terör saldırılarını depolitize eden söylemler

  • **
    --- spoiler ---
    "benim teröristim iyi senin teröristin kötü mantığı terk edilmelidir. benim teröristim iyidir anlayışı bizi felakete götürür".
    --- spoiler ---

    benim teröristim iyi diyen de kim? mesele zaten kimin terörist, kimin kahraman, kimin çapulcu, kimin devrimci, kimin bölücü, kimin özgürlük direnişçisi olduğu üzerindeki tartışmada ve tartışma konumlarını belirleyen ideolojiler, politik çıkar ve güç ilişkilerinde düğümleniyor. dünyanın terör listesinin başında yer alan örgütleri terörist kabul etmezsen, hem abd hem rusya'nın aktif işbirliği yürüttüğü tek müştereğe "en tehlikeli terör örgütü" dersen, dün yoldaş dediğine bugün terörist dersen, iyi veya kötü terör tanımının da ehemmiyeti kalmıyor.

    ("dünya", yahut nevi eli kanlı diktatör ile iş tutabileceğini defaatle gösteren "batı" dediğimiz egemen güçler de terör'ün tanımı ve tanınmasına içkin hegemonik iktidar ilişkilerinden münezzeh değil, tersine merkezinde, kalbinde iş görüyor. emperyalist siyasetin saflıktan uzak, çelişkili, çatışmalı dinamizmi eli kanlı terörist'ten mr. president'a geçişleri de, terör listesinin başat örgütlerini destekleyen kimi devletleri bölgesel çıkar gereğince "terörü destekleyen devletler" listesine almaktan kaçınmaları da olağanlaştırıyor)

    **
    --- spoiler ---
    "bu eylem hepimize, milli birlikte beraberliğimize, ulusal bütünlüğümüze karşı yapılmıştır.
    opsiyonel plus: neden tüm liderler bir araya gelmiyor, bu kutuplaşma niye, şu olayda dahi ayrışıyoruz."
    --- spoiler ---

    bu eylem, kısmi bir pozisyona karşı, kısmi bir niyet ve çıkarla yapılmış politik bir eylemdir. bu eylem, x soykırımı dediği için a kişiye, y terör örgütü değildir dediği için b kişiye karşı yapılmış, yapılabilir, yapılacak bir eylemdir. bu kısmiyeti "milli birlik beraberlik" söyleminde totalize ederek eritmek konu üzerine siyasi tartışmaları imkansız kılar, zihnini bu tip apolitik kategorilere teslim edenin de şiddet politikalarına karşı geliştirebileceği akılcı bir tavır olamaz. terör dediğin şey, en başta birilerinin ölenlere ağlayıp birilerinin ağlayanları yuhladığı bir bölünmüşlüğün, kutuplaşmanın, ayrışmanın nihai ifadesidir; daha hangi kutuplaşmadan bahsediyorsun? öldürdüğünde "ben bilmem", gömüldüğünde "borsa etkilenmez" dediğin insanlarla hangi ortak kader birliğinden bahsediyorsun?
    şiddet, yek ve tek'ten değil, fark'tan hareketle anlaşılabilir.

    **
    --- spoiler ---
    "terörün dini, dili, ırkı olmaz"
    --- spoiler ---

    daha önce ateizmle, komünizmle, anarşizmle, zerdüştlükle, domuz yemekle, ateşe tapmakla organik ilişkisini tespit ettiğimiz terör bir anda hokus pokusla böyle tavşan boku gibi kokmaz, bulaşmaz bir boş gösteren'e dönüşmüş oldu. dini yok, dili yok, ideolojisi yok, niyeti yok, talebi yok, hasmı muarızı yok, husumeti yok, neyi var lan it? belli ki sünniler bir bok yemiş, kimin saldırısı, neye karşı saldırı birden soyut bir "[i]nsanlık vs. [t]erör" ikiliğiyle silikleşip önemsiz bir konu haline gelmiş.

    **
    --- spoiler ---
    "bu millet türküyle, kürdüyle, sünnisiyle alevisiyle, sağcısıyla, solcusuyla bu oyunu bozar"
    --- spoiler ---

    yüzde 99'u müslüman olan ülkede belli ki kürt / alevi / solcu öldürülmüş, ses etme.

    **
    --- spoiler ---
    "bizde terör varsa dünyanin geri kalanında da var, her yerde var."
    --- spoiler ---

    göktaşı düşmesinden mi bahsediyoruz? dünyanın geri kalanı kim, dünyanın geri kalanında hükümet politikaları ile terör saldırıları arasında ne gibi bir ilişki var; benzerlikler ne, farklar ne? "her yerde var" diyeceksen siyasi sorumluluğun mahiyetinden geriye ne kalıyor? dünyanın geri kalanı için bir kader olsa dahi, senin için olmama ihtimali yok mu? 5 yaşında maruz kaldığımız "ahmet camdan atlasa sen de mi atlayacaksın"dan beri istenç ve sorumluluk arasındaki doğal ilişki hakkında akıl yürütmüyor muyuz? "dünyanın geri kalanında" doğal afetler sonunda dahi hükümetler hesap verip istifa edebilecekleri sorumluluklarla yüzleşebiliyorken kent merkezli katliamları evrensel bir kader olarak düşünmemizi nasıl bekleyebilirsin?

    **
    --- spoiler ---
    "kimin işine yarıyor ona bakmak lazım"
    --- spoiler ---

    hah bu da bir şarlatan tarafından dolaşıma sokulmuş, dünyanın en gerizekalı, en embesil mantığı. kimin işine yaradığı nesnel kıstaslarla tayin edilebilse dahi manipüle edilemez mi? failin kusursuz derecede rasyonel bir özne olduğunun, eylemini kusursuz bir araç-amaç ilişkisi ile tasarlamış ve hayata geçirmiş olduğunun bir garantisi mi var? bunu önkabul alsak dahi bu eylem "a'nın işine yarıyor" üzerine bir kesin, ortak hükme açıksa, b tarafından a'nın işine yarıyor gibi planlanıp, hayata geçirilip üzerinden çıkar devşirilemez mi? "onun işine yarıyor" diyebildiğin için senin işine yaradı şimdi, napıcaz?

    **
    --- spoiler ---
    "şimdi siyaset değil, yas zamanı"
    --- spoiler ---

    o zaman dans. eylemin ta kendisi siyasi, senin bu eyleme doğrudan/dolaylı neden olan karar ve uygulamaların siyasi, neden olmak şöyle dursun eylemin planlanışı ve uygulamaya konuluşundaki istihbari ve güvenlik zaafiyetlerin seçilmişler olarak siyasi ve anayasal bir hesap verme konusu, yas dediğimiz toplu üzüntü bile birilerinin yuhlayabileceği kadar siyasi pozisyonlara batmış, ama biz siyaset yapmayalım, şimdi zamanı değil, burası mekanı değil, siyasetin kapısını kapattık kardeşim, ikileyin, ama gel sarılayım geçsin. bugün ihtiyacımız olan siyaset değil uysal bir sessizlik, mütevekkil bir tefekkür.

    siyaset dediğin neyin nasıl ve nerede yapılması gerektiğini buyur eden tüm dayatmaları reddeder, zamanın, mekanın o düzenli, rasyonel dağılımlarını kafana boca eder, afallarsın. siyasetin makul öznesi siyasi elitler değil, halktır, nerede hangi konu üzerinden siyaset yapılacağına da halkın sokağa dökülme iradesi karar verir. senin ortadoğu politikalarınla, cihadist işbirliklerinle, sıfır sorun söylemiyle başlayıp yedi düveli ülkeye düşman ettiğin savaşgirliğinin sonunda reyhanlı olacak, suruç olacak, ankara olacak, yüzlerce intihar bombacısı metropollerde cirit atacak, biz ağzımızı kapatıp yas tutacağız öyle mi? karşında en naif, en saftirik, en mütevekkil halkı bulsan dahi bir saygı duruşuna bile izin vermiyor, yuhalıyorsunuz allahsızlar, daha hangi yas?