tazedirekt

  • ya kurban olayım şuraya kuru kayısı, kuru incir falan satmaktan ibaret sitelerin linklerini koyup bizi heveslendirmeyin, tazedirekt'in muadili bu mu allah aşkına?

    bakın ben size, şu site üstünden yola çıkıp, beslenme sorunumuzu anlatayım; şöyle mükemmel ülkeyiz, böyle tarım deposuyuz, aman da büyük gücüz diyenlere, kolay biçimde sağlıklı beslenmekten bile ne kadar aciz olduğumuzu göstereyim:

    meyve, sebze, süt, yoğurt --> bakın bunlar en kolay bozulan, raf ömrü en kısa, ama bir yandan da bize en çok lazım olan ürünler. kolay bozulduğu için çoğu yer bunların işine girmiyor. zaten tarım başlı başına zor bir iş, ailede kendi yiyecek diye saksıda domates yetiştirene bile sorun, "çok zor" der size. mesela burada yoncadan'ın yoğurdu satılıyordu. o yoğurdun raf ömrü bir hafta-on gün falan. market yoğurdunu at buzdolabına, 1 ay kalsın bozulmuyor, bu yoğurdun son kullanma tarihi geçtiği gibi küflenmeye başlıyor. hadi şimdi biri de gelsin beni inandırsın iki yoğurdun aynı olduğuna! içine o kadar koruyucu basılmış yoğurt yemek istemiyorum. "kendin yap!" demeyin yahu, kendim ekmek ya da yoğurt yapmakla da uğraşmak istemiyorum. isteğim çok basit: içine koruyucu katılmamış sütten yoğurt yapsın birileri, ben de bunu satın alayım. arkadaşlar hicap duyuyorum bunu söylemekten, ama birileri bir şeyi üretsin ve ben de satın alayım demek ayıp/yanlış/sorunlu değil. her yediğim, giydiğim, kullandığım şeyi niye kendim yapayım yahu, manyak mıyım ben? her şeyin uzmanı olamam ki hayatta, bırakalım yoğurt da başka birinin işi/uzmanlığı olsun yahu!

    süt-yoğurdu semt pazarı da çözmüyor, ama hadi diyelim meyve sebze için semt pazarlarına gideceğiz, âlâ. 1- çalışan insan olduğum için hafta içi semt pazarına gitme şansım yok. herkes ev hanımı- ev beyi değil. 2- benim oturduğum semtte pazar kurulmuyor. en yakın semt pazarı, 3 semt ötemde, kesinlikle yürüyerek gitme-onca poşetle dönme imkanınız yok. e ne yapacağım? otobüsle her hafta semt pazarına gidip 15 poşetle dönme çilesini yaşamak ister misiniz? taksi desen, taksiciye de mesafe kısa geliyor, küfrediyor, hem de ciddi bir meblağ tutar her hafta, her hafta... arabayla gidersem bir de ona park yeri arıyorum. bak daha gitmenin sıkıntısı bu, daha varmadık bile. hadi vardım. taze, ucuz ürün yok mu semt pazarında? var tabii, olmaz mı. ama iyisini bulmak için sabahtan gitmem lazım. çalışan bir insanın hafta sonu sabahını semt pazarına gitmekle harcamak yerine uyumayı isteme şansım yok mu? insaf yahu! (bakın semt pazarındaki ürünün tohumu, suni gübresi, zirai ilacı olayına hiç girmedim bile fark ederseniz.) hadi bunu da kabul ettim diyelim. semt pazarına gittin, seçtin, aldın, geri göndün, nerden baksan en az 2 saat demek. az mı? bunu biri benim yerime yapsa, ben onun emeğinin parasını ödesem olmuyor mu? isteyen gene gitsin yani semt pazarına da, ben kendim gitmek yerine bu hizmeti parayla satın almayı seçemez miyim? mesela deterjan, tuvalet kağıdı, çöp torbası gibi şeyleri de migros sanal market'ten alıyorum, çünkü zaman kaybetmek istemiyorum; aynı şekilde migros'ta bulunmayan düzgünlükte meyve sebzeyi, manda yoğurdunu, güzel zeytinyağını da alabileceğim bir yer olmalıydı, bu da tazedirekt'ti ve bana vakit harcatmadan kapıma getiriyordu. bunun adı hizmet talebi. işte ben bu hizmeti satın alıyordum, sadece domatesi salatalığı değil.

    gelelim başka şeylere, mesela peynirler için mandıralar var denmiş. elbette var. ki ben de, babam da yıllardır eminönü'ndeki tek bir mandıradan alıyoruz peynirleri. (ben gidemezsem babam gidince alıyor, ben sonra ondan alıyorum, hallediyoruz bir şekil.) zaten tazedirekt'ten alışveriş yaparken de almaya devam ediyordum. ama mesela tazedirekt'ten sebzemi meyvemi alırken, mandırada bulamayacağım ithal peynirleri de sepete atıveriyordum. bu sayede ithal peynirler için ayrıca macro ya da metro'ya gitmenize gerek kalmıyor. olay yine ne, pratiklik. ben zamanımı bu tarz şeylere harcamayı tercih etmiyorum, çünkü ne sipariş edeceğim belliyse, niye illa markete gidip alayım, isterim getirirler. olay tamamen tercih meselesi yani.

    pratiklik demişkeeeeeen... mesela kullandığım zeytinyağı markasının internetten satışı var, ben onu ayrıca alabilirim. tercih ettiğim makarna, hububat, salça vs. paketli ürünleri de internetten ayrı ayrı sipariş edebilirim. ama bakın ne dedik, ayrı ayrı. herbiri için kargo ücreti ödeyeceğim. herbiri için kargo bekleyeceğim. (yurtiçi kargo ile sinirlerim oynayacak mesela hepsi için ayrı ayrı. yazık lan bana!) çalışan bir insan olduğum için kargo da ben çalışırken gelecek evime, kapıma not bırakacak, ben bir de kargo iade olmadan kargo şubesine yetişmeye çalışacağım! yani aslında elime ulaşmayan, gidip kendim alacağım bir koli için para bayılacağım, ne tatlı di mi? bitti mi, bitmedi. kiloluk zeytinyağı şişeler, toplamda birkaç kiloluk hububat-şeker-salça bilmem ne içeren son derece ağır kolileri kendim taşıyacağım evime. kargo aracından indirilip kapıma çıkarılması gibi de olmayacak bu, çünkü evimin etrafındaki tüm kargo şubeleri, yokuşun dibinde, ben o kolilerle yaklaşık 500 basamaklık bir yokuş çıkmalıyım, çünkü iyi beslenmek istiyorum, düzgün şeyler yemek istiyorum, bunun için normalden fazla para ayırmaya da razı olmuşum, ama rahat rahat evime ulaşmasını isteyemiyorum, ıyy pis burjuva, benim ne hakkım var yaa bir hizmetin parasını verip evime ulaşmasını istemeye? püü, allah kahretsin beni!

    işte böyle bir hizmet kalmadı tazedirekt'in kapanmasıyla, bu yüzden çok üzgünüz. diğer hiçbir satış kanalı kendi araçlarıyla evimize göndermiyor ürünlerini. yemek istediğim her şeyi ayrı ayrı sipariş etmek, hepsiyle tek tek uğraşmak, bunun için de kargo şirketleriyle boğuşmak, semt pazarında vakit kaybetmek zorundayım. istediğim şey ne? düzgün yiyeceklere kolayca ulaşabilmek, hepsini topluca sipariş verebilmek, market market- pazar pazar gezmek zorunda kalmamak, akşam evde olduğum saatte düzgünce kapıma getirilmesi... internet devrinde bu kadar basit organize edilebilecek bir şeyi istediğim(iz) için de salağız, evet, bravo arkadaşlar.

  • operasyon maliyetleri (özellikle lojistik) çok yüksek bir firmaydı. her gün kamyonlarla bir çok taze ürün üretildiği yerlerden istanbul'a getiriliyordu. aynı gün satılmayan taze ürünler daha sonra tekrar satışa sunulmuyordu. yani işlerini gerçekten hakkını vererek ve çok yüksek maliyetlere katlanarak yapıyorlardı. türkiye ekonomisinde ne yazık ki çok zor bir iş modeliydi. yazık oldu.