sigara içme özgürlüğü diye bir özgürlük olamaz

  • galiba konu yine bu adamın kim olduğu, hangi söylemsel aygıtlarla, stratejilerle ne inşa etmeye çalıştığı değil, sıradan bir felsefe münazara başlığı gibi ortadaki beyanın doğruluğu üzerinden kavranmaya çalışılmış.

    hatırlarsanız gayetle insan hakları ve özgürlükçülük çerçevesinde bir tartışma konusu olan kürtaj meselesini hiçbir illiyet ve alaka kuramama pahasına aynı günlerde gerçekleşen roboski katliamına benzeterek kamu hastanelerinde fiili durum yaratmıştı. daha önemlisi, muhalifler kürtaj ve bireysel özgürlükler üzerine akademik makaleler yazmakla meşgulken, sonrasında askeri mahkemede aklanacak olan katliam gündemden düşmüş, ve yine daha sonra alkol tartışmalarına kendini taşıyacak ve gezi direnişinde doruğa çıkacak olan milliyetçi muhafazakar populizmin kültürel kodları "kadın rahmi-ordu-devlet-muhafaza etmek" gibi imgelerle yoğunlaştırılmıştı. yine bir liberal haklar konusu olan kızlı-erkekli öğrenci evlerine müsaade etmeyiz derken millet'in namusunu halk'tan kurtaran bir süper kahramandı. ana muhalefet parti liderinin o tartışmada ne yanıt verdiğini hatırlıyor musunuz: "hayır efendim, zaten aynı evde oturmuyorlar". sorunun çözümünün, bu sorunu yaratıp gündeme getiren zihniyetin karşısında sivil özgürlükler alanının daha fazla genişletilmesinde değil, daha fazla öğrenci yurdu inşa etmekte yattığını bu vizyoner liderden öğrenmiştik.

    bunların kürtajla, alkolle, sigarayla alakası yok, hayatta sigara içmişliğim yok, ne yalan söyleyeyim, iyiden iyiye içim kararıyor artık. oğlum hiç mi akıllanmıyorsunuz? başlığa bakmakla yetinmeyip içeriği okuduysanız şu cümlelerde normal, tartışmaya değer ne buldunuz merak ediyorum. adamın aralara "vatan, millet" serpiştirilmiş "ingilizce am günü yağ"dan hallice önermelerini sayfalarca tartışmışınız. birisi de "adam haklı, tabii öyle olacak" deyip debe'ye girmiş, öyle öğrendim. sigarayı intihar etme özgürlüğüne benzetip yalnızca sigara içmeyenin özgürlüğü vardır diyor; intihar eden, etmeyenin özgürlüğünü mü kısıtlıyor? analoji bu, zeka bu, neyini tartıştın?

    sözlükte muhtelif başlıklarda senelerdir efendi gibi tartışılan oldukça basit bir "sigara-bireysel hak ve özgürlükler-kamusal alan.." lafzında dahi "terörist, milletim, bunlar, milletimi teröristlerden kurtarmak" gibi savaşgir, ekstremist söylemlerin devreye sokulması artık gri tartışma alanlarının, ölçünün, makuliyetin bütünüyle kaybedildiğini gösteriyor. artık ortada basit bir fikir uzlaşmazlığı, çeşitliği, çoğulluğu yok. dost-düşman pozisyonlarının asla sabitlenemediği, ölümle yaşam, cennetle cehennem arasında salınan bir savaş hali var. hareket eden, etmeyen her şeyle savaş. artık bu adamın partisinin seçmeni, siyasi takipçisi yok, milleti var. lideri yok, şefi var. seçimler yoluyla millet onu seçmiyor, o milletini seçiyor. bu yüzden diğerleri gibi bir siyasi parti olmasına rağmen siyasi rakipleri de yok. düşmanları var, teröristleri, ajanları var.

    misal mahalle baskısı, neyi açıklayıp açıklamadığı bir tarafa, sosyolojik esprisini weberci kültürel değerler ve mikro iktidar ilişkileri arasındaki ilişkiye vurgusundan alan bir kavram. merkezi iktidar ilişkilerinden doğrudan bağımsız olmamakla birlikte, mahalli ölçeğin ulusal yasa ve siyasaların işleyişinden göreli özerk kültürel dinamikleriyle maruf olan, yani "dışarıdan" yaratılan değil, tarihsel olarak oluşan ve fakat mahalli çoğunluğu oluşturan bireylerce tatbik edilerek yeniden üretilen bir iktidar pratiği. bizim zatı şahane yasal düzenlemeyle yetinmeyip bu yerel şiddeti dahi merkez'den inşa etmeye çalışıyor: "mahalle baskısı yaratılmalı". sigara konusunda bunu diyebilen, konu asker-polis-yargı sacayağının yetmeyeceği bir kolektif direnişe geldiğinde neler yapmaz, neye müsaade etmez?

    bak kıçıkırık bir sigara. nerede içilsin, kamusal alanda ne ölçüde kısıtlansın. konu buydu. nereye geldik: terörist, savaş, vatan, seferber edilmeye çağrılan yerel birlikler.

    ciddiye alıp tartışıyorsunuz, karşınızda sistem içinde rekabet eden siyasi bir parti yok. her şeyi kapsayan, açıklayan bir şey, hiçbir şey değildir. millet ve terörist kavramları demokratik tartışmanın tüm unsurlarını içerecek, vakumlayacak biçimde kullanılıyorsa politik içeriğini kaybeder. bu yüzden rekabet ettiğinizi sandığınız, esasında siyaset üretme vasfını yitirmiş, apolitizmin bataklığında çürümeye yüz tutmuş, biteviye yeni düşman ve olağanüstü haller yaratmadan kendi varlığını tanımlayamayacak bir oluşum. daha uyanmayan varsa söyleyelim; bu siyaset değil, savaştır.

    korkalım diye değil, vehametin ne olduğunu, nerede yaşadığımızı, ne yapacağımızı, ne yapamayacağımızı bilelim diye altını kalınca çizmeli bu savaş stratejilerin. geçen kaymakamlara mevzuatı boşverin, milletimin iradesi önemlidir dedi. ırkçı duyarlıkları söz konusu olduğunda sabit hiçbir durağı olmayan "millet/terörist" vagonlarına atlamaya teşne beyinsiz topluluğu hazır buldukça bu anti-siyaseti daha da sınırlara taşıyacak. yarın karnıbaharın faydaları, ıspanağın zararlarından rant bulacak olsa referans vereceği tek siyaset devletin bekası ve milletin devletiyle bölünmez bütünlüğü olacak. seçimlerle, referandumlarla iktidarın el değiştirebileceğini düşünüyorsak diye söylüyorum. şu garabet millet'in toplumla, halklarla, yurttaşla, bireyle savaşının sonu hiçbir taraf için hayırlı gözükmüyor. savaşın değirmenlerine su taşımaktan vazgeçin.

  • 4. murat sen misin?