yarı uyur halde kreşe bırakılan çocuk

  • akşam saat 18:00'de çıkılan iş yerinden bakıcının(bazıları için kreş) evine gidiliyor. çocuklar hazırlanıp arabayla eve gidiliyor. saat 18:45. eve gidildiğinde çocuklar koşarak odalarına gidiyor. kıyafet değiştirilip mutfağa giriliyor. yemek hazırlığına başlanıyor. saat 19:15. yemek hazırlığı bitip yemek pişmeye bırakılıyor. bu arada ev biraz toplanıyor.

    4 yaşındaki çocukla biraz oynanıyor. 9 yaşında olan odasında ödev yapıyor çünkü. saat 19:45. pişen yemek ocaktan alınıyor. sofra hazırlanıyor. yemek yeniyor. sofra kaldırılıyor ve saat 20:15. bulaşıklar sudan geçirilip makineye koyuluyor, mutfak toplanıyor. saat 20:45. mutfaktan hele şükür çıkılıyor.

    iki kardeşle biraz oynanıyor derken saat 21:00. küçük olanın pijamaları giydiriliyor. yatağına gidiliyor. küçük olan masal istiyor. masal okunmaya başlanıyor. saat 21:30 küçük olan uykuya dalıyor. 9 buçuk saat sonra uyanacak çünkü. büyük olan hala ödev yapıyor.

    kalkılıyor. içeri giriliyor. bir kahve veya çay alınıyor ele. televizyon zapingleniyor. (televizyon eve gelir gelmez açılıyor ama kimse izlemiyor. aslında bunun sebebi psikolojik. çocukluğumda evimizden çok cenaze çıkardı. o televizyon 1 hafta açılmazdı. ne zaman televizyonu kapalı görsem huzursuz olurum.) dizi, dizi, dizi, survivor, dizi, dizi, a haber ve yalama, kanal 7 geç... bir şey yok. kitaba el atılıyor ama televizyon açık. rastgele bir kanal açık. bazen tv8, bazen trt, bazen fox. farketmiyor. kitaptan sadece 5 sayfa okunurken büyük olan geliyor.

    saate bakılıyor saat 22:15. 45 dakika geçmiş. hemen ödevler kontrol ediliyor. yanlış olanlar varsa anlatılarak düzeltiliyor. saat 22:45.

    büyük olan pijamalarını giyiyor. yatağa yatıyor. ona da bir hikaye derken hikayenin sonu gelmeden anne uyuyor. televizyon da kitap da açık.

    bir ara gece kalkıp hepsi kapatılıyor. geri yatılıyor.

    saat 7.30'da kalkıyor.yarı uyanık bir vaziyette yumurtalar ocağa konuyor yalan yok bir sigara yakılıyor mutfakta o ara. yumurtalar kaynamaya başlayınca sayılıyor 100'den geriye. çocuklar kayısı seviyor.

    ekmeklere krem peynir sürülüyor ve üstüne çikolata. çikolatayı sadece ekmekle yeseler de oluyor işte. saate bakılıyor. saat neredeyse 8. çocuklar kaldırılıyor. kaldırılırken her ikisiyle de sevişiliyor. kahvaltı bitiyor. herkes üstünü giyiyor. arabaya atlanıp bakıcıya çocuklar bırakılıyor. saat mi? 08:30 civarı

    iş yakın neyse ki. işe gidiliyor. bütün gün çalışılıyor.

    ve saat 18:00.... döngü yeniden başlıyor.

    kodlanmış ve programlanmış gibi. her gün aynı şey yapılıyor. aynı yumurtalar kaynıyor, aynı kitap okunuyor, aynı televizyon zapingleniyor...

    farklı ödevler aynı saatte yapılıp, aynı saatte uyuluyor.

    sonra insanın canı sıkılıyor. sözlüğe veya bloğuna giriyor. yazıyor, kusuyor. sisteme küfrederken sistem inceden inceden harcıyor onu.

    modern dünya deniyor tüm bunlara. modern dünyada ormanın kokusunu duymuyor, çalışıyor. gece yıldızların altında uyumuyor, çalışılıyor.

    kapana kısılmış fare gibi hissediyor insan. küfür ediyor. içten küfür ettikçe dışa da vuruyor tüm bunlar.

    kazanılan paralarla hem vergi veriliyor hem de karın doyuruluyor. başkaları senin hayatını satın alıyor, sen kazandığın parayla avm'de çalışanların hayatlarını.

    sonra avm'den çıkılıyor. bir parkta otururken yanda duran araç farkediliyor.

    için ürperiyor "bomba mı" diye. sürekli paranoyak gibi etraf gözleniyor. birileri sağda solda sevinip havaya ateş açar ve o kurşun çocuklarıma gelir mi diye? ya da pedofili bir sapık çocukları izliyor mu diye? ya da hırsız falan var mı diye?
    sanki yeterince şey yokmuş gibi, sana düşman ve senin hayat mücadelenin 10'da birini vermemiş, makarnayla karnını doyurmaktan zevk alan, çomar beynine sahip insanlarla burun buruna yaşanıyor.

    modern yaşam nasılsa? orman daha az güvenli(!) değil mi?

    bu kadar kahredici şeyin arasında "annnneeeeeeeeee" diye çift ses duyuluyor. el sallıyorlar bindikleri kaydıraktan. yarım bir gülümsemeyle el sallıyorsunuz.

  • evimin yanında kreş olması sebebiyle her sabah gördüğüm manzara.
    annesinin peşinden sürüklene sürüklene, ayakta uyur vaziyette kreşe bırakılan çocuk bu.
    küçücük yaşta yaşam kavgasına girişmiş bebecik.
    bir bıraksalar oracıkta kıvrılıp uyuyacaklar oysa.
    lan bir insan 3 yaşında mı başlar hayatın yükünü yüklenmeye?
    bir kaç sene sonra da okul derdi başlayacak.
    sonra sınavdı, ygs lgs igs hayatı sikilecek garibimin.
    sokaklarda topaç çevirmek, akşam ezanına kadar maç yapmak hiç olmayacak hayatında.
    varsa yoksa ders, sınav, koşuşturmaca.
    dershane, rekabet ve başarılı olma zorunluluğu.
    şu an ne olduğunu tam idrak edemese de birşeyler oluyor.
    tv'de mutsuz insanları görüyor.
    nefretten gözü dönmüş amcaları görüyor.
    polisler var, sirenler çalıyor.
    sonra uyku saati geliyor.
    sabah gene annesi uyandıracak.
    süklüm püklüm annesinin peşine takılıp kreşin kapısına bırakılacak.
    akşama kadar annesini özleyecek.