türkiye'deki tıbbi cehaletin boyutu

  • ölçülebilen bir şey olsa avogadro sayısından büyük bir değerle ifade edilirdi bu.
    kansere bıçak mı vurulur hoca diyeni mi ararsın, şifayı hacıda hocada şıhta şeyhte arayanı mı.
    75 yaşındaki adamı suyu faydalıdır, her derde devadır diyerek bir dağın başına bir çeşmeye götürüp de adam fenalaşınca ortalığı velveleye verenleri mi ararsın, atadan dededen kalma yöntemlerle hastalığın iyice anasını avradını sikeni mi. kutanöz leishmaniasisi(şark çıbanı) şıha emdirdiğini iddia eden insanlar gördü bu gözler. bu daha okumamışı. okumuşu da bi ayrı beter, hocam bana şunu yazsanız diyen arkadaş, semptomlarına google'dan bakan zat, her şeyi kansere yoran şahıs, hiper agresif hasta yakını, bi siktir olun gidin la? aslında bunlara vereceksin reçeteyi, yaz ulan istediğin ilacı diyeceksin, sorumluluk kalkacak senden, en temizi, yemin ediyorum en temizi.

    aloe vera, acai berry, dulavratotu, 6 kavanozu 10 liraya olan bal, lokman hekim dükkanı, çerçiye umudunu bağlayan halkım. bir maddeyi ilaç veya zehir yapan şey dozudur. biz demiyoruz ki sana o yediğin keçiboynuzu mala gitmiyor, ne kadar yediğini bilmezsen elinde muhtar kellesiyle gelirsin diyoruz, hastalığının muhtemelen farmakolojik olarak çalışılmış bir ilacı vardır, onu alsana yahu?

    gelelim en sinirlendiğim kısımlardan bir ötekisine. antibiyotik mevzusu kadar türkiye'de yanlış anlaşılmış çok az şey vardır. bu bok sadece bakteri öldürür, hepsi bütün bakterileri de öldürmez, her birinin kendi özel etkinlikleri vardır. gereksiz antibiyotikler bitirecek bizi, seni beni değil, insan ırkının amına koyup geçecekler, sen hala antibiyotik lazım değil dediğimde gidip başka doktora yazdırıyorsun. sayın başka doktor arkadaşım, senin de ticari kaygının da amına koyarım, lütfen hastaya gereken ilacı yaz, sana süper doktor, efsane doktor demeseler de olur, sonra her şeye dirençli overlord tank gibi bakteri görünce kara kara düşünme ben ne bok yiyecem diye, bunu yapan sensin, benim, biziz, teşekkürler.

    kişisel istatistiğimdir, size bir hasta geldiğinde, sigara bırakma ihtimali %1'den azdır, kilo verme ihtimali %3-4 civarındadır, ilaçlar-buraya sonra da değineceğim- en iyi ihtimalle hastaların %50'si tarafından doğru şekilde kullanılmaktadır. hastalık azdığında suçlanacak kişi %5 ihtimalle allah, %95 ihtimalle de doktordur.

    tansiyon ilacı tansiyon düşer düşmez kesilmez, şeker ilacı şekeriniz bir seferlik düştüğünde de sonraki günler devam edeceğiniz şekilde yazılmıştır. hayır kızım, o psikiyatrik ilaçlar sen kafan estiğinde on tane yut, esmediğinde birden bırak diye yazılmadı. hayır beyefendi, sigara içerseniz nefes darlığınız kesinlikle devam eder, evet nargile de buna dahildir, hayır teyzeciğim, sen günlere gidip pasta gömdükçe ayağımın ağrısına bir çözüm bulamadı hiçbir doktor diye gelme boşa, senin başın akılsız, cezayı nerenin çekeceği belli.

    bunlar da ufak notlar
    -sizi oradan oraya keyfimizden yollamıyoruz. bölümüyle alakalı patolojileri bölümlerinin uzmanları daha iyi değerlendireceği için gitmenizi istiyoruz. dermatoloğa gidip de sivilce tamam da benim kalbimde de bir sancı var dediğinizdeki beklentiniz nedir yani? gelmişken bi de şuna bak diyosun da, tatmin olacak mısın ki?
    -8 saatlik bir mesai 480 dakika eder, ben 100 hasta bakıyorsam bu işemeyi sıçmayı hesaba katmazsan hasta başına 5 dakika eder, bizi de başından kovdu, savdı demeyin, emin olun biz hepinizden çok istiyoruz günde 15 tane hastayla çaylı börekli muhabbet etmeyi.
    -hayır ersan enişte, sana iki haftalık rapor yazamam
    -ulan eczacı bana bak. benim ilaç yazdığım hastaya "abi bu sana ağır gelir yeaa" diyorsan, ben oraya gelip ağzına sıçtığımda da beni şikayet etmeyeceksin. senin işin o ilacı vermek, yoksa "içeriği aynı" muadilini vermek. daha pahalı diye parasetamolün yanında -atıyorum-sisplatin içeren abidik gubidik bileşiklerinden verme hastama amına koyim.
    -bir insan aynı anda bir hastayı ameliyat edebilir. bir mr cihazı bir hastayı görüntüleyebilir. niye bize bu zamana sıra verdiniz diye sormayın, suratıma gelip ben salağım diye bağırsanız ironi yaptığınızı düşünürüm, bunu yapınca sizi direk rehabilite edilemez sınıfına alıyorum. ulan demek hasta var ki sıra var, ne demek niye üç ay sonra, mr cihazı babamın mı ben seni içine sokup sabaha kadar çekeyim?
    -hayır kuzenim fatmanur, sana iki haftalık rapor yazamam.
    -doktor doğrusunu gösterdikten/yaptıktan sonra, doktor gider gitmez kendi bildiğini yapan hasta yakınları/hastalar. yapmayın ulan şunu. sen mesela yeni anne, sarma bebeğini kundağa, çıkaracan kalçasını ördek gibi dolanacak çocuk sonra senin yüzünden. sen güzel abicim, bu gitmiyor omanagoyim diyerek vurma serumun hızını dibe.
    -sırada önceliği olan insanlar şunlardır: acil vakalar, engelliler, hamileler, 65 yaş üstü ve 7 yaş altı insanlar, şehit yakınları ve gaziler. ben ilçeden geliyorum, benim işim acele, benim canım yanıyor diye kavga çıkarmayın, ulan daha sıra beklemeyi bilmeyen milletten neler bekliyorum ahahahah.
    -hayır yeğenim ahmet furkan, raporunu bir sikerim, seni iki, git ulan okuluna pezevenk. adam olmayacak abla bu çocuk.

    edit1: komşuyu nasıl unuturum! komşu denen kişi tıbbın tıbbiyenin tıbbiyelinin en büyük düşmanıdır, verdiğiniz diyabet ilaçlarını bunlar zehir diye çöpe attırır, acı çay ile şekerin düşebileceğine hastanızı ikna eder. hastanızı bir ay sonra komada ziyaret edersiniz, yakını size saldırır.
    edit2: çaylaklardan harika şeyler geliyor, buraya ekleyeceğim.
    -yanığa salça sürecek rezalettedir - sesiniduymakistedim
    -zieve'nin yazdıklarını okuyun, hepsi her gün yaşadığımız şeyler.