başka bir kültür bulmak zor. belki çin, belki bilardo. sadece batı medeniyetinin temelini atıp, hemen sonra ortadan çekilselerdi bile yeterince büyük bir başarı olurdu ama olay antik yunandan ibaret değil ki. kaba bölümlere ayırayım:

    0) mitolojinin yaslandığı dönem. (mikonos medeniyeti, 3000-3500 sene öncesi)

    1) klasik dönem şehir devletleri (homer, felsefe, drama, vs. 2500 sene öncesi)

    2) yunan kültürünün tüm akdenize yayılması (helenizasyon, 2000 sene öncesi)

    3) roma imparatorluğunu şekillendirmesi (1-4.yy arası)

    4) bizans/hrıstiyanlık dönemi (haçlı seferlerine kadar geçen 8-9 asır boyunca zirvede)

    5) bu noktada yunan kültürü, hem osmanlı'da imparatorluk bürokrasisini şekillendiriyor hem de avrupa'da rönesans sürecinde yeniden keşfediliyor ve classicism akımını doğuruyor (bunu yunanlılar yapmıyor, avrupa'nın kiliseyi atıp kökünü daha eskide arama refleksi).

    ***

    yani en azından mö 500 ila ms 1700 arasındaki dönemde, neredeyse kesintisiz biçimde, dünyanın en etkin kültürlerinden biri, belki de en etkini.

    türk kültürüyse hem eski değil (orhun anıtları 8.yy'dan), hem de zirve noktası o kadar yüksek değil.

    bu ikinci nokta için, osmanlı'nın sınırlarının büyüklüğünden bahsetmek çekici gelebilir ama osmanlı, safi türk kültürünü yayan bir araç değildi: dini arap, elit kültürü fars, bürokrasisi bizans temelli ve millet sistemi var. sonradan da özellikle fransız etkisi büyüyor.

    tabii ki her kültür karmadır, yunan kültürü de saf kalmamış (bkz: hrıstiyanlık) ama bir kıyas yapın: onca asırlık osmanlı yönetiminde kalmış ermenistan'da, mısır'da, macaristan'da, yunanistan'da, bugün birkaç hamam, kale, yemek ismi ve "türk" soyadı haricinde başka bir miras yok. oysa yunan kültürünün mirası hala en büyük türk şehrinin orta yerinde, en büyük turistik atraksiyon olarak duruyor. yönetim biçiminin adında duruyor. spor müsabakalarında, tiyatro salonlarında, felsefe kitaplarında, teknik lugatlarda duruyor. teknik kelimesi bile yunancadan, fransızca yoluyla geçmiş.

    ***

    ben türk kültürünün baskın olmamasından bir eziklik duymuyorum. zaten osmanlı bu kadar esnek olmasa çoktan yıkılır giderdi. onca millete zorla türkçeyi dayatmamış olmamaları da iyi bir şey.

    daha genel bakarsak, biz 21. yy'da yaşayan insanlarız. genlerimiz karışık, ulus-devletlerimiz yeni ve milli kimliklerimiz yapay. işin güzel tarafı, aristolar, mevlanalar, cicerolar, kopernikler hepimize eşit mesafedeler. dolayısıyla bugün evinin kirasını ödeyemeyen ama homer'le övünerek size üstünlük taslamaya çalışan bir yunan milliyetçisiyle sidik yarıştırmak manasız. bırakın kompleksini o şekilde telafi etsin. yok sidik yarışına girdiniz, o zaman illa ki kaybedersiniz ve durduk yere o ezikten daha da ezik olursunuz.

    ***
    ***

    gelelim modern zamanlara ve şu tampon devlet, yahut tasmalı devlet muhabbetine.

    yabancı destekli yunan bağımsızlık savaşına ve sonrasına bakıyorsak, yunanistan'ı tampon olmakla "suçlayacak" en son millet türkler olmalı. (tırnak içine aldım çünkü bir milleti, jeopolitik kaderinden ötürü suçlamak manasız).

    zira o dönemlerde osmanlı da ruslar, ingilizler ve fransızlar arasında bir tampondu. eğer ingilizler, hindistan koridorunun güvenliğiyle ilgilenmeselerdi, rusya osmanlı'yı 1850'lerde harcamıştı. ve 1878 savaşındaki (bizim takvimden ötürü 93 harbi diye geçer) utanç verici duruma düşmeden yokolmuş olurdu osmanlı. işin komik tarafı, 93 harbinden tam 50 sene önce, osmanlı'yı, sözde vassal'ı olan mısır tarafından tamamen işgal edilmekten kurtaran da ruslardı. (bkz: hünkar iskelesi antlaşması)

    ***

    biraz ileri saralım. türkiye cumhuriyeti'nin kuruluşu da bir tampon bölge olduğu için mümkün olmadı mı? bu tamponu yaratan bolşevik devrimi ve 4 senelik savaşın tükettiği müttefikler arasındaki güvensizlikti. bolşevikler türklere silah yardımıyla kalmadılar, yunan askerleri arasında komünizm ve anti-emperyalizm propagandası da yaptılar. zira hem ingilizlerin yayılmasını önlemek istiyorlardı, hem de bölgeyi bir sosyalist devrime hazırlıyorlardı. bu makro gelişmeler olmasa, kuvayı milliyecilerin kahramanlıkları meyvesiz kalacaktı muhtemelen.

    ve cumhuriyet kurulduktan sonra 30 sene geçmedi, türkiye o sosyalist devrim hayallerini söndürerek nato'ya girdi. oradaki rolü, tanım itibariyle tamponluktu zaten. üstelik, stalin'e karşı batı'nın ileri karakolu olabilmek için, kore gibi alakasız bir savaşta kanla rüşvet vermişti.

    kısa bir süre sonra abd, nato çerçevesinde, eskiyen jüpiter nükleer füzelerini türkiye'de konuşlandırdı. yani küba füze krizi sırasında bir halt olsa, rusya tarafından ilk nükleer saldırıya uğrayacak ülke türkiye, oradaki siloları yoketmek için. nato'nun "nükleer tamponu".

    bu füzeler rahmetli başkan kennedy tarafından geri alındılar ama bugün incirlik üssünde daha modern nükleer silahlar bulunuyor. zaten yıllardır burada bop eşbaşkanı, israil, vs muhabbeti döndü, neydi bu muhabbetlerin ana fikri? "türkiye yıllarca ortadoğu'da abd'nin kuklalığını yaptı, şimdi erdoğan üzerinden bu görevini resmileştiriyorlar".

    ***

    şimdi 1830'dan bugüne kadarki tüm bu gelişmelere baktıktan sonra, bu ülkenin bir vatandaşı olarak kalkıp yunanistan'a "tasmalı köpek" imasında bulunmak veya "tampon ülke", "zaten milli şerefleri yoktur" benzeri şeyler demek epey yersiz. bu konuları kişiselleştirmek zaten gereksiz ama diyelim dayanamadınız, o zaman iğneyi de çuvaldızı da önce kendinize batırın, sonra gerekirse başkasına nükleer füze atarsınız.

  • kisacik omru icerisinde kendi acisindan verdigi en hayirli karar osmanli imparatorlugu'ndan ayrilmak, verdigi en yanlis karar ise yikilmakta olan osmanli imparatorlugu'nu isgale kalkismak olmustur.

  • insanlar yakına, daha sakin, nispeten bir miktar ucuz ama duyduklarına göre kaliteli hizmet, temiz deniz, güzel yemekler için gidiyor komşuya.
    geçen sene 1milyon türk gitmiş.
    bu sene yalnız bayramda on binlerce insan ipsala'ya dayandı.
    memleketin belirsiz ruh halinden, bombayla ölme ihtimalinden, krize girdiği için müşteriye aç kurt gibi bakan kazıkçı türk turizmciden kaçmak için.
    hele ki ehliyetlerin çipli sisteme geçmesi bunda büyük etken oldu.
    zira ehliyet yalnız 400lira olunca bir haftasonu tatili parası oraya gidiyordu.
    şimdi sigortayı kapan "kalimeeğğra" diye dalıyor kapıdan.

    evet huzur dolu yanı başımızdaki komşu.
    insanlar mutlu, sakin, sessiz.

    ama!

    yunan halkı bu huzurunu korumak için her türlü eylemi yapmaktan çekinmiyor, kendi üzerine bindirilen her türlü olumsuz yüke karşı eylem yapıyor, sesini çıkarıyor.
    çiftçisi yol kapatıyor vergi artışı oldu diye...
    pire limanı işçisi makina stop ediyor istedikleri sosyal hakları vermiyorlar diye...
    polisi, gümrük memuru zam oranını beğenmeyince genel grev yapıyor.
    ses getirene, istediklerini duyurana, reaksiyon aldırana kadar.

    yoksa trakya'dan yunanistan'a her geçtiğimde fark eden tek şey lisan oldu benim için.
    patatesçisi de anonsla patates satıyor, hurdacısı da hurda diye bağırıyor.
    kahvede oturan agaları çay değil frappe içip tütün hububat fiyatları nolcak diye konuşuyor. yani aynıyız aslında, büyük fark yok.

    işte yunanistan bu yüzden güzel.
    türkiye bu yüzden hep sorunlu...
    yaşam şekilleri birbirinin aynısı. uğraşlar, topraklar, yapılan işler...
    fakat biz ses çıkarmıyoruz, ama karşıt görüş olsun ama aynı görüş olsun aynı durumdan muzdarip insanlar bir araya gelemediği için bomba patlıyor, doğunun kaçak elektriğini batı ödüyor.
    duble yola tamah ediyor...

    geçen mayıs ayında selanik'ten kavala'ya bağlantı yolunda bir 34 plaka bana yol verdi geçerken, şaşırdım.
    2 gün sonra aynı araba ipsala sınırdan sonra karşıma çıktı, sollayacağım diye neredeyse eziyordu.
    2 araç ta aynı, şöför de aynı.
    neden birinde yol verip ötekinde üste çıkarcasına gitti?
    denetlenme korkusu...
    yunan polisi adamın götünü keser.

    yani göt kadar ülke diyoruz, 10 milyon adamları tükürükle boğarız diyoruz ama o 10 milyon insan, göt kadar ülkelerini seviyorlar, yaşam koşullarını korumak için ellerinden gelen her şeyi yapıyor.
    çalışkan değiller, para hırslısı desen bizimki kadar yok.
    geçen sene bu zaman referanduma giderken ab için "onlar mağarada yaşarken biz frappe içiyorduk kuzum, zaten biz çalışcaz demedik ki onlar verdiler paraları..." diyordu kırık türkçesi olan bir rum.

  • moruklar yunanistan'da yaşıyorum biraz da benim (yunan vatandaşlarının) gözünden anlatayım durumu. şöyle ki, yunanistan'ın kriz yaşamasının en büyük sorumlusu eu'nun ta kendisi. neden diye soracak olursanız, 20 yıldır yunanistan'ın parayı neye harcayacağını belirleyen zaten eu. almanya baba bize dedi ki, sizin nüfusunuz zaten az, üretim yapmayın biz zaten üretimin babasını burada yapıyoruz, siz turizme yoğunlaşın gerisini biz hallederiz. eu'nun da mantığı zaten budur, herkes iyi olduğu konuda uzmanlaşsın, sonra ne varsa paylaşalım aramızda, sanki büyük bir aileymişiz gibi, hepimiz refah içinde yaşayalım.

    sonra neden işler kötüye gitmeye başladı derseniz, küresel sorunlar da bu sorunun cevabı olur. usa eski ivmesini kaybetti, eu eski ivmesini kaybetti, parayı sıkalım dediler, sıktılar ama çözüm olmadı. almanya, fransa vs kendilerini yaşanan küresel durgunlaşmadan kendilerini koruyabilir çünkü ekonomileri üretime dayanıyor. olan yunanistan'a oldu, ispanya'ya oldu, italya'ya oldu. bu üçlü arasında da en güçsüz yine yunanistan haliyle şu an bu haldeler. eski dostları posta koydu, haliyle yeni başgan sinirleniyor bu duruma kabul etmek istemiyor haklı da. bu yüzden yunanistan'ı eu'dan bağımsız olarak ele almak yanlış olur, 20 yıldır yediler paraları çatır çutur demek yanlış olur. hani nasıl türkiye'nin politikalarını batı belirliyor ya aynı şekilde yunanistan'ın da öyle.

    kısaca yaşanan küresel durgunluk ya da kriz adına her ne diyorsanız, bunun eu ayağını yunanistan'a kilitlemeye çalışıyorlar ama çipras başgan bunu yemez "r" de yapmaz. çünkü yunanistanın eurodan çıkışı eu'nun sonu olur, bunu hem yunanistan biliyor hem diğer eu ülkeleri. zor bir dönemden geçiyor yunanistan ve bu dönem epey bir süre de devam edecek gibi.

    halkın durumunu merak ediyorsanız ondan da biraz bahsedeyim. eski alışkanlıklarından hafiften vazgeçmeye başladılar ama hafiften diyorum çünkü hala cafe'ler eğlence yerleri dolu, işten 4-5 gibi çıkıp tsipouro'sunu içip takılıyorlar bütün gün, aktivitelerini de bir güzel yapıyorlar, hayat kalitesi çok az düştü diyebilirim. sorun gençlerin işsiz olmasında, ailesinden pek yardım göremeyenler çalışmaya gidiyor diğer eu ülkelerine ki bu o kadar da büyük bir mesele değil çünkü işçi göçü değil bu. ayrıca eu ülkeleri arası vasıflı çalışan hareketi popüler ve normal karşılanan bir durum.

    türkiye'de günde 10-12 saat çalışıp, yunan halkıyla aklınca taşşak geçmeye çalışan kesim ise cidden çok komik. nedenini anlatmaya çalışırım ama anlamazlar. sadece gidip 1 hafta bile olsa yunanistan'ın her hangi bir yerinde vakit geçirmelerini öneriyorum. o zaman anlarlar ve kendi hayatlarını düşünüp kötü hissedeceklerine de eminim.

  • batma sebebi euro bölgesinde olmasidir. yoksa turkiyeden cok daha saglam bi ülke.

    turkiye euro bolgesine girse muhtemelen 3 gün dayanamaz.

    şöyle düşün; 1500 tl maaş alan bi memur her hafta sonu çeşme beach clublerinde takilsa ne olur?? kısa sürede iflas. yunanistanin durumu budur.

    turkiye ise asgari ücretli işçi gibi ama evden dişari çikmiyor. soğan ekmek yiyor (yaşam standartlarimizi temsilen)

    bu yuzden daha direncli. saglam ekonomi gibi gorunuyoruz. halbuki hayatlarimiz leş.

    ha o zaman eurodan niye cikmiyorlar diye bi soru gelebilir. bu saatten sonra o da sancili olur. borçlar euro cunku.

    mustafa pektemekle 1.7 milyondan 4 yillik sozlesme imzalayip 2. sene sonunda seni gonderecegiz demek gibi bir sey bu. istedigin kadar gönder, o 4 yillik maaşi sana ödetirler.

    edit: yanlis anlasilmasin. euro herkesi batirir demiyorum. almanya gibi iyi bi uretiminiz ve gucunuz yoksa batarsiniz euroda. turkiyede euroya gecse iflas eder. hatta yunandan beter olur. demek istedigim bu.