sakın evlenmeyin oğlum

  • okunmayacağını bildiğim halde evli olan birisi olarak bir şeyler karalama ihtiyacı hissettim.

    evlilik teslimiyet demektir. teslim olabilen evlenmeli. teslim olmayanlar (fedakarlık yapamayanlar, özgür olmaktan hoşlananlar) evlenmemeli. maalesef evliliğin ilk senesi - özellikle ilk 4 ay- er ya da dişi kişisi için oldukça zorlayıcı geçmekte.

    olaya bir erkek tarafından anlatacak olursam (kendi açımdan)

    üniversite hayatı herkes için aşağı yukarı aynı şekilde geçiştir. sik taşağına denk istediği zaman uyanmış, çorabını istediği yerde çıkarmış, sigarayı ne zaman ve nerede isterse o anda içmiş bir insandan, bir anda "kalk hadi annemlere gideceğiz", "40 kere söyledim kıyafetlerini kirli sepetine at", "içme artık şunu neden içiyorsun ? hani evlenince bırakcağım diyordun" şeklindeki artık dış uyarana maruz kalmaya başlayınca insan fark ediyor ki büyük bir hata yapmış. arkadaş ortamlarında (eğer hanımı annesine bıraktıysa ve onsuz bir şekilde bekar arkadaşlarla takılma fırsatı bulduysa) sakın evlenmeyin oğlum şeklinde nasihat vermesi olağan gibi görünüyor.

    fakat yukarıda da söylediğim gibi evlilik teslimiyet işi. evlendikten sonra artık evlisiniz ve bu evlilik denen meretin sevgililikle uzaktan yakından bir alakası yok!! bunu bilip buna göre yaşamalı. bu geçiş dönemi ( iki kişinin bir birini tanımaya başlaması ve ya bir takım fedakarlıklar konusunda bir birlerine yardımcı olmalarıyla kısır döngü bir nebze olsun rahatlayabiliyor) yaklaşık 12-14 ay kadar sürebiliyor. eğer bu süreçte artık evlisiniz "eve girdiğimde yemek hazır olmalı abi", "ben arkadaşlarımla özgür bir şekilde takılmak istiyorum karım evde oturup benim gelmeme yakın istediğim bir şey varsa onu yapsın", " gömleklerim ütülenmemiş olursa neden evlendim abi?" şeklinde düşünceniz varsa artık o devir kalmadı.

    er kişisi, babasına annesi tarafından gösterilen hürmet ve ilgiyi bulmak için üniversitede tanıştığı ya da ofis ortamında yan masasında tanıştığı damla, çisem, yağmur gibi kadınları tercih ederek bu şansını kaybetmiştir. ilk 2-3 ay cicim ayları bittikten sonra, damla kişisinin artık ben yemek yapmak istemiyorum. kadın erkek eşit olması gerekiyor. bu çamaşırlarını buradan kaldır v.s şeklindeki kadının artık anaçlıktan bireyliğe doğru yol aldığı son 20 yıl kadınlarından aranılan evlilik bulunamayacaktır. çisem yerine hatice veya emine'ye doğru yönelmeleri gerekiyor.

    şimdiye kadar karaladıklarım şeyler, er kişisinin evlilikten beklediği ve evliliğin ona ne sunduğuyla alakalı bir şeylerdi. fakat evlilik daha farklıdır. düşünülenin aksine (kadınların muayyen dönemleri hariç) eğlenceli olabiliyor.( ilk 14 aylık süreci es geçmiyorum. bu dönemlerin sıkıntıları daim. karşılıklı otorite kurmaya ve insiyatif adımlarının karşılıklı yapılıp yapılmadığının teste edilmesiyle geçiyor. )

    evlilik ne istiyor peki ? güzel ve ya seksi bir kadın katiyen istemiyor. olsa tadından yenmez ama maalesef en son şarttır bence kadının güzel olması. sırf "karım güzel ben evli kalmalıyım" diye düşünen bir kimse yoktur. bence yegane mesele anlaşmakta. herhalde aq anlaşmakta ne sikik sikik konuşuyorsun dediğinizi duyar gibiyim. anlaşmak demek gülmek konuşmak değil, daha çok bir olay ya da durum karşısında olaylara aynı pencereden bakabilmek bence. kendimle ilgili bir örn: twilight filmi vampirli bir film diye sinemaya gitmiştim. sonra bu ne aq deyip yarısında çıktım* aradan biraz zaman geçti ve 2. filmi sinemaya girdiğinde hayatımdaki kız çok güzeldi ilki hadi ikincisine gidelim diye teklif ettiğinde "filmin klasik bir aşk hikayesinden farklı olmadığını ve aynı filmden yüzlercesini etrafta bulbileceğimizi söyledim. anlaşamadık. ayrıldık. şimdiki sevgilim (eşimle) sohbet esnasında twilight için "sıradan bir aşk hikayesinden farklı değildi" şeklindeki yorumuyla olaya aynı açıdan bakabildiğimize sevindim. halen aynı şekilde bakıyoruz. genelde filmlerdeki sevdiğimiz karakterler aynı kişiler oluyor vesselam.

    bu gevezelik su anlama geliyor, yolda gördüğümüz topallayan bir adam gördüğümüzde "pis fakir" tepkisinden çok ne kadar yazık yahu şeklinde düşündüğümüzü söylüyoruz. gel zaman git zaman artık bir olay ya da bir durum karşısında konuşmadan da bir bakışmayla olaya tepkimizi koyabiliyoruz. bu gibi durumlarda evlilik güzel olabiliyor.

    fedakarlık çizgileri esnek olmalı evlendiğiniz kişinin. ben yapmam hep sen yap dediği takdirde bir şeyler daha zor olabiliyor. bu da bu tepkiyi verdiren nedenlerden.

    geçmiş zamanları sevgililik , evlilik ve ebeveyn olma gibi durumları gözden geçirdiğimde bekar arkadaşlarla geçirdiğim vakitleri her ne kadar da özlesem, bazen çok ağır kaoslar şeklinde durumu atlatıyor da olsak, genele vurup kâr-zarar durumunu gözden geçirdiğimde hiç kimseye sakın evlenmeyin oğlum dememişimdir.

    bedava seks, hazır yemek, hazır yıkanan çamaşırlar, çocuk yaparız iyi olur, ayağa gelen çay, evin temizlenmesi v.s şeklindeki ihtiyaçları karşılamak için evlenmeyi düşünüyorsanız sakın evlenmeyin oğlum !!!.

    seks için orospuya, yemek ve çay için restauranta, çamaşırlar için kuru temizlemeciye, çocuk için yeğenlerle, temiz ev için ise temizlikçi çağırın. daha mutlu olursunuz.

    evliliğe ne kadar verirseniz o kadar zevk alıyorsunuz. babalık da aynı şekilde. ne kadar çok verirseniz o kadar çok zevk almaya başlıyorsunuz.

  • iş yerinden çok sevdiğim bir abim dün aksam iş yemeginde "dahabimavi'cim sen de en kısa zamanda evlenmelisin, senin bizden daha fazla mutlu olmaya hakkın yok" demişti. ne demek istedi acaba...