seren serengil

  • ‘bütün muhteşem hikayeler iki şekilde başlar; ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir’ demiş tolstoy. ablamızın hikayelerinin boktanlığı hep aynı çöplükte takılması ve bu çöplüğe gelenlerin hep sonradan benzer şekilde suçlanacak bağımlı (kumar, uyuşturucu) tanıdıklar olması. yolculuk yok, şehre gelen yabancı yok, ne mi var;
    1) fonda ‘bim bam bom çok şükür dostlar, artık benim de bir sevgilim var’ çalan ‘mıç mıç dönemi’. bu dönem gözlerin kusur görmediği, röportajlarda, sosyal medya gönderilerinde ‘sapı övme, yüceltme’, nişan-nikah aşamalarının dakika dakika göze sokulduğu dönem olarak yaşanılır. ünlü roma imparatoru vı. vasıfsızus frapanus’a göre hep bir şekilde gündem olmayı becerip bu sayede reklam anlaşmaları bağlayanlar ikili ilişkileri bu kadar dışa dönük yaşamalıyken, meşhur yunan filozofu histrionikus kişikliktis’e göre bu çift olma hali coşkusu daha derin kişilik problemlerinin tezahürüdür. bilemiyoruz tabii ama bebek haberlerinin, yumurtalıkların, uterusun, rahmin, spermin, yapay ya da doğal biraraya gelme hikayelerinin, sonradan fake’di gerçekti iddialarının, kişisel mahremiyet alanlarının halka arzedildiği, türlü türlü cinsel detayın yedi kat elin ağzına sakız edildiği süreçte bu dönem içinde değerlendirilebilir. hatırlatmakta fayda var: yolculuk yok; kıçtaki kıl ağardığında bile hala arkasına sığınılan çocukluk travmalarını başka bir çocuğa yaşatabilmek için terk edilmeyen çöplük var. şehre gelen yabancı yok; mümkünse baba figürüyle aynı zaaflara sahip bir ‘tanıdık’ ağırlama var ki aynı yerden tekrar tekrar kırılma nesiller boyu devam etsin.
    2) fonda ‘arkanı dön ve çık istenmiyorsun artık’ çalan soğuk savaş dönemi var. genelde talihsiz sonlanan hamilelik dönemine denk gelir bu süreç ve ‘zaten alt soydan, kumar ya da uyuşturucu bağımlısı, ailesi ayrımcı yahudi, annesi berdel evliliği yapmış, babişkosu belliş değil, bizi gülbin ayırdı, benim evimde yaşadı, çöp adamdı hayat üfledim, pinokyo’ydu tahtasını ete kemiğe çevirdim, zaten kürttü, kapkaç mafyasındandı, kara para aklıyordu, mahmutpaşa’da sırtında kumaş taşıyordu, gay dedikoduları çıkmıştı, saraydan tebdil-i kıyafet edip çıkaraktan tanışmıştım, çiğ soğan yiyip sıfatıma hohluyordu’.. şeklinde suçlamalar havada uçuşur. bütün muhteşem hikayelerde ana karakteri evirebilmek için toplumsal, fiziksel, sosyal, ailevi çatışmaların yanında iç çatışma yazılır ki ya bir korkusundan, zaafından arınsın ya da karakterindeki bir düğümü açsın. bu ablamız aynaya bakmadığı sürece ne bir yolculuğa çıkar, ne şehrine bir yabancı gelir ne de minor-moderate-major-massive değişiklik sıralamasına uygun hikaye iklimi oluşur.

  • hikayeler ayniydi, jonler degisiyordu.

    surekli ayni kisir dongulerde yasiyorsan hayatta yasadiklarindan dogru dersleri almiyorsun demektir seren.

    kendini kurban ve zavalli ilan ederek, "bunlar hep benim basima geliyor" diyerek iyilesemezsin seren.

    "sevmistim, o yuzden katlandim" diyerek 40li yaslarinda yanlis iliski secimlerini aklayamazsin artik seren.

    anne olmamak veya hayat arkadasin olmamasi seni hicbir kadindan daha az degerli yapmiyor seren.

    senelerdir bitmek bilmeyen kosulsuz sevgi arayisinin bitmek bilmemesi bu sevgiyi disarida aramandan kaynaklaniyor seren.

    terapiye git; icindeki kucuk kiz cocuguna sahip cikmayi ogren. ve gercek dedigin sevgini ucuncu bir kisiden, bir cocuktan, bir adamdan once kendine goster seren.

    seni en cok sen uzuyorsun. su kisacik hayatta bos yere, yok yere uzuyorsun. lutfen artik iyiles seren.

  • pazartesi söylemezsem olmaz başlıyor. siz asıl muhabbeti o zaman görün.

    ikinci sayfa ve gel konuşalım'da kendisinden bahsedileceğini düşünmüyorum çünkü tv8'de eylem ipek (yaşar ipek'in kardeşi yer alıyor) var, kanal d'nin ikinci sayfa'sının ablaları ise "kendisini sevmedikleri için" ambargo uyguluyorlar. zaten bu sebeple yok seyhan soylu'nun youtube kanalı, yok bilmem ne magazin'in youtube kanalı gibi yerlerde kendine yer buldu bu haber... yoksa 55 kere magazin masalarında tarumar edilmişti bu konu...

    başka bir insan olsa "kadına şiddet, hamile kadına bu yapılır mı?" diye ayağa kalkacak ünlülerin sesini çıkarmaması da bu konuda çok enteresan oldu. gülben ergen lobisi mi dersiniz, seren serengil'e arkadaş görünen herkesin dalkavuk ya da boktan insanlar olması mı dersiniz bilemem. tek gördüğüm korkunç bir ikiyüzlülük... seren serengil'in de yaşar ipek'i ifşa ettiği videoları instagram sayfasından kaldırması da bu konuda ayrı bir soru işareti oluşturuyor, sanki adam özür dilese geri dönecek gibi... belki de insanlar bu yüzden karışmıyordur. ancak bu yine de ikiyüzlülük durumunu değiştirmez.

  • benim için tam bir guilty pleasure olur kendisi, magazinin krize girdiği şu dakikalarda imdadımıza yetişti sağolsun.
    hafif saf, şımarık, piremses ama art niyetsiz hali bana hep sitcomlarda iş çevirmeye kalkışınca daha büyük bir panikle kendini ele veren abartılı tipleri andırır. severdim yau.
    bacım gülben gibi sinsi ve fırsatçı değilsin, elinde onun bunun kasetleri yok ki önüne geleni tehdit edip zorla köşe yazmazlığı yapasın. sen daha bi seviliyorsun rahad ol da, gözünü seveyim o kadar paraya sosyal olanaklara karşın gidip de şöyle hanzolukta zirve tipleri bulma.
    bu arada yaşar ipek denen hırbonun oğlunu reddededen acıların çocuğu emrah'ın akrabası olduğunu bilmiyordum. ee kaz gelecek yerden karşılılı tavuk esirgemediniz şu halde, emrah'ı yıllarca korudun be bacım. olacak iş mi.
    neyse bak erkek seçimindeki aşırı düşüklüğü avukat seçiminde de sürdürüyrosun anladığım kadarıyla oysa paran var tut magazin avukatlarından birini yaslan arkana. sanıyorum çevrende daha düşük statülü olduğunu düşündüğün insanları seviyorsun çünkü geldiğin çevreye uyum sağlamak az biraz kafa, disiplin filan gerektiriyor ki disiplin sende olmayan şey. tut kezban hatemigillerden bir avukatı bak keyfine, avukatta ucuza kaçma.

  • kendisini 3 güncük hapse attıracak kadar aciz duruma düşen, gölgesinden korkan gülbiş'i yerin dibine sokan reyize. hapisten çıktığı bölümü izlemek için sabırsızlanıyorum. önce gülben'in sonra hande'nin götünü yaktığı için kendisine büyük bir sempati duyuyorum.