yeni başlayanlar için 90'lı yıllar türkiye'si

  • ön açıklama: çatışmasızlığın son bulmasıyla yeniden başlayan savaş ortamının palazlandırdığı milliyetçi-şovenist duyguların 'vallahi 90'ları özledik, beyaz toros, vatan-millet-sakarya' histerisi, hemen akıllara 90'lı yılları getiriyor. bir çok mecrada türkiye 90'lı yıllara geri mi dönüyor tartışması yaşanıyor.
    sözlük yazarlarının (bkz: 90'lı yıllar) başlığına girdiği entrylere göz attığımızda, pop müziğin geliştiği, sokaklarda oyun oynamanın son devrelerinin yaşandığı, gelişen bilgisayar teknolojisi anlatımlarının ekseninde 'nostaljik' duyguların egemen olduğunu görüyoruz. şiddet ve hukuksuzluk çok az yazar tarafından bahsedilmiş. hafızasızlıkla meşhur insanımız için, bu mecrada 90'lı yıllara tanık olmamış tosuncuklarımıza bir şeyler öğretmek için, devletin hukuksuz ve şiddetli baskı uygulamalarının türkiye topraklarına nasıl egemen olduğunu göstermek için işte türkiye'nin karanlık vardiyası...
    (ilk bölüm türkiye'nin batısını içeriyor)
    (bkz: devlet terörünü açığa çıkarmak)

    "
    12 eylül 1980'de askeri cuntayla ağır darbeler yiyen toplumsal muhalefet, 80'li yılların son dönemine kadar cuntanın yaratmış olduğu ortamın etkisinde güçten düştü. toplumun dokusunu bozan bu süreçte muhalif avını sürdüren baskı aygıtlarının başarısının yanı sıra cuntacıların ideolojik üstünlüğü de sağlandı. eğitim kurumları, kültürel araçlar, medya, dinsel kurumlar, siyasal kurumlar yaratılan ortamın sürdürülmesi için adeta yeniden ihdas edildi. hegemonik üstünlük en üst düzeyde yaşanmaya başlandı.

    karşı duruşlar genellikle cezaevlerinde uygulanan baskıları ortadan kaldırmak için yapılan tutuklu ve mahkûm eylemleri ile bunu destekleyen organize olmuş mahkûm yakınlarından ibaretti. bunun anlamı ileri politik kitlenin cezaevlerine kapatılmış olmasıydı. bu kitle, ülkeyi dönüştüren güçlerle ne fiziki ne de propaganda gücüyle mücadele edebilecek durumdaydı. yalnızca kapatıldığı alanda ortaya çıkan acil sorunlarıyla ilgili mücadele edebiliyorlardı. (bkz: gül demir ve çığlık)

    1984 yılında kürt bölgelerini etkileyen silahlı bir mücadele başladı. bu durum, devletin o zamana kadar zor yoluyla kurduğu ve açılan alanlarda yarattığı rıza mekanizmalarıyla güçlendirdiği toplumsal yapıyı kısa süre içinde tehdit eder oldu. askeri yönetimin neredeyse bir yıl içinde zor yoluyla ezip geçtiği ülke muhalefetine göre daha cılız ve dar bölgede hareketlenen bu asi grup iki yıl içinde büyüdü.

    toplumsal muhalefetin dinamiklerinin 90'lı yıllara giderken geçirdiği süreçler şu şekildedir:

    kamu çalışanları

    1990'lı yıllara doğru ilerlerken toplumsal muhalefet birçok alanda nicel birikim içindeydi.
    1986 yılında ankara'da örgütlü öğretmen geleneğinden gelen insanlar tarafından abece adıyla çıkarılmaya başlanan dergi, ilerde gelişecek kamu çalışanlarının örgütlenmesinde mihenk taşlarından birini oluşturacaktı. dergi etrafında çeşitli illerde düzenlenen panel, söyleşi ve etkinlikler eğitimcilerin bir araya gelmesine ve şubat 1988'de eğit-der'in kurulmasına yol açtı. mayıs 1990'da eğitim-iş ve kasım 1990'da eğit-sen kuruldu. bu iki sendika 1995 yılında birleşerek eğitim-sen'i kurdular. kesk tarihi
    milliyetçi kanatta yer alan memurlar 6 mart 1989 tarihinde türkiye kamu çalışanları yardımlaşma ve dayanışma vakfını kurdular. bu vakıf 1992 yılında türkiye kamu-sen konfedarasyonu'na dönüştü.
    daha dindar memurların oluşturduğu memur sendikaları ise 1995 tarihinde memur-sen adıyla konfederasyon kurdu.

    işçiler

    1980 darbesinin ezdiği bir diğer toplumsal kesim ise işçiler ve sendikalarıydı. grev yasaklamaları, işten çıkartmalar, sendikaların kapatılması gibi müdahaleler ile işçi sınıfının sesi kısılmaya çalışıldı. 1984 yılında greve çıkan dok gemi-iş sendikası'nın ilk iki grevinden biri yargı kararıyla yasadışı ilan edilmiş, diğeri ise yenilgiyle sonuçlanan bir sözleşmeyle nihayetlendirilmişti.
    işçi çıkarma yasağının kaldırıldığı 1984'ten itibaren ise tazminatlar bile verilmeden işçi kıyımı yaşanmaya başladı. hükümet, yasaların kendine tanıdığı hakkı kullanarak ağaç-iş, petrol-iş, deri-iş, öz maden-iş, öz gıda-iş gibi pek çok sendikanın grev kararını düşürdü ya da erteledi. yüksek hakem kurulu, takdir hakkını kullanarak birçok işyerini grev yasağı kapsamına aldı veya grev kararını uygulatmadı.
    cılız giden işçi mücadelesinde ilk büyük grev kıvılcımının atıldığı işyeri netaş'tı. 12 eylül darbesinden sonra yapılan ilk büyük grev olan netaş grevi, toplusözleşmedeki anlaşmazlık nedeniyle 18 kasım 1986'da başladı. 93 gün süren ve 3150 kişinin katıldığı grev, ekonomik ve sosyal koşulların iyileştirilmesiyle 18 şubat 1987'de kazanımla sonuçlandı. yarattığı etkiler, çeşitli kesimlerden gelen destek ve dayanışma nedeniyle oldukça etkili bir grev olmuştu. (bkz: netaş grevi) bir tanıklık
    18 mart 1987'de petrol-iş sendikası çeşitli illerde yaklaşık 4 bin işçiyle grev kararı aldı. bundan sonra peşpeşe gelen grev dalgası, 1987 yılından başlayarak 90'lara varan domino taşını oynatmış oldu.
    12 mayıs 1987'de 723 kişiyi kapsayan kale kilit ve kale vida grevi, 24 haziran'da 1500 işçinin katıldığı deri-iş grevi, 30 haziran 1987'de 6100 işçiyle seydişehir alüminyum fabrikası grevi başladı.
    1987 yılının başından itibaren başlayan ve yaklaşık 12 bin işçiyi kapsayan grevler aynı yılın temmuzunda 40 bini demiryolu işçisi olmak üzere 52 bin işçinin daha grev kararı almasıyla kitlesel bir düzeye ulaştı.
    1988 yılının ekim ayına gelindiğinde ise 410 bine yakın işçi toplusözleşme görüşmesi içindeydi. bunlar içinde 14 bininin grevi sürerken, 9 bin işçi daha grev kararı aldı. uzlaşmazlıkta olanlarla birlikte 128 bin işçi ise toplusözleşme görüşmelerini sürdürüyordu.
    1989 yılında ise büyük grevler içinde 131 gün süren seka grevi ocak ayında anlaşmayla sonuçlanırken daha büyük bir grev başladı. mart ayında karabük demir çelik fabrikası'nda iş yavaşlatma ve pasif direnişle başlayarak greve gitmeden sözleşme için baskı eylemleri başlamıştı. 4 mayıs 1989'da başta karabük, iskenderun ve ereğli'de olmak üzere 24 bin demir çelik işçisi greve çıktı.

    anadolu tarihinin en büyük işçi eylemliliklerinin başlangıcı olan '1989 bahar eylemleri' bahar ayında başlayıp 325 işyerinde tüm yıl boyunca devam etti. 1990'lı yıllarda ise kitlesel eylemlere aşama aşama gelindi. 80 sonrası grev süresince uğradıkları mağduriyetler nedeniyle grevden korkan işçiler 1990'lara girilirken grev ve direniş fırtınası yarattılar.

    öğrenciler
    1983 yılının ekim ayında yeni dernekler kanunu'nun yürürlüğe girip ardından anap'ın seçim ile iktidara gelmesiyle, 1984 yılında üniversite öğrencileri dernekleşmek için adımlar atmaya başladı.
    ilk çalışmaları yapan öğrenciler, eski örgütlü yapılarında dayanan igd ve tip taraftarlarıydı. yarın ve gün dergileri etrafında örgütlenme mücadelesini hem tartışmaya açtılar, hem de hedef oluşturarak çalışmalarını yürüttüler.
    kasım 1984'te ilk dernek kurma başvurusu ankara üniversitesi hukuk fakültesi öğrencileri tarafından yapıldı.
    ancak dernek için gerekli sayıyı bulup emniyet müdürlüğü'ne başvuran öğrenciler tehdit, gözaltı ve işkenceye maruz kalıyorlardı. bu nedenle başvurudan hemen sonra korunmak için bir süresaklanmak zorunda kalıyorlardı.
    ilk öğrenci derneği `ankara üniversitesi hukuk fakültesi öğrenci derneği` (hföd) 1 ekim 1985 tarihinde kuruldu.
    öğrenci mücadelesi 1986 yılından itibaren görece merkezileşip bir platform düzeyinde temsil edilmeye başlandı. bu platformlar siyasi mücadeleden ziyade yök'e karşı, okuldan atılmalara karşı veya yemek, barınma sorunları gibi akademik-demokratik hak arama mücadelesi veriyorlardı.
    öğrencilerin ders geçme ve okuluyla ilişkisini kesme şartlarını belirleyen yök'ün 44. maddesine uzun zamandır karşı eylem yapan öğrenciler, 26 ekim 1986'da marmara üniversitesi hukuk fakültesi öğrencisi isa tanrıverdi'nin bu madde gereği okuldan atılacak duruma gelip intihar etmesiyle eylemlerini iyice artırdılar. öğrenciler 6 kasım 1986'da, ölen isa tanrıverdi'nin imzasının da bulunduğu imzaları uzun bir yürüyüşle ankara'ya götürdü ve tbmm başkanlığı'na verdiler. 6 kasım günü dernek temsilcileri yök'ün önüne siyah çelenk bıraktı. ardından 'atılmalara son, yök kaldırılsın' talebiyle süreli açlık grevi yaptılar. ancak her eylemden sonra toplu gözaltılarla karşılaştılar. öğrenci hareketi tarihi
    1987 yılının ilk aylarında düzenlenen bir kanunla 'yök'ün getirdiği hüküm uyarınca, çağdaş görünüm ve kıyafet dışında olanlar, kıyafet yönetmeliğine aykırı davrananlar için okuldan atılmaya kadar gidileceği' açıklandı. üniversitelere türbanla girişin kesin olarak yasaklanması anlamına gelen bu karar, dindar öğrencilerin şiddetli tepkilerine neden oldu. türkiye'nin birçok şehrinde aylar boyunca süren yürüyüş, basın açıklaması, imza kampanyası, sınav boykotu, telgraf çekme, uzun oturma, açlık grevi, fakültelere bayrak ve türban asma gibi kitlesel eylemler yapıldı.

    90'lara hızlı, dinamik ve kitlesel bir durumla giren üniversiteler, karanlık bir kumpasın en açık oyun alanına dönüştürülecekti. disiplin soruşturmalarının yoğunlaştırılması, polis-idare-sivil güçlerin işbirliğiyle öğrenci muhalefetine saldırılar, sağcı grupların yoğun olarak saldırılara başlaması, gözaltılar ve burada işkencelerin yoğunlaşması, öğrencilerin gözaltında kaybedilmesi, sokak infazlarının uygulanması öğrenci hareketinin artmasına koşut olarak devreye sokuldu.

    kürtler
    toplumsal muhalefeti tam anlamıyla ezdiğini düşünen cunta artık seçimlerin yapılıp parlamenter hayata geçilmesine karar verdi. cunta başının cumhurbaşkanı olup, yeni düzenin hamiliğine başladığı bu dönemde sessizliği bozan eylem 15 ağustos 1984 eruh baskını ile gerçekleştirildi. siirt'in eruh ilçesindeki jandarma karakolu'na yapılan saldırıda 1 jandarma eri öldü, 6 er ve 3 sivil yaralandı. hakkari ili şemdinli ilçesinde de jandarma subay açık hava gazinosu, subay lojmanları ve ilçe jandarma karakolu'na düzenlenen saldırıda ise 1 subay, 1 astsubay ve 1 er yaralandı. bu pkk'nin büyük ölçekli ilk silahlı eylemi oldu. olayın akabinde bölgede büyük askeri operasyonlar düzenlendi. resmi rakamlara göre 361 gerilla yakalandı, 102'si öldürüldü. açıklamalarında hükümet ve genelkurmay'ın hafife aldığı 'eşkıyalar' bir yıl boyunca resmi rakamlara göre 73 kişinin ölümüne neden oldu. 1980 yılından 1987 yılında kadar 41.103 olayda, 4053 ölü 11.441 yaralı kayıtlara geçmiştir.

    12 eylül'e kadar 19 ilde uygulanan sıkıyönetim, darbeden sonra tüm illerde uygulamaya konulmuştu. tehlikenin ortadan kalktığı illerde 19 mart 1984 tarihinden itibaren tedricen kalkan sıkıyönetim, 19 temmuz 1987 tarihinde kadar tüm illerden kaldırıldı. ancak onun yerinde aynı uygulamaların mülki amirler tarafından yürütüldüğü olağanüstü hal başlatıldı.
    bölge, kurulan olağanüstü hal valiliği ile yönetilmeye başlandı. ilk olağanüstü hal valisi hayri kozakçıoğlu 4,5 yıl görev yaptı. ohal bölgesi bingöl, diyarbakır, elazığ, hakkari, mardin, siirt, tunceli ve van'ı; ayrıca başbakanlık onayıyla aynı kanunla 'mücavir il' olarak tanımlanan ağrı, adıyaman, bitlis ve muş'u kapsayan 11 ilden oluşuyordu. batman ve şırnak'ın 6 mayıs 1990'da il olmalarıyla ohal kapsamındaki il sayısı 13'e yükseldi. mücavir il olan bitlis 9 mart 1994 tarihinde ohal'e geçirildi. 30 kasım 2002 tarihinde ohal'in tamamen sona erdiği diyarbakır, hakkari ve tunceli gibi iller, sıkıyönetim dönemiyle birlikte hesaplandığında aralıksız 23 yıl olağanüstü yönetim altında kalmıştı.

    harekete geçen kürt silahlı hareketini güçlenmeden ezmek ve 'isyancı kuvveti etkisiz hale getirmek' için uluslararası düzeyde başarı görmüş tüm askeri faaliyetler yürütüldü. büyük operasyonlar düzenlendi.
    sayısal olarak binlerce askerin katıldığı sürek avları başlatıldı. tespit edilen gerilla noktalarına defalarca kez hava saldırıları düzenlendi. isyancıların ve oluşturdukları taraftarların sempatisini ve moral desteğini kırmak için başlangıçtan itibaren yüksek düzeyde askeri refleks verildi. öldürülen, yakalanan ve teslim olan örgüt üyelerinin sayısına bakıldığında gösterilen askeri reaksiyon belli oranda örgüte kayıp verdiği ve ve büyük bir kırımın yaşandığı söylenebilir. alınan önlemler, yapılan psikolojik savaş taktikleri, propagandalar, askeri operasyonlar vb. kürt silahlı hareketini bastıramadı. tersine bumerang etkisi yaratıp hareketin daha da kitleselleşmesine, bölgede yaygınlaşmasına ve halkla önemli bağlar kurmasına yol açtı.

    tüm bunların üstüne uygulamaya sokulan 'gayrinizami harp' taktikleri kürt hareketi'nde ateşe dökülen benzin etkisi yarattı. 1983 yılında kurulan 'özel harekat şube müdürlüğü' ve 'özel harekat grup amirlikleri' 1987'de terörle mücadele ve harekat dairesi başkanlığı bünyesinde 'özel harekat şube müdürlüğü' olarak faaliyet göstermeye başlayıp 'gayrinizami harp' için de büyük oranda kürt coğrafyasında kullanılmaya başladı. bunun yanında 27 ağustos 1987 tarihinde jandarma genel komutanlığı istihbarat başkanlığı'na bağlı olarak kurulan 'jandarma istihbarat ve terörle mücadele grup komutanlığı' (jitem) bölgede oluşturduğu timlerle daha karanlık metotlar uygulayarak devreye girdi.

    iktidar 'kalpleri ve zihinleri kazanmak', rızayı üretmek için kullanacağı mekanizmaları kaldırmaya başlamıştı. böylece 1990'larda korkunç bir iktidar vahşetinin sergileneceği amil ve aktörler 80'li yıllarda toplumsal arenada baş gösterdi.

    sosyalist gruplar
    türkiye muhalif hareketinde önemli yer tutan yasal sosyalist/sol partilerin 12 eylül darbesinden sonra kurulması 1987'yi bulmuştu. türkiye komünist partisi ile türkiye işçi partisi, 8 ekim 1987 tarihinde brüksel'de yaptıkları bir açıklamayla, türkiye birleşik komünist partisi (tbkp) adı altında birleşmeye karar verdiklerini ilan ettiler. 17 kasım 1987'de türkiye'ye gelen nihat sargın ve nabi yağcı uçaktan iner inmez gözaltına alındılar. günlerce işkence gördükten sonra tutuklanıp iki buçuk yıl hapis yattılar. kutlu ve sargın, tahliyeleri, komünist partinin yasallaşması, 141., 142. ve 163. maddelerin kaldırılması için 6 nisan 1990 tarihinde açlık grevine başladılar. parti resmen 4 haziran 1990 yılında kuruldu. ancak anayasa mahkemesi partiyi isminde 'komünist' kelimesi geçtiği gerekçesiyle bir yıl sonra kapattı.
    daha sonra başkanlığına doğu perinçek'in getireleceği sosyalist parti, avukat nusret senem başkanlığında 1 şubat 1988 tarihinde kuruldu. 1992 temmuzunda da kapatıldı.
    kürt tandaslı halkın emek partisi'nin kuruluşu ise 1990'da oldu. ancak partinin temelleri ekim 1989'da paris'te düzenlenen kürt konferansında katılan shp'li yedi milletvekilinin partiden atılması ile atıldı. bu nedenle istifa eden 10 shp'li milletvekili ile 7 haziran 1990'da anadilde eğitim ve yayın, kürt sorununun özgürce tartışılacağı demokratik ortam, ohal'in kaldırılması, özel tim, kontrgerilla faaliyetlerinin, köy koruculuğunun, antiterör yasasının kaldırılması; köye dönüşlerin sağlanması, toplu sözleşmeli grev hakkı gibi talepleri dile getirerek halkın emek partisi'ni kurdular. (bkz: #51645075)
    sadun aren'in önderlik ettiği sosyalist birlik partisi'nin kuruluşu ise 15 ocak 1991'i bulmuştu.

    sansasyonel silahlı eylemlerle sessizliklerini bozmaya çalışan silahlı sol grupların günlerce tartışılacak eylemi 10 ocak 1988'de geldi. kocaeli kandıra'da 197. piyade alayı'nın deposunu basan 10 kişillik grup, depodan silah ve mühimmat alarak kaçtı. türkiye'nin batısında uzun zamandan beri radikal sol gruplara misilleme olarak yapılan operasyon, gözaltı ve tutuklamaların yerini alacak olan ve 90'lı yıllar boyunca bir misilleme biçimi ve politik taktik olarak uygulanacak 'yargısız infaz'ların büyüyerek geri gelmesi bu olay zincirinden sonra oldu. zira kandıra baskınında yer alan ermeni asıllı manuel demir bu eylemin ardından başlatılan operasyonla öldürüldü. 'kaçarken öldürüldü' açıklamasına rağmen, olayın tanıkları ve adli tıp raporları, demir'in işkenceye uğradığı sonra da boş bir arsaya götürülüp kurşuna dizildiği ortaya çıkmıştır.
    sokak infazları ya da yargısız infaz olarak adlandırılacak ilk büyük olay ise, 7 ekim 1988'de istanbul tuzla köprüsü'nde yapıldı. geniş bir güvenlik çemberinin oluşturulduğu ve 45-50 siyasi polisin katıldığı mahalde 274 kurşunla delik deşik olan araçta bulunan 4 kişi öldürüldü. (bkz: tuzla katliamı) bir tanıklık
    kürt coğrafyasında şiddetin artmasına, olayların kontrol altına alınmasında zorluklar çıkmasına paralel olarak devreye sokulan şiddet ve hukuk dışı uygulamalar, batıda da tedricen devreye girmeye başlıyordu. 1980'lerde büyük bölümü kürt coğrafyasında ve gerillalara karşı ya da ileri politik militanlara karşı uygulanan kanunsuz öldürmeler 90'lara gelindiğinde sendikacı, aydın, öğrenci, militan, gazeteci, memur ayrımı yapmadan tüm ülkeye yayılacak ve iktidarı koruma aracı gibi görülecekti.

    işçiler, memurlar, öğrenciler, sendikalar, radikal grupların izinde anlatılan 1980 dönemi toplumsal muhalefetin genel panorması, türkiye ve dünya tarihinde izler bırakan iktidar mücadelesinin, manevralarının olduğu 1990'lı yılların türkiye'sine gelirken bu şekilde oluşuyordu. karanlık bir vardiya başladı; devlet egemenliğini korumak için gittikçe sertleşen aygıtları, grupları ve kişileri devreye soktu. karanlık bir mekanizmayı işbölümü içinde hayata geçirdi.
    "