unutulmayan anlar

  • tahminim bundan 4 ya da 5 ay önce, şirketin ufak tefek birkaç eksik eşyasını almak için ikea'ya gittik. modern ofislerin yolu buradan geçmezse olmuyor, biliyorsunuz, "pöengg" masa lambasız bir modern ofis düşünemiyorum. aldık biz alacaklarımızı, sıraya girdik bekliyoruz. o arada mütevazı alışveriş sepetim önümde diğer kasaları gözlemliyorum. "o kutu oradan geçmez, alttan okutsana barkodu, ay kırk tane vazoyu ne yapacakmış acaba" diye kendi kendime konuşuyorum içimden.

    sonra neden fark ettim, hemen yanımızdaki sırada bir gerginlik var. sırada kucağında bebekli bir kadın var, yanında annesi ya da kayınvalidesi olduğunu tahmin ettiğim biri, arkalarında da karı koca bir çift ve engelli çocukları. yaş tahminim tutmayabilir ama 20li yaşlarda gibi geldi bana, zihinsel engelli bir kız çocuğu. kaşlarını çatmış, eli annesinin elinde öyle duruyor. her an bir sorun çıkabilir endişesiyle annesi dedi ki, "pardon müsaade eder misiniz biz çıkalım sıradan." kızın elini iyice kavrayıp sıranın önüne doğru yöneldi, öne doğru hamle yapınca hemen önlerindeki kadının kucağındaki bebeğin koluna vurdu kız. bebek bir anda ağlamaya başladı.

    bebekli kadındaki çığlığı duymalıydınız. ya da duymamalı. "geçin beeeeeeeeeeee geçiiiiiiiiiiiiin, sahip olamıyorsan dışarı ne çıkarıyorsun bunu. (muhtemelen o yanındaki daha yaşlıca olan kadının uyarısı üzerine) ama anne çocuğuma ben fiske bile atmadım" vs vs diye uzadı gitti. bebekli olan, hassas anne olma rüştünü ispatlamanın mağrurluğuyla takribi 20 saniye kadar ağlayıp susan bebeğinin kafasına huşu içinde öpücükler kondurdu. engelli çocuğunun eline yapışmış diğer anne ise bir çırpıda adeta koşarak uzaklaştı. hemen bebekli kadının arkasında, hala sırada olan baba da boynunu büktü, bakışlar dağılana kadar da kafasını kaldırdığını görmedim.

    bu bana çok dokundu, o anı hiç unutamadım. bir çocuğu doğru yetiştirmek ona hoşgörü öğretmek değilse nedir ki? biz doğurunca o çocuk sıradan bir insan olmaktan öte biricik mi oluyor? başkalarına bu kadar tahammülsüz, bu kadar izandan yoksun kadının büyüttüğü çocuk yarın nasıl bir insan olarak topluma karışacak? o kadına "abla istemeden çarptı koluna, sevmek istedi" demek yerine böyle hareket etmeyi tercih ettiren bilinci idrak etmiş olmayı, bu karanlığın içinde yaşamayı, bu insanlarla aynı sıralarda olmayı gerçekten hiç istemezdim. bir süredir omuzlarımda ağır bir yükle yaşıyor gibi hissetmememin sebebinin gün içinde maruz kaldığım bunun gibi pek çok şey olduğunu daha fazla fark ediyorum artık. çok sıradan bir alışveriş sırasında, trafikte, cafede garsona sipariş verirken, para üstü alırken, dolmuşa binerken, asansörden inerken bile bu ülke insanı bana umutsuzluk, mutsuzluk yüklüyor. böyle yaşamayı, bu insanlarla bir arada olmayı hak edecek bir şey yaptığımı düşünmüyorum. burada yaşamak, kendine hakaret etmek gibi bir şey oldu iyiden iyiye. "beğenmeyenler ülkemizden defolsuuuuuuuuuun" diyerek, ilk taşı en kibarınız atsın rica ederim.