seni neden işe almalıyız

  • bir zaman iş görüşmesinde bana patron tarafından sorulan soruydu. "bilmem siz çağırdınız" diyerek cevaplamıştım. bu cevaptan sonra beni arayacağız söylemişti 10 yıldan fazla oldu halen aramadı kalleş.

  • yurdum insan kaynaklarının beceriksizliğini gösteren saçma sapan bir sorudur. o kadar meraklıysanız adayın en güçlü olduğunu düşündüğü yönlerini veya diğer adaylardan ne açıdan farklılaştığını düşündüğünü sorabilirsiniz.

    neden işe almalılarmışmış. bu zavallı soruyu soran seni bile işe alan yerde benim varlığım çağ atlatacağı için.

  • anlamsız saçma bir sorudur. bu hayatta idealler vardır ama önemi olan bir şekilde geçim derdini halletmektir.

    istanbul'da türkiye'nin ilk 5 şirketinden birine girecektim. neyse holdinge gittim. gerekli görüşmeleri yaptık. bana dediler ki ''seni neden işe alalım?''

    bende dedim ki, ''martin heidegger der ki, gözümüzün önünde duran bir bütün olmayıp hareketteki unsurlardan ibarettir. ben gücümü hareketten alırım, bir cisim yada insan sürekli hareket ediyor mu? o halde o insanın başarısız olması söz konu değildir. şimdi ben size soruyorum? gücünü hareketten alan bir personel mi? yoksa sadece durağan bir personel mi? seçim size kalmış'' demiştim.

    işe girdim. yaklaşık 5 yıl çalıştım.

    bana orada seni neden işe alalım diye saçma bir soru sordular, bende saçma sapan bir cevap verdim. hedidegger'in bu sözünün benim söylediğim şeyle bir alakası yok. onlar benimle dalga geçti, bende onlarla dalga geçtim.

    demem o ki, bu soruyu neden sorduklarını onlar bile bilmiyorlar. türkiye, gelenekçi bir ülkedir. çoğu kavramların altı boştur. bizden önce böyle işe aldılar bizde böyle işe alalım derler. o sebeple bu soru size sorulursa yapmanız gereken tek şey özgüvenli bir insan olduğunuzu göstermektir. sallayın, kafadan atın ama sessiz olmayın. kem küm etmeyin.

    ne diyor ayn rand:

    ''iş dünyasında kendi yargınızdan şüphe duymayın. ideoloji alanında şüphe duymayın. entelektüellerin anlaşılması zor, abuk sabuk konuşmalarının size gözdağı vermesine veya sizin cesaretinizi kırmasına izin vermeyin ve şu tür sonuçlara varmayın; anlamadığıma göre derin bir şey olmalı veya entelektüellerin gündemleri böyleyse o zaman benim fikirlerim pratik olmayan saçmalıklardır. fikirler yeryüzündeki en önemli pratik güçtür.''

    hiçbir konu hakkında 'anlamadığıma göre derin bir şey olmalı' şeklinde düşünmeyin.

  • şirketlerdeki yarak gibi olmuş diyen adam eksiğinizi kapatmaya geldim diyerek cevaplanabilecek soru.

  • diyelim ki patronum ve bu soruyu sordum; o kişi cevap olarak "işsizim çünkü amına koduğum çocuğu" derse, değil işe almak sağ kolum yapardım.

    ben de böyle biriyim işte...

  • türkiye'de bu soruya adam gibi cevap vereni ukala bu diye işe almazlar. türkiye'de bu soruya cevap vermeyen işe alınır.

    diyelim ki şu yukardaki cevabı verdiniz.. yani şu : "çünkü allah ne verdiyse yardırıp size daha çok para kazandıracağımı düşünüyorum. siz ne kadar çok kazanırsanız, benimlede aynı paralelde paylaşacağınızın bilincindeyim".. hah, işte bu cevabı verirseniz türkiye'de hiç bir işe giremezsiniz. çünkü türkiye'deki şirketlerin % 99 'u değil % 100'ü hakettiğini isteyecek adamı sevmez. nefret eder, iğrenir.

    şöyle bir izlenim vermelisiniz : " çok ama çok sıradan, sakin, herhangi bir fikir üretemeyecek, aşırı mütevazi, asla ne derlerse desinler patlamayacak, kendini hiç ama hiç geliştirmeyecek, şirkete en ufak katkısı olmayacak ve kimse ile tartışıp kavga etmeyecek "
    bu yukarıdaki tipi çizin ve her işe girin... ingilizceymiş, üniversiteymiş hiç umurlarında değildir. illaki lise mezunu ve memnun oldukları birini örnek verirler ve derler ki bak bu bizim şu adam lise mezunu her işi yapıyor..
    şirketlerdeki insan kalitesi insan kaynakları müdürünün kalitesinden fazla olamaz % 80 şirket böyle. kendisinden üstün olduğunu hissettiği an işe almaz.

    zaten türk şirketlerinde efendimli, beyli, hanımlı, sizli bizli konusmaktan iş yapmak imkansızdır. kimse kimseye güvenmez, fikrini dinlemez, fikir diye bir şey yoktur zaten. öyle bir kavram yoktur..

    şirkette en çok zam alanlar hiç bir iş yapmayanlardır. bunların ellerinde sürekli bir fatura ya da şirkete ait bir belge, ya da excel tablosunun çıktısı vardır. ellerinde bu kağıdı sallaya sallaya akşama kadar şirkette gezerler, eğlenirler , çay içerler falan. ama hiç işleri olmadığı için ve gezindikleri için de genel müdüre yalakalık yapma olasılıkları çalışan kişisen 10000000000000000 kat fazladır. yalakalık yapmasalar bile elllerindeki kağıtla ordan oraya çalısırmış ve bir yere gidiyormus iş için hissi vererek genel müdürün gözünü boyarlar. yıllık zam açıklanır bu tipler % 30 sen % 5 alırsın..

    % 99'u değil şirketlerin % 100'ü yav biz yeteri kadar büyüyemiyoruz, bir şeyler eksik diyerek hayıflanırlar ve bazen farkına varır gibi olup çalışan kalitemiz kötü derler..

    aslında kaliteli çalışanları vardır. ama bu kaliteli ve şirketin cirosunu ya da ne istiyorlarsa onu 3'e katlayacak kapasitededirlerdir ama şirket onlara değer vermeyince onlar da bilerek şirkete bir şey katmazlar. ne kadar ekmek o kadar köfte mantığı.

    yıllar geçer. bu şirkete hiç bir şey veremeyecek kapasiteki elinde kağıtla dolaşan kalitesiz çalışanlar müdürlüğe kadar çıkar. kaliteli elemanlar zaten işi bırakmıstır. böyle gider.
    bu yüzden dünya markamız yok.

    daha şu yazdığımın 50 katını yazarım.daha neler neler var. ama yoruldum..
    isterseniz devamını getiririm.