uçakta güzel bir kızın yanına oturmak

  • kahve kupasını iki eliyle tutan kız ve otobüste uyuyan güzel kızdan sonra sözlükte popüler olmuş sanırım üçüncü kızdır uçaktaki güzel kız ve onun yanı. bir gün sırf güzel bir entry yazarım buraya ben de diye bu kızı bekledim hep ama en son geçen mayıs ayında yaptığım bir uçuştan sonra bu beklentiyi çok ileri bir tarihe ertelemeye karar verdim.

    o gün oturdum koltuğuma yanım boş. insanlar doluşuyor uçağa koridordan ise birazdan birilerinin yanına oturacak o güzel kızlar birbir geçiyorlar. derken bıyıkları sararmış, kocaman elleri olan sert bakışlı bir amca geldi yanıma oturdu. cat diye kırıldı tam ortasından o yıllarca büyüttüğüm saf masum hayallerim. üstelik feci şekilde kırılmıştı bu sefer. adam tır şoförü çıktı amina koyim. hayır beklenti içinde olmasam belki taş gibi hatun oturacak ama işte dalyarak murphy ve onun teneke kanunları. ancak biraz daha konuşunca dayıyla işler değişecekti ve nerden bilebilirdim ki o yanıma oturan dayı şimdi hayatım boyunca unutmayacağım efsaneler arasına girecekti.

    ellili yaşlarda olan bu adam tırıyla barselona'dan, londra'ya; oslo'dan amsterdam'a, viyana, roma, varşova, berlin, paris yani tek tek bütün avrupa şehirlerini sayıp hepsinde defalarca bulunduğundan bahsediyordu. hepsinin tarihini, önemli yerlerini falan herbişeyinden haberdardı. şaşırdım. 5 yasında dünya atlaslarında, 15 yasında google earth'te, 25'inde ise nihayet o topraklar üstünde az çok gezmeye başlayan ben için adam bir anda idol oluvermişti. sohbeti devam ettirdik mecburen. "en güzel yıllar doğu bloğunun olduğu zamanlardı" diyordu. "evet abi o yılları görmedim ama ben de çok severim yugoslavya falan sosyalizm, eşitlik, halkların kardeşliği, kızılyıldız zafer kuşu" dedim. baktım kafamı iki elinin arasına alıp tükürüklü bir konuşmayla "benzin ucuzdu amina koyim benzin!!. mazot beleşti! ondan" diyordu. "bu hırvat, çek, slovaklar falan bu hırsızdı o zaman şimdi hepsi avrupalıyız diye götleri kalkmış bu gömünistlerin ağızları kokuyordu açlıktan" falan diyordu. "doğrudur abi!" deyip iyice şaşırdım artık . "fotoğraf falan çektin mi instagramın var mı?" diye sordum tır şoförüne. "imstangran ne ulan? askerliği tarık akan'la yaptım onunla bile fotom yok" dedi. "ne yapacağım fotoğraflara götüme mi sokayım yani" dedi. skylife dergisini çıkarıp "aha sana fotoğraf herkes zaten aynı şeyi çekiyor, ben ise aklıma yazıyorum zaten herşeyi" dedi. o an keşke ben de tır şoförü olsaydım diye düşündüm. uçak da atatürk havalimanına yaklaşırken göz ucuyla denize bakıyordum sürekli. öyle olunca adam da ona baktığı sanarak bana bakıyordu. göz göze gelince de utanıp başımı çeviriyordum. bulutların arasındayız bi de adamdan da etkilenmiştim yani meyilli olmaktan değil dünyayı tırıyla gezmiş bir efsaneydi gözümde. on tane hippie gücünde belki yüz tane götü başı dağıtıp gezen backpacker gücünde idi bu dayı. bagaj beklerden de kestim dayıyı. dayı ise bagajı beklemeden direk yürüdü çıkışa elleri cebinde. bi çantası bile yoktu vallahi çok cooldu bu dayı.

    o gün aslında fazlasıyla garip bir gündü. bagajımı alıp çıktığımda aynı zamanda sözlükte de yazar olan bir arkadaşımdan sms geldi. "olm ssg sözlüğü bırakmış ya la, ben tam türkiye'ye döndüm adam gitmiş ya la adsfasdsaf bi de havalanındayım biraz daha erken gelsem adamı görürdüm tüh" gibisinden bişey yazmıştı. "ben de havalanındayım lan" diye cevap verdim. buluştuk oturduk bi cafe'de. ssg'nin entrysini okuduk birlikte. güzel, dokunaklı yazmıştı sözlük hakkında, püskürtmek için aldığımı kahvemi sadece içmiştim. bi de en sona yazmıştı reyis, "uçaktan entry giriyorum bilim kurgu gibi". ben ise düşünüyordum uçakta yıllarca yanıma güzel bir kız bekledim şimdi ise yanıma oturan bir tır şoförüne aşık oldum. ağır dram. tıpkı bağımsız fransız filmi gibi.