yazarların icra ettiği ilk meslek

  • babamdan bir kutu tipitip isteyip parkta sattım (yaş 8)
    anneme nişasta pişirttim. abimle kese kağıdı yapıştırdık o nişastayla (yapıştırıcı yoktu) pazarda sattık. (yaş 9-10)
    anket yaptım- ürün dağıttım (yaş 13)
    kadıköy cem büfe’de yaz boyu kasaya baktım (yaş 15)
    su arıtma cihazı sattım (yaş 16)
    üniversite zamanı pendik moda ve kadıköy’de takı tezgahı, bayramlarda yılbaşında kart tezgahım vardı (paraya para demiyordum)
    arada zevkine salı pazarı’nda canan’ın annesinin diktiği sandalye minderlerini sattık.
    bunların önemli bir kısmını babamdan gizli yaptım.
    mis gibi hayatım varmış ya. (ironi değildir)

  • bakkal çıraklığı.

    dükkanı satın almaya kadar ilerliyordum ki araya bürokratik meseleler girdi. sonuçta 7-8 yaşındasın.. adamdan saymadılar.

  • sene 1999, karneleri yeni almışız. yaşları 9 ile 13 arasında olan 5 arkadaş birleşip mahallenin çocuklarına tiyatro yapalım dedik. konularını bizim yazdığımız, evden anne babalarımızın kıyafetleriyle ve evlerimizden getirdiğimiz eşyalarla kombinasyonumuzu yaptık. eksiksiz aksesuarlarımızla çocuk aklımızla kurduğumuz dekor, bize göre darülbedayi aratmayacak cinstendi. günlerce çalıştık, provalar yaptık, tanıdık aile dostunun boş dükkanını kullanma iznini de almıştık ve artık hazırdık. bilet fiyatlarını da yaş aralığına göre ayarlamıştık. 5 yaşındaki velet 10lu yaşlarındakilere göre daha az vermeliydi ve velisiyle gelmeliydi. sokak sokak gezdik, kendimizce hazırladığımız afişleri elektrik direklerine yapıştırıp tanıtımımızı da yaptık. birbirinden farklı skeçlerle yaklaşık 30-40 kişilik seyircimizle(küçüklerin anne-babaları da dahil) güldürdük eğlendirdik çocukları hatta büyükleri bile, biz de onlardan biri olarak.

    hayatımda oynadığım ilk ve son tiyatro oldu, aslında devam edelim biz buna dememize rağmen. para için de değil sevmiştik oynamayı. sonra deprem oldu perde kapandı ama. hepimiz ayrıldık bi taraflara, farklı şehirlere.

    güzel günlerdi.

  • yaş 8-10 arasındayken babama sinirlenip "ne alırsan bir milyon"cuda işe girdim. mekanın adı da tam ortama uygundu; curcuna !

    bizim komşunun mekan olmasından dolayı rica etmiştim mümkünse bir süre çalışmak istiyorum diye sağolsun muammer amcacım hevesimi kırmak istemedi "istediğinde gel başla dedi." dedim tamam ama nasıl heyecanlıyım sonucta ilk iş ve aileye karşı atılmış ilk somut isyan adımım !

    gece yatakta kendi kendime diyorum ki ulan bu işi yapmak kesin çok rahattır, zaten her şey bir milyon, gelen bunun fiyatı kadar derse "tabiki bir milyon lan malako ne olacak başka ne salak salak sorular bunlar ya ne mallarla uğraşıyoruz burada esnaflıkta çok zor arkadaş " modunda takılacam diye düşünüp kendi kendimi gaza getiriyorum.

    neyse ertesi gün kalktım gittim sabahtan baktım adam plastik sandalyeleri dışarı çıkartıyor. içimden dedim ki " lan bu sandalyelerin tanesi nasıl bir milyon vay anasını baya ucuzdan satıyormuş bizim muammer amca işte gerçek bir esnaf be helal olsun adama." ardından içeri girdim baktım ulan bir milyoncu da teleskop var, dürbün var, dürbün yanında leğen var, çamaşır askılığı var, köşe de mangal felan var birbirinden alakasız o kadar saçma şey bir arada sıkış tepiş bir şekilde de olsa var oğlu var. en başta dedim ya mekanın adı şanına uygun "curcuna" diye, cidden öyle sayko bir mekan. düşündüm tabi bu işte bir yanlışlık var diye ama inanmak da istemedim baya bir direndim öyle olmaması için.

    tabi o gün bana söylediler tek tek fiyatları. bana her ürünü gösterdiklerinde " bu da mı bir milyon değil muhammer amca ?" dedim. değildi, değilmiş. ulan dükkanın adı bir milyoncu ama hiç bir şey bir milyon değil ! yine hayatımın her anında olduğu gibi hiç bir şey düşündüğüm gibi çıkmadı, o zamanlar şaşırırdım bu duruma tabii zamanla tecrübeleniyor insan.

    neyse yaklaşık 1 hafta çalıştım ben fiyatları tam olarak öğrenmeye başladığımda babamla öpüştük barıştık.muammer amca'dan haftalığım olan "30 milyon"u aldım, elini öptüm işten ayrıldım.

    o zaman anladım ki hem bu hizmet sektörü çok zor hem de her şey bir milyoncudaki hiç bir şey aslında bir milyon değil ! bu saçma bilgiyi öğrenmek için bu kadar çile çekmeme gerek var mıydı tabii onu bilemiyorum.

    bu da böyle bir anımdır işte sözlük.