sevgilinin doğru kişi olduğunun anlaşıldığı an

  • "sizin için, kendisinden ve doğrularından feragat ettiğini, daha önemlisi bunu sessizce ve hissettirmeden yaptığını anladığınız an"mış asdgasd. debe'ye girmiş bir de haha, hiç güleceğim yoktu.

    35 yaşındayım. son ~20 yılıma baktığımda milyonlarca hata yaptım. iş hayatımdan özel hayatıma milyonlarca hata. evet milyonlarca. bıkmadım yine yaptım, bir daha yapmayacağıma yemin ettim yine yaptım, pişman oldum yine yaptım, sonucunda bana günlerce acı çektiren hataları ilk fırsatta tekrarladım, yılmadım tekrarladım. hatta kendi kendime bir top 10 listesi hazırladım, a3 kağıda yazdım duvarıma astım, her daim karşımdalar. tekrarla(ma)mak için, her gün uyandığımda yeniden görüyorum. belki bir gün aklım başıma gelir de, bir tanesini, en azından bir tanesini yeniden yapmam da, tecrübelerim bir işe yaramış olur.

    bunca şey içinde yaptığım en büyük hata neydi biliyor musunuz? hemen söyleyeyim, bir insan için kendimden, benliğimden ve doğrulardan feraget etmek, o kişi uğruna her şeyden vazgeçmek, kendimi ikinci plana atmış olmamdı. bir kişi için gerçekten de iş hayatımdan özel hayatıma, ailemden yaşadığım şehire her şeyimi geride bıraktım ve kendisi en savunmasız olduğum anda beni dımdızlak ortada bıraktı. üstelik hiç acımadan, arkasına bakmadan, geriye herhangi bir çıkış yolu bırakmadan.

    artık sikseler ne kimse için değişirim ne de doğru bildiklerimden vazgeçerim. her şey bitince yanlış yaptığımın farkına varmışsam da da en azından, başkasının uğruna değil kendi isteklerim uğruna yanlış yapmışım deyip kenara çekilmesini bilirim. hayatıma her şeye rağmen devam edebileceğimi, yaşamanın ne kadar güzel olduğunu acı ama insana umut aşılayan deneyimlerimle öğrendim çünkü.

    başkası için kendinden ve doğrularından vazgeçen insan, en iyimser tahminle saftır. haa sen de saf olmuyor musun işbu durumda diye sorabilirsiniz. sormalısınız da. yaptım ama sor bir kere niye yaptım: çok sevmiştim çünkü. zannediyordum ki ben, o değil ben, her şeyimi onun yolunda feda edersem o benden asla ayrılmayacak, hep benim olacak, daima beni sevecekti. o benim vazgeçilmezimdi artık, bunu da ona hissettirmiştim. oysa ki ne de güzel söylemişler: "bir insana vazgeçilmez olduğunu hissettirseniz, ilk vazgeçilen siz olursunuz."

    mantıktan arındırılmış duygular sizi hiçbir yere götürmez. hayatınızda her daim kırmızı çizgiler olsun ve bu değerleri kimselere çiğnetmeyin...

    (bkz: hayatın bir numaralı kuralı/@larker)

    "- insanlara/şeylere/olaylara değil hedefe odaklanın - her şey/herkes ölür, her şey/herkes çürür, her şey/herkes biter, her şey/herkes mahvolur, her şey/herkes kötüleşir, her şey/herkes gider (oku: entropi). ölecek, çürüyecek, bitecek, mahvolacak, gidecek objelere/süjelere değil bir amaca bağlanın. hayatta bir emeliniz, isteğiniz, hedefiniz olsun. (önemli: kadın/erkek bir hedef değildir.) kendinizi her zaman geliştirin (daha iyi bir cv, daha iyi bir vücut, daha fazla yabancı dil, hobi, spor, etkinlik, yetkinlik, aktivite...). insanoğlunun elindeki en önemli hazinesi zamandır, bunu birilerinin peşinden koşarak değil, kendinizi geliştirerek ve hayat amacınıza ulaşmaya çalışarak harcayın."

  • sizin için, kendisinden ve doğrularından feragat ettiğini, daha önemlisi bunu sessizce ve hissettirmeden yaptığını anladığınız an.
    onun en mutlak 'doğrusu' siz olmuşsunuz demektir.
    bundan daha doğru ne olabilir?

    dipnot: doğan hoca'nın* çok güzel bir sözü var, buraya onu da iliştireyim:
    "sizi başka bir şeye dönüştürmüyor, sizde bir devrime neden olmuyorsa, o aşk değildir."

  • hani diyor ya sabahattin ali,

    "gözlerimden öptü,
    ellerimden öptü, ellerimden.
    avuç içlerimden öptü.
    unutabilir misin şimdi?
    ben, ölsem unutamam."

    anlarsınız. ölseniz de unutamayacağınızı anladığınız zaman, anlarsınız.