uğur meleke

  • sözlük maalesef her geçen gün daha adaletsiz, daha hukuksuz, daha sıradan bir yer olmaya başladı.

    meleke, bugünkü hürriyet konsey yanıtlarında hakemin 11'de 8 doğru karar verdiğini, hataların insani olduğunu söylemiş, evet.
    ama sadece bunlar değil ki söyledikleri!

    ****
    dünku yazısındaki hakem bölümü:
    hakem için çok zor maç
    - quaresma’nın ilk faulü zaten kırmızıydı. neto’nun,atiba’nın, ismail’in kartları doğru. pepe’nin janssen’e dirseği de kırmızı.
    - medel, janssen’in üstüne yüklendi, atiba’nın kolu açıktı, penaltılar doğal. ozan’ın koluysa bitişikti.negredo’nun iptal edilen golünde satman’ın bayrağı hatalı. gol nizamiydi.
    hasan’ın bileğe basışı da bence penaltı olmalıydı.
    *****

    bugünkü röportajda da beşiktaş'ın leipzig'e üstün olduğunu da söylemiş; mahmut uslu'nun çirkin bir adam olduğunu da. tabii maalesef sözlük artık adil bir yer olmaktan çıktığı için almamışlar oraları.

    meleke'nin bugünkü yanıtlarının tamamı:

    1- derbiler heyecan vaat ediyor

    bence bir numaralı değişim, oyuncu kalitesi. daha önce bir derbide negredo, pepe, quaresma, oğuzhan, janssen, ısla, ekici ve valbuena gibi bir çok kaliteli adamı bir arada sahada görmüş müydük? bence hayır... bu yıl g.saray-f.bahçe-beşiktaş arasındaki her derbi büyük heyecan vaat ediyor. hakem 11 kritik karar vermiş; 8’i doğru, 3’ü yanlış. bir futbolcu 11 kritik işin 8’ini doğru yaptığında ‘iyi maç geçirdi’deriz. ama söz konusu hakem olunca değerlendirmemiz değişiyor. hakemin hatalarını insani buluyorum ben.

    2- güneş, neden geriliyor?

    güneş’in f.bahçe maçlarına özgü gerilimi olmasa, bu kadar büyük hasar olmayacaktı belki de. 3 puan kaybedebilirsiniz, ancak neden kontrolü yitiriyorsunuz, onu anlamıyorum doğrusu. beşiktaş’ın kadrosu geniş; leipzig’e oğuzhan-quaresma-atiba, trabzon’a tolgay-negredo-medel’le çıkabilir; her iki 11 de as kadro hissiyatı verir. leipzig’liaugustin, harika bir santrfor. ona dikkat edilirse, 4-4-2 oynayan bir takımın beşiktaş’tan orta sahayı alabileceğini düşünmüyorum ben.

    3- fenerbahçe’de grafik dikey

    fenerbahçe, henüz gelişimi devam eden bir takım. temmuz’da, hazırlık kampında yaşanması gereken süreci, ancak eylül sonunda yaşıyorlar. transferler yavaş yavaş takıma katılıyor, ideal 11’i ve dizilişi yeni yeni buluyorlar.aykut kocaman’ın derbide denediği 4-3-2-1 dizilişini umut verici buldum, giuliano ve valbuena’nın verimleri arttığı gibi,dirar mecburiyeti de ortadan kalktı. bence grafikleri dikey.

    4- sokak seçse ali koç başkan olur

    fenerbahçe başkanı’nı sokaktaki sporsever seçse, ali koçbaşkan olur gibi hissediliyor. benim gözlemlediğim kadarıyla fenerbahçelilerin kalbini kazanmış, gelecek için heyecan duydukları bir isim. ama seçimi kongre yaptığı için vetürkiye’de kongreler genelde kamu düşüncesini yansıtmadığı için neticeyi kestirmek zor. türkiye’de iyi projesi olanlar değil, seçim mühendisleri kazanıyor çünkü sandıkta...

    5- caner için söylenenler çok çirkin

    uslu’nun caner’le ilgili söyledikleri çok çirkin. caner, 29 yaşında bir genç adam, hepimiz gibi hataları-sevapları olacak. deneyecek-yanılacak, bir daha deneyecek, bir daha yanılacak. yaşamak böyle bir şey. bir kere dünyaya geliyoruz, daha önce hiç gelmedik, yaşamakla ilgili geçmişten gelen bir tecrübemiz yok. uslu’nun kimseyi yargılama yetkisi yok, kimsenin onu yargılama yetkisi olmadığı gibi. orman’la ilgili söylediklerine herhalde orman yanıt verir, yaşları ve pozisyonları yakın.

    6- bu hamleler lig için umut verici

    değişikliklerin heyecan verici olduğuna katılıyorum ama skoru bu değişikliklerin getirdiği kanaatinde değilim. zaten ikinci devrenin ilk 20 dakikasında iş tek kaleye dönmüştü,galatasaray rakip sahaya yığılmıştı, gol geliyorum diyordu her an. ama 39’luk genç bir teknik adamın, bitime yarım saat kala böyle radikal bir hamle yapması, oyunu etkilesin ya da etkilemesin, kesinlikle süper lig için heyecan ve umut verici.

  • beklenen yazısı gelmiş.
    bugün arda-terim krizi hakkında bir makale yayınlamış.
    böyle milli takıma böyle kaptan adı altında.

    yazının linki: [http://www.hurriyet.com.tr/…a-boyle-kaptan-40483237 http://www.hurriyet.com.tr/…a-boyle-kaptan-40483237]

    --- spoiler ---

    böyle milli takıma, böyle kaptan…

    geçen cuma akşamı işten eve dönüyorum, köprü girişinde lüks bir araç aniden sıkıştırdı beni. şans eseri kurtulduk büyük bir kazadan. arabamdan indim, söz konusu aracın şoför mahallindeki yaşlı adama bir yumruk salladım. araya girenler engel olduğu için tam da isabet ettiremedim yumruğu. adama hak ettiği küfürleri edip, kuş gibi hafifleyip döndüm arabama. sonradan öğrendim ki, yumruk salladığım yaşlı adam, arda turan’ın 60 küsür yaşındaki babasıymış. olsun. bunlar gibi 3-5 tane var trafikte zaten. bir daha karşılaşayım, bir daha yaparım aynısını...

    sonra arda aradı beni. sporcu-gazeteci saygısı çerçevesinde hukukumuz var on yıllık. “abi” dedi. “ister sen haklı ol, ister babam olsun. bunun bir önemi yok. ama allah aşkına, baban yaşında adama yumruk sallamaktan utanmadın mı?”

    kem küm ettim arda’ya. ama utanmaz mıyım, çok utandım tabii. yerin dibine girdim. hâlâ utanabiliyorum neyse ki. bir insan parasını pulunu, işini gücünü, eşin dostunu her şeyini kaybedebilir. hiçbir şeysiz ve hiç kimsesiz kalabilir bazen. ama bir insanın esas kaybettiği an, utanma duygusunu kaybettiği andır bence. neyse ki utanabiliyordum hâlâ. özür diledim arda kardeşimden. değerli babası adnan bey’i de aradım, bin bir özürle aldım gönlünü. ne de olsa eski toprak. şeker adam, çok kızdıysa da dayanamadı affetti beni...

    ***

    yukarıdaki öykü hayali. adnan bey’e saygım sonsuz. böyle bir hikâye hiçbir zaman yaşanmadı, yaşanmayacak. aynen, milli takım uçağında 30’luk arda’yla 60’lık bilal meşe arasındaki hadisenin yaşanmaması gerektiği gibi. aynen geçmişte emre’nin basın tribününe hareket yapmaması, volkan’ın vedat danacı’yı evinden aldırmakla tehdit etmemesi, gökhan töre’nin silah çekmemesi, başakşehirlilerin muhabir dövmemesi gerektiği gibi. bu tarz hadiselerin artık süreklilik arz etmesinin ve sıradanlaşmasının basit bir sebebi var: yumruk, vuranın yanına; tehdit, edenin yanına kâr kalıyor. bir ay önce muhabir döven volkan babacan, pazartesi akşamı milli takımın kalesini koruyor. tff başkanı’nın ve türkiye futbol direktörü’nün ülke futbolunu yönetmekten anladığı bu. daha önce bu durumu birkaç kelimeyle özetlediğimde çalıştığım kurumdan kovulmuştum. ama maalesef acı gerçek bu: “böyle federasyona böyle hoca. böyle hocaya böyle milli takım. böyle milli takıma böyle kaptan”
    ne bir eksiğiz, ne bir fazla. ülke futbolunun özeti bu.

    ***

    üstelik bu havalı futbolcu jenerasyonumuz, son derece de başarısız. son 6 turnuvanın sadece birine gitmişler, 2004-2006-2010-2012-2014’ü ıskalamışlardı. 24 takımla düzenlenen, gitmeyeni dövdükleri, arnavutluk’un, k.irlanda’nın, macaristan’ın katıldığı euro 2016’ya mucizevi biçimde gittiler. 31 yaş ortalamalı italya 120 km. koşarken, bunlar 102 km. koşabildiler. doğal olarak da son 16’ya kalamadan döndüler. yani kabaca 10 yıldır avrupa’nın son 16’sının içine giremiyorlar. ama hâlâ başarılı olduklarını ve haksızlığa uğradıklarını iddia ediyorlar!

    bu ülke terim’e 3 kez milli takım, 3 kez galatasaray antrenörlüğü vermiş. türkiye futbol direktörlüğü pozisyonunu icat edip hizmetine sunmuş... arda’ya genç yaşında hem 10 numara, hem kaptanlık teslim edilmiş. ismi sokaklara, caddelere verilmiş. sevgiyse sevgi. saygıysa saygı. kazançsa kazanç. ama hâlâ mağduru oynuyorlar. hâlâ ülkenin onların değerini bilmediğini iddia ediyorlar! daha ne verebilir ki bu ülke size allah aşkına? eflak’la boğdan’ın anahtarını mı?

    ***

    şu prim kavgasını da en başından beri anlamadım. anlamak da istemiyorum. euro hesaplarında 8 haneli paralar olan bu adamların kendi içlerinde halletmeleri gereken üç beş kuruş konusunu, kamuoyunun önüne taşıyıp bir yıldır sündürmeleri artık affedilebilir bir konu olmaktan çıktı, tadı kaçtı. tff, kendi milli takımını kurtarmak, halk nezdinde saygınlığını korumak istiyorsa, şu prim konusuna dahli olan herkesle yolları ayırmalı. bu konunun direkt aktörleri fatih terim, arda turan, burak yılmaz en başta, mevzunun parçası her kim varsa ulusal takımla ilişiği kesilmeli. tff bu hamleyi yapıp milli takımı sterilize edemiyorsa, demirören yönetimi de istifa etmeli. ay-yıldızlı formaya artık bayrampaşalılığı, kasımpaşalılığı, karagümrüklülüğü, adanalılığıyla filan değil; medeniliğiyle, bilgisi ve görgüsüyle övünen sporcular, spor adamları hizmet etmeli. burası yolun sonu artık. bu, benim milli takımım değil. sokaktaki vatandaşın da çoğunluğu aynı görüşte. milli takım tehdit, kavga, kabadayılık yeri olmaktan çıkmalı artık. yeter.
    --- spoiler ---

  • okuduğunu anlayabilmek de bir ustalık sanırım...

    doğulular ile doğulular eşleşiyor, çünkü batılıları mümkün olduğu kadar doğuya göndermeden doğuluları azaltıyorlar. doğuda savaş var, terör var. türkiye'de bombalar patlarken buraya tek bir batılının gelmemesi dikkat çekici değil mi?

    adam açıkça yazmış: "seri başı 16 takımın 5 büyük ligden gelen altısı" diye.
    bunların beşi yine batılılarla eşleşmiş. sadece biri, o da en sona kaldığı için paok'tan başka şansı kalmayan schalke, doğuya gitmiş. yazıyı anlayabilmeniz için, önce kurayı tekrar izlemeniz gerek. takımların kuradaki sırası da etkili çünkü hesaplamada.

    türkiye'de kafa patlatanların, fikir üretenlerin işi zor.
    çünkü her gün 8 bin kişi alınan sözlük, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlarla dolu.

  • "7-) seyirci ortalaması 9 binken ve güven törpülenirken lig nasıl 600 milyon dolara satıldı?

    saf futbol sevgisi. karşılıksız aşk. türkiye’de gençlerin kendini bireysel olarak tanımlama sorunu ve kitlelere karışma arzusu. enstürman çalamıyorsun, resim yapamıyorsun, sarı saçlı mavi gözlü değilsin, sınıftaki kalan 30 erkekle seni ayrıştıran hiçbir özelliğin yok. hayatta hiçbir şey kazanmamışsın, o zaman kitlelere karışıyorsun, g.saray’la fener’le kazanma duygusunu arıyorsun. pazartesi günü sokaklarda dolaştım; memleketin bir, iki ve üç numaralı gündem maddesi derbiydi..."

    uğur meleke'den bomba iddia: 'bitik adamı g.saray'a sattılar!'
    http://www.hurriyet.com.tr/galeri-40285659

    son 10-15 yıldır bir futbol yorumcusundan duyduğum en aklı başında laflar. bu ülkede bu kalitede analiz yapan bir sosyolog veya kriminolog var mı? ya da varsa ekranlara çıkmasına izin verirler mi? şüpheliyim.