türk erkeğinin koyun kokması

  • --- spoiler ---

    açılın, konunun baş uzmanı geldi.
    şöyle kendinize bir pavyon dublesi ya da buz payı bir ayran! * :)
    hiç olmazsa bir fincan çay veya bir köpüklü kahve koyup, dinlene dinlene okuyunuz, biraz uzun entry'dir.
    --- spoiler ---

    bu tarz başlıklarda yazmak çok tercih ettiğim bir durum olmasa da başlıkta kullanılan "koyun" ifadesinden dolayı yazmak ve bu asil hayvancıkların adına okuyucuyu aydınlatmak isterim.

    şimdi benim koyun sürüm var, böyle bildiğiniz boynunda çıngırağı olan, herbiri eksiksiz nazar boncuklu olan, gözleri sürmeli sürmeli, daima melül melül bakıp; mee meee diyen, ne kadar tok olsalar da daima yemek daha çok yemek isteyen, nazar değmesin; bol bol doğuran koyunlar.

    elbette bu koyunlarımızın başında çok değerli bir çoban beyefendi ve sürünün diğer işleriyle ilgilenen eşi hanımefendi var.

    şimdi bu koyunların kokusu mevzusuna gelirsek, koyunlar kokan hayvanlar değillerdir.
    koyun kokusu diye kastedilen şey, o koyunların yetiştirilme koşullarına ve ağıllarının, ahırlarının temizliğine göre rahatsız edici de olabilir hiç rahatsız etmeyecek şekilde de olabilir.

    örneğin kapalı ağılda/ahırda * kapalı yerde bakılan koyunların üstlerine tezek kokusu ve işlenmiş yemlerin kokusu sinmektedir.
    hayvancılık konusunda modernize olamamış çoğu çiftliklerde, bu koyunlarımız; yoğun derecede kir içindedir.

    örneğin; yünleri tezeğe bulanmış, memeleri de kirden adeta renk değiştirmiştir.
    bunun sebebi; özensiz, ilgisiz, alakasız, hayvan bakıcısıdır.

    oysa o ağılı güzelce temizlese, günde hiç olmazsa iki kere tezek kürese, o koyunların memelerini ılık temiz suyla güzelce yıkasa, yünleri kirlenmiş yavruları bir güzel aklayıp paklasa, ne o koyunlar rahatsız edici şekilde kokar ne de o ağıl.

    ama yaylada bakılan, yaylada yayılan koyunlar öyle midir?
    hayır.
    çünkü, yaylada yayılan koyun asla kötü kokmaz.
    binbir çeşit çiçek ve en çok kekik kokusuyla bütünleşmiş o yaylalar; koyunları birer çiçeğe dönüştürür, mis gibi süt ve çiçek kokarlar.
    hele o yavru kuzular, ince ince mee meee derlerken; ağızlarından yayılan süt kokusuyla bırakın yaylayı o dağı kuşatırlar.

    hatta sürüyü korumakla görevli kangal ya da akbaş cinsi köpek dostlarımız dahi bu konuda çok hassastır.
    eğer bir kangal ya da akbaş bir köpek, temiz ve titiz bakılmış sürüye alışkın ise;
    koyunların, kuzuların kendilerini kirletmesine asla izin vermeyen adeta anaç birer varlıklardır.
    kirlenmemeleri için çamurlu alanlarda yatmalarına dahi izin vermez, havlar, hırlar daha da olmazsa gidip çobana ispiyonlar:)

    çünkü bu ispiyon kangal ya da akbaş için önemlidir zira sürü koruyan bu güzel köpekler için, tüm sürü; kusursuz, temiz ve bakımlı olmak zorundadır.
    hatta pek çok defa o köpekler,
    sürüde bulunan kuzuları itinayla yalar ve temizlerler.
    bunun kurtlara karşı bir koruma tedbiri olduğunu söyleyen de vardır, titizlik takıntısı olduğunu söyleyenler de vardır.
    bu sebeple kokan koyun yoktur, sorumsuz hayvan bakıcıları vardır.

    başlığın konusuyla bu el emeği göz nuru yazımı bağlar isek, başlık sahibi;
    kötü koşullarda bulunan, kir ve pislik içindeki koyunlara rastlamış, kir ve pislik içindeki koyunları koklayarak bu sonuca varmıştır.
    bu derece kir ve pislik içindeki koyunları koklayarak, kendi tabirleriyle; "bizim erkekler" dediği o erkeklerin kötü kokmasının nedeni, başlık sahibinin bakımsız ve pis koşullarda bulunan çiftliklerde, ağıllarda, ahırlarda; dolaşması/gezmesidir.

    isteyen buyursun gelsin, bizim yaylada bakılan koyunlar mis gibi kokarlar.
    koklaması bedava, edineceği tecrübe ise ömürlüktür.

    böyle bir bir, cümle cümle yazarak, değerli okuyucuya ve üçüncü kişilere arz ederim.
    koklamak değil koklattırmamak ayıptır.
    pis yerlerden, kirli ağıllardan, pislik içinde olan ahırlardan uzakta durun, çiçek çiçek kokan yaylara gelin, yaylalar güzeldir; yaylalar yaylalar.

    saygılarımla.