street fighter

  • "abi ver geçeyim", "tuşların hepsine basma adam sinirleniyor", "mr.bison'a pörfekt yapınca deliriyor" v.s. tüm naif uyarıların ve önerilerin yani özetle ne olursa olsun birbirine destek vermenin en güzel yansımasıydı bu oyun. ortaokul ve lise yıllarındaki o leş gibi rutubet ve sigara kokan atari salonlarındaki birleştirici gücünden yıllar sonra bile hiçbir şey kaybetmemiş onu gördüm.

    dairede birkaç gündür bitmek bilmeyen bi street fighter muhabbeti vardı. vay efendim ben raund vermeden bitiririm, vay efendim ben vega'yla oyun bitirdim, vay efendim ben chun-li'ye aşıktım, vay efendim aslında ken'le ryu ana bir baba ayrı kardeşmiş falan. tabi arada iddialaşmalar da oluyor haliyle. sonra bir arkadaş "madem bu kadar konuştuk benim laptopta var yarın getireyim, oynayalım" dedi. o an o gözlerdeki parlama hiçbir şeye değişilmezdi. hepimiz birer liseliye dönüşmüştük adeta kaç yaşında adamlar. dün getirdi bilgisayarı, herkes öğle arasını iple çekiyor (bu arada bunu özellikle belirttim ki sonra bizim vergilerimizle mesai saatleri içinde street fighter'da oyun bitiriyor denmesin). dairede heyecan dorukta, bi arkadaş heyecandan kendini kaptırıp tuvalette sigara içmeye çalıştı da vazgeçirdik. 6 kişi lig usulü oynamaya karar verdik. herkes adamını seçti tabi ki ben blanka'yı seçtim çünkü yeşil. herkes ken ve ryu seçti köylü gibi. bakın arkadaşlar belirtmeden geçemiyecem bu oyunda ken veya ryu'yu seçen adam pes'te barcelona'yı alır, kantırda sis atar, gta'da hemen hile yazar, eyc of'da hemen saldırır. o yüzden onurlu duruşumla yeşil olduğu için blanka'yı seçtim.

    çift klavyeyle göt kadar laptop ekranından oynamaya başladık. 4 kişi de seyircimiz vardı. bakın dairede birbirine günaydın demekten aciz, gıybet üstüne gıybet yapan insanlar nasıl kaynaştı yeminle gözlerim yaşardı. aramızda akboy, ülkücü, sendikacı komünist (ki kesin zangief'i alır diyordum sovyet diye ama o bile emperyalizmin köpeği olup ken'i seçti), alevi hepsi var. resmen mini türkiye'ydik ve bizi bir araya getiren, hepimizin yüzünü güldüren, hepimizi ortak bir amaca yönlendiren tek şey street fighter'dı. kadın seyircilerimiz bile vardı.

    "hareketleri deniycem beyler bi dakika" faslından sonra köriyi sevdiği için hindistanlı dhalsim'i alan arkadaşı blanka'yla yendim, beynine beynine verdim elantiriği bak yazarken bile hala tüylerim diken diken oluyor. ama dediğim gibi köylü gibi ken ve ryu'yu seçenlere yenildim. her ne kadar klavyenin tuşlarının bozuk olduğunu iddia etsem de pek sallanmadı ortamda.

    biz 10 kişi kendimizi kaptırmış oynarken daire başkanı geldi odaya " napıyorsunuz siz?" diye. aha dedik şimdi kulağımızdan tutup çıkaracak bizi odadan ama dedim konu street fighter'sa gerisi teferruattır. adamın yüzünde çiçekler açtı resmen ekrana bakınca. nasıl eğleniyor izlerken. "başkanım buyrun oynayın siz de" dememizden sonra bir oturuşu var ki bilgisayar başına sanki yıllardır onu anı bekliyordu adam. ama şaşırtmayan bir şekilde o da ken'i seçti tabi ki. kimse karşısına geçecek cesareti bulamadığı için tek başına oynadı ve "başkanım geçeyim mi bölümü?" tekliflerime kulak almadığı için yenildi hemen ama olsun. 4 yıldır hiç oluşmamış bi ortamı oluşturmuştu bu güzel oyun, o bile her şeye değerdi.

    yeminle bak türkiye'deki kutuplaşmanın tek çaresi bu oyundur. bu oyunu oynayın, oynattırın. herkes street fighter ruhunu özümserse emin olun çok daha güzel sabahlara uyanırız.

    son olarak blanka parti kur oy verelim! adam yeşil ve elektrik çıkarıyor düşünsenize ya muhteşem bi olay. oylar blanka'ya!