yapılmış en aptalca dalgınlık

  • bir dönem sabahları iş ile ilgili bir eğitim programı için almanya sınırında bir köye tren ile gidiyordum. her sabah trende bilgisayarımı açıp internette gezinirken bir yandan da üniversite yıllarımdan beri varolan bir müzik listemi dinliyordum. yalnız listem biraz tuhaf gelebilir size. dünyadaki eski ve yeni ülkelerin askeri marşlarından oluşuyor bu liste. bunun sebebine inersek eğer dalgınlık anısı içinde dalgınlık anısı anlatmış olacağım. anlatıyorum.

    ***

    ankara'da aselsan'da staj yaptığım dönemde bir gün evde uğraştığım 'şampiyonlar ligi kura çekimi' simülasyonunu sabah ofisteyken de açıp kodlamaya başladım. gaza gelip öğlene kadar basit bi programcık yazdım ve çalışıyordu. o sırada tepemde biten yöneticime “hacı bak, sana şampiyonlar ligi kurası çekeyim?” dedim. üniversite ile iş hayatı arasındaki o keskin çizginin üstünde bu angarya işi göstererek adeta haka dansı yapmış olmam bir yana, dalgınlıkla proje yöneticime "hacı" demiştim. adam bana önce ters ters baktı sonra “benjamin, oğlum sen gerizekalı mısın?” dedi. sonra da hiç unutmadığım o sözleri söyledi. “oğlum burası askeri bir kurum ve bilim ve teknoloji askeriyede başlar askeriyede biter, her zaman da böyle olmuştur. ona göre disiplinini takıl”. gerçi daha sonra bana bunu diyen adam ekibini toplayıp bilgisayarımın başında uefa'daki kel adam infantino gibi çılgınca kuralar çektiydi ama neyse. işte ben de o günden sonra konsept dahilinde olsun diye askeri marş içeren bir liste yapıp ofiste çalışırken ya da yolda bu listeyi dinliyordum sürekli. o stajdan sonra da ara ara nostalji olsun diye dinlerim.

    ***

    trende kısık sesle parçaları dinlerken bir yandan da sosyal mecralarda insanlar az daha sevinsin diye paylaşımlarını beğeniyordum. kuzey kore askeri marşlarından kuva-yi milliye'ye, latin devrim marşlarından ayrılıkçı kongo partizanları türkülerine kadar geniş bir yelpazesi olan listemde en sevdiğim alman marşlardan biri denk geldi. açıkçası bu, nazi döneminden kalma bir marş ama melodisi çok güzel. ben de sesi yükselteyim dedim fakat yanımda zaten sabahtan tıp tip bakan herif koluma dokundu. kulaklığımı çıkarttım, ses daha da yükseldi. işte o an farkettim kulaklığımın ucu hala telefonumda ben ise adamlara dj'lik yapıyormuşum sabahtan beri laptopumdan. adamlara önce yugoslavya milli marşını daha sonra da izmir marşını dinletmişim fakat şu an almanların dolu olduğu bu tren vagonunda bir nazi marşı çalıyordu, hemen "güm" diye kapadım bilgisayarın kapağını.

    insanlar ise bana bakmaya devam ediyor. benim de yüzüm kızarmış artık. hani almanya'nın içinde olmuş olsak belki suç bile sayılabilir bu. toplama kamplarında nazi selamı veren, roma antik şehrine adını kazıyan barzolar gibi bir skandal yaratmama ramak kalmıştı. neyse ben yutkunduktan sonra adamlara “i'm watching history channel and this is normal” diye bir açıklama getirdim. tip olarak kara saç, kara göz klasik bir türk erkeği olduğumdan tam bir anlam veremediler, aslında hani yine tipten dolayı “allahu aqbar” desem vagon direk raydan çıkacaktı belki oracıkta. avrupa da çok acayip olmuş artık anasını satım orda da herkes gergin, herkes ekşi sözlük yazarları gibi 3.dünya savaşından bahsediyor. neyse ben kulaklığı geri takıp insan gibi müzikler dinledim utana utana.

    ulan sonra eve geldim acaba şarkı sözleri nedir, ne demiş bu naziler. zira almanca seviyem benim de "koko ist ein papagei"'den öteye gitmedi. ben bekliyorum böyle "ado ado ado adome alman, serok u führer! sayın adolf hitler, brez adolf hitler" tadında bir parça. alakası yok. hatta içinden bir dörtlüğü çevirdim, şöyle.

    ve hans ve gratel
    pazarları dans etmek ne güzel
    çünkü dans eğlencedir
    aşkın olduğu kalp hep gülümser

    bu ne lan? yıllardır holiwudun şeytan diye gösterdiği nazilerin marşlarına baksana amk. "o zaman dans, renk!" diye kayışı koparmış adamlar da. içim parçalandı yemin ederim. nerdeyse kafayı kazıtıyordum.