uzun süreli ilişkinin sırrı

  • 6-7 sene önce olsa heyecan, tutku, daha çok aşk diyebilirdim ama yaş aldıkça insanları birbirine bağlayan ve birlikte tutan gücün anlayış ve saygı olduğu daha iyi anlaşılıyor. karşındaki kişi sana saygı duymuyorsa, yaşananlara karşı anlayışlı olmayı beceremiyorsa; canı pahasına sevdiğini bile söylese maalesef o iş çok uzun sürmüyor.

  • en iyi ilişki en iyi arkadaş ile olur, benzer zevkler olduğu kadar farklı zevkler de olacak ki iki taraf birbirine bir şeyler katsın ve sıkılmasın. ortak zevklerden alınan keyif ikiye katlanacak ve yeni şeyler keşfedileceği için ilişki monotonluğa girse bile yıkıcı olmayacaktır.

    iletişim kurmak da en önemli şeylerden biri çünkü her şeyin çözümü iletişim kurmakta, iletişim kurmayan/kuramayan çiftler ya hayatlarını zehir edecekler ya da ayrılacaklardır.

    her ne kadar iyi anlaşsak ortak zevklerimiz vs olsa da uyumlu olmak lazım. bazı fedakarlıklar yapmadan yürümez ilişki, illaki olacaktır ve elinizş taşın altına koymanız gerekecektir.

    güven duymak kadar güven de vermek lazım, her şey eşit ve karşılıklıdır. baktın hep sen bir şeyler için çabalıyorsun hep sen alttan alıyorsun o zaman sen yanlış insanla berabersin kimse vazgeçilmez değil. ilişkim yok ilişki tavsiyesi veriyorum. kıymet bilin.

    i guide others to a treasure i can not possess. - redskull

  • yarışmaya iki buçuk yıl ile istanbul’dan katılıyorum. eklemek istediğim birkaç şey şöyle;
    -aynı anda sinirlenmemek. kavgalar tartışmalar kaçınılmaz. fakat aynı anda sinirlenirseniz kötü sonuçlanır. bir taraf sinirliyken diğeri sakin kalmalı, gerekiyorsa alttan almalı.
    -en sinirli olduğunuz anda bile karşınızda sevgiliniz olduğunu unutmamak. dil yarası kapanmaz. ağzınızdan çıkana hakim olmalısınız.
    -canlılık. bu sizin kendi kendinize yaşadığınız anlar için de geçerli. güzel vakit geçirmek için bir şeyler yapmazsanız kendinizden de sıkılırsınız. dolayısıyla ilişkiyi de dolu tutmak gerektiğine inanıyorum.
    -fedakarlık. aslında sadece bu ya. diğerlerinden vazgeçtim. sadece fedakarlık demek istiyorum. şu iki buçuk yılda yapmam dediğim o kadar çok şey yaptım ki. bir arkadaşım bunları kendi ilişkisinde anlatsa hiç acımaz “derhal ayrılıyorsun!” u basardım. ama kazın ayağı öyle olmuyormuş yaşayarak öğrendim. kendinizden vermeden uzun süreli ilişki olmuyor. her ilişkide de bu fedakarlığın alanı başka. ama hepsinde aynı şekilde var olması gereken şey: denge. sizin kadar o da yaparsa bunu, işte o zaman yolunda gider.

    zor azizim. tahmin ettiğimden çok daha zor.

  • bu kesinlikle çok değişkenli bir durum. ki insan da yıllar içinde değişiyor.
    misal ben dünyanın en anlayışlı insanından en güvensiz insanına nasıl dönüştüm? ilk sevgilim sadece haber verirdi, işten çıkıp kızlı erkekli grupla eski yeniye gideceğini. orada gece 3-4 e kadar kalırdı. dönünce mesaj atardı. ya da atmaz mıydı hatırlamıyorum. çok güvenilir bir insan da değildi ama kıskanmazdım. aklım kalmazdı. ama yaşlandıkça insanlara güvenim kırıldığından sanırım ki bunda arkadaşlarımdan da çok kazık yemenin etksi var, kimseye güvenmemeye başladım. artık herkesten her şeyi bekliyorum. herkes aynı gözümde, değersiz ve her haltı yapabilecek tiynette. o yüzden ilişkilerin de ömrü kısalıyor. hatta yalnızlık daha cazip olmaya başlıyor. ilginç.

  • tek başına sevgi de aşk da değildir bunun cevabı, sevgi ve aşk uzun sürmesi için sebeptir ama sırrı değildir. uzun ilişkinin sırrı (bkz: irade) dir. bu konuda rollo may'in "aşk ve irade" kitabından şöyle bir alıntı vereceğim; "irademizi kullanmıyoruz çünkü bir şeyi veya kişiyi seçersek diğerini kaybedeceğimizden korkuyoruz."

    iradesini kullanan insan daha iyisini bulurum mantığı taşımaz, gözünü diğer insanlara kapatır ve hayatındaki kişiye ona olan aşkı sevgisi tükenene kadar odaklanır, uzun ilişki yürütebilen insanlar iradeli insanlardır.

  • arkadaşları, yeni evli gence bir çay sohbetinde;
    "sen evleneli neredeyse bir sene oldu ama maşallah sizin evden çıt çıkmıyor. yahu siz hiç tartışmaz mısınız?" diye sorarlar.
    "hayır" diye cevaplar yeni evli genç ve ilave eder;
    "akşam işten geldiğimde, kapı açılınca hanıma şöyle bir bakarım... eğer hanım, eteğinin ucunu belinde topladıysa bilirim ki hanımın günü iyi geçmemiş ve havası yerinde değil!.. hiiiç ekmek yemek sormadan usulca mutfağa süzülür, alelacele birkaç lokma atıştırır ve ortalıktan toz olurum..."
    "ya senin keyfin yoksa veya asabın bozuksa?" diye sorarlar. genç kedinden emin tavırla devam eder;
    "tabii, olur ya bazen de benim asabım bozuk olur. o zaman fesin püskülünü her zamankinin aksine soldan sarkıtırım... o da bunu görür, asabi olduğumu anlar ve hiç sesini çıkarmaz!.. hemen yemeğimi, çayımı hazır eder... etrafımda pervane gibi döner... bu nedenle biz hiç kavga etmeyiz..."
    dinleyenlerden biri;
    "peki birader kapı açıldı; yenge eteğin ucunu belinde toplamış, sen de fesin püskülünü soldan sarkıtmışsın!.. belli ki, iki taraf da asabi, o zaman ne olacak?" diye sormuş... ötekiler de;
    "hah! şimdi ne olacak?" demiş.
    genç tek kaşını kaldırmış, hırsla ayağa kalkıp turlayıp yerine oturmuş, gürültüyle boğazını temizlemiş ve;
    "bundan kolay ne var? baktım hanım eteğini beline toplamış; fesimin püskülünü hafif bir fiskeyle soldan sağa atarım"

  • bağlanılan, az seven kişinin ilişkiyi devam ettirmesinden geçer. ilişkiyi başlatan da bitiren de bu kişidir aynı zamanda. diğeri sadece uyar.

  • en önemli sır iyi arkadaş olmak. bunun değeri %80, geri kalan her şeyin toplamı %20.

    birlikte yapılan tatillerden yürüyüşlerden, gidilen sinemadan konserden keyif alınıyorsa, arkadaş çevreleri büyük oranda ortak ve başbaşa uzun uzun sohbet edilebiliyorsa, kısaca beraber geçirilen vakit keyif veriyorsa o ilişki tamamdır.

  • yani uzun süreli iliskinin cok sirri yoktur. ama uzun süreli keyifli iliskinin sirri vardir. keyifsiz milyarlarca uzun süreli iliski var. konusmuyorlar, cocuk yapiyorlar, büyütüyor, sonra da cok iyi bir bokmus gibi tavsiye veriyorlar.

    keyifli iliskinin birinci sirri degerlerin örtüsecek. hobiler, ilgi alanlari degil de degerler.

    ikinci önemli noktasi iki taraf da karsidakine bir kac adim yaklasacak. sen sinemaya gitmek istemiyorsan ama o cok istiyorsa gideceksin aga. baska gün de senin arkadasinin dogum gününe o gelecek, istemese bile.

    ücünücü nokta "karsi tarafi degistirmemeye calismak" sacmaligini birakmak. uyum icin sen de degiseceksin ufak ufak, o da. yavas yavas ve zamanla. degismeden nasil uyumlu olacaksiniz ki. zaten bu zirvanin arka planinda "beni elestirme, degistirme" yatiyor. elestiri de olacak, degisim de.

    dördüncü noktasi da iyi bir cinsel hayat. iki taraf da ne istedigini söylemekten cekinmeyecek.

    besinci nokta inatlasma olmamali. kafana uymuyorsa söyleyeceksin ama ima etmeyeceksin. sirf karsindakinin sinirini bozmak icin inatlasmayacaksin, öc alircasina konusmasini bölüp sinirlendirmeye calismayacaksin.

    altinci nokta da problemleri biriktirmeyeceksin. oldugu anda söyleyeceksin yada hic söylemeyeceksin. kavga cikinca o biriktirdigin boklari dökmeyeceksin. elestiri yapildigi anda savunma olsun diye biriktirdigin seyleri söylemeyeceksin. evin kapisini kitlememissin denince, sen de cöpü dökmedin demeyeceksin. kapi konusunu konus, sonra baska zaman cöpü söyle, bu bir savas degil, o cöp senin lazim oldugunda kullanacagin bir cephane degil. böyleyse siktir git. birbirini sinirlendirme yarisina dönmüs iliskiler bitirilmelidir, yoksa isler fiziksel siddete dönme riski tasiyor. sadece iliskinizi degil kendinize olan sayginizi da kaybedebilirsiniz.

  • uzun süreden kastın ne arkadaşım üç ay mı?
    nasıl da güldüm.
    uzun'dan kasıt ne?
    1 yıl mı?
    çok tatlıymış.
    babaannem ve dedem 78 sene evli kaldılar, lan 78 sene ortalama insan ömrünün üzerinde bu ülkede. babaannem dedeme hacci (hacı) derdi dedem babaanneme sonuna hanım ekleyerek ismini söylerdi.
    düşkündüler birbirlerine, biri diğeri olmadan yatağa gidip uyumazdı mesela. öğle uykusu uyurlardı -çok tuhaf gelirdi bana yaşlı insanların öğle istirahati- birlikte, gece 22:00 dedin mi yatağa giderlerdi, babaannem hacci olmadan bir başkasının evinde tek başına kalmadı mesela hiç!
    sabah ezanıyla uyanırlardı tarla çapa filan yoktu hayatlarında bildiğin kentli yaşam. babaannem büyüktü dedemden, dedem doğduğu zaman babaanneme demişler ki; "kocan geldi" dedem 14 yaşında babaannem 21 yaşındaymış evlendirildiklerinde (amca çocuğu bunlar). dedem derdi ki "ben ne öğrendiysem senin babaannenden öğrendim rezzan, olacaksan babaannen gibi kadın ol" anlatır sıralardı karısının meziyetlerini, koskoca aileyi nasıl çekip çevirdiğini (bahsettiğimiz minimum nüfusu 40 kişi olan bir konak) şanslı bir adamım ben diye bitirirdi bu güzellik benim karım! babaannem ise hacci, hacci diye etrafında dönerdi dedemin, babaannem 99 yaşında vefat ettiğinde hacci nasıl kapaklanıp ağladı üstüne görmeliydiniz dedem ağlamayan bir adam değildi ama hiç öyle görmemiştim sonrasında da görmedim zaten. 13 sene daha yaşadı hacci(bu öğle uykuları yaşamı mı uzatıyor nedir?)
    definden sonra ilk işi çift kişilik yatağı kaldırıp atmak oldu ve ölene dek hep tek kişilik yatağında uyudu.
    bilmiyorum ben uzun ilişkinin sırrı ne? belki diğerini kendin kadar sevmek ve kendine geçtiğin tüm kıyakları ona da geçmeyi başarabilmek.