yeni şafak yazarının beyin göçü yazısı

  • ben de gidiyorum yakında, yaşım 41 ama gidiyorum. kızımın ameliyatı bitsin maalesef gidiyorum.
    senelerce gidenleri gördükçe gitmeme konusunda direndim. dedim ki kendime “memleket bizim memleket”. biz memleket ve vatan dedikçe, perver oldukça ezildik. işim gereği teknolojiye değiniyorum. diğer konuların muhatabı o sektörün insanlarıdır.

    hayvanat bahçesi müdürünün geldiği noktaları gördük. hayatını bilim ve teknolojiye adayan isimlerin nasıl itibarsızlaştırma kampanyalarına maruz kaldığını gördük. bilim ve teknoloji ile alakası dahi olmayan isimleri en üst noktalara atadınız. kim bizim idolümüz? kimden feyz alacağız, bizi tetikleyecek unsur nedir?

    dedik ki yapmayın, yerli arama motoru gereksiz bir çaba. bunu 10-12 sene evvel yapmalıydık. siz kalktınız milyonları verdiniz, karşılığında 15$ değerinde google api aldınız. toplam masrafı ve değeri senelik 2500-3000$ etmeyecek projeye milyonları hibe ettiniz. 5-10 kişi ile binlerce çalışanı olan firmayı ezebileceğinizi düşündürttüler size. siz eğer teknoloji ve bilimi tanısanız rasyonel olarak bunun mantıksız olduğunu ilk toplantıda görürdünüz. yine üst kadro manipüle edildi, işin özü budur.

    yerli facebook yapacağız dediniz, anormal rakamları verdiniz. 1 sene sonra proje ne durumda diye denetime gittiğiniz zaman başınızdan aşağı kaynar sular döküldü. ortada daha arayüz bile yoktu. çalışan 1 modül bile yoktu. amerika’yı yeniden keşfetme fikrini size sunan kişi ve kişiler ceplerini doldurdu, olan yine size oldu. yazık değil mi?

    siz belki iyi niyetle, girişimle, sevgiyle bunları yapmaya çalıştınız fakat mesul kişiler öyle mi davrandı sizce? siz bu sektörü ve işi bilmiyor olabilirsiniz, bari alt kadronuz işi bilen ve liyakatin ne olduğunu bilen isimlerden olsaydı nasıl olurdu? yaşanır mıydı bu hezimetler ve israflar?

    geçen sene dedik ki “bakın e-ticaret için şöyle bir proje hazırladık. tamamı bedava, 1 kuruş talebimiz yok bunu yapalım”.
    sonuç: teşekkürler, şu an düşünmüyoruz.
    1 sene sonra projemizin hayata geçtiğini gördük. ilgili birim kendi içerisinde mi yaptı, yoksa bir firmaya mı verildi bilmiyoruz. firmaya ödeme karşılığı verildiyse biz bedavaya yapıyorduk, ne gerek vardı?
    sunum yaptıklarımız işin mesul devlet dairesi ama e-ticaret hakkında yetersizlikler var. bilgileri çok alt düzeyde.
    neyse dedik sağlık olsun, biz en azından güzel birşeye vesile olduk. zaten para kazanmayacaktık, amacımız işlerin daha düzenli olmasını sağlamaktı. ama o amaca bu şekilde ulaştığımızı söylemem zor, zira şu an ağır eksiklikler söz konusu. umarım yakında bunu da çözebilirler.

    teknokent ve parklarda güzel firmalar var fakat bunlar %50 üstüne çıkmaz. oranın hakkını veren kitle çok düşük. ar-ge zayıf kalıyor, firmalar sırf faturadan ve sgk avantajından dolayı oralara gidiyor dedik. duyuramadık. oraları kuluçka merkezi yapmıştınız, 8-10 senedir hala kuluçkada olanlar var. bu nasıl kuluçka dönemidir? kimden kaç yumurta çıktı açıklar mısınız?
    global başarı yakalayamamış ama türkiye’de harika işler yapan finans sektörünün ne işi var kuluçka merkezinde? ya hu bunlar isterse 100 tane bina yapar, niye bu firmalar orada hala duruyor? bu ve benzer şirketler çıkartılıp gençlere yer açılsa adım gibi eminim her sene en az 20-30 muhteşem projeye imza atarlar. ama bu imkan yok. devlet gencin elinden tutmuyor.

    çok gurur duyduğumuz aselsan ve silah sanayi. vay be. memleket silah üretiyor, gerçekten güzel bir başarı. abd de üretiyor ve senelik hacmi kaç para? 500milyar dolar var mı?
    sürekli dedik ki “teknolojik yatırım yapın. abd silah sanayisi evet 500 milyar usd ama bir apple tek başına 1 trilyon usd olmak üzere -ki oldu-. google, twitter, amazon, ebay, instagram, whatsapp ve daha niceleri toplam kaç trilyon usd ediyor bilmiyoruz”. siz silah üretmeyi seçtiniz. oysa dünya teknolojiye döndü, sıcak paraya, günlük paraya döndü. e-ticaret alanında ve teknoloji alanında global rekabette kaç firmamız var? yok!

    booking’i kapattınız, her toplantıda korkmadan “çok yanlış bir karar” dedik. neden mi? biz aciz miyiz? niye profesyonel bir ekiple çok daha ergonomik ve kaliteli bir site hazırlayıp küresel rekabete dahil olmadık?
    mehmet ersoy bey, bu proje ellerinizden öper. yaparsanız siz yaparsınız. ekip güçlü, deneyimli. lütfen şunu hayata geçirin! bunun için geç değil. hala bunu başarabileceğimize inanıyorum. yaparsanız siz yaparsınız, başka kimse yapamaz.

    teknolojik ve bilim yarışmalarında ilk 3’e giren 10-17 yaş arası evlatlarımızla neler yaptınız mesela? nedir o yarışmaya katılıp son 10-15’e kalan gençlerin akibeti? hiç üstlerine titrediniz mi, sorup soruşturdunuz mu?
    projeleri red edilen dahi beyinli evlatlarımıza yurtdışından teklifler yağarken ve bu gençlerimiz giderken kalbiniz sızlamadı mı? biz neden onlara yetemiyoruz, koskoca bir devlet dahi beyinli evlatlarının elinden tutup profesyonellerle projelerini geliştirmesini sağlayamaz. gerçekten bu ayıp bize yeter...

    amerika google, facebook gibi devleri kendisi üretmedi evet. bunların başlangıcı basit şirketlerdi, doğru. fakat amerika ne yapıyor? tüm teknoloji şirketlerini (eski veya yeni) yakın markajda tutuyor. projesiyle biraz kendisini göstermeye başlayanı güçlendirme faaliyetlerine start veriyor. yani bir şans veriyor, görmezden gelmiyor. büyük projelerde arkanızda devlet olmazsa bir noktaya kadar gidersiniz, sonrasında da yerinizde sayarsınız ve zamanla tükenme ihtimaliniz yükselmekten çok daha yüksektir.
    mesela yazık değil mi trendyol satışına? yemeksepeti? peak games? özellikle peak games sektörü gereği büyük umutlar veriyordu, gerçekten yazık. amerika’yı sevmem ama teknolojik vizyon örnek alınmalı. nsa amerika’da 1952 senesinde kuruldu ve ilk misyonu 1980 senesinde 2 milyon telefon dinlemekti. gelinen noktadaysa adamlar tüm dünyayı dinliyor, vizyondan kastım ve teknolojik yatırımlardan kastım budur. umuyorum bunu anlatabilmişimdir.

    şimdi diyorsunuz ki gençler gidiyor. beyefendi sadece gençler değil, orta yaşta olan deneyimli ve tecrübeli isimlerde gidiyor artık. bence sebepler şu şekilde;

    1- fırsat verilmiyor.
    2- imkan tanınmıyor.
    3- cezbedici bir organizasyon yok.

    inanın tüm sebep bu. insanların ve özellikle gençlerin hevesleri kursaklarında kaldı. azmedip “olmuyor” demeye başladılar. buna etrafında olanlarda dahil oldu. google ve facebook firmalarında kaç türk çalışıyor biliyor musunuz? lütfen araştırın. işlerini de araştırın, konumlarınıda.

    zamanında google dublin ofisten iş teklifim vardı, türkiye üstünde söz sahibi olacaktım. harika bir teklifti ama ben ne yaptım “vatan gibisi olmaz” dedim. pişman mıyım, evet biraz ama sadece biraz. ben vatana aşığım, ben vatanperverim!

    üzgünüm ama şu gelinen noktaya üzgünüm. beyni üretmek, bilim, teknoloji ve farkındalıklarla yoğurulan beyinlerin ülkeden göçüp gitmesine üzgünüm.
    gençler kendilerini ezdirmiyor, gençler kendilerini ispatlamak için savaş vermek istiyor. mevcutta gençler savaş veremez çünkü ellerini kollarını bağladınız, tabi ki ilk fırsatta iplerinden kurtulup kaçıyor.
    bu hızla devam ederse 5-6 sene sonra memlekette vasıflı adam kalmayacak.

    yapmayın, etmeyin şu gençlere bir şans verin. bir dinleyin projelerini, azimlerine şahit olun, gözlerinde ki ışıltıyı kendiniz görün.
    bırakın kendilerini kendi lisanlarıyla ifade etsinler. hitaplara takılmayın, hayata bakışını sorgulamayın, bürokrasi konusunda destek sağlayın, evrak işleriyle uğraştırmayın, torpilsiz olmaz düşüncesinden arındırın.
    bu gençlerin başına işi bilenleri koyun. 4-5 sene sonra çok şeyin değiştiğini göreceksiniz. aksi durumda 4-5 sene sonra bu oran çok daha yüksek şekilde karşımıza çıkacak ve maalesef o zaman işler çok zorlayıcı olacak.

    sırf şunları yüreklilikle yazdım diye başıma birşey gelecekse gelsin. gençler ekleyeceğiniz varsa mesaj atın onlarıda eklerim, sorun bilinsin ve bu konuda önlem alınsın. memleket hepimizin, yetkililere belki böylece sesimizi duyurmuş oluruz.

  • içinde bir tane berat albayrak, bilal erdoğan, recep tayyip erdoğan ismi geçmeyen yazı.

    "türkiye istatistik kurumu (tüik) raporu diyor ki: 2017 yılında, türkiye’den göç eden insan sayısında, bir önceki yıla göre %42.5’lik artış var.

    rakama vurduğunuzda bu oran 253 bin 640 kişiye tekabül ediyor.

    yani bir yıl içinde tam 253 bin 640 kişi çekip gitmiş buralardan, başka memleketlere yerleşmiş.

    daha vahim olanını söyleyeyim…

    göç edenlerin önemli bir kısmı da 25 ila 29 yaş aralığındaki gençlerden oluşuyormuş, daha çok onlar terk etmişler ülkeyi.

    ne büyük felaket, ne büyük yıkım, ne onarılmaz bir acı, değil mi?..

    kolay mı yetişiyor bir çocuk, kolay mı besleniyor, kolay mı okuyor, kolay mı adam oluyor?

    bin türlü emek veriyorsun, umutlar yeşertiyorsun, hayaller kuruyorsun, kulağına dualar okuyorsun, türküler söylüyorsun, topluma katıyorsun; fakat görgüsüzün biri, şark kurnazı üçkâğıtçının teki geliyor, o zeki çocuğun önüne geçiyor, hakkını hukukunu gasp ediyor, yarını çalıyor, hayatını zindana çeviriyor.

    çocuklar gidiyor…

    nereye gidiyor bu çocuklar, niçin gidiyor, kimse bir şey sormuyor mu bunlara?

    “ne istiyorsunuz, neye itiraz ediyorsunuz?” demiyor mu, sizi küstüren, ülkenizi terk etmenize sebep olacak kadar gururunuzu kıran şey nedir, demiyor mu?

    demiyor, çocuklar bir bir gidiyor…

    bu kadar insan fetö’cü olamaz, bu kadar insan vatan haini olamaz, bu kadar insan bir yıl içinde sırf eğitim amacıyla yurt dışına çıkmış olamaz.

    işin içinde başka iş var, herkes ne yaşadığını, ne gördüğünü kendisi biliyor.

    genç insanlar, büyüdükleri, eğitim aldıkları ülkelerinin yarınlarına inanmıyor, hak edenin hak ettiği yere geleceğini düşünmüyor.

    bir bardak taze çay içmek için bile torpil lazım, ocakçıyı tanıyorsanız taze, tanımıyorsanız bayat çay içiyorsunuz, bunu herkes görüyor, herkes yaşıyor, adalet duygusu temelden sarsılmış durumda.

    milliyetçi, maneviyatçı duygular da bir yere kadar götürüyor toplumu, küçücük bir ilçe belediyesinin yolsuzluk dosyası dudak uçuklatıyor, kamudaki israf göze batmıyor, göz çıkarıyor.

    bu usulsüzlükler memleket zenginleşirken pek görülmez ama alım gücü düştükçe, piyasa daraldıkça, umutlar kırıldıkça patlar, çok kötü patlar.

    tüik raporu, o patlamalardan biridir işte, hem de ne sessiz bir patlama…

    dışarıya giden genç, “bu ülkede benim adamım yok, bir şey yapmam mümkün değil, aklımın işe yaradığı bir yer bulayım bari kendime” diyerek çekip gidiyor.

    ben bu ülkenin düşmanı değilim…

    tanıyorum bu gençleri, on sekiz sene ders anlattım, ne düşündüklerini, ne hissettiklerini iyi bilirim.

    on yıl önce aydın’da bir konferansa gittim, “üniversite sınavına hazırlanan öğrencilere tavsiyeler” konulu bir konferans...

    birisini göndermişler, adını hatırlamıyorum şimdi, adam çıktı kürsüye, slayt gösterisi eşliğinde başladı anlatmaya.

    baktım, panoya cem yılmaz’ın fotoğrafı düştü, beş dakika sonra beyazıt öztürk’ün, beş dakika sonra arda turan’ın, beş dakika sonra steve jobs’ın…

    kalktım ayağa, “öğrencilere başarı hikâyesi olarak sadece bu insanları mı göstereceksiniz, bizim mutlu bir çiftçiye, gülümseyen bir memura, ışıltılı bir doktora, keyifli bir işçiye, zeki bir mühendise, mübarek bir anneye ihtiyacımız yok mu? biz sınavları kazanamayanları belirlemek için yapıyoruz beyefendi, kazanamayanlara göre bir ülke inşa ediyoruz, popüler insanları göstererek mi bu çocuklara huzurlu yarınlar vadedeceğiz?” dedim, çıktım gittim.

    adam, milli eğitim ile anlaşmış, ödeneğini almış, gelmiş oraya makara yapıyor, çoluk çocuğa hayal satıyor!..

    daha iki gün önce danimarka’da çok enteresan bir olay yaşandı.

    milli takım topçuları para yüzünden federasyonla kavgaya tutuştu, kampı terk etti.

    futbolcuların bu terbiyesizliğine, teknik direktör aage hareide de balık avlamaya giderek destek verdi.

    avrupa şampiyonu olmuş koskoca danimarka milli takımı, üçüncü ligden, salonlardan, üniversitelerden yarı profesyonel, yarı amatör bir milli takım kurdu, 92’deki şampiyon takımın arsenalli yıldızı john jensen’i de takımın başına getirdi, slovenya’nın karşısına çıktı.

    danimarka, maçı 3-0 kaybetti, fakat jensen, futbol tarihinin en anlamlı açıklamalarından birini yaptı, “hayatımda bu kadar güzel yenilmemiştim, çok ama çok güzel bir yenilgiydi, bana bu harika yenilgiyi yaşatan çocuklara teşekkür ediyorum” dedi.

    hatırlarsınız, bir zaman türk milli takımı’nın kampında jip krizi çıkaran futbolculara, aynı hafta içinde, o şerefli forma tekrar verilmişti, danimarka kadar olamamıştık, güzel yenilememiştik, ya kötü kazanmıştık, ya da kötü kaybetmiştik.

    olmaz hocam, bu işler böyle olmaz…

    çocuklar gider, gençler gider, akıllı adamlar bunlar, senin iki tane aptalına ezdirmezler kendilerini, düşünüyorlar, olana bitene bakıyorlar, kendilerine uygun bir dünya arıyorlar.

    hileyle, hurdayla kazanmaktansa, dünyanın en güzel yenilgilerini alan ülkelere gidiyorlar.

    anlatabiliyor muyum?.."

    https://www.yenisafak.com/…elere-gidiyorlar-2047202