yaş ilerledikçe aşık olmanın zorlaşması

  • çünkü "aşk yok olmaktır" şeklinde özet geçebiliriz.

    kalanı aslında eyyorlama. o yüzden özetini baştan yazayım dedim. istersen okumayı bırak o yüzden şimdiden.

    devam mı? gel açalım biraz konuyu. gençken daha kolay bazı şeyler. sorgulamamak, aldırmamak daha kolay. korkularınla yüzleşmek; arzularının peşinde koşmak daha kolay. sükunetini korumak daha zor. yok olmak daha kolay; halihazırda zaten yoksan...

    ha ama eğer "var"san, bir yerlere vardıysan, varlığının farkına vardıysan ve de en kötüsü varlığınla yüzleştiğinde ondan hoşlandıysan. işte o zaman aşktan yana kaybetmeye başlamışsındır demektir. bakma böyle beylik sözler kurduğuma benim de bi bok bildiğimden değil. sadece benim bakış açımdan anlatıyorum olanları.

    o anlattığım benlik mevzusu var ya: ondan sonra bazı şeyleri kabullenmemeye başlıyorsun önce. bu çok temel bir özellik de olabilir, bir kavunu kesmeyi becerememek de. tamamen "o an" ne gerektiriyorsa onunla ilgili. bu da başka bir şeyi tetikliyor: korku.

    korkuyorsun. yarın bi gün çocuk sahibi olacağın, hayatını paylaşacağın insanın seninle denk olmamasından korkuyorsun. aşk biraz da denklik ve üzeri meselesi. hiç kendinden aşağıda gördüğü birisine aşık olan görmedim ben. ya daha güçlüdür, ya da güzeldir, ya daha akıllıdır... örnekler uzar gider de "daha"sı baki kalır. maşuk için daima bir "daha" vardır.

    daha'lar azaldıkça aşk da azalır. çoğunlukla geriye fiziksel güzellikler kalır. yani bilmiyorum biraz erkek bakış açısıyla düşünüyorum haliyle ama birkaç defa birlikte olduktan sonra kimse eskisi kadar güzel olmaya devam etmez. dediğim gibi bilmiyorum. belki "bu beni bir ömür boyu bir güzel siker" diyen kızlar vardır yada kadın bakış açısı eninde sonunda buna geliyor olabilir ama çok da sanmıyorum ne yalan söyleyeyim. birkaç defa seviştikten sonra fiziksel güzellikler de anlamını kaybediyor bence herkes için.

    yaş aldıkta aşkın içine "onur" diye bir kavram da gidiyor. onur'suz olmasın aşk. "kuruyup çöle dönsem de pare pare olsam da yenilmem" diyebiliyor insan birkaç defa aşık olduktan sonra. çünkü ağzındaki kendi kanının tadını hatırlıyor. yaptığı anlamsız fedakarlıkları hatırlayıp yapmamaya yeminler ediyor.

    insan birey oldukça aşkı kaybediyor velhasıl kelam. bazı şeyleri kazanmak için bazı şeyleri feda etmiyor muyuz sürekli. içinde duygular kararıyor kabarmasına da biliyorsun ki aşk değil o. içindeki duygularını biliyorsun, dışına vurduklarını biliyorsun. bildikçe de daha rasyonel yaklaşıyorsun. iki kere iki beş etmiyor. gençken öyle değil. sekiz bile çıkarıyorsun yuvarlak hesap.

    şu hani hayırlısını bekleme şeysi de o biraz. bekliyorsun ve şartlarla ihtimaller karşına uygun birisini çıkarınca "nasip" yada başka isimler bulup seviyorsun. yani kimse bana büyük aşklar yaşadıktan sonra evlendiği insan için "aslında hayatımın aşkıymış" demesin. ben inanmıyorum en azından. ha yiyen muhakkak çıkar. çünkü bazen inanmak, sorgulamaktan daha kolay ve tatmin edici

    "alışmak sevmekten daha zor geliyor" ya hani. o hesap. ama bazen de tam tersi işte. alışmak aşkı aramaktan daha kolay geliyor. sevilmek, sevmekten daha konforlu geliyor. aslında galiba herkes onu istiyor. en azından birisi için "önemli olmayı".

    yok olmak, yanıp kül olmak belli bir yaştan sonra hala kolay gelene eyvallah. hayat öyle güzelse ne ala. ama ben galiba kafasını duvarlara çarpa çarpa öğrenenlerdenim. yok olamıyorum. yok olmak istemiyorum. hayallerimi yaşamak istiyorum. uçmak istiyorum. yok lan haplı olanla değil. fiziksel olarak. mono-engine bi uçakla mesela. artık dokunacak kadar yakın olduğum hayallerimi avuçlarımda hissetmek istiyorum. daha da ilerisini görmek istiyorum... ama yalnız ölmekten de bi o kadar korkuyorum galiba. kim bilir. belki hayatımın bir noktasında benim gibi bi manyakla buluşurum.

    hayatıma dokunan, hayatına dokunduğum herkese selam olsun. ama hala yok olmadım. varım.

  • yaş ilerledikçe eğlenecek değil, evlenecek tipler bakarsın. onu da bu zamanda bulmak zordur. nedeni budur.