sözlük yazarlarının gittiği en kötü şehir

  • sıradan bir ekşici için bir şehri iyi ya da kötü yapan tek şey şehirdeki alkollü mekan ve starbucks varlığıdır. bu ikisi varsa, o şehir güzeldir. yoksa, oraya atom bombası düşse keşke.

    benim ufak tefek sapıklıklarım var; mesela çok sıkıldığımda google'da dayılarımın ismini aratıp görselleri ve linkleri gezerim. veyahut "sinop haber", "bayburt haber" yazıp küçük illerimizdeki komik/absürt gelişmeleri takip ederim. keza artık içerik kalitesi bir hayli düşen sol frame'de ilgimi çeken bir şey bulamadığım, en boş zamanlarımda sözlük'te minik bir anadolu turuna çıkarım. 81 ilin 50'ye yakınını görmüş bir vatandaş olarak pek çok ilde iyi kötü anım vardır. bazı büyük iller, beklentimin altında kalırken (gaziantep mesela) bazı küçük iller ise güzelliğiyle beni şaşırtmıştır (bartın mesela). gittiğim veya gideceğim hemen hemen her ilin başlığı altında yazılanları etraflıca okurum ve ekşicilerden bir kez daha tiksinirim.

    mesela kastamonu; kendi halinde bir ilimiz. coğrafyası, beşeri ve tarihi yapısı belli. yurtdışında da pek çok yer görmüş, dağ sevdalısı birisi olarak benim için kastamonu-küre, tatra- kárpatiá(slovakya) ile birlikte dünyada gördüğüm en etkileyici yerlerden biridir. ama ekşici bu güzellikleri fark etmez. girin, başlığına bakın, adam kastamonu'ya gitmiş ve yeşilinden, dokusundan bahsetmemiş. neymiş efendim, koskoca şehirde alkollü mekan yokmuş, mado dışında düzgün kafe yokmuş. e ama ben senin o derdini sikeyim! adam kayseri'ye gitmiş, m.ö. 3000 yıllarına ait kaniş karum höyüğü'nü hiç görmemiş, koskoca erciyes'i hiç görmemiş. ama hilton'un terasındaki pub'da oturan mafyatik tipler bayağı zoruna gitmiş.

    velhasılı kelam, yozgat dışında her yerin bir güzelliği var. cidden.

    edit: bu entry, iş çıkışı (evet, o saatte işten çıkıyorum) yorgunluğu ve sarhoşluğuyla gelen bir "eytere beah!" tepkisidir sözlük'e. neye sinirlendim, bilmiyorum, tek hatırladığım takır tukur klavyeye vurduğumdu. bu kadar tepki ve onay alacağımı hiç düşünmemiştim. mesajlarla uzayıp giden konuşmalar yerine saklı tuttuğum edit'leme hakkımı kullanmak isterim.

    öncelikle doğal güzellik argümanı, bir şehri değerlendirmek için tek başına yeterli değil elbette. bana kalırsa özgün karakterler geliştirememiş şehirler kötüdür. bunun küçüklük, büyüklük ile alakası yoktur. ayrıca şehircilik ve şehir kültürü dediğimizde; birçok subjektif algı, kişisel beklentiler vb. işin içine girdiği için kimin, neyi beğenme(me)si gerektiği konusunda hüküm vermek haddime değil. kimisi için altyapı bir fetiş olabilirken kimisi için şehrin sosyal imkanları önemli olabilir. keza herkese kendi inzivasını yaratabilecek kadar ıssızlık ve izbelik isteyebilir bazı deli gönüller.

    tamam, tamam, yozgat da güzel, he.

    şu alkollü mekan konusu cidden çok saçma sayın ekşiciler. şu beyin kilitleri açılsın lütfen.