sözlük yazarlarının rumuzlarının hikayeleri

  • bir espri vardı. şifreni unutursan diye, şifreni "yanlış" yap ki şifren hatalı olduğu zaman site sana "şifreniz yanlış" dediğinde hatırlayasın. çocukluk aklı işte. o gün bu espriyi nick olarak almışım. bir şey hatalı ama: şifrem "yanlış" değil...

  • kızımın 2-3 yaşlarındayken kültablası için uydurduğu isimdir "sagaya dukusu". sigara paketi değil yani küllük, kültablası.

  • erkek kardeşimin kafasını omzuma koyup "ben küçük bir kedicigim sev beni miyav miyav mırrr" şeklinde sırnaşması nickimde etkili olmuştu. adnan oktar falan hiç aklıma gelmedi o zamanlar :(

  • süperman olamayacağını anlayıp normalman olarak minimalist takılmaktır.

  • konar göçer bir şahsım

  • antakya da soğuk,sisli bir kış gecesi.tarih 24 ocak 2008.lise son sınıfım,devlet yurdunda kalıyorum.malum gariban adamız elimizde 2 misli iddaa kupon,cepte tek dal sigaramız.eğer her şey yolunda giderse 25 ocak sabahına 24 lira ile uyanacağım.gecenin ilk saatlerin de 2 ingiliz ve 1 alman kupa maçım başlayacak.etüt de bile maçlarda aklım.vakit geçirmek için karikatürler çiziyor,olduk olmadık şeylerin hayalini kuruyorum.etüt bitti zili çalar çalmaz odamın bulunduğu koridora attığımı hatırlıyorum kendimi.koştum.odama girdim.defter ve kalemi kıyafet dolabımın üzerine fırlattım.odanın güney penceresine bakan kısmında bitkin bir şekilde yaşamı sorgulayan paslanmış kalorifer peteğini gözüme kestirdim.kenarda duran masadan bir sandalye çekerek yanına sokuldum.sevgisiyle,sıcaklığıyla kucakladı beni,annem gibiydi.bir süre sessizce bekledik.artık vakit gelmişti.maç kadroları girilmiş,sahadan forumunda hareketlilik başlamış.
    cebimde duran samsung e 250 marka cep telefonumu çıkardım.kızağını sanatsal,kıvrak bir parmak hareketiyle yukarı doğru kaydırdım.ve beklemeye başladım.
    10,25,40,65,83,90+4..
    2 saatlik bir sürenin ardında her şey yolunda ilerlemiş,kuponum bir rönesans dönemi heykeli gibi tüm haşmetiyle gözler önündeydi.4 de 3 ü tamamdı artık.geriye tek maç kalmıştı,villarrreal-barcelona..
    oysa hiç yapmazdım böyle bir şey ama o gün yapmıştım.sebebini bilmediğim bir cesaret örneği göstererek maç sonucu için beraberlik seçeneğini göze almıştım.pişmanlık yavaşça boy göstermeye başlamış olsa da artık yapacak bir sey kalmamıştı.bekleyecektim..
    öyle de oldu,bekledim.saat de çoktan 22 nin sonlarına yaklaşmıştı zaten.küçük bir umut kıvılcımı ve kaloriferin gösterdiği anne şefkati ile birlikte vücudum ısınmaya başlamıştı.ve artık zamanı geldi,saat 23..
    bir anda ayağa fırladım.koridordan alabildigine hızlı adımlarla merdivene doğru ilerledim.basamakları 4 er 5 er atladım,serengeti düzlüklerinde oradan oraya koşturan ceylanlar gibi.sebebi son anda maçın kanal a tarafından canlı yayınlanacağını öğrenmemdi.
    zemin kata inerek televizyonun bulunduğu salondan içeri girdim.salon buz gibiydi,kimsecikler yoktu haliyle.kim benim kadar aptaldı ki?
    ön sıradan bir koltuğa oturup kavradığım kumanda ile kanal a yı aramaya başladım.bulduğumda maçın henüz 9. dakikası oynanıyordu ve seyre daldım.
    20,34,48,67,79,88..
    zaman öylesine yavaş ilerliyordu ki,özel göreliliğin ne demek olduğunu artık daha iyi anlıyordum.tv nin sesini kıstım ve dayanamayıp gözlerimi kapadım..
    açtığımda kamera xavi'nin surat ifadesi üzerindeydi ve herhangi bir mutluluk belirtisi yoktu.tanrım,olabilir miydi?
    evet.3 saniye sonra spikerin dudaklarından şu ifadeler süzülecekti.
    ''evet sevgili seyirciler,el madrigal de maç 0-0 sona eriyor''
    evet,yanlış duymadınız.
    el madrigal de maç 0-0 sona eriyor..

    benim hikayem de budur işte.belki o 24 liranın taşıdığı hayati değerden belki de başka bir sebepten bilemiyorum.ama öylesine önemli ve güzeldi ki,hala unutamıyorum..

    edit:imla

  • küçük bir beyin amcıklanmasıdır kısaca.

    şu sikik hayatımda en sevdiğim roman bratya karamazovi dir. bayılırım bu ahlaksız ve dışlanmış aileye. materyalist ivan'ın dan serseri dmitri'sine ya da kuş kalpli alyoşa'sına hepsini severim. ama en çok da bu varyansın babası fyodor pavloviç'e biterim. eğer itin biri ve haz düşkünü bir adam olmayı kafama koyarsam idolüm tektir. fyodor pavloviç karamazov. işte ben bu adama bu kadar ilgili iken ve sözlük için bir nick düşünüp kıvranırken aklıma geldi. dedim ya ben bu adı niye mahlas olarak kullanmayayım? neyse sonrasında ise rusların isim sistematiğine yenik düştüm ve üstadın adını yanlış hatırladım... kitabı okuyalı 4 sene olmuştu ama yine de ayıp oldu. pavlov oğlu fyodor manasına gelen fyodor pavloviç yazacağıma fyodor oğlu fyodor* manasına gelen fyodor fyodorovic yaptım mahlasımı. bir nevi fyodor'un oğlu oldum sanki. hayırlısı be gülüm dedim fark ettikten sonra tabii. böyle kaldı.

    işte öyle.