türk dizilerinin ana omurgası

  • 10 sene boyunca 20’ye yakın dizide yardımcı yönetmenlik yapmış birisi olarak bu başlık altında içimi dökeyim.
    biz filmciler için dizi düzenli para kazanmanın yoludur. bu sebepten dizi bizim için biraz zorunluluktur. bizim için diziler ikiye ayrılır, aksiyon dizileri, teyze dizileri. aksiyon dizilerinin ekipleri orda bomba patladı, burda fünye patladı, arabaydı, beygirdi, dublördü diye diye sabahlar olmasın çalışır durur. uzun dönem bir komando dizisinde çalıştım, yağmurda çamurda dağ tepe gezdim, yardımcı oyuncuların tüfekleri, teçhizatları hiç elimden eksik olmadı, patlamaydı, çatlamaydı, fünye sesiydi, günde 20 adam vurduğumuz oldu. yönetmen olacak yavşak, tepemizde binbaşı gibi sürekli emirler yağdırdı durdu. komando muyum yardımcı yönetmen miyim anlayamadım aq. sonra bir teyze dizisinde çalıştım. konu stabil abi, zengin bi eleman var, fakir bir kız var, zengin eleman ağır saf, kız da iyi biri ama geçmişiyle alakalı mütemadiyen yalan söylemek zorunda. bunlar bir türlü kavuşamıyor. herifin holdingi var, ferrariye biniyor, villada yaşıyor ama o gecekondudaki sümüklü olmadan yaşayamıyor. fakir seviyor adam. neden çünkü izleyen de fakir. total seyirci. gençliği kayıp giderken zengin bir koca bulamamış teyzeler izleyip oh çekiyor. o fakir mahalleden çıkıp bütün zenginleri parmağında oynatan sümüklü hepsinin intikamını alıyor aslında.
    neyse ben teyze dizisi seviyorum abi, patlama yok, silahtı, çatışmaydı desen on bölümde bir olur. bölümün çoğu villada geçer, saçma saçma konuşurlar, tekrar tekrar aynı muhabbetleri yaparlar. hatta oyuncular sürekli aynı boku konuştukları için şikayet edip dururlar. muhabbetler o kadar aynıdır ki bazen ‘ biz bu sahneyi daha önce çekmedik mi lan’ diye kafaların karıştığı olur. ama iyidir teyze dizisi, villada geçer, o koltuktan kalkıp diğer koltuğa otururlar, birazda orada ağlayıp üst odaya giderler. bütün kapılar aralık kalır, herkes duymaması gereken şeyi o kapının önünden geçerken tesadüfen duyar. kimse de o kapının aralığından tarak gibi gözüken kişiyi farketmez. çünkü hep sırtları kapıya dönüktür. teyze dizisinde en önemli kural budur. çok önemli ve kimsenin duymaması gereken birşey konuşacaksan, kapıyı aralık bırakır ve sırtını dönersin. ki can düşmanın sırrını öğrenip hayatını rahat rahat sikebilsin.
    teyze dizilerinde zengin kahvaltıları da başka bir alemdir. masada herşey vardır ama kimse adam gibi yemek yemez, kısmet olmaz yemek, ya telefon çalar, ya da bir tatsızlık olur herkes hışımla kalkıp gider. sahne bitince ekip dalar o masaya. aq açları, yok lan bende dalıyorum, aksesuar yemenin tadı bir başkadır. teyze dizisinde zengin olmak zordur, emek ister, gece gündüz topuklu giyen gelin başı saçlı kadınlar, yatağa girene kadar kravatı çıkarmayan erkekler, villada girilmeyen havuz. siz hiç teyze dizisinde evin havuzuna giren gördünüz mü? havuz var ama anca başına gidip orda konuşursun. bu da önemli bir kuraldır, havuza gireni sikerler teyze dizisinde. ha birde vurulan iki gün komada yatıp üçüncü gün kalkıp gezinir. bugün sünnet, yarın deniz gibidir teyze dizisinde vurulmak. önce vurulanı camı olan bir yoğun bakım odasına yatırırlar, sevenleri gelip o camın başında sırayla ağlar. ama o komada yatan kadınsa güzelliğinden, erkekse karizmasından hiçbir şey kaybetmez. sümüğü akmaz mesela, ağzına burnuna bi metre kablo girmiş ama bana mısın demez, saçı bile bozulmaz. altına işemez, sıçmaz. ulan o pencere varsa bu herifin altını falan temizlerken kimse görmüyor mu diye sormaz kimse, bu da kuraldır çünkü. teyze dizisinde komaya giren içine doğru işer, sıçar. beğenmiyorsan siktir git izleme. ejderhaya inanıyorsun da adamın sıçmadığına mı inanmıyorsun pezevenk. şimdilik bu kadar, çok uzadı şimdi durumu olmayanlar gelir okuyamaz, aman ali rıza bey tadımız kaçmasın.