yardımcı doçentliğin kaldırılması

  • bununla hedeflenen asıl büyük proje, "yerli ve milli" üniversite.

    akademik kadroları kendileri gibi olanlardan yapmak, yeni gelecekleri de bu şekilde yetiştirmek, sistemi baştan kurmak ve bir anlamda çok dile getirilen "kültürel iktidarı" da ele geçirmek. iran ve mısır modeli üniversiteler ve "aydın"lar. kendilerinden olmayan akademisyenleri bu işin tamamen dışına atmak veya en iyi ihtimalle butik vakıf üniversitelerinde çürümeye terk etmek. bir daha da böyle potansiyeli olan kişilerin akademinin kapısından bile girememesini sağlamak.

    daha da söyleyelim, kulağınıza tuhaf gelmeyecek: "sayın cumhurbaşkanımız recep tayyip erdoğan'ın siyasi dehası ve karizmatik özelliklerinin analizi" isimli bir siyaset bilimi doktora tezi, "türkiye'nin dünya lideri ülkeler arasında yer almasının ekonomik temelleri" isimli iktisat doktora tezi filan yazılacak. diyeceksiniz ki böyle şeyler şimdi de yapılıyor. hayır, bu yetmiyor, istenen bu değil. başka bir level.

    şöyle örnekleyelim: boğaziçi'nde fizik dersi. profesör anlatıyor. derste öncelikle konuyla ilgili kuran ayetleri ve tefsirlerden bahsediliyor. allah'ın evreni nasıl da mükemmel yarattığı filan. ondan sonra birkaç temel bilgi. sonra hep birlikte okul içindeki camiye namaza.

    başka örnek: odtü'de sosyoloji dersi. kuran ve islam (sünni) geleneğinde sosyal yapının neden mükemmel olduğu anlatılıyor. profesör, ayet ve hadislerden örneklerle toplumu açıklıyor. peygamberin neyi neden yaptığı tartışılıyor.

    başka: eğitim fakültesi. profesör, bilal erdoğan'ın eğitim felsefesini anlatıyor. derse türgev'den konuk geliyor, faaliyetlerinden bahsediyor. herkes alkışlıyor.

    bu örneklerde önemli olan şu; herkes böyle olması gerektiğini düşünüyor, öğrenciler de mutlu ve kimse bir şey sorgulamıyor, hocalar baskıyla değil inanarak anlatıyor, doğal ve normal olan bu oluyor.

    yardımcı doçent kadrosu ve doçentlik sınavının varlığı, eğitimdeki bu büyük proje önündeki kritik engellerdir. bununla da kalmayacaklar, göreceksiniz. seküler eğitimli aydın kesimden kimileri bağcılar kenar mahallelerinde yaşayıp asgari ücretle geçinmeye çalışırken, kimilerinin de esenler otogarında simit sattığını, aydın kadınların zorla başını kapattığını, ev hanımı veya en fazla kermes organizatörü olduğunu, karma eğitimin kalktığını ve üniversite dahil kadın ve erkek sınıflarının ayrıldığını, nikahın sadece imamlar tarafından kıyıldığını, üniversitelerde tüm bilim dallarında dine dayalı eğitim yapıldığını, islami burjuvanın az sayıda ailesi dışında kadınların üniversitede okumaya bile gelmediğini, kız lisesi gibi kız üniversitesi açıldığını, nasıl atatürk ilkeleri dersi varsa tayyip erdoğan ilkeleri diye ilkokuldan üniversiteye zorunlu dersler koyulduğunu, bütün bunların da sesi çıkan, yetkili, eğitimli kişiler dahil herkes tarafından çok olağan ve meşru sayıldığını, savunulduğunu, itiraz edenlerin sadece kendi aralarında konuşabildiğini ve bir köşede yaşamalarına "izin verildiğini", bunu kabullenmeyenlerin ise bırakın terörist ilan edilip yargılanmayı, daha başlarını bile kaldırmadan çevresindekiler tarafından linç edildiğini, devletin muhalif kovalayıp kendini yormasına bile gerek kalmadığını görene kadar durmayacaklar.

    yardımcı doçentlikle bunların ne alakası var diyenlerle 2023'te görüşelim.

  • sanırım almanya'daki sisteme benzer bir şeyler getirmeyi hedefliyorlar. zira almanya'da akademi asistanlıkla başlıyor (wissenschaftlicher mitarbeiter ya da wissenschaftlicher assistent) ve sonrasında habilitasyon dedikleri bir yeterlilik projesiyle privatdozent oluyorsunuz. profesörlük burada tam bir ünvan olarak algılanmıyor, üzerine tartısmalar hala devam ediyor. yasal olarak profesör doktorum diyebilmeniz için privatdozent olduktan sonra en az bes sene beklemeniz gerekiyor

    fransa'daki sistem de buna benzer olmakla beraber hdr (l'habilitation à diriger des recherches) dedikleri bir tez ve araştırma yönetebilme ünvanı, asistan profesörlükten profesörlüğe geçişte bir basamak teşkil ediyor. bunu almak oldukça zor. doktora sonrasında, sizden doktoraya benzer bir tez daha yazmanızı bekliyorlar ( almanya'daki gibi). ancak fransızlar kendilerine professeur des universités derler, almanya ve türkiye'deki gibi profesör doktor demezler. bunun yanında, fransa'da genç arastırmacılara sunulan baska olanaklar da var. mesela doktora ögrenciligi esnasında travaux dirigés denilen ana derse yardımcı dersleri size verdirirler. buradan sembolik de olsa para kazanırsınız. ayrıca, kadro sıkıntısı nedeniyle, asistan profesör olmadan önce ater (geçici ögretici ve arastırmacı statüsü) dedikleri bir kontrat yaparlar ve bu statü ile asistan prof'un kazandıgının bir tık altında para kazanır ama kadro sıkıntısını en az üç seneligine yasamamıs olursunuz.

    türkiye'deki mevcut sistemde yardımcı doçentlik, doçentlik öncesinde akademisyenleri kadro açılana kadar beklettikleri idari bir statü. yani doktora sonrasında akademik kariyerinize bu statü ile baslıyorsunuz. buna göre maaşlar belirleniyor. yaptığınız yayınlara ve çalışmalara göre bir üst basamak olan doçentlige terfi ediyorsunuz. sonrasında zaten hepimizin bildiği profesörlük var.

    türkiye'deki sorun ünvan sorunu degil, arastırmacı ve bilim insanı yetistirme sorunudur. yoksa fuat köprülü'nün hiçbir ünvanı yoktu, doktora yapmamıstı ama prof olarak ders vermesine de engel olmadı bu durum. yüksek ögretim sisteminin tamamen reforma tabii tutulması gerekiyor zira intihal o kadar yaygın ki, kendi yaptıgım arastırmalar esnasında bile sıkça yakalıyorum.