tatilini kayınpederin yazlığında geçiren damat

  • deniz bile görmeyen bir yazlığın balkonunda atletli bir şekilde kayınpederi ile esti esmedi, aslında sıcak neyse de nem çok fena muhabbetleri eşliğinde geçirmek zorunda bırakılan damattır.

    tam bir türkiye dramı;

    bütün bir yıl çalışmış geceniz gündüzünüze girmişdir. neyse ki kış geride kalmış bahar kendini göstermeye başlamıştır. önünüz yaz ve güzel bir tatil hayali ile çalışmaya devam etmektesiniz. ama önünüzde geçen senelerden üstünüze bir kabus gibi çöken bir yazlık gerçekliği vardır. ama bu sene kararlısınızdır. o yazlığa bu sene gidilmeyecektir.

    bir yandan çalışırken bir yandan da yavaş yavaş tatil sitelerinden otel beğenir, arkadaşlarınızdan otel önerileri alırsınız. otellerin özelliklerine bakarsınız, en çok da yeme içme bölümündeki alkol dahil mi, dahilse saat kaça kadar var inceler durursunuz. otel fotoğraflarına bakarken otele gelen yabancı turist fotoğraflarına da bir yandan bakmadan edemez yer yer hayallere dalar gidersiniz.

    otellerin arasında dolaşırken birde ne göresiniz. yalnızca bir kez otele gittiğiniz o otel. hemen açarsınız fotoğraflarını. bir değişiklik olup olmadığına bakar. pool bar daki değişiklik gözünüze çarpar birden. ne de güzel bir balayıydı be dersiniz içinizden. gece 2lere kadar discosunda eğlenip içtiğiniz aklınıza gelir. bir an hüzün çöker üstünüze.

    evet kesin karar alırsınız bir kez daha. bu sene yıllık izinde kesinlikle bir herşey dahil oteline gidilip sabahlara kadar eğlenip, dinlenip tekrar zinde ve mutlu bir şekilde işe döneceksinizdir.

    o akşam eve döner dönmez yemekte eşinize uzun bir girişten sonra açarsınız durumu. eşinizin cevabı net kesindir. "ne gerek var". bütün hayalleriniz birkez daha suya düşmüştür. o akşam birkaç deneme daha yaparsınız. bir türlü olmaz. gündüz işte beğendiniz otelleri telefonuzdan göstermeyi yeltenirsiniz eşiniz başını çevirip telefonuza dahi bakmaz. bütün gece gözünüze uyku girmez. saat 3e doğru uyuya kalmışsınız ve rüyanızda oteldeki rus ve ukraynalı bir grupla eğlenirken sabah 6.45 teki alarmın sesine uyanır. rüyayı bölen telefonu büyük bir sinirle susturursunuz.

    ertesi gün ve diğer günler moralsiz ve isteksiz bir şekilde işe devam edersiniz. günler günleri, haftalar haftaları kovalar.

    ve işte büyük gün gelmiş. evde ne var ne yok arabaya doldurmuşsunuzdur. havlular, tişörtler, bir sürü çamaşır hatta ve hatta bir zaman aldığınız ve birkaç defa kullanığınız şnorkel takımı ile paletleri bile arabaya koyarsınız. araba hıca hınç dolmuş ve yazlığın yolunu tutmuşsunuzdur.

    molasız ve moralsiz bir şekilde yazlığa varmışsınızdır. yarım saat sürer eşyaları yazlığın içine taşımak. o akşam geldiğinizin şerefine kayınpederiniz mangal yakmış, yanına bir de 35lik rakı almıştır. sizin ise aklınız halen o günlerdir incelediğiniz yorum sitelerinden sayfalarca yorum okuduğunuz o oteldedir.

    zulüm başlamıştır. bütün geceyi sivrisinekler ve açsanız bir dert açmasanız bir dert olan klima ile uğraşarak sabahı edersiniz. sabahın 8 buçuğunda ise eşiniz başınıza gelir ve kahvaltının hazır olmakta olduğunu yavaştan uyanmasını gerektiğini söyler. siz ise cevap olarak diğer tarafa dönersiniz. bir 15 dk sonra bir defa daha gelir. artık çaresiz sinirli bir şekilde söylene söylene uyanırsınız.

    bir tatil günü sabahın dokuzunda kahvaltı masasındasınızdır. bütün kahvaltı boyunca kayınpederiniz aldığı zeytin ve peynirleri övüp durur. zeytinler bile size tavırlıdır. hiçbiri tek seferde çatalınıza takılmaz. çay keyfi için balkona geçtiğinizde kayınpeder sabahın 7buçunda aldığı sözcü gazetesinin üçüncü turunu okumaktadır. size ise magazin eki kalmıştır ancak. bir yandan çayınızı hüpletirken bir yandan da fotoğraflarına bakarsınız magazin ekinin. çeşme, bodrum antalya daki beachlerde dj ler eşliğinde eğlenir, köpük partileri yaparken siz balkonda çay içersiniz. tam dalmış gitmişken kayınpederin gazeteden gördüğü bir haber üzerine hükümete veriştirmeye başlamasıyla bir an irkilirsiniz. birşeyler dedikten sonra "değil mi damat?" sözü üzerine birşeyler geveleyip çayı tazelemek üzerine mutfağa geçersiniz.

    bütün gün sıcağın geçmesini bekledikten sonra saat 3 gibi hazırlanmaya başlayıp 4 gibi denizin yolunu tutarsınız. iki elinizde dolu bir şekilde yaklaşık 25kg yükle sahile geldiğinizde sahilin tıklım tıklım olduğunu görüp zar zor bir yere havlunuzu serersiniz. akşama kadar mısırcılar, simitçiler, dondurmacıların bağrışmaları eşliğinde bir yandan denize girmeye kalkar, bir yandan da güneşlenmeyi çalışırsınız. denizde ise tam bir kaos ve curcuna hakimdir. deve güreşi yapan mı ararsın. top oynayan mı ararsın her türlü garip deniz canlısı oradadır. ne güzel bir şekilde denize girebilmiş ne de sürekli önünden geçenler yüzünden güneşlenebilmişsindir.

    saat 7ye doğru yine elinde 25 kg yükle eve döner cılız ve bir akıp bir akmayan duşa girdikten sonra akşam yemeğine oturursun. o da ne dünkü yemeklerden eser yok. dün geceki mangaldan sonra o akşam ve bütün akşamlar dolma, bamya, fasülye ve en son karpuzla yemekleri taçlandırırsınız.

    bir haftalık tatilinizde dinlenecekken yorgun, bitkin ve mutsuz bir şekilde geri döner ve tekrar işinizin başına dönersiniz.