vuracak korkusuyla insandan kaçan sokak hayvanı

  • şu hayatta bana bu denli dokunan çok az şeyden birisidir bu. o kadar etkilenirim ki bu sahneden, bunu görmemek için sokak hayvanlarına yanaşıp sevmeye korktuğum bile olmuştur. o göz temasını kurduğumda ağlamamak için zor tutuyorum kendimi çünkü.

    köşede bir yerde oturan ya da bir şey yiyen bir kediye doğru ilerlersin ve hayvan eğer şerefsiz insanların olduğu bir semtte ise ayağına doğru bakarak geri geri kaçma eğilimine girer. bir yandan da "acaba sever mi, bir şey yapmaz sanki? çekimserliği vardır ama genelde bu kararı "zarar gelebilir" yönünde olup uzaklaşır. çünkü durduk yere ya birisi tekme atmıştır ya kovmuştur kapısından; mekanından. güvensizlik oluşmuştur o hayvanda insanlara karşı o yüzden yaklaşamaz. yemek verdiğinde de uzakta durup senin çekilmeni bekler. yerken de vurabileceğini zarar verebileceğini düşünür. çünkü o kadar psikopat vardır ki ayırt edemez kimin iyi kimin kötü olduğunu.

    olur da iyi insanların arasına denk gelir ve yavaş yavaş onlara ısınacak olsa bile hayvancağız atamaz o travmayı ve bir gün zarar gelebilir korkusuyla aportta bekler hayat boyu. asla tam olarak güvenemez. insandır bu çünkü.

    "bir yerin insanlarının düzgün olup olmadığını anlamak için oranın sokak hayvanlarına bakın, eğer hayvanlar canayakınsa orada komşuluklar iyidir. orada yaşayabilirsiniz" diye bir söz dolaşıyordu sosyal medyada. o kadar doğru ki bu söz.

    moda'da nişantaşı'nda ayvalık cunda'da kedilerin olduğu sokaklar gördüm. insanların medeniyetleri hayvanlara da yansımıştı. kaçmıyorlardı insanlardan. varsayılan ayar olarak sevgi göreceklerine kodlanmıştı kediler.

    birbirini sevmeyen insanların ülkesinde hayvanlara merhamet beklemek fazlasıyla ütopya tabi.

    o kadar kötüsün ki insanoğlu; o kadar kötüsün ki...

    edit: ekleme ve düzeltme.