sevmiyorum artık bu ülkeyi

  • sabahleyin bir fotoğraf gördüm twitter'da. insan görünümlü biri, suruç'taki patlama anının fotoğrafını paylaşıp, altına da "gülümseyin, patlatıyorum" yazmış. başka neler yazmış diye profiline girdim, ölen gençlere hitaben "telef oldular", "ateşiniz bol olsun" gibi içi kin ve nefretle dolu yazılar yazmış. sadece bunları da yazmakla kalmamış, kendisi gibi düşünen onlarca kişinin yazdıklarını paylaşmış sayfasında.

    kimseyi kınayacak değilim, zira artık takatim kalmadı, fakat şunu bilin ki, artık dayanılacak gibi değil, böyle insan müsveddeleriyle aynı topraklarda nefes almak beni derinden yaralıyor.

    bir değiller, on değiller, yüz binlerin böyle düşünüyor. çok korkunç. hiç tanımadığı, merhabalaşmadığı bir insanı etnik kökeni ve devletine itaat edip etmemesi üzerinden yargılayıp kendi düşüncesinde mahkûm etmek, ona ölümü layık görmek, ve kalleşçe bir saldırı sonucu öldüğü zaman empati yapmayı beceremeyip sevinmek, espriler yapmak, dehşet verici ve benim dayanma sınırlarımın ötesinde.

    bir türlü sona ermeyen korku filminin içine düşmüş gibiyim. ne yapacağımı, nereye kaçacağımı bilmiyorum, her geçen gün nefes almak daha da zorlaşıyor, herkes birbirine düşman, kimse birbirine en ufak bir saygı duymuyor, saygıyı bıraktım, ideolojik olarak karşı tarafta yer alan insanların yaşama haklarına müdahale etmeyi gayet normal bulabiliyorlar. insanlar düşünmeden "peki o olurken nerdeydin, bu yapılırken sen ne yaptın, şu olduğunda sen de susmuştun ama?" diye birbirlerini kamplaştırmaktan başka hiçbir işe yaramayan sorular soruyorlar.

    böyle ruh hastası bir ortamda etrafımda kim varsa tanıdığım herkes mutsuzluktan geberecek bir halde sürünerek yaşamaya çalışıyor. bu olanlar, ölenlerin arkasından verilen insanlık dışı tepkiler hepsi çevremizi saran karanlık mutsuzlukların dışa vurumu.

    şu hayata bir kere geliyoruz ve muhtemelen başka bir hayatımız yok. onu da bu barbar coğrafyada geçirmek zorunda oluşumuz, bu örgütlü cehaletin karşısında yapayalnız, fırtınaya tutulmuş, dalları titreyen bir söğüt ağacı gibi oradan oraya savrulup hiçbir yere tutunamayışımız ne kadar acı.

    sevmiyorum artık bu ülkeyi, çünkü bu ülke benden nefret ediyor.