turgut vidinli

  • fi tarihinde kendileriyle "güzel" bir anımız vardır. bir arkadaşım var, iyi çocuk. öyle arkadaşın arkadaşı misali ama anlaşıyoruz adamla.

    neyse bununla görüşelim dedik, buluştuk. yolumuz da buraya düştü. işte klasik yemek yedik vesaire vesaire. hesap geldi, bir 35'lik, iki levrek meze falan 370 tl. bu da turgut vidinli klasiği heralde. kafalar iyi ama o kadar da değil. bariz bir abartma hali var. geri gönderdik, tık hesap 80 tl düştü. bakıyorum, yok arkadaş yine şişmiş. yemediğimiz mezeler, duble olmadığı halde duble olanlar... garson da başımda bekliyor, bir bakışı var sanki anasını sikmişim.

    tekrar gönderdim, düşmedi bu sefer. 5 tane garson masanın başına toplandı. işte klasik baskı kurma taktikleri. bakıyorum öldürecekmiş gibi izliyorlar bizi, muhabbet artık "ödeyeceksin lan biz onu almasınız biliriz" kıvamına geldi. hanginiz şef dedim. bir tanesini gösterdiler. diğerlerine tamam siz siktirin gidin şimdi dedim. yemin ediyorum normalde böyle olmakla alakam yok ama böyle çomar çomar hareketle resmen gaspa uğraşan adamlara deli oluyorum.

    garsonlar şefe baktılar şef kafa salladı, diğerleri gittiler. hep böyle olur ya işte, köpek daha büyük köpeklik görünce pısar. şef sen bize bir ufak rakı daha getir, bu itleri de masadan uzak tut sonra hesaplaşacağız dedim. gak guk etti ama gitti yine de. rakı geldi, içiyoruz.

    benim bir olayım yok. güvendiğim bir götüm de yok. ama karşımdaki arkadaşımın var. o da diyor ki olm nabıyon lan. kudurmuşum sinirden sikerler ya öldürecekler mi görmüyor musun lavukları diyorum. napacağız dedi, dedim baban. amk benim babama mı güveniyorsun dedi. dedim valla öyle. çünkü buradan sonra ya ortaya bir taşşak koyacağız ya da işler iyice boka saracak. arkadaşımın babası ağır abi biraz, hani şu iki üç araba olmadan gezmeyenlerden. ama çocuk da aramak istemiyor haliyle. neyse baktı garsonlar hala sikecekmiş gibi bakıyorlar, aradı.

    "ne dedi?"

    "o müsait değilmiş ama elemanları gönderecekmiş." peki. bekliyoruz. 1 saat geçti, garsonlar artık iyice kurtlanmaya başladılar. geçerken masaya bilerek çarpmalar, kahve getirmemeler vs..

    artık iyice göte geleceğiz diye düşünmeye başlamışken kapıdan 6 tane takım elbiseli izbandut girdi. bir tanesi kapıda kaldı. bir tanesi o bahçe gibi olan kısmın kapısına geçti. bir tanesi bizim masanın üç beş adım gerisine geçti.

    üç tanesi de bizim masaya geldi. "yakşamlar murat bey sizi buradan almamız söylendi" arkadaşımın adı murat bu arada.

    kalktık. yürürken şef garson koştura koştura geldi. "abi hesap?" dedi. amk evladının yüzünde bir ifade var, sanki kedi yavrusu. deminki lanlar lunlar olmuş sana abi. şefe döndüm "getir bakal..." diyecektim izbandutlardan biri avcunun içini göğsüme koydu. "biz hallederiz" dedi. iyi dedim. çıktık.

    sordum, 2 tane 35'lik rakı, 2 levrek ve çeşit çeşit mezeye gelen hesap 135 tl. adamlar tekel fiyatından falan vermişler rakıyı resmen ahahah.

  • benim de benzer bir tatsizliga taniklik ettigim mekan.
    bu nekanin karsisindaki adini hatirlamadigim yerde oturuyorduk biraksam. birden bir kizin sesleri yukseldi. anladigimiz kadariyla olay şu:
    masa hesabi ödüyor ve odedikten sonra da masadan bir kiz tuvalete gidiyor. arkadaslari da kizi bekliyorlar masada. sonra garson geliyor ve kalkin diyor. sonra geriliyor iste herkes. kavga oldukca uzun surmustu cunku kimse masayi yatistirmaya calismiyordu. kiz da 400 lira hesap odedigini ve boyle hizmet olmayacagini soyleyerek bagiriyordu (burda 10 lira bile odesen hic fark etmiyor tabi) ve daha sonra mekan calisanlarinin umursamaz ve sinir bozucu tavri yuzunden kiz da artik kriz gecirip kufir etmeye baslamisti. polis cagiriyordu ama polis gelmiyordu.
    ozetle sanirim mekanin huyu bu. kimse gitmesin diyecegim de kizilkayalarda hala sıra var onca yasanandan sonra. olsun en azindan biz, zar zor kazandigimiz parayi haketmeyene vermeyelim.

  • merhaba,

    şimdi size çok güzel başlayan bir gecenin turgut vidinli’de nasıl kabusa döndüğünü anlatacağım. her arkadaş grubu gibi biz de ayda bir toplanıp rakı içeriz. dün gece, her ay olduğu gibi yine buluştuk. rezervasyonumuzun olduğu masaya oturduk. sayımız belli, telefonda alakart olursa ne olur, fiks menü olursa ne olur konuşmuşuz. tercihlerimizi belirtmişiz, hiçbir sıkıntı yok. özellikle herkesin gelmesini beklemiş, meze vs söylememişiz masaya. bir tek ala rakı açılmış ve tabaklarımızda sadece peynir var. herkes gelince fiks istediğimizi söyledik. ala rakı 190, fikste yeni rakı var o da 140 tl dediler. tamam dedik, aradaki farkı hesaba yansıtırsınız yani 50 tl fazla ödeyeceğiz. aradan zaman geçti, siparişler verildi, yemeğe başlandı. garson gelip bazı mezeler fikse dahil değil dedi. hangileri dedik gösterdiler tamam dedik bu 3 mezeyi de hesaba eklersin. buraya kadar her şey normal… kalabalık bir ekip olduğumuz için masada sıkıştık. yandaki masada oturan bir amca ve eşi kalkacaklarmış yani garsonlar bize öyle söyledi. bekliyoruz kalkınca o masa bizim masaya eklenecek. ancak garsonlar amcaya seslerini yükselttiler. biz de garsonlara dönüp “yahu baban yaşında adam, ne yapıyorsun öyle konuşma“ diye uyardık. hatta bizim yüzümüzden sıkıntı yaşadıkları için bir tabak yollatmak istedik yan masaya, maksat cumartesi gecesi eğlenmeye çıkmışız, kimsenin gönlü kırılmasın. garson “ya yollamayın şunlara bir şey zaten şimdi tutup yakasından atacağım dışarı” demesin mi?! sinirlendik, çok sinirlendik… o sırada amca ile eşi kalktı. hadi dedik, neyse.

    yanımıza uğrayan arkadaşlarımız oldu, erken kalkanlar oldu, herkes hesabını ödedi. kredi kartı ile ödeyenler fişlerini bize bıraktılar. fiks menüye dahil olup erken kalkanlar (meze ve ala rakı farkı dahil olmak üzere) ve nakit ödeyenler hesabın kendi payına düşen kısmını da yine bize bıraktılar. devamlı dışarı çıkan bir ekip olduğumuz için tecrübeliyiz tabii. neyse gelelim gecenin sonunda yaşanan çirkinliğe… hesabı istedik, geldi. fark ettik ki hesap yanlış ama öyle böyle değil hem de tam tamına 715 tl fazla!

    tabii hemen adisyonu istedik ancak adisyonda da bir tuhaflık var. tuhaflığı hemen açıklayayım; öncelikle adisyonda sadece 2 kalem var, 20 tane bira ve ala rakı, fikse girmeyen 3 meze adisyonda yok… herkesin rakı içtiği bir masada bu kadar biranın tüketilmesi mümkün değil. hemen dönüp fotoğraflara baktık (çok fotoğraf çeken bir grubuz), kim bira içmiş tespit ettik. elimizdeki kredi kartı fişlerinden de anladık ki 3 kişi bira içmiş ve ödemiş. masada başka bira içen yok, herkes rakı içmiş. bira içenler de (uğrayıp kalkan arkadaşlarımız) toplamda 6 bira içmiş. yani 20 biranın içilmesi mümkün değil. ardından adisyonda yazan diğer şeye dönelim ala rakı. onu da 190 tl olarak yazmışlar. dönüp söyledik haliyle biz bunun farkını ödeyeceğiz, sizinle böyle konuştuk ve onayladınız diye. inkar etmeye başladılar. şimdi sakin kafayla yine bir hesap yapalım; 3 meze tabağı 20 liradan desek 60 tl, 190 tl ala rakı, 20 tane bira (hadi diyelim içilmiş olsun bira 10 tl imiş) 200 tl; 450 tl eder. yani 715 tl gibi bir rakama yine ulaşamıyoruz. 265 tl yine fazla, yine fazla… nedir bu diyoruz şef garson geliyor ve diyor ki o da bizim servis bedelimiz!

    yani hesabın hiçbir açıklaması yok, nerden bakarsanız tutarsız, nerden bakarsanız saçmalık… aramızda avukat arkadaşımız var, ona danışıyoruz ve hemen polisi arıyoruz. biz polisi arayınca şef garson asıl ben sizi şikayet ederim deyip beni tartaklıyor. masadaki herkes olayı anlamaya çalışırken birden turgut vidinli’nin kapıları kapatılıyor ve yine aynı şef garson kafama bardak atıyor. neden polisi aramışmışız! biz polisi aramaya devam ediyoruz, aradan 20-25 dakika geçiyor. darp edildiğimizi, mahsur tutulduğumuzu ve hesabın yanlış geldiğini söylememize rağmen polis gelmiyor. inanır mısınız turgut vidinli’de bir saate yakın süren bu olay sırasında bir tane polis gelmedi. beşiktaş meydandayız, istanbul’un göbeğinde…

    kapıları nasıl kapatırsınız, bizi nasıl mahsur tutarsınız derken biri geliyor. turgut vidinli’de yetkili biri bulduk diye hemen konuşmaya başlıyoruz ancak kapılar hala kapalı! şef garson yani matematikte 4 işlemi yapabildiğim için beni darp eden ve kafama bardak fırlatan (bu arada adı ramazan), başka arkadaşlarımı da darp etmeye çalışıyor. ön tarafta yetkili kişiyle sakin sakin konuyu çözmeye çalışan arkadaşlarımın yanından ayrılıyor arkada ne olup bittiğine bakmaya gidiyorum o sırada şef garson ramazan gülerek bana “ne oldu çok mu acıdı” diyor. yani hem beni darp ediyor hem de pişkin pişkin yaptığı şeyden utanmadan benimle dalga geçiyor… işte o sırada bende ipler kopuyor, ramazan’ı boğazından yakalıyorum ve içki dolabına yapıştırıyorum. arkadaşlarım araya giriyor, bir şekilde kapıyı açıyoruz inanın o bölümü hatırlamıyorum, çok sinirliydim. başka bir mekana geçip oturuyoruz sakinleşmeye çalışıyoruz. fakat bir bakıyoruz ki eksiğiz. tam nerede iki arkadaşımız derken telefonumuza mesaj geliyor. arkadaşlarımız turgut vidinli’de beni darp edip üzerine dalga geçen şef garson ramazan ve 3 garson tarafından tartaklanmaya devam ediyor, kapılar kapalı mahsur tutuluyor! bir bölümümüz hemen arkadaşlarımızı almaya gidiyor ancak yine şiddete maruz kalıyor. iki arkadaşımızı zar zor mekandan alıyoruz. polisi devamlı aramamıza rağmen gelmiyor. şikayetçi olacağız, olamıyoruz. darp ediliyoruz, kendimizi korumaya çalışıyoruz, kapılar üzerimize kitleniyor, rehin tutuluyoruz. ve tüm bunlar beşiktaş’ın göbeğinde turgut vidinli’de oluyor… lütfen turgut vidinli’ye gitmeyin. lütfen kadına şiddete tepki gösterin. evet, biz 715 tl fazla gelen bedeli ödemedik ama sanırım çok daha büyük bir bedel ödedik dün gece… lütfen siz de sessiz kalmayın ve #turgutvidinliyegitmeyin #kadınaşiddetvar.