yarbay isyan edebilir mi

  • böyle çok samimi sorulunca, insanın yüreğine dokunuyor, yanlarım ağrıyor. hani kulunç filan vardır, onlara da tevekkül etmek gerekir, tevekkül önemlidir, yeteri kadar tevekkül ederseniz siz de bir gün eyüp olabilirsiniz. kolay değildir, o yüzden daha kolayına yönelinir daha çok, tevekkül edilemese bile, tevekkül yüceltilir, mütevekkilere paye verilir.

    yarbay gibi makam mevkileri de sıyırıp, soruyu çıplak insana yöneltmek bu sıcaklarda daha ferahlatıcı olur: insan isyan edebilir mi? edebilir elbette de, etmese daha hoş olur. kardeşi ölmüş olabilir, aç yoksul işsiz olabilir, haksızlık olduğunu hissettiği bir şeylere maruz kalabilir. bütün bunlara rağmen sabreder, tevekkül ederse, öpüp başımıza koyarız, yani muallakta asılı bir mistik haysiyet fanusunda erdemli bir şekilde acısını çeker, ağlıyor mu, sürünüyor mu, geberiyor mu mühim değil, o kendi bileceği, biz onun hakkını teslim ederiz, bize sorumluluğumuzu hatırlatmadığı, alçaklığımızı yüzümüze vurmadığı, acısını bize taşımadığı sürece onun kıymetini biliriz. "don't bring your misery down on me."

    dizilerde filan da hep öyle olur. iki tip yoksul temsili vardır genellikle, bir "onurlu yoksul" vardır, açtır sefildir ama halinden memnundur, kimseye etmez şikayet, içinde bulunduğu koşullardan dolayı öfke duymaz, sevgi doludur, karşılıksız yardımda bulunur, hiç yardım beklemez, maddiyatta gözü yoktur, "gönlü zengin"dir, sınıfını, çapını, ederini, haddini bilir, kabullenir, benimser, içselleştirir, bu yüzden ona sevgi ve saygı duyulur, gıpta edilir, peygamber misali adam olur. (bkz: #47697527)

    bir de "hırslı yoksul" vardır, sınıfından memnun değildir, öfkelidir, içinde bulunduğu koşullardan dolayı birilerini, bir şeyleri suçlama eğilimindedir, doğal olarak kötülüğe meyillidir, birilerinin kuyusunu kazıp, birilerinin başına çorap örüp yükselme eğilimindedir, artık ezilen taraf değil ezen taraf olmak niyetindedir, bu hale nasıl geldiğini de lütfedip anlatabilirler belki bize, ezile ezile ezmeyi öğrenmiştir filan, ancak yine de bütünüyle bir empati yapabilmemize çok imkan sağlanmaz, çünkü başroldeki yakışıklı tosunumuzun veya güzel hanım kızımızın ayağını kaydırma peşindedir, sonunda da illaki helak olur gider, hırsının cezasını çeker. burjuva toplumumuzda, fakirlerin hırslı olması çok tehlikeli bir şeydir, haddini bilmez, ne pahasına olursa olsun yükselmeye çalışırlar. halbuse mütevekkil fakirler gibi sabredip onurlarını koruyabilirlerdi, böylelikle hiç kimse için bir tehlike teşkil etmeden yaşayıp giderlerdi, bizim de onları seyrettikçe içimiz ferahlardı. hepimizin arada bir böyle hayat meşgalesinden başımızı kaldırdığımız zaman, arada bir müzeye gidip dolaşır gibi, böylelerini görüp biraz rahatlamaya ihtiyacı vardır, onları görüp huzur dolarız, bize (biz başrollerdeki yakuşuklu ile güzelleriz elbette) zor zamanlarımızda destek veren figüranlardır onlar, polat alemdar gibi adam vurmaktan sıkıldığımız zaman ömer baba'nın yanına gider ve huzur buluruz, kötülere karşı mücadelemize devam edebilmek için ihtiyaç duyduğumuz moral motivasyonu toplar, sonra kaldığımız yerden devam ederiz.

    her neyse mevzuyu çok dağıttık. belki de dağıtmadık. buna yalnızca ben karar veririm. ne diyordum? bizler, şu hayatın başrolleri, bütün köşeleri kapanlar, hep bu figüranlara seslenme hakkımız ve imkanımız vardır: tevekkül güzel şey, biz de yapabilsek keşke, inanın ben de şehit olmak istiyorum çok, bakmayın 300 korumayla dolaştığıma, içim yanıyor içim. isyan etmeyip, uslu uslu acınızı yaşarsanız, sessiz sessiz ağlarsanız, sizi çok severiz, sabrınız, tevekkülünüz, imanınız karşısında tir tir titreriz, mücadelemize devam edebilmek için ihtiyaç duyduğumuz gücü, huzuru sizde buluruz. başrol olmak yorucudur, siz bilmezsiniz. bize destek olmazsanız, "niye ben figüranım ulan" diye isyan ederseniz mesela, huzurumuz kaçar, üzülürüz. üzülürsek sizi de üzebiliriz, hoş olmaz.

    spikerimiz de çıkar oradan mesela, "bizi izleyen askerlerimize; daha doğrusu vatanını devletini seven, canını kardeşini feda edecek kadar seven askerlerimize selam olsun" diye kapatır programı, lafını çakar. yani o kadar irrasyonel bir şeyi ister, ve bunu dünyanın en doğal, en haklı, en meşru talebi gibi, en olması gereken şey gibi isteriz ki, şaşar kalırsınız, utanasınız gelir, gelmelidir. hayattaki en korkunç acıları yaşıyor olabilirsiniz, ama en insani tepkileri vermeye bile hakkınız yoktur, kardeşinizin cenazesinde ağzınıza geleni söyleme hakkınız da yoktur, insanlığınızdan sıyrılıp, sadece bir asker olmalı, askerliğin hakkını vermeli, bir insan gibi değil, bir asker gibi üzülmelisiniz, acınızı da emir komuta zinciri, vazife bilinci ve disiplini içinde yaşamalı, hayattaki hiyerarşiyi ihmal etmeden, üslubunuza dikkat etmelisiniz. eğer böyle yaparsanız size sonsuz şükran ve minnet duyar, allayıp pullayıp sarıp sarmalarız, bizler, yani bakanlar, spikerler filan, sizin hayal edemeyeceğiniz paraları kazanıp hayal edemeyeceğiniz koşullarda yaşayanlar, hayata yön verenler. hangi koşullarda askerlik yaptığınız, it muamelesi görüp görmediğiniz çok aklımıza gelmez, ama şehit olursanız tabutunuzu taşımak için yarışırız. yolda görsek selam vermeye tenezzül etmeyeceğimiz insanlarsınız, ama vatanını devletini (yani bizi) canınızı feda edecek kadar severseniz, bizim şu başrol hayatlarımızın, şu güvenli, müreffeh, itibarlı hayatlarımızın olduğu gibi süregitmesi için ölüp giderseniz, cenazenizde de isyan etmezseniz, sizi alkışlarız elbette.

    ama öyle yapmazsanız, "yav niye hep ölen biz oluyoruz" diye soracak olursanız, haddinizi bilmezseniz, bozuşuruz. bozuşursak da, kaybeden siz olursunuz. çünkü kudret bizim elimizde, çünkü sizi televizyonlardan bir ayıplarsak neye uğradığınızı şaşırırsınız. geçtim bu dünyayı, ahirette de huzur bulamazsınız, çünkü ahiret de bizim elimizdedir, iktidarımız orayı da kuşatır, orada da sizi rahat bırakmayız, icabında müftülerimiz çıkıp isyan ederseniz cennete giremeyeceğinize dair fetva verebilir. yani bu dünyada kaybedenlerdensiniz, bari öbür dünyayı da kaybetmeyin, aklınızı kullanın.

  • 20 yılını "askeri vesayet" eleştirisi ve sivil siyaset vurgusu ile geçiren siyasal islamcılar, bugün türkiye'ye askeri disiplin öğretiyor.