tavuk yemiyorum tarikatı

  • insanların et üretimine dair çok garip şüpheleri olduğunu anladım buradan. bazıları haklı bazıları ise tamamen safsata.

    - öncelikle köy tavuğunun geç pişmesi, daha sert olması gibi öne sürülen argümanlar bariz şekilde hayvanın cinsi ve yaşıyla ilgilidir. markette aldığınız piliçler ise ortalama 48 günde yetişir. neredeyse hiç hareket edemedikleri ve bir buçuk aylık oldukları için daha yumuşak olurlar ki diyetleri de sert olmasını engellemek için tasarlanmıştır. bugün marketteki piliçlerin büyük kısmı broiler veya bizim etlik piliç dediğimiz iri göğüslü cinstendir. detaylar için wikipedia: https://en.wikipedia.org/wiki/broiler

    - ikinci olarak köy tavuğu sürekli hareket eder. kas ve kemik gelişimi için yeterli vakite ve hareket alanına sahiptir. tabi ki tavuğun cinsi de etin tadını etkiler. market pilicinin et dokusunun değiştiği bir gerçek. güncel olarak da sıkça tartışılan bir konu. sağlık açısından sorun teşkil etmemesine rağmen dokusunun değişmesi kimi insanlara rahatsızlık verebilir ki başlıkta tartışılan konu da bu aslında. atıyorum çiğnemesi daha zor ve dokusu sakızımsı gibi tepkiler var.

    - konu kısmen seçilim kısmen de laboratuvar araştırmalarıyla alakalı. örneğin göğüsün daha büyük olduğu cinslerde bacak kalınlığı önemli etken olmuş uzun süre. yıllardır bu işle uğraşan üreticiler en iri ve uygun cinsleri melezleyerek bugün yediğimiz tavuklara ulaştılar. bu deneme yanılma sürecinde çeşitli kalp ve kas rahatsızlıklarıyla doğan nice yeni tür yaratıldı. tabi ki günümüze göreceli olarak en sağlıklıları gelebildi.

    - işin laboratuvar kısmında ise tüketicinin aklına getirmek istemediği işler döndüğü doğrudur. örneğin çin gibi ülkelerde farklı kalsiyum kaynakları ve kalsiyum düzeylerinin büyümeye ne kadar etki ettiği araştırılıyor. deniz kabuklularından alınan kalsiyumla tavuklar üzerinde çeşitli araştırmalar yapılıyor. birisi baget geliştirmeye uğraşırken bir başkası et lezzetine odaklanıyor. bu kadar büyük bir endüstri için normal şeyler bunlar. kaldı ki fitobesin desteği ile yetiştirilen tavuklarda ufak da olsa gelişme sağlandığına dair araştırmalar var. şuradan araştırmaya ulaşabilirsiniz: https://www.sciencedirect.com/…ii/s0032579119406093

    - yalnız her türlü et üretim tesisinde çeşitli ilaçlar ve gıda takviyeleri kullanılır. yani kafanızda tavuklara hormon basıyorlar o yüzden sağlıksız gibi bir düşünce varsa diğer hiç bir eti tüketmemeniz lazım. en basitinden koyunlara hamilelik sürecinde verilen küspeye katılanları baz alabilirsiniz. kendi halindeki köylüye varana kadar herkes gıda desteği olan sentezlenmiş ürünler kullanıyor. en olmadı küspeye katılan buğdayın yüzde yüz doğal olmadığı bir gerçek. tohumundan tutun da ilaçmalasına kadar her zerresinde insan müdahalesi var.

    - süt üretimi için kullanılanlar daha fantastik. yalnız her ürüne paranoya ile yaklaşmak akılcı değil. çayıra çimene saldığınız ineğin sütünü kaynatarak içmek de bugün her bünyenin yapabileceği bir iş değil. üstelik bir sürü risk barındırıyor. pastörizasyonun önemini pandemi geçmişimizde bulabilirsiniz.

    et üretimi konusunda totalde şöyle bir argüman var. endüstriyel et üretimi takribi 70-80 senedir hızını hiç kesmeden gelişen ve büyüyen bir sektör. bu geçen süreçte insan hayatı bir çok gelişmeyle birlikte kısalmadı aksine uzadı. tabi ki sektör geçmişinde bir sürü hata ve felakete yol açabilecek vakalar yaşandı. örneğin mcdonald's gibi zincirler çeşitli zehirlenmeler sonucu hamburgerlerinde kullanılan etleri kesim sonrası amonyak ile yıkamak gibi çılgın hamleler yaptılar.

    günümüzde akıllı telefonu olan herkes bir yayın organına dönüştüğü için büyük firmalar artık herkesin sesini kısamıyorlar. dava açarak kaç tanesini sindirebilirler ki zaten. o nedenle bu firmalar politika değiştirmek zorunda kaldılar. mcdonald's amonyaklı etin yerine yerel üreticiden kraft burger için organik et almaya çalışıyor. gelecekte buna veganlar için yapay etler de eklenecek ki en büyük et karşıtlarının tamamiyle laboratuvarda sentezlenmiş bir eti tüketip tüketmeyecekleri şimdiden tartışma konusu.

    anlayacağınız hayvana hormon basılıyor kafasıyla yaşayarak ancak kendinizi yorarsınız. burada her endüstriyel ürüne karşı çıkan kafalardan iki tip görüyorum. bir kesim diş macununun zeka gerilettiğine veya tüpün kıçındaki renkli şeritlerin içeriğinde ne kadar kimyasal olduğunu belirttiğini zannediyor. kimya nedir? kimyasal nedir? hiç haberi yok. bu kafayla tavuk eti yorumluyor. diğer kafa ise ilk örnekteki kadar aptal değil. en azından neyin nerede üretildiğini biliyor ama onlar da ıvır zıvır organik gıda belgesellerinin fazla etkisinde kalıyor. işin ekonomi, globalizasyon, dünya nüfusu, arz/talep gibi konuları göz ardı ediyor. onların da köye taşınıp organik tarım ve hayvancılık yaparak yaşama fantezisi dışında çıkar yolu yok.