türbanlı kız sayısının her geçen gün artması

  • uzay ve bilgi çağında olduğumuz şu dönemde en azından istanbul için gözlemlenen kimisi için hayırlı kimisi için acı ve vehim bir durumdur. milletin özgür iradesi olduğu sürece kimseye söz düşmez elbette fakat bu artışın nedenleri üzerine de düşünmek gerekir.

    bilimsel gelişmelere, internetin yaygın kullanılışı bilgiye erişimin çok rahat ve hızlı olmasına, dünyanın televizyon, sinema, internet ve sosyal medya sayesinde küreselleşip iyice küçülmesi ve küçük bir köy haline gelmesine yani uzak diyarlara eski çağlara göre çok uzak olamamak farklı yaşam tarzlarını görebilme olanağına ve diğer birçok şeye rağmen,

    dünya üzerinde muhafazakar dindarlığın giderek zayıflamasına, arabistan gibi bir ülkede bile dinin etkisinin yavaş yavaş yumuşatılmasına ve laik düşüncenin yayılmaya başlamasına rağmen,

    türkiye’de cuma namazına giden erkek sayısı da tesettüre geçen yani türban takmaya başlayan genç kız sayısı da her geçen yıl her geçen ay her geçen gün sürekli sürekli sürekli artıyor. 1998 yılıyla 2018 yılı arasındaki fark şöyle dursun, yakın geçmişteki 2012 yılında bile bu düzeyde bir artış yoktu ülkede. evet, belli bir kesim de muhafazakarlıktan uzaklaşıp dinden çıkıyor ancak ezici çoğunluk eskisinden bile çok daha muhafazakarlaşıyor her geçen gün. zamanında kadın erkek eşitliğini savunan özgürlükçü genç kızların bile bir bir kapandığını görülüyor.

    bu mesele ilk bakışta “onların özgürlüğüdür, kimseye söz düşmez” gibi doğru gözüken bir argümanla ört bas edilebilir. ama sorun şu ki, toplumun çoğunluğunun muhafazakarlığı arttıkça bu toplumun diğer kalanını ve dahası gelecek nesilleri ve dolayisiyla bir milletin kaderini etkileyecek ve onların özgürlük haklarını daraltacaktır, ki daralttı ve daraltıyor da canlı kanlı yaşayıp deneyimlediğimiz üzere.

    muhafazakarlık neden bu ülkenin en gizli fakat en tehlikeli dost gözüken düşmanıdır? çünkü bir toplumun ilerlemesini durdurup geriletmesinin anahtarıdır. atatürk bunu 90 sene önce görmüş olup taa 1920’lerde bile türkiye’yi 2018’den daha modern yapmaya başlamış ve ileri görüşlü bir nesil yetiştirme çabası içine girmişti. çünkü muhafazakarlık yapısı gereği bir virüsü andırır. bir virüs bir kişiye bulaştı mı sadece o kişiyi alakadar etmez, o kişi dışındaki başka kişileri de etkiler. muhafazakar birey ister ki toplum ve çevresi kendi inançları doğrultusunda şekillensin, kendi inançlarına aykırı sesler duyulmasın. böylece muhafazakar bireyler birleşerek muhafazakar toplumu oluşturlar ve kendilerini yönetmesi için içlerinden seçtiği bir liderle birlikte muhafazakarlığa uymayan her şeyin ve herkesin başını ezerler. bu sadece ahlaki ve özgür yaşam tarzlarını hapsetmez, oruç tutmayana öcü gibi bakılması ya da bir öpücüğün şeytanlaştırılması, açık giyene karşı tacizin meşrulaştırılması gibi örnekler en basit ve temel düzeydeki örneklerdir. muhafazakarlık aynı zamanda “sorgulama” yetisini hapsederek toplumun tutsaklaşmasına yol açar ve toplum bu sayede gerek vergilerle gerek yetersiz hizmetlerle gerek adaletsizliklerle her ne kadar kan ağlatılırsa ağlatılsın asla ama asla sorgulamaz, tepki göstermez, karşı çıkmaz. tepki göstermeye kalkan ufak azınlığın başını ise yine toplumun kendisi ezer, kendilerini de ilgilendiren hakları kazanmaya uğraşanları palalarla kovalar, sopalarla darp eder. böylece toplumu pasifize etmenin en kolay yolunun muhafazakarlaştırmak olduğunu fark eden yönetenler daima muhafazakarlığa yatırım yapar ve bunun meyvesini daima alır.

    tesettürlü kız sayısındaki artışın hatta patlamanın neden önemli olduğu da burada gizlidir. o artış somut bir şekilde nasıl toplumsal olarak muhafazakarlaş-tır-ıldığının gözlemlenebilir bir kanıtıdır. ve bu türk milletinin geleceğiyle doğrudan etkilidir zira gelecek nesiller için de ilk eğitim ve dünya görüşü annelerin etkisiyle şekillenecektir.

    peki özgürlüktür deyip kapatmak mı yoksa köleliğin özgürlük diye satılıp satılmadığını sormak mı daha doğrudur bu hür zihnilerin ve tutsak olmayan vicdanların karar vermesi gereken problemidir.