this war of mine

  • abartmıyorum, savaşsever gençlerin yarısı cod yerine bunu oynasa, bir nesil içinde dünyada ordular, sınırlar, devletler, dinler filan ortadan kalkar, kel kafalı kaptanlarla uzak galaksilere gidip john lennon heykelleri dikeriz.

    ("abartmıyorum" ile başlayan cümlelerin hepsi abartıdır, bu dahil)

    oyun çok güzel, steam yaz indiriminden aldım ve indirimsiz haline de değer bence, helali hoş olsun. ama ilk oynayışta oyun mekaniğini çözünce, mütemadiyen gerçek potansiyeline ulaşamadığı hissini veriyor.

    daha zorlayıcı olması lazım: belli bir eşiği aşınca, neredeyse hiç zor karar vermek zorunda kalmıyorsun. ben de çoğu kişi gibi bolluk içinde bitirdim, usul usul yanan sobanın önünde 5 arkadaş oturmuş gitar, cigara, alkol eşliğinde öldürdüğümüz sniperların hikayelerini anlatıyorduk. savaş bitmesin diye dua eder haldeydiler, normal hayatta öyle lüks bulamazlar.

    tekrar oynanabilirliği düşüren de bu. son oynayışımda artık heyecan olsun diye, dolap tıka basa sebzeli et yemeği doluyken 3 gün aç bıraktığım adamımı bir de sarhoş edip, ertesi gün o halde askeri üsse saldırıya yolladım. hem de elinde kürekle (evde yataktan çok makineli tüfek vardı). en azından üstüne çelik yelek verdiğim için biraz dayandı.

    şimdi bu güzelim eseri özel yapan böyle fantaziler yapmak değil, ne bileyim yardım istemeye gelen çocukları soğukta kapıda bekletmek, kapitalist papazı levyeyle öldürmek, yaramı iyileştiren doktoru soymak, tecavüze kalkışan askeri kapı deliğinden izleyip eve dönünce rakının dibine vurmak değil. bunu özel kılan o korku ve belirsizlik hissi, hiç bir zaman rahat edemeyeceğimizin bilincinde seçimlere zorlanmak. mesela...

    oyun ilerledikçe evimiz yanlışlıkla bombalansa, yangın çıksa, bazı görevlere iki kişi çıkabilsek, daha önce temizlediğimiz mekanlara başkaları gelip bize dalaşsalar, değişik yağmacı gruplarıyla ittifak kurabilsek, savaşta taraf tutabilsek, evde siyasi tartışmalar çıksa, faşistle komünisti aynı yatak odasında yatırsak, karakterlerin hikayeleri oyunu daha çok etkilese, ailelerini bulmaya çalışsak, sevdikleri bize gelip sığınsa, komşuların evine gidebilsek, komşu kızına aşık olsak, daha güzel bir yer bulursak oraya taşınabilsek, saklanıp bize de pusu kurabilseler, komşu kızını hain bir terör örgütü pususunda yitirip psikopata bağlasak, bizim elemanları yağmaya giderken yağmalasalar, kadın karakterimize tecavüze yeltenseler, hayalarına bi tekme atıp kurtulsak, gece kabuslar görsek, etlerimiz bozulsa, buzdolabımız bozulsa, halımıza işese yağmacılar (bkz: that rug really tied the room together), kışın ayı gelse eve, ayıyı evcileştirip gece bekçisi yapsak, çok daha farklı eşyalar toplayabilsek, kamera bulup savaş suçlarını kaydetsek, telsizle bm'ye raporlar versek amerikan mandası istesek, bilgisayar bulup bodrum katında bi counter atsak, elektrik olmadığını öğrenince jeneratör yapsak, benzin istasyonu yağmalasak, petrol rafinerisi kurup opec'e rakip olsak, banka soyup yüzlük dolarları sobaya atsak, mahzenlerden güzel şarap yağmalayıp alem yapsak, bisiklet yapıp daha uzak mekanlara gidebilsek, iltica etmeye çalışsak, motosiklet yapıp oyundan çıksak yan oyuna geçsek...

    bunları ingilizceye çevirip bir bir yazıyorum üretici firmaya, ikinci versiyonunda görürsünüz.